> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Sigorta
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sigorta  (Okunma Sayısı 551 defa)
24 Mart 2010, 12:18:41
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Mart 2010, 12:18:41 »




SİGORTA




Herhangi bir şeyde olabilecek bir zararın parayla karşılanacağının önceden garanti edilmesi.

Sigorta İtalyanca bir kelime olup, İngilizce "security" veya "insurance"; Fransızca "assurance" sözcükleri sigorta anlamında kullanılır. Bu sözcük ilk olarak Arapçada İbn Âbidin (ö. 1252/1836) tarafından "sevkara" veya "sükirta" şeklinde kullanılmış, günümüzde sigorta şeklini almıştır. Arapça eserlerde sigorta karşılığı olarak "ette´mîn", "et-tekâfülül-ictimâî" ve "et-tadâmun" terimleri kullanılmaktadır.

Yangından cam kırılmasına, su baskınından hırsızlığa, uçak düşmesinden veya gemi batmasından trafik kazasına, hastalıktan ölüme kadar çeşitli zarar ihtimalleri sigorta konusu olabilmektedir. sigorta, gelecekteki bir zararı garantilemek için şimdiden zarar etmeyi göze almak demektir.

Sigortanın tarihçesi tam olarak yazılmamıştır. Ancak sigortaya benzer bazı yardımlaşma kurumlarına eski çağlardan beri rastlanmıştır. M.Ö. 2000 yıllarında Yunan´da, Eski Roma ve Mısır´da yoksullara yardım yapan dernekler görülür.

Yine Mısır´da Hz. Yusuf´un yedi bolluk yılında depoladığı tarım ürünlerini, sonraki yedi kıtlık yıllarında dağıttığı bilinmektedir (bk. Yusuf, 12/47, 49). Roma İmparatorluğunda Roman Collegia´lar, üyelerine yardım eden ve cenaze masraflarını karşılayan derneklerdir.

İslâm´da Medine döneminde hazırlanan ilk anayasada yer alan ve kabileler arası yardımlaşmayı ön gören maddeler de bu niteliktedir.

Selçuklular döneminde esnaf ve tüccarın oluşturduğu "fütüvvet" ve "âhilik" adı verilen esnaf birlikleri de bu sınıf arasında yardımlaşmayı sağlamıştır (Ahmet Tabakoğlu, İktisat Tarihi, İstanbul 1986, s. 163).

Osmanlılarda loncâ teşkilatlarının kurduğu orta ve teâvün sandıkları ile esnaf vakıfları, esnafın karşılaştığı mâlî veya meslekî problemleri çözmede etkili olmuştur (Tabakoğlu, a.g.e., s. 414).

Günümüz anlamında sigortacılık ilk olarak İtalya´da deniz sigortacılığı olarak ondördüncü milâdî yüzyılda ortaya çıktı. Onsekizinci yüzyılda büyük sermaye şirketleri kurulunca, buna paralel olarak büyük ve profesyonel sigortacılık uygulamaları gelişti. Zaman içinde özel sigorta şirketleri yanında, devlet eliyle yürütülen sosyal sigorta kurumları ortaya çıktı.

Sigorta genel olarak ikiye ayrılır: Yardımlaşma sigortası ve ticari amaçlı sigorta.

1. Yardımlaşma sigortası:

Birden çok kişinin belli bir para ödeyerek, bunların bir fonda biriktirilip ticaret işinde ve verimli yatırımlarda nemalandırılması amacıyla oluşturdukları sosyal sigortalar bu gruba girer. Böyle bir sigortanın bütün primleri ve gelirleri, ortakları arasında sigorta sözleşmesine uygun olarak dağıtılır. Hastalandıklarında tedavi masrafları, emekliliklerinde emekli maaşı, ölümlerinde dul kalan eş ve küçük çocuklara maaş bağlanması bu yardımlaşmanın kapsamına girer. Her sigorta üyesi bir çeşit inan şirketi ortağı gibidir. sigortadan kendi ödediği primlerden ve bunların gelirlerinden fazlasını aldığı takdirde diğer ortaklar bu fazlalığı ona teberru etmiş, kendisinin, eş ve çocuklarının maaşının sona ermesiyle, sigortadan payını alamaması halinde ise, bu fazlalığı diğer ortaklara bırakmış sayılır. Günümüzde Emekli Sandığı, Sosyal sigortalar Kurumu veya Bağkur gibi kuruluşlar işleyiş biçimleri ıslah edilerek bu grup içinde yer alabilirler.

Diğer yandan belirli kişi, kuruluş veya meslek sahiplerinin kendi aralarında benzer yardımlaşma sandıkları kurmaları da mümkün ve caizdir.

Kur´an ve sünnette bu çeşit sosyal yardımlaşmaya teşvik eden nass´lar vardır.

Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Yusuf dedi ki: Siz yedi yıl, önceki gibi ekin ekin; yedikleriniz dışında kalanı başağında bırakın " (Yusuf, 12/47);

"İyilikte ve Allah´tan sakınmada birbirinizle yardımlaşın; günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın " (el-Mâide, 5/2).

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

"Ben mü´minlere kendilerinden daha yakınım. Herhangi bir mü´min ölür ve arkasında mal bırakırsa; bu, mirasçılarrna aittir. Bir borç bırakırsa, bana getirin, çünkü ben onun mevlâsıyım" (Ahmed b. Hanbel, II, 334, 335);

"Hz. Peygamber Beni Nadir Hurmalarını satar ve ailesinin bir yıllık yiyeceğini ayırırdı" (Buhârî, Nafakât, 3; Müslim, Cihâd, 50). Hz. Peygamber malını vasiyet etmek isteyen bir sahabiye üçte birini vasiyet etmesini ve geri kalanı mirasçısına bırakmasını bildirmiştir (Buhârî, Cenâiz, 36; Müslim, Vasiyye, 5; Tirmizî, Cenâiz. 6). Seleme İbnül-Akvâ (r.a)´ten rivâyete göre, Hevâzin seferinde mücahidlerin azığı tükenmiş ve dara düşmüşlerdi. Develerini kesip yemek için Hz. Peygamber´den izin istediler. Kendilerine bunun için izin verildiğini duyan Ömer (r.a), binitsiz mücâhidlerin çok daha büyük sıkıntıya düşeceklerini düşünerek, durumu Allah elçisine arz etti. Hz. Peygamber herkesin geri kalan azıklarını getirmesini emretti. Azıklar karıştırıldı ve Rasûlüllah (s.a.s) hayır ve bereketle dua buyurdu. Sonra bu azıklar sahabelere dağıtıldı. Bu dağıtım işine "Nahd" yani "ortak kumanya" denildi (bk. Buhârî, Şerike, 1; Müslim, Fezâilü´s-Sahâbe; Mâlik, Muvatta´, Sıfatü´n-Nebi, 64).

2. Yangın, sel, kaza ve benzeri risklere karşı kurulan ticaret sigortaları: sigorta terimi daha çok bu ikinci şık için kullanılır. Bu çeşit sigorta yaklaşık iki asır kadar önce İslâm âleminde duyulmuştur. O devirde merkezi Avrupa´da bulunan sigorta şirketlerinin temsilcileri, deniz kenarında bulunan bazı İslâm şehirlerinde bulunup, Avrupa´ya giden gemilerle taşınan malların sigortasını yapmaya başlamış ve İslâm ülkelerinde bazı ortaklarda temin etmek suretiyle orada da yerleşmişlerdir. Bu çeşit sigortanın lehinde ve aleyhinde iki görüş ortaya çıkmıştır.

Çağımız İslâm bilginlerinden Mustafa ez-Zerkâ, Muhammed Abduh, Şeltut ve Muhammed el-Behiyy, sigorta şirketinin bir yardımlaşma şirketi olduğunu ve bu yüzden de sigortanın İslâm´a göre meşrû olması gerektiğini söylemişlerdir. Bunlardan Muhammed el-Behiyy şöyle demiştir: "Sigorta akdi bir satış akdi değil, mağdur olan kimselerin müsibetlerini hafifletip onlara yardım elini uzatmak için yapılan bir yardımlaşma ve dayanışma aktidir. İster mal, ister hayat sigortası olsun, dayanışma ve yardımlaşmadan başka bir şey değildir. Meselâ, köylü davarlarını; tüccar, ticaret malını; ev sahibi, evini, araba sahibi, arabasını sigorta ettiriyor. Çünkü zarara girmenin zor olduğunu, tek başına zarar yükünü kaldıramayacağını, ancak başkasının yardımıyla bu yükün hafifleyeceğini biliyor. Hayat sigortası yaptıran kimse de hayatını korumak için sigortaya baş vuruyor. Ecelin Allah´ın elinde olduğunu, zamanı gelince onu kimsenin geri bırakamayacağını biliyor. Sigortaya başvurmaktaki amacı, erken öldüğü takdirde aile fertlerine bir yardım kaynağı sağlamaktır" (el-Behiyy, el-Fıkhul-İslâmî ve Tetavvuruhü, s. 462).

Muhammed Hamidullah ve bazı İslâm bilginleri de devletin organize edeceği sosyal yardımlaşma nitelikli sigorta anlayışını benimser ve bunun Hz. Peygamber ile Hz. Ömer devrinde uygulama izlerinden söz ederler. Bu görüşe göre sosyal yardımlaşma yalnız ağır risklerde söz konusu olur. İslâm´ın doğuşu sırasında hastalıkların tedavisi önemli bir masraf gerektirmediği gibi; evi aile reisi kendi eliyle inşa eder, hatta malzemenin önemli bir bölümüne para da vermezdi. Böyle bir toplumda hastalığa ve yangına karşı bir sigortaya ihtiyaç duyulmaması tabiidir. Buna karşılık esirlik ve insan öldürmeye karşı sosyal yardım gerçek bir ihtiyaçtı. Bu yüzden Hicretin birinci yılında Medine site Devleti anayasasında bu sosyal dayanışma fonuna "maâkıl" denildi. Âkile veya maâkıl sistemi Medine´deki Arap kabilelerinin Hz. Peygamber tarafından yeniden teşkilatlandırılması ile birlikte düzenli bir şekil almıştır. Çünkü bir kimse savaşta esir düşse, onun kurtarılması için fidye (bk. Fidye? mad.), öldürme ve yaralamalarda ise diyet (bk. Diyet? mad.) ödenmesi gerekiyordu. Bunların miktarları çoğu zaman esir ve suçluların ödeme gücünü aşıyordu. Hz. Peygamber bu durumu çözüme kavuşturmak için karşılıklı yardımlaşma esasına dayanan âkile veya maâkıl sistemini kurdu. Buna göre, bir kabilenin mensupları kabile bütçesi için para yardımı yapacak; buna karşılık, ödeme gücünü aşan bir tazminatla karşılaşırsa bu bütçeden yardım bekleyecekti. Hatta kabile bütçesi de yeterli olmazsa diğer akraba ve komşu kabîleler onların yardımına gelecekti. Daha sonra âkile sistemi Hz. Ömer tarafından geliştirilmiş; insanların sahip olduğu meslekler askerî, mülkî, idari niteliklerine veya çeşitli bölgelere göre bir düzenleme yapılmıştır. Hür, âkil ve ergin erkeklerden oluşan âkile listesi deftere yazılınca, bunlara "Dîvân" adı verildi. Bazı müellifler dîvan uygulamasının Hz. Peygamber´in Müstalik oğulları gazâsından sonra, ganîmetlerdeki devlet hissesi olan humus´u (beşte bir) idare etmek üzere Mahmiye bin Cez´i tayin etmesiyle başladığını söylerler. Hanefîlere göre, diyet yükümlüsü, suçlu dîvan ehlinden ise, dîvandır. Bu durumda, diyet taksidi dîvan üyelerinin atâ veya rızıklarından (maaş) kesilir. Hz. Ömer´in uygulaması bu şekilde olmuştur. Eğer suçlu dîvan üyesi değilse bunun âkilesi, kabilesi, hısımları ve ödeme gücünü aşan tazminatlarda yardımlaşacağı diğer kimselerdir. Kendi kabilesi diyeti ödemeye yeterli olmazsa asabe sırasına göre en yakın nesep hısımları buna ilave edilir. Ancak buluntu çocuk, harbi ve zimmî gibi âkilesi olmayanın âkilesi beytül-mâl´dir. Suçu işleyen de âkileye dahildir. Ancak suçlunun eşi, babaları ve oğulları âkileye girmez. Kadınlar, küçük çocuklar ve akıl hastaları, âkile kapsamı dışındadır. Çünkü âkilenin diyeti yüklenmesi teberrü niteliğindedir. Bu sonuncular ise teberrü ehlinden değildir (el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi´, 2. baskı, Beyrut 1394/1974, VII, 255 vd.; el-Meydânî, el-Lübâb, tıpkı basım, İstanbul t.y., III, 178 vd.; ez-Zeylaî, Nasbu´r-Râye li Ehâdisi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sigorta
« Posted on: 27 Nisan 2024, 04:44:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sigorta rüya tabiri,Sigorta mekke canlı, Sigorta kabe canlı yayın, Sigorta Üç boyutlu kuran oku Sigorta kuran ı kerim, Sigorta peygamber kıssaları,Sigorta ilitam ders soruları, Sigortaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes