> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Rüyatullah
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Rüyatullah  (Okunma Sayısı 1448 defa)
17 Mart 2010, 13:09:33
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 17 Mart 2010, 13:09:33 »




RÜ´YETULLAH




Kur´ân âyetlerinin ve Hz. Peygamberden rivayet edilen bir kısım hadislerin delaletiyle Yüce Allah´ın kıyamet günü mü´minler tarafından görülmesi meselesi. Bir çok konuda olduğu gibi, meseleye farklı boyutlarda bakılmasının bir sonucu olarak, bu konuda da İslâm ekolleri arasında farklı görüşler belirtilmiştir. Bazı bilginler ve ekoller rü´yetin mümkün olamayacağını ileri sürerek, Allah´ın görülmesi inancına İslâm dışı bir hüviyet kazandırırken, bazı fırkalar da mümkün olacağını kabul ve ileri sürmekle kalmayıp, bir ifrat ve tefrit örneği sergileyerek, Yüce Allah´a cisim isnad etme yolunu tutmuşlardır. Ehl-i Sünnet ekolü ise, geneldeki tutumunu devam ettirip, orta yolu takip ederek, Yüce Allah´ın ahirette mü´minler tarafından görülebileceğini, ancak bunun keyfiyetinin bilinemeyeceğini kabul etmiştir.

"Rü´yet" kelimesi, Arapça´da (re-a-ye)kökünden gelen bir mastardır. Bu kelimeye ise, sözlüklerde çeşitli anlamlar verilmektedir. Bunlar arasında görmek, bakmak, inanmak, bilmek, sanmak, sonunu düşünmek, tefekkür etmek, planlamak ve rüya görmek anlamları sayılabilir. Bu fiilin bu kadar çeşitli anlamlara gelmesi, elbette Arapça´daki kurallara bağlı olarak bazı hal ve durumlara göre olacaktır ve öyle de olmaktadır. Bu anlamlar fiilin beraberinde kullanıldığı harfi cerlere göre söz konusu olmaktadır ki, bunun Kur´ân-ı Kerim´de çeşitli örnekleri mevcuttur. Bu kadar geniş bir anlam grubu ifade etmesine rağmen, bu fiilin anlamının genelde görmek olarak ele alındığı görülmektedir. Bu da, fiilin genel yapısının bu minval üzere olduğunun bir göstergesidir.

Terminolojik olarak, bir başka ifadeyle ıstılah bakımından rü´yet denilince, İslâmî literatürde: Yüce Allah´ın mü´minler tarafından Cennet´te görülmesi meselesi akla gelmektedir. Bu mesele Kelam ilminde üzerinde en çok tartışılan konulardan birisi haline gelmiştir. Bazı Kelam kitapları, bu konuyu Allah´ın zatına ait bir mesele olarak kabul edip onu Allah´ın zatı ile ilgili meseleler başlığında incelemişler (Gazzali, el-İktisad fil-İtikad, s. 41-48), bazıları ise Allah hakkında caiz olan ve olmayan hususlar bahsinde ele almışlardır (Amidî, Gâyetül-Meramı fî İlmi´l Kelâm, s. 159-179).

Rüyet meselesi genel olarak iki noktada ele alınmaktadır. Birincisi, rüyetin, dünyada cevazı meselesi: İkincisi ise, rüyetin ahirette vücûbu meselesidir. Bunlardan birincisine, daha çok bir takım aklî izahlar delil olarak kullanılmakta olup, Kur´ân´dan ise, el-A´raf suresi,143. ayet delil olarak getirilmektedir. İkincisi, yani ahirette vücûbu hususuna ise, hem Kur´ân´dan hem de hadislerden bir çok delil ileri sürülmektedir. Ancak burada özellikle bu konuya has bir durum vardır ki, o da hem rü´yetin imkanını hem de mümkün olmayacağını ileri sürenlerce aynı âyetlerin delil olarak kullanılmış olmasıdır. Söz konusu olan nokta, sözü geçen âyetlerin çeşitli yönlerden tevil edilmesi ve farklı şekillerde anlaşılmasıdır. Bu da bize İslam dininde esas olan meseleler ile, esasa dahil olmayan meselelerdeki farklılığı ortaya koymaktadır. Zira, rü´yet meselesinde, imkanını veya mümkün olmadığını ileri sürenlerden hiç birisi, İslam dinine göre, tekfir edilemez. Çünkü bu konu dinin özünden telakki edilmeyen bir husus olup, yorum ve anlayışa, temel kabul edilen prensiplere göre farklı anlaşılabilen meselelerdendir. Bu bakımdan her iki grup da aynı âyetleri delil olarak kullanmışlardır. Eğer böyle değil de, İslamın temel meselelerden birisi olmuş olsaydı, bu derece bir serbestlik ve hoş görünün olması düşünülemez ve aynı âyetlerin her iki grup tarafından kullanılması mümkün olamazdı.

Rüyetin Dünyadaki Cevazı; Bu hususta daha çok aklî delillerin kullanıldığını biliyoruz. Bunlara göre: Rü´yetullah aklen caizdir. Akıl, arızî sebeplerden uzak olarak, kendi halinde bırakılırsa, rü´yetin imkansızlığına değil, imkanına, yani olabileceğine hükmeder. Çünkü görülme özelliği, var olan şeylerin ortak özelliklerindendir. İnsan fıtrî olarak da arzu ettiği, hem de iştiyakla arzu ettiği yüce yaratıcısını görmek ister ve bunun arzusuyla hayatını sürdürür. Öyle ise isbat zarureti görülebilir iddiası için değil; görülmez iddiası için söz konusu olur. Öte yandan Yüce Allah´ın görülüp görülmeyeceğinin tartışılması da bir bakıma O´nun görülmesinin bir başka yönden ispatına esas teşkil etmektedir.

Rü´yetin aklen cevazı ile ilgili olarak "vücûd delili" ismi verilen bir başka delil vardır ki, bunu şöyle açıklamak mümkündür:

İnsan, kainattaki varlıkları göz ile görmekte ve aradaki farkları yine göz ile ayırd etmektedir. Mesela insan ile at, beyaz ile siyah göz ile farkedilmektedir. Buradan şu noktaya gelinebilir: Rü´yetin sıhhati için ortak bir illet lazımdır ki; bu da ya vücûd ya hudûs ya da imkan olmalıdır. Bir dördüncü illeti düşünemeyiz. Bu ortak illet olmadan; cevher, cevher olduğu için, araz da araz olduğu için görülür diye bir sonuca ulaşamayız. Zira muhtelif illetler ile rü´yetin sıhhati ortaya konulamaz.

Bu üç illetten hangisinin ortak illet olabileceğine gelince.

İnce hudus illetini ele alırsak; hudus, öncesinin sonsuz yokluk olmasının kabul edilmesine rağmen yine de vücûddan ibarettir. Adem, yani yokluk da, illetten bir cüz olamaz. Hem de hudus, yokluktan varlığa geçiştir, oluştur. Yani varlığa geçişte yine varlığa, bir başka ifadeyle vücuda muhtaçtır. Dolayısıyla söz konusu ortak illet, hudûs olamaz.

İmkana gelince; imkanın varlığa da, yokluğa da şumûlü vardır. Yokluk ise görülemez. Yokluğa, yani görülmemeye şümulü olan imkanın ise ortak illet olması düşünülemez. Zira, imkanda yokluğun ve varlığın eşit derecede bulunması söz konusudur.

Hudûs ve imkanın her ikisinde de yokluğun düşünülmesi söz konusudur. Yokluğun ise görülemeyeceği açıkça bilindiğine göre, ne hudûs ne de imkan ortak illet olamaz.

Geriye, vücûd illeti kalmaktadır ki, duyular aleminde görme hadisesinin mümkün oluşu başka şeyden değil, doğrudan doğruya sadece "var olmak"tan doğmuştur. Yüce Allah da, var olduğuna ve bunda şüphe söz konusu olmadığına göre, Yüce Allah görülecektir. O´nun görülmesi mümkündür. Öte yandan var olan şey hakkında onun görülüp görülmeyeceği tartışması yapılır. Olmayan şey hakkında bu yapılmaz. Eğer tartışma yapılıyorsa bu bir bakıma o şeyin görülme özelliğine delalet eder (Bu delilin geniş tartışması için bkz. Sırrı Paşa, Nakdul-Kelam fî Akaidil-İslam, İstanbul 1324, s. 147 vd.).

Burada şunu da söylemek yerinde olacaktır: Burada esas tartışma konusu olan husus, Yüce Allah´ın görülebilme imkanıdır. Yani O´nun, görülme özelliğine sahip olması meselesidir. Yoksa bu dünyada ve dünyevi gözle mutlaka görüleceği iddiası değildir. Tartışma dünyada caiziyyet konusu üzerinedir; yoksa ahiretteki vucubiyyet konusu üzerine değildir. Bu noktanın özellikle belirtilmesi ve bilinmesi gereklidir.

Rü´yetin dünyadaki cevazı ile ilgili olarak delil getirilen el-A´râf suresi 143. ayeti ele alalım:

Bu ayet, Hz. Musa´nın Yüce Allah´tan rüyet talebinde bulunması hususunu ifade etmektedir ki, ayetin metni şöyledir:

"Musa, tayin ettiğimiz zaman için gelip de, Rabbı onunla konuştuğu zaman, dedi ki; "Rabbim bana (kendini) göster, sana bakayım". Allah, (ona şöyle) dedi; "Beni göremezsin, fakat (şu) dağa bak; eğer yerinde durursa beni göreceksin ". Rabbi dağa tecelli edince, onu un ufak etti. Musa da baygın düştü. Kendine geldiği zaman şöyle dedi; "Ya Rabbi! Seni tenzih ederim, sana tövhe ederim; ben mü´minlerin ilkiyim"

Bu ayet, rü´yetin ispatı ve nefyi yani mümkün olup olmayacağı açısından iki yönde ele alınmaktadır.

Birinci Yön: Hz. Musa´nın, rü´yet isteğinde bulunması ve bu konudaki tartışmaları kapsamaktadır.

Hz. Musa´nın Yüce Allah´tan, O´nu görmeyi istemesi, O´nun görülebileceğine delildir. Zira açıkça "Rabbim bana kendini göster. Sana bakayım" demiştir. Eğer, rüyet mümkün olmasaydı, Hz. Musa, mümkün olmayan ve Allah üzerine caiz bulunmayan bir şeyi istemek durumuna düşmüş olurdu ki, Allah için mümkün olmayan bir şeyi istemek, bir peygamber için doğru olmayan bir harekettir.

Burada Hz. Musa´nın bu isteğini aynı zamanda iki ihtimal dahilinde düşünmek mümkündür;

1. İhtimal: Hz. Musanın, Yüce Allah´ın görülmesinin imkansız olduğunu bilerek böyle bir istekte bulunmuş olması ihtimalidir ki, bu ihtimal, Hz. Musa´nın bir peygamber olması ve tevhid konusunda cahil olmasının imkansız bulunması hasebiyle son derece zayıf bir ihtimaldir.

2. İhtimal: Hz. Musa´nın, rü´yetin mümkün olup olmadığını bilerek böyle bir istekte bulunmuş olmasıdır. Bu da iki şekilde mümkün olabilir:

a) Hz. Musa, rü´yetin mümkün olmadığını bildiği halde böyle bir istekte bulunmuştur, denilebilir ki; bunu söylemek biraz önce sözü edildiği gibi bir peygamber için düşünülemez. Öte yandan Kur´ân´da Allah´ın kanunlarına aykırı isteklerde bulunan bazı peygamberlerin Allah tarafından nasıl serzenişe maruz bırakıldıklarını gösteren ayetler vardır. Mesela, Hz. Nuh´un tufana kapılan oğlunu kurtarmak istemesi ile, Hz. Adem ile Havva´nın yasak ağacın meyvelerini yemek istemeleri üzerine Yüce Allah´ın onlara ikazda bulunup dikkatlerini çekmesi ve serzenişte bulunması bu hususa örnek teşkil eder. Burada yani Hz. Musa´nın isteğinde ise, böyle bir durum söz konusu değildir. Zira, Hz. Musa´nın rüyet isteği karşısında, Yüce Allah, Hz. Musa´ya itab etmemiş, Hz. Nuh´a dediği gibi "Böyle bir şeyi benden isteme! Sana öğüt veriyorum, Cahillerden olma" dememiştir.

b) Hz. Musa rü´yetin mümkün olduğunu bilerek böyle bir istekte bulunmuştur. Zira biraz evvel sözü geçtiği üzere, Yüce Allah Hz. Musa´ya Hz. Nuh ve Hz. Adem´e olduğu şekilde cevaplandırmayıp onlara olduğu gibi bir itabla karşılık vermemiştir. Bu da bize Hz. Musa´nın rü´yetin mümkün olduğunu bilerek böyle bir istekte bulunmuş olduğu kanaatını olu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Rüyatullah
« Posted on: 19 Nisan 2024, 09:38:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Rüyatullah rüya tabiri,Rüyatullah mekke canlı, Rüyatullah kabe canlı yayın, Rüyatullah Üç boyutlu kuran oku Rüyatullah kuran ı kerim, Rüyatullah peygamber kıssaları,Rüyatullah ilitam ders soruları, Rüyatullahönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes