> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Havf Haşyet ve Huşu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Havf Haşyet ve Huşu  (Okunma Sayısı 3604 defa)
16 Şubat 2011, 13:04:40
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Şubat 2011, 13:04:40 »



Havf- Haşyet - Huşu

 'Havf 'Ha-Fe/yehufü' fiilinden 'bilinen veya hisse­dilen bir işaretten dolayı irkilmek, bir tehlike karşısın­da ne olacağı endişesi içinde olmak’ anlamında masdardır. 'Reca' ve 'Tama' 'ise ümitle ve severek, bilinen ve­ya hissedilen bir şeyi kalbden gelen bir özlemle bekle­me' demektir. [378]

Allah'tan havf, O'nun cezasından ve azap tehdidin­den çekinerek itaat yolunu tutma, günahlardan kaçın­madır.. Bunun şekli Kur'an'da şu ayette çok belirgin bir biçimde ortaya konmaktadır:

“Ayetlerimize ancak, onlar kendilerine hatırlatıl­dığında secdeye kapanıp hamd ile Rabblerini teş­bih edenler ve istikbarda bulunmayanlar iman eder. Yanları yataklardan uzaklaşır, havf ve tama' ile Rabblerine düa ederler ve kendilerine rızk ola­rak verdiğimizden infak ederler” (Secde: 15-16).

 Allah'ın azabına, Ahiret'e ve Cehennem'e inancı tam olan mü'min Ahiret korkusunu, azap korkusunu sürekli içinde taşır ve bu korku da Allah'ın makamına duyulan korkuyla birliktedir. Asıl hayat Ahiret hayatı olduğuna ve onun nimetleri dünya nimetlerinden çok daha üstün olduğu gibi, azabı da çok daha şiddetli ol­duğuna göre, öncelikle korkulması gereken Ahiret aza­bıdır; bu azabı tattıracak olan da Allah'tır. Şu halde, mü'min öncelikle Allah'ın kahhar, cezalandırması şid­detli, hesap vermede çabuk olmasından çekinir; bir yandan O'nun engin bağışlanmasını, rahmetini umma­sı kendini yine de havfından alıkoyamaz; şu halde, asıl korkunun' Allah'tan olması gerekir:

“Andolsun, eğer sen beni öldürmek için bana elini uzatacak olsan da ben seni öldürmek için elimi uzatacak değilim; çünkü ben Alemler'in Rabbi'nden havf ederim”(Maide; 28).. 

“De: “Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir gü­nün azabından havf ederim” (En'am: 15).

“Onların üstlerinden ateşten gölgeler, altlarından da gölgeler var. İşte Allah kullarını bundan havf ettiriyor..” (Zümer: 16).

İşte, öncelikle Allah'tan, makamından, büyük gü­nün azabından havf eden insanların dünya hayatında­ki havfları da bu havfe yöneliktir. Onlar Allah'ın had­lerini ikame edememekten havf ederler (Bakara: 229): kıst yapamamaktan havf ederler (Nisa: 3); küfreden­lerin kendilerini fitneye düşürmelerinden havf ederler(Nisa: 101); kendilerinden sonra gelenlerin Allah'ın yolunda gerektiği gibi yürüyemeyeceklerinden, yerleri­ne geçeceklerin İslâm'a bağlı kalamayacaklarından (Meryem:5) havf ederler. Bunların yanısıra, her insan gibi elbette mü'minlerin de dünya hayatları ile ilgili bir takım havfları olacaktır. Sözgelimi, Hz. Mu­sa gibi yakalanıp öldürülmekten havf, ilk zayıf dö­nemlerinde Ashab-ı Rasûlüllah'ın insanların kendi­lerini kapıvermesinden havf, Hz. Yakub'un Hz. Yusuf'u kurt yer diye havfı gibi korkular normal korkulardır (Kasas: 18, Enfal: 26, Yusuf: 13). Şu kadar ki, bu tür korkular mü'minleri hiç bir zaman görevlerini yapmak­tan ve Allah'ın yolunca gidip O'na güvenmekten alı­koyamaz. Onların asıl havfi Allah'tandır ve Allah'ın dini konusundadır; bu havf içinde yaşadıklarında Allah korkularını emniyete çevirir (Nur: 55) ve onlar için bir başka havf ve üzüntü söz konusu olamaz; bu onların “şerri yaygın olan günün azabından” (İnsan: 7) duy­dukları havfin de sonunda emniyete çevrilmesi demek­tir:

“Dikkat, Allah'ın velileri için havf yoktur ve on­lar üzülecek de değillerdir. Onlar iman ettiler ve takva üzereydiler. Dünya hayatında ve Ahiret’te mujde onlara; Allah'ın kelimelerinde değiştirme ol­maz; işte budur büyük kazanç” (Yunus: 62-64).

 Allah'ın azlık halinde düşmandan, yakalanıp öldü­rülmekten, dünya hayatında başa gelebilecek bir ta­kım musibetlerden vb. duyurduğu havf ise mü'minler için bir imtihandan ibarettir: “Andolsun, sizi haften... yana bir şeyle deneriz; sabredenlere müjdele. Onlar, kendilerine bir musibet geldiğinde, umuhakkak biz Al­lah'ınız ve muhakkak biz O'na dönücüleriz”  derler”(Bakara:155-156). İşte, böylesi imtihanlar hengâmında Şeytan mü'minlerin kalplerine havf salmaya, onla­rı gerek kendi dostları, gerekse bir takım dünyevî kaygularla korkutmaya çalışır. Oysa, o ancak kendi veli­lerini korkutabilir, Allah ise ondan ve velilerinden de­ğil, Kendi'nden korkulmasını emreder:

“O şeytan ancak kendi velilerini korkutur; onlar­dan korkmayın, Ben'den korkun eğer inanmış ise­niz” (A. İmran: 175).

Havf daha çok hissedilen ve bilinen bir işarete da­yanarak işaret edilen şeyden çekinme anlamına gelir­ken, 'HarŞi-Ye' fiilinin masdarı olan 'Haşyet' ise 'kor­kulanı bilerek ta'zimle birlikte korkma'yı ifade eder. [379] Allah'ın kendine kendinden daha yakın olduğunu ve her an kendini gözleyip, ne edip ne söylediğinden ha­berdar bulunduğunu bilenler, yani bu durumun kalp­leriyle farkında olanlar ve bu bilgiyle yaşayıp hayatla­rına yön verenler ancak haşyet sahibi olabilirler. Sözge­limi, nasıl kendisine saygı duyulan birinin veya bir amirin karşısında takınılan tavırla onun olmadığı bir zamanda takınılan tavır farklı ise, kendini sürekli Al­lah'ın huzurunda hisseden, bunu duyan ve bilen biri­nin her hareketindeki tutumu bu bilgi ve sezişten uzak olan kimselerin tutumundan çok daha farklı olacaktır. İşte, haşyet sürekli Allah'ın huzurunda bulunulduğu bi­linci içinde olmaktır. Bu bakımdan, Kur'an'da ancak alimlerin haşyet sahibi olabilecekleri ifade edilir:

“Allah'tan kullar içinde ancak alimler haşyet duyar” (Fatır: 28).

Allah görülmez ve bilinmez; çünkü görmek ve bil­mek 'kuşatma'yı gerektirir, bu da bilenin bilinenden üstünlüğü demektir. Bu bakımdan, Allah mutlak ğaybdır. Fakat, O'nun varlığı kendini kâinatın her zerresin­de ortaya kor, ayetlerle açıklar. İşte, bilip görmedikle­ri halde kendilerini sürekli O'nun huzurunda hissedip O'ndan haşyet duyanlar Rasûl'ün uyarılarına kulak verirler(Yasin: 11); bunlar halkın hayırlılarıdır ve Al­lah'tan razı oldukları gibi Allah da kendilerinden razı olmuştur (Beyyine: 8 ); sözün en güzelini birbirine benzer ikişerli Kitap halinde indiren Rabb'lerinden haşyet duyanların bu Kitap karşısında derileri ürperir; derileri ve kalpleri Alah'ın zikrine yumuşar, Allah'ın hida­yetine yönelttikleri de bunlardır(Zümer: 23).

Bazı insanlar kendileri gibi insanlardan ürperirler, onların varlığından derileri ve kalpleri titrer ve on­ların zikrine koşarlar. Oysa onlar da kendileri gibi bi­rer insandır ve Allah'ın kuludurlar. Asıl haşyet duyul­ması gereken Allah'tır; özellikle Allah'ın havflerini em­niyete erdirdiği mü'minlerin insanlar karşısında hiç haşyet duymayıp, yalnızca Allah karşısında haşyet içi­ne girmeleri gerekir (Ahzab: 37, Maide: 44, 3). İnsan­larla savaş alanında karşılaştıklarında bazılarını bir haşyet sarsa ve bunu Allah karşısındaki haşyet derece­sine çıkarsalar bile (Nisa: 77), gerçek iman sahipleri ne kadar güçlü de olsalar karşılarına çıkan insanlardan haşyet duymazlar, bu tür olaylar onların ancak iman­larını artırır (A. İmran:  173).

İnsanın dışındaki bütün varlıklar Allah karşısın­da büyük haşyet duymaktadırlar; O'nun varlığım her yönüyle taa içlerinde hissetmekle kımıldanır dururlar:

“...Taşın öylesi vardır ki,... Allah'a olan haşyetin­den aşağılara düşer” (Bakara: 74).

Kalp ma'rifet'ullah'a erdiğinde O'nun zikriyle tit­rer durur; O'na karşı duyduğu havf ve haşyet kendini sürekli itaata ve imandan kendine yüklenen marifet'i sürekli artırmaya, tasdiki güçlendirmeğe yöneltir. Kal­bin bu eylemine 'tezarru' ve bu haline 'zaraa' denilir. Kalbin tezarruda bulunması onun emrinde çalışan di­ğer organları da aynı şekilde davranmaya sevkeder; iş­te bedenin kalbin dışındaki azaları da imandan kendi­lerine düşen görevleri tam bir teslimiyetle yerine getir­meğe koşarlar ki, onların bu hali de huşu'dur.

Huşu tam bir boyun eğişi ve bu boyun eğişin ge­rektirdiği hareketleri haşyetle yerine getirmeği ifade eder; bu yerine getiriş bir hareket olduğundan sanki yerin sarsıntısı, dağların yerinden oynaması, bulutla­rın akıp gitmesi gibidir; tam bir boyun eğişin ifadesi­dir bu:[380]

“Rahman için sesler huşu içindedir; bir fısıltıdan başka bir şey duyamazsın” (Tana:   108).

“O gün kabirlerden hızlı hızlı çıkarlar, sanki diki­lenlere doğru koşuyorlar. Gözleri huşu içinde, ken­dilerini  bir zillet  bürümüş..” (Mearic:   43-44).

 “O her yeri sarıp kaplayıcının haberi sana geldi mi Yüzler var ki, o gün huşu içindedir”(Gaşiye: 1-2).

Ahiret günü seslerin, gözlerin, yüzlerin huşu içi­ne girmelerine karşın dünya hayatında iman edenle­rin kalplerinin huşu içinde olmaları gerekir(İman eden­ler için kalplerinin Allah zikri ve hakktan inen için hu­şu duyması vakti gelmedi mi?- Hadid: 16). Kendilerine ilim verilenlere ise Kur'an okunduğunda ağlayarak çe­neleri üstüne kapanır ve ve huşuları daha bir artar (İsra: 107-109). Mü'minler salâtlarında da huşu içinde­dirler (Mü'minûn: 2); o kadar ki, dünya ile bağlantı­ları kesilir, maddî gaflet örtüsünden sıyrılırlar, o anda vücutlarına batan bir hançerin veya vücutlarından çı­karılan bir okun acısını bile duymazlar; kalpleri ve be­denleri tümüyle Allah'ın önünde boyun bükmüş ve yal­nızca O'nunla meşgul durumda olur. Her türlü zorluk­lar, güçlükler, başa gelen musibetler karşısında sabre­debilmek, isyana dalmamak, Allah'a itaattan ayrılma­mak konusunda sabretmek, her türlü durumda sabır ve salâtla Allah'tan yardım ummak, nefsin anî itimlerinden kaçınıp vakar sahibi olabilmek, her durumda ne gerekiyorsa onu yapmak işte ancak böyle huşu sahipterinin başarabileceği işlerdendir (Bakara: 45).

İnsanın dışındaki diğer varlıklar, sözgelimi yeryü­zü Allah'ın karşısında huşu içindedir, el pençe divan durmuş, her türlü emri yerine getirmektedir, Allah kar­şısında boynu büküktür (Fussılet: 39). Dağlar bile, eğer Kur'an kendilerine indirilseydi Allah'a olan haşyetten baş eğer, huşu içinde olurlard...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Havf Haşyet ve Huşu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 12:36:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Havf Haşyet ve Huşu rüya tabiri,Havf Haşyet ve Huşu mekke canlı, Havf Haşyet ve Huşu kabe canlı yayın, Havf Haşyet ve Huşu Üç boyutlu kuran oku Havf Haşyet ve Huşu kuran ı kerim, Havf Haşyet ve Huşu peygamber kıssaları,Havf Haşyet ve Huşu ilitam ders soruları, Havf Haşyet ve Huşuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes