> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Medine dönemi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Medine dönemi  (Okunma Sayısı 743 defa)
03 Mart 2010, 17:19:03
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 03 Mart 2010, 17:19:03 »



MEDİNE DÖNEMİ




İnsanlığın, cehaletin, şirkin ve putperestliğin karanlığından ilâhi gerçeklerin aydınlığına kavuşup, ebedî kurtuluşa erebilmesi için gönderilen son din olan İslâm´ın örnek bir topluluk tarafından nasıl yaşanacağının ortaya konduğu ve insanı insana köle olmaktan kurtaran, bunu bütün insanlığı kucaklayacak şekilde hakim kılmanın bir vasıtası olan İslâm´ın devlet sisteminin kurulduğu Medine´ye hicretle başlayıp, Resulullah (s.a.s)´in ölümüne dek süren on senelik tebliğ ve cihat dönemi.

İslâm, Resulullah (s.a.s)´in yirmi üç yıllık bir tevhid mücadelesi sonucunda tamamlanmış, kemale ermiştir. Bu tebliğin, ilk ayetin vahyoluşundan Resulullah´ın Medine´ye hicretine kadar olan on üç senelik bölümü Mekke Dönemi* olarak adlandırılır. Mekke Dönemi, müslümanların takibata uğradığı, her türlü eziyet ve işkencenin onlara acımasızca reva görüldüğü bir dönemdir. Allah Teâlâ, mustaz´aflardan oluşan bu ilk inananlar topluluğunu insan tahammülünün ötesinde zorluklarla imtihan ediyor, kurulacak İslâm devletinin sarsılmaz temel taşları olmaları için ruhî bir hazırlık safhasından geçiriyordu. Bu insanlar aynı zamanda kıyamete kadar gelecek müslüman nesillere, tağutların yıldırma ve her türlü işkencelerine karşı nasıl tahammül etmeleri gerektiğinin örneklerini veriyorlardı.

Mekkeli müşrikler, inananları susturmak için bütün yolları denemiş, ancak uyguladıkları zalimce yöntemler neticesinde, iman edenlerin dinlerinden vazgeçeceklerini umdukları halde, onların imanlarında daha da sağlamlaştıklarını ve kendilerine karşı koymada dirençlerinden hiç bir şey kaybetmediklerini görmüşlerdi. Bu, onların tamamen sertleşmelerine ve müslümanların Mekke´de yaşamalarını imkânsız kılacak kararlar almalarına sebep olmuştu.

Bir zaman sonra boykot edilen ve görüldükleri her yerde saldırıya uğrayan müslümanlar için Mekke´de barınma imkânları tamamen ortadan kalkmıştı. Bu insanlar, sırf rabbimiz Allah´tır dedikleri ve onların taptıkları saçma ilâhlarına tapınmayı reddettikleri için bütün bu zulümlere muhatap oluyorlardı. Peygambere tabi olan ve müslümanca yaşamak için her şeyini feda etmeye hazır bu insanlar imanlarından dolayı zulüm görmeyeceklerini bildikleri Habeşistan gibi uzak ve yabancı bir diyara hicret etmek zorunda kalmışlardı. Ancak bu hicret Mekke´de dayanılmaz baskılardan bunalan Müslümanların bir an olsun rahatlayabilmeleri için, geçici bir çözüm olarak düşünülmüştür.

Bu arada kendisine iman etmediği halde Resulullah (s.a.s)´i müşrik zorbaların bütün saldırılarına karşı korumayı, her türlü zorlama ve tehditlere rağmen sürdüren amcası Ebu Talib vefat edince onun yerine Haşimoğullarının başına İslâm´a karşı en acımasız kimselerden biri olan Ebu Leheb geçmişti. Artık Resulullah için Mekke yaşanmaz bir hale gelmişti. O, Mekke´de ilâhî merhamete karşı, kalpleri mühürlenmiş müşriklerin her gün değişik türde saldırılarına maruz kalıyordu. Bunun üzerine o, kendisinin tebliğine kulak verebilecek başka topluluklara yönelmek zaruretini hissetmişti. Bunun için ilk önce Taif´e gitmiş, ancak orada kimseye birşey dinletemediği gibi, taşa tutulmuştu. O, Mekke´den ayrıldığı zaman Ebu Leheb onu "toplum dışı" ilân ederek tekrar Mekke´ye dönmesini de engellemek istemişti. Bu durumda birilerinin ona eman hakkı tanıması gerekiyordu ki, Mekke´ye girebilsin. Kendisini himayesi altına almak için müracat ettiği üçüncü kimse olan Mut´im İbn Adiyy bu isteğini kabul etmiş ve tekrar Mekke´ye geri dönebilmişti. Tevhidî gerçekleri tebliğ görevine başlamasından sonra çektiği onca ızdırablara ve her geçen gün sistematik bir şekilde zorlaşan güçlüklere ve kavminin azgınlıklarına rağmen o, Allah´ın kelimesini yüceltmek için yılmadan ve hiç bir tehlikeden korkmadan sarsılmaz bir kararlılıkla mücadelesini sürdürmüştür.

Resulullah (s.a.s), tevhid akidesini insanlara tebliğ etmede; Mekke panayırlarına ticaret ve cahilî âdetler üzere haccetmek için gelen yabancıları hedef almaya yöneldi.

Onlara Allah Tealâ´nın kendisine vadettiği gerçekleri bildirerek, kendisine sahip çıkmalarını istiyordu. Resulullah onlara şöyle diyordu: "Beni himayeniz altına alın ve benim sözlerimi dinleyin; görürsünüz ki, İran ve Bizans İmparatorluklarının sahip ve efendileri sizler olursunuz". Ancak o, girdiği onbeş çadırdan da red cevabı alarak kovulmuştu. Neticede Allah Tealâ´nın takdir ettiği ve hidayetine lâyık gördüğü bir grubu Akabe mevkiinde İslâm´a davet ettiğinde, onlar hiç tereddüt göstermeden iman etmişlerdi. Altı kişilik bu küçük topluluk, Medine´de sürekli mücadele halinde olan iki rakip kabileden Hazrec kabilesine mensup kimselerden oluşuyordu. Bu altı kişi memleketlerine döndüklerinde, büyük bir heyecanla iman ettikleri yeni tevhidî dinlerini diğer insanlara anlatmaya koyulmuşlardır. Bir sonraki yıl yine Akabe mevkiinde Resulullahla buluşan on iki Medineli´den onu Hazrecli ve ikisi de Evs kabilesindendi. İşte bu buluşmadadır ki, Medine döneminin temellerini oluşturan ve tarihe birinci Akabe bey´atı olarak geçen bey´at gerçekleşmişti.

Resulullah (s.a.s), onlara dinin bir takım temel prensiplerini bildirmiş ve bunlara uymaları konusunda onlardan kesin söz almıştı. Resulullah (s.a.s), İslâm´ı öğretmek için Mus´ab b. Umeyr´i onlara hoca tayin ederek Medine´ye göndermişti. Bir yıl sonra Mus´ab, Resulullah´a sunduğu raporunda Medine´de İslâm´ın konuşulmadığı bir evin kalmadığını bildiriyordu.

Birinci Akabe Bey´atin´den bir yıl sonra, yine aynı mevkide bu sefer, ikisi kadın yetmiş üç kişiden oluşan Medineli müslümanlarla buluşmuş ve İkinci Akabe Bey´ati olarak adlandırılan bey´at gerçekleştirilmişti. Bu bey´atla Resulullah Medinelilere, Medine´ye hicret etmek istediğini bildirmiş ve kendisini bütün düşmanlarına karşı koruyacaklarına ve emrinden ayrılmayacaklarına dair kesin söz vermelerini istemişti. Medineli müslümanlar, Resulullah (s.a.s)´i savaşta ve barışta, her türlü tehlike ve tehditlere karşı koruyacaklarına dair söz vermişlerdi.

Resulullah (s.a.s), Medine´de oluşan İslâm cemaatini teşkilatlandırmak maksadıyla her sop için bir başkan seçmiş ve bunların hepsine birden, Es´ad İbn Zürâre´yi başkan tayin etmişti.

Bu bey´attan sonra Resulullah (s.a.s)´a Medine´ye hicret emri verildi (Buharî, Menâkibul-Ensar, 45). Bunun üzerine Mekke´de bulunan müslümanlar küçük gruplar halinde Medine´ye gitmeye başladı. Kısa zaman sonra Mekke´de, yakınları tarafından engellenen kimseler ve Resulullah (s.a.s), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ali´den başka kimse kalmamıştı. İslam´ın bu şekilde Mekke dışına taşması, Mekke şehir devletini idare edenleri tedirgin etmişti. Çünkü onlar, Resulullah (s.a.s)´ın Medine´de meydana getireceği gücün ileride kendi müşrik yönetimlerine son verecek bir duruma gelmesinden korkuyorlardı. Zaten Hicret, Müslümanlar için bir kaçış değildir. Zira onlar Allah´tan başka korkulacak bir gücün varlığına inanmıyorlardı. Onlar, Allah ve Resulünün emrettiklerine uyarak dinleri uğruna her şeylerini feda etmişlerdi. Bu hicret, Allah Teâlâ´nın tesbit etmiş olduğu bir hareket stratejisinin uygulanmaya konmasından başka bir şey değildir.

Tehlikenin boyutlarını kavrayan Mekke müşrikleri, önemli kararlarını almak için toplandıkları bir meclis olan Darü´n-Nedve´de bir araya gelerek Resulullah´ı öldürme kararı almışlardı. Ancak onlar, Allah Tealâ´nın Resulünü korumakta olduğundan habersizdiler. Onların kurduğu komplo hiç bir işe yaramamış, Resulullah (s.a.s), Hz. Ebu Bekir (r.a) ile yaptığı tehlikeli bir yolculuktan sonra Medine´ye ulaşmıştı. O, ilk önce Medine´nin girişinde Kuba köyünde konaklamış ve burada bir mescit inşa etmişti.

Kuba´da birkaç gün dinlendikten sonra Medine´ye hareket eden Resulullah (s.a.s)´i Medineli müslümanlar büyük bir coşku içerisinde karşılamış ve herkes, onu evinde konaklama şerefine nail olmak için yarışa girmişlerdi. O, başını boş bıraktığı devesinin çöktüğü boş arsaya en yakın olan Ebu Eyyub el-Ensarî´nin evine yerleşmişti.

Resülullah (s.a.s)´in Kübaya ulaşmasıyla İslâm vahyinin Mekke dönemi olarak adlandırılan ve kendine has bir özelliği olan dönemi kapanıyor ve İslâm´ı insanlara ulaştırıp, onların müşrik zorbaların tahakkümünden ve şirkin karanlığından kurtarmak için kuvvetin teşkilatlandırılıp, devlet şekline sokulmasıyla birlikte Resulullah (s.a.s)´in vefatına kadar on sene sürecek olan yeni bir dönem başlıyordu.

Resulullah (s.a.s)´in ilk işi devesinin çöktüğü arsayı sahiplerinden satın alarak buraya bir mescit inşa etmek olmuştur. Mescid-i Nebî adı ile anılan bu mekânın İslâm devletinin oluşumu ve yönetilmesinde gördüğü fonksiyon oldukça büyüktür (bk. Mescid-i Nebî mad.).

Resulullah (s.a.s), Medine´ye hicret ettiği zaman, burada Mekke´deki gibi bir devlet yoktu. İki büyük Arap kabilesi olan Evs ve Hazrec´den başka, varlıklarını bu kabileleri birbirine karşı çatıştırarak sürdüren Benu Kaynuka, Benu Nadr ve Benu Kureyza adlarında üç yahudi kabilesi bulunmaktaydı. Ayrıca bu yahudi kabileleri arasında da bir birlik yoktu. Bu anarşi ortamı herkesi bıktırmış olduğu için, bütün kabileler Abdullah İbn Ubeyy´in Medine´de Kral ilân edilerek bir devlet otoritesinin kurulması yolunda bir karar üzerinde anlaşmalarını sağlamıştı. Hatta bunun için bir krallık tacının yapılması için de sipariş bile verilmişti. Ancak henüz devlet teşekkül etmiş değildi. Bu durum Resulullah´ın işini kolaylaştırıyordu. O, ilk iş olarak, yahudiler ve diğer müşrik Araplar da dahil herkesi toplayarak hazırladığı anayasa çerçevesinde bir devlet kurulmasını sağlama yoluna gitti. Elli iki maddeden oluşan anayasa, herkesin hak ve sorumluluklarını belirtirken aynı zamanda idarenin müslümanların elinde olmasını öngörüyordu (bu anayasanın maddeleri için bk. Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, İstanbul 1980, I, 220 vd.).

Medine´de müslüman nüfus azınlıkta olmasına rağmen, kurulan devlet bir ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Medine dönemi
« Posted on: 24 Nisan 2024, 20:17:38 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Medine dönemi rüya tabiri,Medine dönemi mekke canlı, Medine dönemi kabe canlı yayın, Medine dönemi Üç boyutlu kuran oku Medine dönemi kuran ı kerim, Medine dönemi peygamber kıssaları,Medine dönemi ilitam ders soruları, Medine dönemiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes