> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Mukataa
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mukataa  (Okunma Sayısı 541 defa)
09 Mart 2010, 13:35:40
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 09 Mart 2010, 13:35:40 »




MUKATAA





Kesişmek, birbirinden kesilmek manâsına mastar bir kelime; devlete ait bir gelirin bir bedel karşılığında kiralanması, yâni geçici olarak temfiki (mülk olarak verilmesi) anlamında bir Fıkıh terimi. İkta´da bu manâya gelir. Çoğulu mukataattır.

Daha geniş bir tarifle mukataa (veya ıkta´); kökeninde, halifeler tarafından, hukukî durumuna göre değişen vergilerini ödemek şartı ile, kimsenin mülkiyetinde bulunmayan toprakların veya kesinleşmiş bir hazine gelirini sağladıktan sonra bir yere ait sadece vergilerin, yahut da sonradan ve bilhassa Selçuklulardan itibaren, belirli yerlere ait devlet gelirlerinin, halife tarafından hizmet ve maaşlarına karşılık olarak, kumandan, asker ve sivil şahıslara terk re tahsisi demektir.

Tariflerden anlaşıldığına göre mukataa, devlet başkanı tarafından arazinin işletilmek ve gereken mükellefiyeti yerine getirilmek üzere temlik edilmesidir.

Her ne kadar bazı kaynaklar İslâm´da mukataanın Hz. Ömer veya Hz. Osman döneminde başladığını yazıyorlarsa da, şartlarına uygun olarak ilk mukataa (ıkta) olayları Rasûlullah (s.a.s) zamanında gerçekleşmiştir. Bununla ilgili olarak kaynaklarda bir hayli örnek vardır:

"Rasûlullah (s.a.s), Vail´e, Hadramut´ta bir parça toprak vermiştir" (Ebû Dâvûd İmâra, 86; Tirmizî, Ahkâm, 39);

"Rasûlullah (s.a.s), Zübeyr´e, atının dört nal koşarak ulaştığı yere kadar ki toprağı verdi (ıkta etti). Zübeyr atını dört nala, duruncaya kadar sürdü. Sonunda kamçısını ileri fırlattı. Rasûlullah (s.a.s):

-Ona kamçısının yetiştiği yere kadar olan toprakları veriniz, buyurdu" (Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm, Kitabü´l-Emvâl, s. 348, not, 1);

"Rasûlullah (s.a.s), Hz. Ali´ye, Kays kuyusu ile Şecere denilen yeri verdi (Ikta etti)" (Yahya b. Âdem, Kitabü´l-Harâc, s. 74);

"Rasûlullah (s.a.s), Medine´nin yakınında olan Akik arazisini Bilâl b. Haris el-Müzeni´ye verdi" (Kitabü´l-Emvâl, 348);

"Rasûlullah (s.a.s)´in Bahreyn (şimdiki Emirlikler ve Katar) arazisini Ensâr´a ıkta etmek istediğini, ancak onlar, aynı miktar arazinin Muhacir kardeşlerine de verilmediği takdirde bunu almak istemediklerini bildirmişlerdir (Buhari, Müsâkat,14-15; Ahmed b. Hanbel, III, 111).

Bu hadis-i şeriflerden de anlaşılıyor ki; aynen sonraki tatbikat gibi olmasa bile, toprak verme (mukataa) işinin kökeni, Rasûlullah (s.a.s)´in tatbikatına dayanır. Zaten hadis-i şeriflerde "verdi" manâsına (e´ata) kelimesi kullanıldığı gibi, (ıkta´) tabiri de hassaten kullanılmaktadır. Yani mukataa (ıkta´) o devirde terim olarak ta vardır.

Mukataa, Hulefayı Raşidîn devrinde gelişerek devam etti.

Nitekim, "Hz. Ebû Bekir (r.a) (Medine´nin üç mil kuzeyindeki) Curf´dan, (Medine´nin yakınındaki) Kanât´a kadar olan araziyi ıkta´ etti" (Yahya h. Âdem, Kitâbü´l-Harâc, s.73);

"Hz. Ömer, Ebû Musâ´ya mektup yazarak, Ebû Abdullah´ın, atlarını yaymak için, Dicle kenarındaki bir araziyi istediğini bana binaen bu araziyi tetkik etmesini, şayet bu araziyi cizye alınan ve cizye suyuyla sulanan bir yer değilse, o araziyi ona vermesini istedi" (Yahya b. Âdem, Kitabü´l-Harâc, s. 73);

"Hz. Osman, Rasûlullah (s.a.s)´in ashabından beş kişiye; Zübeyr´e, Sa´d´a, İbni Mes´ud´a, Üsâme b. Zeyd´e ve Habbab b. Eret´e toprak verdi."

Hadisin ravisi Musa b. Talha diyor ki; "Bu beş kişiden İbni Mes´ud´la Habbab benim iki komşum idiler" (Kitabü´l-Emvâl, s. 353).

İmam Ebû Yûsuf, Kitabü´l-Harâc isimli eserinde yine Musa b. Talha´dan naklettiği rivayetinde bu beş kişiye mukataa olarak verilen arazilerin yerini şöyle belirtir:

"Osman b. Affân, Abdullah b. Mes´ûd´a en-Nehreyn´i, Ammâr b. Yâsir´e (Küfe köylerinden) İstinya´yı, Habbab´a Saneba (denilen kasaba)yı, Sa´d b. Mâlik´e Hürmüzân köyünü ikta olarak verdi. Bunların hepsi komşu idiler. Abdullah b. Mes´ud´la Sa´d b. Malik arazilerini üçte bir ve dörtte birle ortakçıya verirlerdi" (Ebû Yûsuf, Kitabü´l-Harâc terc., s. 106).

Bütün bu haberlerden anlaşıldığına göre Rasûlüllah (s.a.s) bir çok kimselere ikta yoluyla arazi verdi. Ondan sonra gelen halifeler de aynı şeyi yaptılar. Rasûlullah (s.a.s), eğer yapılan bu tasarrufta İslâm´a ısındırma ve toprağı imar etme gibi faydalar varsa, böyle yapmakta yarar gördü. Halifeler de aynı şekilde düşündüler. Kendilerine arazi tahsisinde İslâm için bir fayda, düşman için bir zarar gördükleri kimselere iktalar yaptılar, yani beylik arazilerden tahsis ettiler. Onlar en hayırlı gördüklerini yaptılar. Eğer böyle düşünmemiş olsalardı, onu yapmazlardı. Bir müslümanın veya bir zimminin hakkım başkalarına vermezlerdi. Nitekim Rasûlullah (s.a.s):

"Bir arazinin, haksız olarak bir karışını alan kimseyi, Allah, o arazi boynuna takılmış olarak, yedi kat yerin dibine batırır" buyurmaktadır (Ebû Yûsuf, Kitabü´l-Harac, s. 107).

Bunun içindir ki Hz. Ömer, Şam ve Irak arazileri fethedilince, bu arazilerin kendilerine paylaştırılmasını isteyen gazilere şöyle dedi:

"Müslümanlardan, sizden sonra gelecek olanlar ne olacak? Onlar arazilerin ahalisiyle beraber taksim edilmiş olduklarını, babalardan oğullara miras olarak intikal ettiğini, bu şekilde kendilerinin her şeyden mahrum edildiklerini görecekler. Bu istek doğru bir görüşe dayanmıyor."

Irak´ı fethettiği zaman, fatih kumandan Sa´d b. Ebi Vakkas´a yazdığı mektubda şu emri verdi:

"Arazi ve nehirleri işleyicilerine bırak ki, onlar bütün müslümanların gelirlerine dahil olsunlar. Çünkü, eğer sen onları, yani arazi ve nehirleri halen orada bulunanlara taksim edersen, onlardan sonra geleceklere bir şey kalmaz" (Ebû Yûsuf Kitabü´l-Harâc, s. 56-57).

Hz. Ömer buna rağmen Irak´tan on sınıf araziyi seçerek devlete maletti. Bu arazilerden ravi Abdullah b. Hürre´nin hatırladıkları şunlar:

a) Harpte öldürülen düşmanların arazisi

b) Kaçan düşmanların arazisi

c) Kisrâ´ya ait olan araziler

d) Kisrâ´nın yakınlarına ait olan araziler

e) Su çıkan yerlerin kenarlarında bulunan araziler

f) Atların yayılması için ayrılan otlaklar


Hz. Ömer bu arazileri taksim etmedi, elde tuttu. Bu arazileri dilediği kimselere çiftlik olarak tahsis eder, haracını alırdı (Ebû Yusuf, Kitabü´l-Harâc, s. 101).

Buna göre İslâm´da arazinin mukataa´ya verilmesinde şu üç prensibe uyulmuştur.

1- Kendisine toprak verilen kimse, üç sene içerisinde bu toprağı işlemez, olduğu gibi bırakırsa, kendisine tanınan hak düşer. İmam Ebû Yûsuf bu kaideyi teyid babında şu olayı nakleder:

İbn Ebî Nüceyh´in, Amr b. Şuayb ve babası yoluyla bana rivayet ettiğine göre, Rasûlullah (s.a.s), Müzeyne (veya Cüheyne) kabilesinden bazı kimselere beylik araziden verdi, fakat onlar bu araziyi imar etmediler. Sonra başka kimseler gelip bu araziyi imar ettiler. Bunun üzerine Müzeyneliler (veya Cüheyneliler) o kimseler hakkında Hz. Ömer katında davacı oldular. Hz. Ömer şöyle dedi:

- Eğer bu arazinin tahsisi benim tarafımdan veya Ebû Bekir tarafından yapılmış oysaydı, onu geri alırdım. Lâkin Rasûlullah tarafından ikta edilmiştir (onu bozamam).

Sonra şöyle devam etti:

- Her kim elindeki araziyi üç sene boş bırakıp işlemezse, sonra başka kimseler gelip o araziyi imar ederlerse, imar edenler bu arazide daha fazla hak sahibi olurlar (Kitabü´l-Harâc, ter., s. 105).

2- Devlet tarafından verilen toprağa sahip olanlar, bunu lâyıkıyla işlemezlerse, durum yeniden gözden geçirilir. Bu kaideyi destekler mahiyette Ebû Ubeyd, Kitabü´l-Emvâlde, Yahya b. Âdem de Kitabü´l-Harâcda şu haberi rivayet ediyorlar:

el-Haris b. Bilâl b. el-Haris el-Müzenî babasından şöyle naklediyor: Rasûlullah (s.a.s), Bilâl´e (Medine´nin yakınındaki) bütün Akik arazisini vermişti. Hz. Ömer halifeliği zamanında Bilâl´e;

- "Rasûlullah (s.a.s) sana bu araziyi halkın işlemesine engel olasın diye değil, işleyesin diye verdi. İşleyebildiğin kadarını al, gerisini iade et" dedi.

3- Devlet, fertlere ancak boş ve sahipsiz toprakları verebilir. Bir kimseden mülkiyeti alarak başkasına vermek salâhiyeti veya bu asırda olduğu gibi, toprağın gerçek sahiplerinin başına, onlara karşı mülkiyet haklarını dilediği gibi kullanan ve onları yarıcı, ortakçı durumuna sokan bir toprak ağası musallat etme hakkı yoktur.

4- Hükümet edenler ancak toplumun yararında hizmeti geçenlere veya şu anda böyle bir hizmet görmekte olanlara veyahut kendilerine toprak verilmesinde her hangi bir yönden toplumun menfaati bulunan kimselere toprak verilebilir. Malikler tarafından kötü yol arkadaşlarına veya zalim ve fasık hükümdarlar tarafından toplum menfaatine hizmet edenlere de olsa verilen ihsan ve topraklar hiç bir şekilde, İslâm hukukunca meşrû ihsanlar sayılmazlar (Ebü´l-A´lâ el-Mevdûdi, İslâmda toprak mülkiyeti, ter. M. Yaşar Şahin, İstanbul 1972).

5- Harpten önce, mukataa suretiyle bir arazinin mülkiyet hakkını ferde vermek, temlikte bulunmak sahih, hukuken muteber olduktan sonra, fethin mahiyetine bakılır; sulh yoluyla araziler alınmışsa o zaman arazi şahsa ait olur, sulh anlaşmasından hariç tutmak gerekir. Fetih silâh zoruyla olmuşsa, arazi verilen kimse verilen araziye; mal bağışlanan kimse de bağışlanan mala hak sahibi olurlar (el-Maverdi, el-Ahkâmû´s-Sultaniyye, ter. Ali Şafak, İstanbul 1976, s. 217).

Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgilere göre, mukataa usûlüyle verilen toprakların sahipleri, devlete, arazinin kıymet ve münbitliği derecesine, sulanma tarzına, öşür veya harac arazisi olduğuna göre değişen bir vergi vermekle mükelleftiler. Dolayısıyla bu, İslâmiyetin menfaatine, memleketin imarına hizmet etmek ve düşmana zarar vermek gibi bir hizmeti görüyordu.

Rasûlullah (s.a.s) devrinde ilk tatbikatları başlayan mukataa yoluy...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mukataa
« Posted on: 18 Nisan 2024, 04:39:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mukataa rüya tabiri,Mukataa mekke canlı, Mukataa kabe canlı yayın, Mukataa Üç boyutlu kuran oku Mukataa kuran ı kerim, Mukataa peygamber kıssaları,Mukataa ilitam ders soruları, Mukataaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes