> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Medine i münevvere
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Medine i münevvere  (Okunma Sayısı 928 defa)
03 Mart 2010, 17:16:44
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 03 Mart 2010, 17:16:44 »



MEDİNE-İ MÜNEVVERE



İlk İslâm devletinin kurulduğu ve içinde yeryüzünde ibadet kasdıyla yolculuk yapılabilecek üç mescidden biri olan Mescid-i Nebî´nin bulunduğu Arabistan´ın Hicaz bölgesinde yer alan kutsal şehir.

Şehrin eski adı Yesrib olup, Hicretten sonra Resulullah (s.a.s) bu adı değiştirerek buraya Medine demiştir. Medine´nin kelime anlamı "şehir"dir. Ancak, bir yere nisbet edilmeksizin kullanıldığı zaman Medine şehri kastedilmiş olur. Medine kelimesi Kur´an-ı Kerim´de Mekkî ayetlerde "Medâin" şeklinde çoğul olarak geçen bir cins isimdir. Medenî âyetlerde ise, Yesrib´in yerine özel isim olarak kullanılmıştır (et-Tevbe, 9/101, 120; el-Ahzâb, 33/60; el-Münafıkûn, 63/8). Yesrib adı ise sadece bir yerde zikredilmektedir (el-Ahzâb, 33/13).

Bu şehrin asıl adı Medine olmakla birlikte, yine İslâmî devirde ortaya çıkmış, diğer bir takım isimleri de vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Tâbe, Tayyibe, Daru´l-İman, Daru´s-Sünne, Azra, Cabire, Mecbûre, Muhabbe, Mahbûbe, Kasime, Kasametul-Cabire, Yendede (Abdullah el-Endelusî, Muc´emu Ma İste´ceme, Beyrut 1983, IV, 1201, 1202).

Medine, Mekke´den yaklaşık olarak dörtyüz km. kuzeyde, Kızıldenizden de yaklaşık iki yüz km. içerdedir. Deniz seviyesinden yüksekliği altıyüz otuz dokuz metredir. Dünya üzerindeki yeri, 39° 44´ enlem ve 24° 33´ boylamlarıdır.

Medine şehri, kuzey doğu tarafında dört km. uzaklıkta Uhud dağı ve Avr dağları ile çevrili, kuzeye doğru hafif meyilli bir ovada bulunmaktadır. Bu ova doğu ve batı yönlerinde harra denilen siyah bazalt taşları ile kaplı arazi ile çevrilmiştir. Doğu harraları şehirden uzaktadır ve bu harralar ile şehir arasında kalan arazi oldukça verimlidir. Ova güney tarafında tamamen açık olup, çorak Arabistan ovaları içerisinde bolca suya sahip olması ona ayrı bir özellik vermektedir.

Buradaki yer üstü sularının kaynağı yağan yağmurlardır. Bu yağmurlar toprak altındaki su seviyesinin yükselmesine ve her taraftan kaynakların fışkırmasına sebep olurlar. Çok yağmur yağdığı zamanlar bu kaynaklar ve yağmur suları şehrin güney tarafındaki mahalleleri tehdit ederdi. Hz. Osman zamanında sel sularının şehri böyle bir tehlikeye maruz bırakması onun bir set inşa ettirerek bu tehlikeyi önleme yoluna gitmesine sebep olmuştu. Toprak yapısının suyun yer altında depolanmasına elverişli olması Medine halkının bu arada tarımla uğraşmasına imkân sağlamıştır. Üretilen mahsullerin başında hurma gelmektedir. Ayrıca portakal, limon, üzüm, şeftali, muz, incir ve kayısı bağları bulunmaktadır.

Medine´de yazlar sıcak geçer, ancak bununla birlikte havası bunaltıcı olmayıp gayet lâtiftir. Kışlar ise hava serin ve yağmurludur. Medine´nin rutubetli iklimi Arabistan´a hakim kurak çöl ikliminden buraya gelenlerin ateşli hastalıklara yakalanmalarına sebep oluyordu. Nitekim Mekke´den buraya hicret eden muhacirlerden bir kısmı Medine´nin havasına alışana kadar oldukca muzdarip olmuşlardı. Hz. Ebu Bekir´in ateşi o kadar yükselmişti ki o, durumunu ölüme ayağındaki ayakkabılarından daha yakın olduğunu ifade eden bir şiirle Resulullah (s.a.s)´e bildirmişti (Buharî, Fedailul-Medine, 12).

Eski devirlerde Amalikalılar ve Curhumlular´dan bir grup buraya gelip yerleşmiş ve bedevîlerin aksine evler inşa ederek yerleşik ve tarıma bağlı bir yaşam sürmeye başlamışlardı. Bedevîler, bu durumlarından dolayı onları, "Nabatîler" adını takarak küçümsüyorlardı. Tarıma elverişli Medine ovasında yerleşen bu kimselerin çoğalmaları sonucu evler sıklaşmış ve burası küçük bir şehir halini almıştı.

Daha sonra varlıklarını İslâmî döneme kadar sürdürecek olan Yahudilerin buraya gelip şehir halkından izin alarak şehrin dış taraflarına yerleştikleri görülmektedir. Yahudilerin Medineye ne zaman gelip yerleştikleri kesin olarak bilinmemektedir. Yaygın olan görüş; Buhtannasr´ın Kudüs´ü işgal edip Yahudileri buradan çıkarmasıyla (İbnu´l-Esir, el-Kamil, Beyrut 1979, I, 262) onların güneye doğru göç edip Maknâ, Teymâ, Vadî´l-Kurâ, Hayber ve Fedek´e dağılarak buralara yerleştikleridir (Muhammed Hamdullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, I, 594). Ayrıca, Suriye´nin Rumlar veya Filistinin Romalılar tarafından işgal edilmesi Yahudilerin buralara göç etmesine sebep gösterilmekle beraber, Medine´nin eski devirlerdeki tarihi hakkındaki bilgiler güvenilir olmaktan uzaktır.

Medine´ye sığıntı olarak gelen Yahudiler, bir zaman sonra güçlenerek, Curhumîler ve Amalikalılar´ı buradan çıkartıp şehre hakim oldular. İlk önceleri, Kaynukaoğulları Yahudileri lider konumda iken, daha sonraları Kurayza ve Nadiroğulları şehrin yönetimini ele geçirdiler. Yahudiler, dışardan gelebilecek saldırılara karşı bir takım kaleler de inşa etmişlerdi.

Ancak daha sonraları, Yemen´li iki kardeş kabile Evs ve Hazrec´lilerin buraya gelip yerleşmeleri Medine tarihinde yeni bir safha açmıştı. Rivayetlere göre, Ma´rib seddinin sel sularıyla yıkılmasından sonra, kuzeye doğru yapılan göçlerden birinde Evs ve Hazrec, münbit arazilerle çevrili Medine´ye yerleşmek istemişlerdi. Şehre hakim olan Yahudiler, onlara dış mahallelerde yerleşme izni vermişlerdi. Evs ve Hazrec Yemenli Harise b. Sa´lebe´nin oğulları olup, anneleri Kayle´ye nisbetle onlara Kayleoğulları da denilmekteydi. Zamanla güçlenen Evs ve Hazrec kabileleri Yahudilerin hâkimiyetine son vererek şehrin idaresini ele geçirdiler. Bu tarihten sonra Yahudiler, kendilerine oturma izni verilen Medine´nin dış mahallelerinde varlıklarını devam ettirebildiler.

Evs ve Hazrecliler iki kardeş kabile olmakla birlikte, Resulullah (s.a.s)´ın hicretine kadar devam eden büyük bir çatışma içerisinde idiler. Yahudi kabilelerin kimisi Evs ile kimisi de Hazrec ile ittifak kurmuş ve bu çatışmayı kızıştırarak uzun müddet sürmesine sebep olmuşlardı. Evs ile Hazrec´in sürtüşmesi Yahudilerin işlerini kolaylaştırdığı için onlar bu durumdan memnundular. Bununla birlikte Yahudi kabileler arasında da bir birlik yoktu. Evs ve Hazrec arasında çıkan kanlı savaşlara taraf oldukları da görülmektedir (İbnü´l-Esir, a.g.e., I, 658-687).

Bu savaşlar, Evs ve Hazrec´in gücünü tüketirken, Yahudilerin iktisadi bakımdan güçlenerek, Medine ekonomisine hakim olmalarına sebep oldu. Medine´de bulunan Yahudiler, dinleri hariç tamamen araplaşmışlardı. Onların kabile taksimatından, şahıs adlarına dek her şeyleri Araplarla aynıydı. Bu durum bazı müsteşriklerin, onların Arap asıllı olup Yahudiliği sonradan kabul etmiş kimseler olduğu fikrini ileri sürmelerine sebep olmuştur ki, bu doğru değildir. Zira Kur´an-ı Kerim´de onlara İsrailoğulları diye hitap edilmektedir (el-Bakara, 2/47).

Hicretten bir kaç yıl önce vuku bulan Buas savaşında Evs ve Hazrec´in ileri gelenlerinin çoğu hayatını kaybetmişti. Son Buas savaşına kadar yüz yirmi sene süren kanlı çatışmalar her iki tarafı oldukça zayıflatmıştı. Bunun içindir ki, Kureyş´lilerle bir ittifak anlaşması gerçekleştirebilmek için Mekke´ye heyetler gönderilmekteydi. Hicretten üç yıl önce, son savaşta mağlup durumdaki Hazrec kabilesine mensup altı kişilik heyet, Akabe mevkiinde Resulullah (s.a.s)´ın çağrısına uyarak müslüman olmuşlardı. Bu esnada onlar Resulullah´a Medine´deki durumu şöyle anlatıyorlardı: "Biz kavmimizi, hem birbirlerine karşı, hem de kavmimizden olmayan bir kavme (Yahudiler) karşı aralarında düşmanlık ve kötülük olduğu halde geride bırakmış bulunuyoruz. Umulur ki ALLAH onları da senin sayende bir araya toplar. Dönüp, onları da senin buyruğuna davet edeceğiz ve öğrendiklerimizi onlara da öğretmeye çalışacağız" demişler ve Medine´ye dönerek hemen tebliğe girişmişlerdi. Kısa aralıklarla gerçekleşen Akabe bey´atlarından sonra Resulullah (s.a.s), Medine´ye hicret kararı aldığında İslâm, Medine´de hâkimiyetini sağlamış durumda idi.

Yahudiler, Kitap ehli oldukları için putperest Medinelilere nazaran bilgili kimselerdirler. Onlar mağlup duruma düştükleri müşrik Araplara; "Bir peygamber gelmek üzeredir. O peygamber gelince ona tabi olacağız. İrem ve Ad kavimleri gibi kökünüzü kazıyacağız" derlerdi (Asım Köksal, İslâm Tarihi (Mekke Devri), İstanbul 1981, 374).

Ancak, Peygamber´e Medineli Araplar tabi olmuş, Yahudiler ise ona düşmanlık etmekten başka bir tavır takınmamışlardı. Bu düşmanlıkları onların Medine´den, peşinden de Arap yarımadasından köklerinin kazınmasına sebep teşkil etmişti.

Hicretle birlikte Medine´de ilk yapılan şey, bir İslâm devleti kurularak, herkesin (müslim-gayrimüslim) haklarını ve görevlerini tesbit eden bir anayasanın hazırlanması olmuştur. Kurulan bu devletin tabii başkanı Resulullah (s.a.s) olup, bütün işler onun emir ve talimatları doğrultusunda yürütülüyordu. Resulullah (s.a.s), toplumun teşkilatlandırılması ve buraya hicret eden muhacirlerin problemlerinin çözümlenmesi ile uğraşırken diğer taraftan kurulan yeni devleti tehdid eden müşrik güçlere karşı korunabilmesi için tedbirler alıyordu.

Hicretten hemen sonra Resulullah (s.a.s)´ın ilk iş olarak yaptığı şeylerden birisi de, bir mescit inşa etmek olmuştur. Bu mescid günlük beş vakit namazların kılındığı yer olmanın yanında, aynı zamanda kurulan devletin idari merkezi konumundaydı. Siyasî, askerî, sosyal bütün meseleler burada çözüme kavuşturulduğu gibi, eğitim, öğretim faaliyetleri de burada yürütülürdü. Ayrıca bu mescit, Beytullah ve Mescid-i Aksa´nın yanında yeryüzünde, ibadet maksadıyla yolculuğa çıkılıp ziyaret edilen üçüncü mescittir. Bu durum Medine´ye, Mekke ve Kudüs´te olduğu gibi bir kutsallık kazandırmaktadır.

Hicretten sonra Medine, Mekke´li müşriklerin askerî hedefi haline gelmişti. Bedir savaşıyla varlığını tüm Arap yarımadasına duyuran İslâm devleti, Uhuddan sonra, bir savunma harbi niteliğinde olan Hendek savaşında düşman güçleri ağır bir yenilgiye uğrattı. Artık hiç kimsenin Medine ı üzerine yürüme cesareti kalmamıştı. On sene gibi siyasî tarih açısından çok kısa sayı...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 03 Mart 2010, 17:18:00 Gönderen: armağan »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Medine i münevvere
« Posted on: 06 Mayıs 2024, 07:15:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Medine i münevvere rüya tabiri,Medine i münevvere mekke canlı, Medine i münevvere kabe canlı yayın, Medine i münevvere Üç boyutlu kuran oku Medine i münevvere kuran ı kerim, Medine i münevvere peygamber kıssaları,Medine i münevvere ilitam ders soruları, Medine i münevvereönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes