> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z >  Tahafüt
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tahafüt  (Okunma Sayısı 534 defa)
27 Mart 2010, 20:27:03
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 27 Mart 2010, 20:27:03 »




TAHAFÜT




Tahafüt; kelime olarak, genel anlamda tutarsızlık ve çelişiklik anlamlarına gelmektedir. İslâm ilimleri literatürunde ise, tahafüt denilince ilk anlamda aklımıza, İmam-ı Gazzali ile başlayan Kelam-Felsefe ilişkisi ve bu süreç çerçevesinde kaleme alınan Onun "Tahafütü´l-Felasife" isimli eseri ile bu silsiledeki diğer eserler aklımıza gelmektedir. Zira, bu silsile biraz sonra geniş olarak ele alınacağı üzere, özellikle Kelam-Felsefe literatüründe önemli bir yere sahiptir. Zira, Gazzali´nin Tahafütü Kelam ve Felsefe meselelerinin bir arada tartışılıp ele alındığı bir eser olup, bu konuda bir nevi odak olarak tanınmaktadır. Burada meseleye biraz daha geniş bir bakış açısı ile, kelam ilminin tarihi gelişimi ve Kelam-Felsefe açısından bakmak suretiyle, Tahafüt sürecine bir bu silsiledeki diğer Tahafutlere bir göz atalım;

Kelam ilmi tarihi gelişimi itibariyle ele alınacak olursa, onun konularının benzerliği sebebiyle bilhassa metafizik konularda açıkça görüşler beyan eden Felsefe ile yakın bir temasa girmiş olduğu, inkarı kolay olmayan bir gerçektir. Bu cümleden olarak Kelam-Felsefe münasebeti söz konusu edildiğinde ilk akla gelen eserler arasında Tahafütü´l-Felasife´nin ön plana çıktığı görülmektedir. Zira, Tahafütü´l-Felasife, İslâm kültür hayatında, sistemli bir tenkit metodu özelliğini taşıyan eserler arasında yer almakta olup, ilk sırayı teşkil etmektedir.

Bu sıranın başında yer alan Gazzali´nin (505/1111) bu önemli eseri, hem kendi devrinde sonra oldukça ilgi uyandırmış ve asırlar boyu canlılığını korumuştur. Öyle ki, bir nevi Tahafüt geleneği oluşmuş, aynı dönemde ve aynı yıllarda bilebildiğimiz kadarıyla dört ayrı tahafüt kaleme alınmıştır. Hatta bunların bir kısmı doğrudan devlet teşkili ile yazılmış, böylece idari kademede bile aynı etkinliğini sürdürmüştür.

Gazzali´nin yaşamış olduğu Hicrî V. yüzyıl siyasi, ilmi ve dini yönden önemli olayların meydana geldiği bir dönemdir.

Siyasi bakımdan önemli olaylar arasında; Selçuklular´ın başarıları, Fatimîler´ce desteklenen Batınler´in faaliyetleri ve İslâm ülkelerine yöneltilen Haçlı seferleri sayılabilir: (Prof Dr. Agâh Çubukçu, İslâm Düşüncesi Hakkında Araştırmalar, Ankara 1983, 64).

İlmî ve dinî yönden meseleye bakacak olursak, siyasi gelişmelerin paralelinde bir takım gelişmeler ve faaliyetler müşahade edilmektedir. O dönemin, mezhep kavgaları yönünden oldukça hareketli olduğu bilinen bir husustur. Bir yandan Şiîler, öte yandan Batınler bir diğer yandan ise Kerramîler bu mezhep kavgalarının başını çekiyorlardı. Bağdat´ta Nizâmü´lMülk tarafından kurulan Nizamiye Medreseleri, bu hususta devlet tarafından himaye edilen en büyük ilim merkezi olarak, Ehl-i Sünnet´in görüşlerini koruma ve müdafaa etme görevini yapıyorlardı. Fırkaların çoğalıp, Batınîler´in etkin oldukları bir dönemde, bu medreseler kültürel ve siyasal bakımdan oldukça önemli bir konudaydı. Nizâmü´l-Mülk´ün 484/1091 yılında Gazzalî´yi bu medreselerin başına getirmesiyle, zaten bu meselelerin içinde bulunan Gazzalî, böylece söz konusu tartışmaların içinde aktif bir görevde yerini almış olur. O, tabiatı gereği din ve insanlık namına, bu ihtilafların kalkması için elinden gelini yapar. Bu başka ifadeyle Selçuklu sultanları, Batınler´e ve diğer Sünnî akîdeye muhalif gruplara ordularıyla karşı koyarken, Gazzalî de onları kalemiyle yenmeye çalışma gayretini sürdürüyordu. Bir başka ifadeyle yapılan iş bölümünde Gazzalî´ye bu akımlara karşı kalemle karşı durma görevi düşmüştü denilebilir. Bunun bir diğer yönden faydası da Gazzalî´nin daha rahat hareket etme imkanını bulmuş olmasıydı.

Gazzalî burada sözü edilen ilmi ve siyasi tavrıyla İslâm kültür hayatında, belli bir dönemin ve farklı bir anlayışın başlatıcısı olarak tanınmakta ve öyle bilinmektedir. O´nun önderliğini yaptığı anlayışın ve ilmî tutumun en önemli yanlarından birisi, mantık ilmine karşı takındığı tavır olmaktadır. O, ilk defa Aristo mantığını ele alır ve onu İslâm anlayışa aykırı olmayan esaslarla yeniden düzenleyerek, İslâm ilimlerle mezceder (Doç. Dr. S. Hayri Bolay, Aristo Metafiziği ile Gazzali Metafiziğinin Karşılaştırılması, İst-1986, 20). Bu konuda Mihakku´n-Nazar ve Mi´yaru´l-İlim adlarında iki ayrı eser yazar. O´na göre Mantık´ta dine taalluk eden menfi veya müsbet bir husus yoktur. Esasları genellikle doğrudur, nadir olarak hata bulunur (Gazzalî, Makasıdu´lFelasife, Kahire-1331, 32). Gazzalî´nin ilk defa Mantık ilminin dine ve akidelere aykırı olmadığını ileri sürmesi üzerine, eski kanaatların aksine, Mantık ilmi lüzumlu sayılmış ve bu ilmi bilmeden sağlam bilgiler elde edilemeyeceği kanaati, Gazzalî´ye dayalı olarak hakim olmuştur (Prof. Dr. Nihat Keklik, İslâm Mantık Tarihi ve Farabi Mantığı, İst-1970, s. 13,16,19).

Burada şunu söylemek mümkün olabilir: İslâm kültür hayatına, Mantık ve Felsefe´nin ilk defa girmesi, her ne kadar M.9 ve 10. asırlarda tercüme faaliyetleri sonucu olmuş olsa da, özellikle Mantığın sadece girmiş olmakla kalmayıp, kendi bünyesini değiştirip, İslâmi ilimlerle mezcedilerek ve terminolojisine varana kadar bir değişiklikle Kelam ilmi içinde yer alması, ilk defa Gazzalî ile mümkün olabilmiştir. Nitekim ünlü tarihçi, İbn-i Haldun´a göre, bu metod üzerine yani Mantık ilmi metodlarına göre, ilk önce Kelam ilmine dair eser yazan Gazzalî´dir. Fahreddin Râzî ise, O´nu takip etmiş ve aynı usulü kullanmıştır (İbn Haldun, Mukaddime, I/537)

Dini ilimlere Mantığın girmesiyle ne olmuştur? Mantığın kullanılır hale gelmesiyle, bu ilimlere belli bir sistem gelmiş, terminoloji oturmuş, neyin hangi metodun, nerede kullanılacağı gündeme gelmiştir. Sadece ikna etme ve kendi fikrini hakim kılma gayreti, yerini müdellel konuşmaya, aklî istidlallere daha fazla yer vermeye, tedrici tenkide ve iknaya terketmiş, metodlu tenkit kullanılır hale gelmiştir. Zira, o zamanki gelişmelere ve felsefi ilimlerle olan diyalog karşısında böyle bir tutum zaruri idi. Bunun için Gazzalî öncelikle bu konuya yani Mantık ilminin din ilimlere dahil edilmesine önem vermiştir.

şte, asırlar boyu etkisi ve canlılığı devam eden Tahafütü´l-Felasife, böyle bir dönemde ve bu dönemin başlatıcısı tarafından yazılmış olup, böylece de aynı etkinlikle devam edegelmiştir.

Bir başka ifadeyle, Tahafütlerin ilki, Mantığın ve felsefi usûllerin Kelama girmesi döneminde Gazzalî tarafından yazılmış, diğerleri ise bu usûllerin yaygınlaştığı, kelam eserlerin, felsefi özellik taşıdığı dönemlerde kaleme alınmıştır. Zira, Gazzalî sonrası kelam alimlerinin eserlerine baktığımızda bu eserlerde, felsefi konulara ayrılan yerin diğer konulardan bir hayli fazla olduğu gözlenecektir. Şerhu´l-Mevâkıf ve Şerhu´l Makasıd´ı bu hususun en canlı örneği olarak ele almak mümkündür. Zira, gerek Şerhu´l-Mevakıf ve gerekse Şerhu´lMakasıd´da, eserlerin yaklaşık yarıdan fazlası felsefi konulara ayrılmış olup, altı ana bölümden sadece ikisini kelam konular oluşturmaktadır. İbn-i Haldun da aynı konuya değinerek Gazzalî ve Razî sonrası alimlerin eserlerinde Kelam ve Felsefe konularının birbirinden ayrıdedilemeyecek bir hale geldiğini ifade eder (İbn Haldun, Mukaddime, 538).

Şimdi biraz da Gazzalî´nin getirdiği ve onun zamanına kadar görülmeyen tedrici tenkit metodundan kısaca söz ederek, onun eserlerinde bu metodun kullanılışına, dolayısıyla Tahafütlerdeki genel metodolojiye bir göz atmak istiyoruz.

Gazzalî, Tahafütü´l-Felasife´yi belli bir alt yapıdan sonra kaleme almıştır. Bilindiği üzere, iki yıl felsefi ilimlerle uğraşır, bu süre sonunda bir yıl da bu ilimler üzerinde düşünür ve mukaddemede bulunur. Bu ön hazırlık safhasından sonra eser kaleme alma safhası başlar. İlk olarak, filozofların maksatlarını ve görüşlerini, herhangi bir tenkide ve tahlile tabi tutmadan, olduğu gibi, objektif olarak ortaya koymak amacıyla "Makasıdu´l-Felasife"yi kaleme alır. Böylece, Tahafütün, bir başka ifadeyle filozofları tenkidinin ilk adımını atmıştır. Ona göre onların görüşlerini tam bilmeden, herhangi bir tenkitte bulunmak doğru değildir, hatta böyle bir hareket karanlığa atış yapmak ve körü körüne gidiştir (Gazzalî, Makasıd, 31). O, bu eserinde ne yapacağını şöyle açıklar: "Bu kitapta hakkın bâtıldan iyinin kötüden ayırdedilmesiyle meşgul olmadan, onların ilimlerinden bahsetmeyi, onları anlatmayı istedim. Bundan sonra Tahafütü´l-Felâsife´de batılları iyice anlaşılıncaya kadar açacağız" (Gazzalî, Makasıd, 18).

Gazzalî daha sonra ikinci adımını atar ve kendisinin biraz önceki sözünde belirttiği üzere Tahafütül-Felasifeyi kaleme alır. O böyle bir eser kaleme alacağını Makasıdu´l-Felâsife´nin bir başka yerinde de şöyle ifade eder: "Onların hangisinin batıl olduğunu Tahafüt´te izah edeceğiz. Yani batıl olarak kabul edilmesi gerekenler Tahafüt´te açığa çıkacaktır. Öyleyse şimdi doğru ve yanlıştan bahsetmeksizin kısa ve öz olarak açıkladıklarımızı anlayalım. Bunu bitirince filozofların tutarsızlığına ciddî olarak eğilir ve o konuya tekrar başlı başına bir kitap ayırırız ve ona Tahafütü´l-Felasife adını veririz" (Gazzalî, Makasıd, 12) Kısacası Makasıd arz, Tahafüt ise tenkit kitabı olarak düşünülmüştür.

Gazzalî için, Tahafüt´u yazmakla mesele henüz sonuçlanmış değildir. Zira Tahafüt´u mantık meselelerine pek fazla girmez. Bu konuda "Mi´yaru´l-İlim" adında bir eser daha yazılacağı ifade eder ve bunu da gerçekleştirir (Gazzalî, Tahafüt, 45, 4, Mukaddime). Bu eser, daha önce de geçtiği gibi bir Mantık kitabıdır. Burada, Tahafüt´teki ıstılahların izah ve açıklamalarını yapar. O´na göre "Mi´yaru´l-ilim", Tahafüt´ün maksadını anlatmak için bir vasıtadır. Bu husustaki kendi fikirlerini ise "Kavaidu´l-Akaid" isimli eserinde açıklayacağını haber verir ve bu eseri de yazar. Gazzal´nin bu eseri müstakil olarak tanındığı gibi onun "İhya´u Ulumi´d-Din" isimli eserinin bir bölümü olarak da bilinmektedir.

Burada şunlar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tahafüt
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:53:48 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tahafüt rüya tabiri, Tahafüt mekke canlı, Tahafüt kabe canlı yayın, Tahafüt Üç boyutlu kuran oku Tahafüt kuran ı kerim, Tahafüt peygamber kıssaları, Tahafüt ilitam ders soruları, Tahafütönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes