> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Mucize
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mucize  (Okunma Sayısı 682 defa)
07 Mart 2010, 18:20:44
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 07 Mart 2010, 18:20:44 »




MUCİZE





Kudret´in karşıtı olan "acz" kökünden if´al babında "i´caz" masdarından türetilen bir ism-i fail olarak "âciz bırakan, karşı konulamayan, benzeri yapılamayan, hârika" anlamında bir terim. Kur´ân-ı Kerim´de, "mucize" anlamında çok defa, "âyet, âyât, beyyine, delil ve delâil" kelimeleri kullanılmıştır. Âyet; belli olan bir alâmet, bir şeyi ispat eden delil veya işaret demektir. O halde genel olarak mucize ya bir işaret, delil ve ispat manâsına; veya "ilâhî bir haber" yahut "tebliğ edilen kelâm" anlamına gelir. Birinci manâ, mucizenin dinî bir terim olarak yapılan tarifine daha uygundur. İkinci manâ içine, çok defa Kur´ân âyetleri, bazen de bizzat Kur´an-ı Kerim girmektedir. Bu kelimenin, hem ilâhî bir haber olan Allah´ın kelâmı Kur´ân-ı Kerim, hem de, onu tebliğ eden Peygamber (s.a.s)´in risaletini ispat için kullanılmasında önemli bir hikmet vardır. O da; ilâhî bir kelâm ve hidâyet rehberi olan Kur´an-ı Kerim´in hak ve gerçek olduğuna bizzat kendisinin en kuvvetli bir delil olmasıdır. Nitekim Peygamber Efendimizin her devirde geçerliliğini koruyan en büyük (aklî) mucizesi Kur´ân-ı Kerim´dir. Gerçekte mu´cize; tabiat kanunları ve âdetler üstü, fevkalâde, harika bir olaydır. Hak Teâlâ onunla inkârcıları, bir benzerini getirmekten âciz bırakır; peygamber olarak seçtiği zâtı tasdik eder, peygamberlik iddiasının doğruluğunu ispat etmek için onda âdetler üstü hârika bir şey gösterir. İşte bu, onun peygamberliğini ispat eden bir delil yani bir mucizedir. Bir hârika olan mucizenin iki ana özelliği vardır. Bunlardan biri; "meydan okumak" diğeri, inkârcıları "âciz bırakmak"tır. Ehl-i Sünnet âlimleri, mucizeyi, kerâmet gibi diğer harikalardan ayıran unsur ve şartları dikkate alarak çeşitli ifadelerle tarif etmişlerdir. Bunlardan en uygun ve açık olanı şöyledir; Mucize; Peygamberlik iddiasında bulunan ve inkârcılara meydan okuyan zâtın bu iddiasının doğruluğunu tasdik etmek için, Hak Teâlâ´nın, onun vasıtasıyla izhar ettiği ve onları bir benzerini ´mislini) yapmaktan âciz bırakan, tabiat kanunları ve âdetler üstü harikulâde bir hadisedir (et-Taftazânî, Şerhul-Akâid en-Nesefiyye; Kahire 1939, s. 459-460; Diğer tarif için bk. el-Cürcânî, Şerhu´l-Mevâkıf, III,177; el-Cezirî, Tavdîhu´l-Akâid, 140).

Bu tariften anlaşılacağı üzere mucize, Allah´ın bir fiilidir. Onu Peygamberi elinde yaratan ve gösteren, bizzat Allah (c.c) tır. Peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkan ve inkarcılara karşı meydan okuyan bir zatın elinde, onu inkâr eden herkesi aciz bırakan böyle bir harika izhar edilmesi, peygamberlik iddiasını ispat ve tasdik manası taşır. Çünkü peygamberin böyle bir harika göstermesi, "kulum, peygamberlik iddiasında sadıktır, kendiside, tebliğ ettiği sözler de, doğru ve gerçektir" demektir. Tarifteki, "peygamberlik iddiasında bulunmak" ve "meydan okumak" (tahaddi) şartlar, mucizeyi, Allah´ın salih kulları olan evliyâ´nın gösterdikleri "kerâmet" adı verilen ve benzeri diğer fevkalâde hadiselerden ayırır. Çünkü Allah dostları olan evliyanın, "peygamberlik iddiası" ve "meydan okuma" vasfı yoktur. Onların gösterdiği kerâmetler, tâbi oldukları ve şerîatı üzere yaşadıkları peygamberlerin bir tür mucizesi sayılır (Celâl ed-Devânî, Şerhu´l-Akâidi´l-Adudiyye, II, 277).

Mu´cize sahih ve kabule şayan olması için, bazı şartları gerektirir.

1- Mucize, Allahu Teâlâ´nın fiili olmalıdır. Çünkü Allah, fâil-i muhtar´dır; yani dilediğini yaratır. Ancak, kendi tarafından yaratılan bir fiilin doğruluğunu tasdik eder. Meselâ, Hz. Musa´nın elindeki asayı yılana çevirmek, İsa (a. s)´nın ölüyü diriltmesi gibi mucizelerdeki fiiller, Hak Teâlâ´nın irade ettiği ve yarattığı fiillerdir. Bunların peygamberlere nisbeti mecazîdir.

2- Mucize, bilinen tabiat kanunları ve âdetler üstü bir harika olmalıdır. Ancak o zaman o fiil Allah katından bir tasdik derecesine ulaşır. Tabiat kanunlarına ve kâinatın normal nizamına göre meydana gelen (güneşin doğması gibi) hadiselerde fevkalâdelik özelliği yoktur.

3- İtiraz edilmesi imkansız olmalıdır. Çünkü icâz´ın fonksiyonu, karşı çıkan muarızların aczini ortaya koyarak onları susturmaktır.

4- Mucize, Allah´ın tasdikine bir delil olarak, peygamberlik iddiasında bulunan zatın elinde meydana gelmelidir.

5- Gösterilen mucize peygamberin iddiasına, yani yapacağını ilân ettiği şeye uygun olmalıdır. İddiasına uymayan başka bir harika gösterse, mucize sayılmaz.

6- İddiasına uygun olarak gösterdiği mucize, kendisini tekzip ederek yalanlamamalıdır.

7- Mucize, iddiadan önce veya çok sonra olmamalı, peygamberlerin sözünü (iddiasını) müteakip hemen meydana gelmelidir (el-Cürcânî, Şerhu´l-Mevâkıf, III, 177-179).

Mucizenin son şartına aykırı olarak peygamberlik iddiasından önce meydana gelen harikulâde olaylar, mucize sayılmasa da, evliya´nın kerâmeti cinsinden bir harika sayılır. Peygamberler, peygamberlik gelmeden önce, evliya derecesinde Allah dostlarıdır. Onlarda peygamberlik yaklaştığında görülen fevkalâde hadiseye "irhas" denir. Bunlar, gelecek olan peygamberliği tesis maksadıyla peygamber adaylarında görülen bazı harikalardır.

Mu´cizenin Peygamberliğe Delaleti

Şartlarına uygun olarak meydana gelen mucizenin peygamberlik iddiasında bulunan zatın peygamberliğine delâleti, kat´î ve zarurîdir. Çünkü Hak Teâlâ´nın yalancı bir zatın elinde, böyle misli gösterilemeyen fevkalâde bir mucize izhar etmesi aklen imkânsızdır. Zira bu, yalancı bir kimseyi tasdik etmek olur. Yalancıyı tasdik etmek kötü bir fiil olduğundan, Hak Teâlâ hakkında muhaldir. Gerçek şudur ki; peygamberlik denince, iki ana esas akla gelir. Birincisi; Allahu Teâlâ´nın büyük bir lütfu olan ilahî vahye mazhar olmak ve onu tebliğ ederek insanları dünya ve âhiret saadetine ulaştırmak; İkincisi ise, peygamberliği ispat eden ve onu tasdik eden "Mucize" göstermektir. Şayet peygamberler, kudreti herşeye yeten Hak Teâlâ tarafından teyid edilmeseler; yani onlara inkârcıları aciz bırakan mucizeler verilmese idi, Allah´ın Rasûlü olduklarına kimseyi inandıramazlardı. Mucize göstermek o zatın peygamberliğini bilfiil tasdik etmek, "doğru söyledin, sen hak peygambersin" demektir. Buna, günümüzde şöyle bir örnek verilebilir: Nasıl ki bir devletin elçisi gittiği devlet başkanına, yalnız elçilere mahsus olan "güven mektubu" sunarak, kendi devlet başkanının sefiri olduğunu ispat eder ve kendine inandırırsa; peygamberler de, kesin bir delil sayılan "mucize" göstererek, Allah´ın Rasûlü olduklarına, kendi milletlerini inandırmış olurlar.

Peygamberler, eğer mucize ile desteklenmemiş olsalardı, sözlerini kabul etmek ve onları tasdik etmek gerekmezdi. Peygamberlik davasında sadık (doğru ve samimî) olan ile, kâzip (yalancı) olan birbirinden ayırdedilemezdi. Mucize gösterilince, iddia sahibinin doğru söylediği ve peygamber olduğu kesin olarak anlaşılmış olur. Çünkü Hak Teâlâ, mucizenin hemen ardından; onu görenlerde, peygamberin sâdık, sözünün doğru olduğuna dair bir bilgi yaratır. Bu bilgi, şu benzer olaydaki gibi şöyle hâsıl olur: Bir zât, bir topluluğa gelerek; "Ben, şu kralın size gönderdiği elçiyim" dese, sonra orada bulunan krala dönerek, "Eğer beni kendine elçi tayin etmekte sadık isen, âdetine muhalefet et; üç defa yerinden kalk ve âdetine aykırı bir yere otur" dese, kral da bunu yapsa; toplulukta, o zâtın doğru söylediği, kralın elçisi olduğu hususunda zorunlu ve kesin bir bilgi hasıl olur" (Fazla bilgi için bk. Şerhu´l-Akâidil-Nesefiyye, 460, el-Cürcânî, Şerhu´l-Mevâkıf, III, 181, 182).

Burada önemli bir hususu belirtmek, konumuza daha açıklık getirecektir. Bazı kişilerin ilmini ve usûlünü öğrenerek yaptıkları sihir, asla bir çeşit mucize sayılmaz. Çünkü sihir, normal bir insanın maddî gücü dışında görünse de, insanın ruhî, nefsî ve ilmî gücü ve takatı dışında olağanüstü bir hadise vasfında değildir. Şayet öyle olsaydı, sihir de (mucize gibi vehbî) öğrenilemez ve bir sanat haline getirilemezdi. Mucize; insanların her türlü güçleri dışında kalan, çalışarak elde edilemeyen ve ancak Hak Teâlânın yüce iradesi ve verdiği ilâhî güçle yapılan fevkalâde bir hadisedir. Sihir gibi kesbî (çalışılarak) değil, vehbîdir. İlahîdir. Bu bakımdan, kötü maksatlarla ve şerir kimseler tarafında öğrenilerek bir sanat ve geçim aracı haline getirilen sihirbaılık, dinen haram kılınıp yasaklanmış ve büyük günahlardan sayılmıştır. Ayrıca çalışılarak elde edilen sihirbazlıkla yapılan sihirlerde, peygamberlerin gösterdiği mucizelerde bulunan şartlar; yani meydan okuma (tahaddi), insanları âciz bırakma ve peygamberlik iddiası yoktur. Bu gerçek Kur´ân-ı Kerim´de birkaç defa açıklanan "Hz. Musa´nın mucize asası ile Firavunun sihirbazları arasında geçen olaylarda çok açık olarak görülmektedir.

Bu bakımdan sihir mucizeye benzemez; mucizenin peygamberliğe kesin ve zorunlu delâletini iptal eden bir engel sayılmaz (Ali Arslan Aydın, İslâm´da İman ve Esasları, İstanbul 1990, 200, 201).

Mucizeye Inanmanın Hükmü

Her müslümanın, Allahu Teâlâ´nın insanlara zaman zaman göndermiş olduğu peygamberlerinin davalarında sadık ve haklı olduklarını ortaya koyan ve Allah tarafından desteklendiklerini ispat eden mucizeler verdiğine inanması farzdır. Hiç bir peygamber yoktur ki, Hak Teâlâ ona bir mucize ihsan ederek onu tasdik etmiş olmasın. Bu husus, Kur´an´da adı geçen her peygamber hakkında indirilen müteaddid âyetlerle sâbit olmuş ve onlara verilen mucizeler açıklanmıştır. O halde mucize gerçeğine iman; Kitap, Sünnet ve İcmâ-ı Ümmet ile sâbittir. Kur´an´la sâbit olan "İsrâ" ve "İnşikâk-ı Kamer" gibi hissî ve kevnî mucizeleri inkâr, küfrü gerektirir. Her Peygambere mucize verildiğine dair pek çok âyetler olduğu gibi Peygamber (s.a.s)´in şu sahih hadisi de zikredilebilir: "Hiç bir peygamber yoktur ki Ona insanların imanına sebep olan mucizeler verilmiş olmasın. Bana verilen mucize ise, ancak bana vahyolu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mucize
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:12:48 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mucize rüya tabiri,Mucize mekke canlı, Mucize kabe canlı yayın, Mucize Üç boyutlu kuran oku Mucize kuran ı kerim, Mucize peygamber kıssaları,Mucize ilitam ders soruları, Mucizeönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes