> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Mü'min suresi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mü'min suresi  (Okunma Sayısı 760 defa)
09 Mart 2010, 14:21:43
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 09 Mart 2010, 14:21:43 »




MÜ´MİN SÛRESİ




Kur´an-ı Kerîm´in kırkıncı sûresi. Seksen beş âyet, bin yüz doksan dokuz kelime ve dört bin dokuz yüz yetmiş harften ibarettir. Fasılası be, dal, ra, ayn, kaf, lam, mim ve nun harfleridir. Âyetlerinin sayısını Basralılar seksen iki, Hicazlılar ise seksen dört olarak kabul ederler. Mekkî sûrelerden olup, Zümer sûresinden sonra nâzil olmuştur. Adını yirmi sekizinci âyetinde geçen, "iman eden kimse" anlamındaki "mü´min" kelimesinden almıştır. Gâfir ve Tavl adlarıyla da anılır. Sûre, hâ, mim, harfleriyle başlamaktâdır. Bu harflerle başlayan ve "Âlu Hâmîm" denilen yedi sûrenin ilkidir.

Fazileti hakkında hadis varid olan sûrelerdendir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: "Kim sabaha ulaştığında "el-Mü´min" sûresinin başındaki, "Hâ mim" den başlayıp, üçüncü âyetin sonuna kadar okur ve arkasından da Âyetü´l-Kürsi´yi okursa, o kimse bu ikisi ile akşama kadar korunur. Kim bunları akşama erdiğinde okursa; sabaha kadar muhafaza edilir" (Tirmizi, Fedâilü´l Kur´an, 2; Dârimî, Fedailü´l-Kur´an, 14).

Sûrenin nâzil olduğu dönemde müşrikler, müslümanları imha edip, fesad düzenlerinin devamını garanti altına almak için faaliyetlerini iki tür yöntemle yürütüyorlardı. Bir taraftan, tartışma ortamları oluşturarak, İslâm´a ve müslümanlara yalan ve iftiralarla saldırıp, böylece henüz İslâm´ı kabul etmemiş kimselerin zihinlerinde istifham uyandırmak istiyorlar. Diğer taraftan, müslümanlara karşı şiddete baş vurarak bir yıldırma politikası uyguluyorlardı.

Dünyevî bakımdan güçsüz olanlar, İslâm´ın hakikatını kavramak açısından diğer insanlardan daha müsaittirler. Bundan dolayıdır ki, İslâm´a ilk girenlerin Mekke´deki mustaz´aflar olduğunu görüyoruz. Bu ilk müslümanların Mekke toplumu içerisindeki sosyal statüleri, kâfirlerin hiç kimseden çekinmeden azgınlaşarak onların üzerlerine gitmelerine sebep oluyordu. Fakat, yaptıkları onca işkencelere rağmen hiç kimseyi dininden döndüremedikleri gibi, müslümanların süratli bir şekilde çoğalmalarını da engelleyememişlerdi. Bu, onları çılgına çeviriyordu. Hz. Peygamber (s.a.s)´i öldürüp, meseleyi kökünden halletmek için planlar yaptılar. Bu çerçevede, müslümanlara karşı yoğun bir karalama kampanyasına girerek kamuoyunu onların aleyhine şartlandırmaya çalışıyorlardı. Böylece Peygamber (s.a.s)´i öldürdükleri vakit hiç kimse buna aldırmayacaktı. Hattâ onu öldürmeye bile teşebbüs ettiler. Buharî, Abdullah b. Amr İbnü´l As´tan şöyle bir rivayet nakledmektedir: "Bir gün Rasûlullah (s.a.s), Beytullah´ta namaz kılmakta idi. Ukbe bin Ebi Muayt aniden, Rasûlüllah (s.a.s)´in boyuna bir bez parçası sardı ve sıkmak suretiyle onu öldürmeye kalkıştı. Tam o sırada Hz. Ebu Bekir (r.a) yetişerek, Ukbe´yi itti ve Rasulullah (s.a.s)´i onun elinden kurtardı. Hz. Ebu Bekir (r.a) Ukbe ile mücadele ederken ona şöyle demişti: "Siz sadece "Benim rabbim Allah´tır" dediği için mi bir kimseyi öldürmek istiyorsunuz?" (Buhârî, Kitabu Tefsîru´l-Kur´an, 40).

Sûrenin girişinde bu iki husus açıkça anlatılmaktadır. Geçmiş kavimlerin, peygamberlerine yaptıkları örnek gösterilerek, Muhammed (s.a.s)´i öldürüp, İslam´ı yok etmek için planlar yapanların sonlarının onlardan farklı olmayacağı dile getirilmektedir.

Sûre, hak ile batılın mücadelesini, İslâm´a davetle bunu yalanlamayı; yeryüzünde haksız yere kibirlenerek büyüklük taslayanların görecekleri elim azabı, kısaca, iman ile küfür arasındaki tarihi savaşı ele almaktadır.

Kur´an´ın Allah kelâmı olduğunu te´kidle başlayan sûre, Allah´: n rahmetinin tevbe eden bütün inananları kuşattığını ve cezalandırmasının ise inkâr edenler için çok şiddetli olduğunu vurgulayarak devam etmektedir: "Bu Kur´an, herşeye galip olan, her şeyi bilen, günahları affeden, tevbeleri kabul eden, azabı şiddetli olan, lütfu ve keremi bol olan O´ndan başka (ibadete layık) ilah olmayan Allah tarafından indirilmiştir. Dönüş sadece O´nadır" (2-3).

Bu iki ayet, Allah Teâlâ´nın insanoğluna rahmetinin genişliğini bütün açıklığıyla göstermektedir. Yeryüzünde büyüklenerek müslümanlara savaş açanlar, dünya ve ahirette helâk olacaklardır. Bu kaçınılmazdır. Çünkü hiç kimse O´nun takdirinin dışına çıkamaz. Hesap vermek için herkes O´na döndürülecektir.

Bu ayetlerde Allah Teâlâ zâtını, kullarına, sıfatlarıyla öğretiyor. Bu sıfatların insanlar üzerinde mutlak tesiri vardır. Bunlar kalpleri ve duyguları okşayarak, bağışlanma ümidini ve ibadet etme şevkini arttırır; kalplere korku ve haşyet vererek, Allah´ın elinden hiç bir zaman kurtuluşun mümkün olmadığını idrak ettirir. Sûrenin başında yer alan şu sıfatlar bu kabildendir: "O Azizdir"; Yani, O gücü her şeyin üzerinde olandır. O´nun verdiği kararlar mutlak sûrette tahakkuk eder. "Âlîmdir": Yani O, her şeyi doğrudan doğruya, vasıtasız olarak bilir. Bütün varlıkları ilim ve hikmetle yönetir. "Günahları bağışlayan ve tevbeyi kabul edendir": Kullarının hatalarını bağışlayan ve isyanda bulunup, günah işleyenlerin tevbesini kabul edendir. Bu günah içerisinde yüzen insanlara ümit kapısını açmaktadır. Tevbe ederlerse kabul edileceği bildirilerek, insanların ümitsizliğe düşmelerini engellemek isteyen Allah Teâlâ, onlara rahmet rüzgarları estirmektedir. "Azabı çetin olandır": Bu sıfatın bildirilme nedeni, Allah´ın kendisine itaat eden kullarına karşı ne kadar merhametli, kendisine isyan edenlere karşı ise ne kadar sert ve çetin olduğunu belirterek, kâfirleri uyarmaktır. "Lutuf ve kerem sahibidir": İnsanların elinde ne varsa O´nun bağışıdır ve O´nun lütfunun bir neticesidir. Yani insanlar her an, O´nun verdiği nimetlerle yaşarlar.

Gerçek mabud, Allah Teâlâ´dır. O´ndan başkasına kulluk edilmesi bu gerçeği değiştirmez. Sonunda herkes, hesap vermek için O´na döndürülecektir. Peşlerine takılıp, tapınılan ilâhların bu konuda hiç bir yetkileri yoktur.

Bu yüce sıfatların tecellisi olarak, kâinattaki her şey Allah Teâlâ´nın vahdaniyyetini tanır ve O´na boyun eğer; ayetlerine kulak vererek, varlığını onlarla birlikte yürütür; Allah´tan gelen her şeyi tereddüt etmeden tasdik edip, uygular. Küfre saplanıp yolunu şaşıranların dışında hiç kimse, Allah Teâlâ´ya ait olduğu apaçık delillerle ortada durduğu halde, O´nun ayetleri hakkında tartışmaya girmez: "Allah´ın âyetleri üzerinde ancak kafirler münakaşa ederler..." (4). Allah´ın âyetleri hakkında mücadele edenler, O´nun cezalandırmasından kaçamayacak ve yaptıklarının hesabını bir gün muhakkak vereceklerdir. Onların yeryüzünde kibir içinde hayat sürmelerine, iktidarlarının çok sağlam gibi görünmesine, dünyevî bir refah ve bolluk içinde yüzmelerine bakarak aldanmamak icab etmektedir. Zira Allah Teâlâ; "O kâfirlerin rahatlıkla ülke ülke dolaşmaları sakın seni aldatmasın"(4) buyurarak, mü´minlere, onların gerçek durumlarını haber vermektedir. Onlardan önce de kendilerine Allah´ın peygamberleri gönderilen nice milletler, onları yalanlamış ve getirdikleri ilâhî mesajı yok etmek için onlara hücum etmişler, öldürmeye kalkışmışlardı. Ama Allah´ın elim azabı hem dünyada, hem de âhirette onları yakalayıverdi. Peygamber (s.a.s)´in getirdiklerini yalanlayıp, zorbaca yöntemlerle yok etmeye çalışanların durumu da onlardan farklı olmayacaktır. Bu, Allah Teâlâ´nın va´didir ve bunu engellemeye hiç kimsenin gücü yetmez: "...Hakkı bâtılla ortadan kaldırmak için haksız bir mücadele vermişlerdi. Ben de onları azabımla yakaladım. Azabım nasılmış bir bak" (5).

İmanla küfür arasındaki tarihî savaşın, kimin hezimeti ile sonuçlanacağı böylece bildirildikten sonra, üstün olanlar ve onların üstün olmalarının kaynağını ortaya koyan ayetler gelmeye başlıyor. Bu âyetler, mü´minleri çepeçevre kuşatan ve onları ferahlatıp mutmain edecek olan rahmet âyetleridir. Allah Teâlâ, imân edip, İslâm´a tabi olan ve salih amel işleyen mü´min kullarını mutlaka destekleyeceğini ve inkarcılar topluluğuna üstün kılacağını ayrıca onlardan tevbelerini kabul edeceğini vaad ediyor. Bu ilâhî destek ve merhametin bir neticesi olarak, iman edenlerin bağışlanması için Allah´a kesintisiz duada bulunan nezih varlıklar da mevcuttur: "Arş´ı taşıyanlar ve onun etrafında bulunan melekler hamd ile Rablerini tesbih edip, O´na iman ederler. Mü´minlerin günahlarının bağışlanmasını dileyerek şöyle derler: Ey Rabbimiz! Rahmet ve ilmin her şeyi kaplamıştır. O halde tevbe edenleri ve yoluna tâbi olanları bağışla. Onları Cehennem azabından koru" (7).

Meleklerin mü´minler için yaptıkları duaları ihtiva eden âyetler, böylece dua ve niyazın edeplerini de bize öğretmiş oluyor.

Bunun peşinden, kâfirlerin dünyada işledikleri kötülüklere karşılık, âhirette karşılaşacakları çetin hesabı gördükleri ve cehennem azabının içinde ebediyyen kalacaklarını anladıkları zaman, işledikleri şeylerden duyacakları büyük pişmanlık zikredilir. Küfür ve inkardan ayrılmayan o insanlar, çaresizlik içinde "Rabbimiz"diye yakaracak ve soracaklar: "Biz günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mıdır?" (11).

İslâm düşmanlarının bu durumları belirtildikten sonra hitap tekrar mü´minlere yöneliyor; onlara ebedî kurtuluşun yolu gösteriliyor: "Ey iman edenler, kâfirlerin hoşuna gitmese de, dini Allah´a tahsis ederek, sadece O´na dua edin" (14).

Mü´minler, ne kadar hoş tutmaya çalışırlarsa çalışsınlar, onlara iyi görünmek için hangi yolları denerse denesinler, kâfirlerin inananlardan hoşnut olmaları asla mümkün değildir. Hiç kimsenin dinden taviz vererek müşriklere hoş görünmek için gayret göstermeye yetkisi de yoktur. Böyle yapan kimseler, Allah´ın desteğini kaybedip helak olacaklardır. Allah Teâlâ, bunu; "Kendi dinlerine uymadıkça Yahudi ve hristiyanlar senden asla razı olmayacaklardır. De ki: "Hidayet ancak Allah´ın hidayetidir". Yemin olsun ki, sana ilim geldikten sonra Şayet onların arzularına uyarsan Allah´tan sana ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır" (el-Bakara, 2/120) âyetiyle müslümanlara bildirerek, ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mü'min suresi
« Posted on: 03 Mayıs 2024, 09:35:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mü'min suresi rüya tabiri,Mü'min suresi mekke canlı, Mü'min suresi kabe canlı yayın, Mü'min suresi Üç boyutlu kuran oku Mü'min suresi kuran ı kerim, Mü'min suresi peygamber kıssaları,Mü'min suresi ilitam ders soruları, Mü'min suresiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes