> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları A-L > Laiklik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Laiklik  (Okunma Sayısı 869 defa)
01 Mart 2010, 17:24:37
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Mart 2010, 17:24:37 »




LAİKLİK




Bireysel ve toplumsal hayatın yönlendiricileri olarak din ve dünya otoritelerinin etki ve egemenlik alanlarının birbirlerine irca edilemez bir biçimde saha ve sınırlarının ayrılması; din ve devletin hak, yetki görev ve yürütme gücünün yerine getirilişinde birbirlerine karşı tamamen bağımsız davranmasını sağlayan siyasî, hukukî ve idarî kural.

Terim olarak lâiklik, Yunanca "laikos" sıfatından elde edilmiştir. Yunancada din adamı sınıfından olmayan, halktan kişilere "laikos" denilmekteydi. Lâtinceye "laicus" ondanda Fransızcaya "laigue" olarak intikal etmiştir. Terim, sözlük anlamıyla; din adamı sınıfından olmayan şahıs, dini olmayan şey, düşünce, sistem ve prensip demektir.

Terim, ilkçağ Yunan medeniyetinden sonraki yüzyıllarda, hristiyanlığın ilk dönemlerinde, dini düzenle kurulmuş bir toplumsal yapıda, din adamları sınıfı (clerici) dışında kalan müminler topluluğuna yunanca "laikoi" İtalyanca "laici" denilmekteydi. Fransızcadaki laicite, laic, laicisme sözcükleri bu kökten gelmiştir. İngilizcedeki "secularism", "secular" kelimeleri de dünyevî (ci) lik, dünyaya ait anlamında lâikliği karşılamaktadır. Ancak din-devlet ilişkisi bakımından secularizm ile lâiklik arasında hassas bir ayırım söz konusudur. Lâiklik Yunanca bir kökten gelip, Katolik, Ortodox ve Fransız kültüründe kullanılmasına karşılık; secular, Lâtince kökenli olup Protestan, Anglikan Kilisesi, İngiliz ve Alman kültüründe kullanılmıştır. Secularism din ve devlet (Kral)´in ayrı ayrı özerk ve bağımsız kurumlar olmalarını savunurken; lâiklik, Katolik hristiyanlığın etkili olduğu dil ve ülkelerde dinin devletin mutlak otoritesi altında olması gerektiğini savunmayı içerir.

Laikos´un karşıtı "clericus", yani hiyararşik olarak Katolik dininde emir-komuta zinciri içinde papaya dayalı, hukukî, siyasal, sosyo-ekonomik kural ve ilkeleri olmayan Ruhban(lar)dır.

Terim, ortaçağın ikinci yarısından itibaren anlam değişikliğine uğrayıp, felsefî ve hukukî bir mahiyet kazanarak devlet yönetimi ile din ilişkilerinin bir tarzını ifade etmeye başladı.

Felsefî lâiklik, iman karşısında insan aklının kendisini yönetecek ilkeleri yine kendi apriori ilkelerinden elde edebileceğine olan sonsuz inanç(:). İmmanuel Kant´ın, "Aydınlanma... insanın, aklını kendisinin kullanmaya başlamasıdır" ifadesi, Aydınlanma çağı düşüncesinin felsefî lâisizmini dile getirir.

Siyasi lâiklik, devlet otoritesinin sınırlandırılmasının gelişmesinde, siyasî kudretin dini kudretten ayrılmasıdır.

Hukukî lâiklik ise, temel hak, özgürlük ve eşitlik ilkelerinden hareketle, doğrudan doğruya devletin yürütme organ ve ilkelerinden ayrılması prensibine dayanır. İlke gereğince devlet hiç bir dini tanımayacağı gibi, fertlerin bir dine sahip olma ya da dini ihtiyaçlarını tatmin etmedeki tavır, davranış ve eylemlerinde mutlak özgürlüklerini kabul eder. Devlet, dini kurallara dayalı kanunlar çıkaramayacağı gibi, dindarların dini yaşantılarını olumlu veya olumsuz yönde sınırlandırıcı ilkeler dikte edemez.

Siyasî-hukukî bir anlam taşıyan "lâiklik" ile doktriner anlamdaki "lâisizm (=laicisme)" kapsam bakımından birbirinden farklıdır. Doktriner anlamda lâisizm, temelini fesefî lâiklikten alan ve bireysel ya da toplumsal hayatın en geniş bir biçimde dünyevî-uhrevî diye ikiye bölünmesini ifade eder. Bu anlamda din, iman, valiy, ahlâk, ilim, sanat, hayat ve akıl gibi genel kavramların lâik fikir akımları çerçevesinde yorumlama girişimlerinin genel bir formudur.

Meselâ; "lâik ahlâk" denilince, dini olan ve tevhidi inanç ilkeleri ile ilişkisi olmayan, otoritesini ya toplumdan ya da ferdin vicdan ve iradesinden alan, kendisini akıl ilkelerine göre düzenleyen ahlak demektir. Bu anlayışın felsefî kökeninde, ilkçağın "mutlu olmak için nasıl yaşamalıyım?" sorusuna bireysel haz (=hedone) düzleminde cevap arayan, bireyin eylem ve isteklerinden hareket eden faydacı (=utilitarist) ilkeleri gözeten ahlâk söz konusudur. Lâik-atilitarist ahlâk yüzyıllar boyunca bizzat kilisenin daha sonra feodal senyörlerin çıkarlarına; Burjuva devrimi boyunca zengin elitizmin sermaye biriktirmesine kapitalizmin evrensel sömürü anlayışının teşekkülü ve nihayet, Marksist ideolojinin kurmaya çalıştığı siyaset teorisine kaynaklık teşkil etmiştir.

Lâik ahlâk, ahlâkî değer ve davranışların temelinden dini çekip almak; yerine din dışı, söz gelimi Liberalist veya Sosyalist ilke ve kuralları yerleştirmek demektir. Lâik ahlâk, zaman zaman toplumsal özelliklerde de ortaya çıkmıştır. Bu anlamda, dini ahlâk bir "Cemaat ahlâkı" iken; lâik ahlâk putlaştırılmış akıl olan universel aklı kendisine prensip olarak seçen bir "vatandaş ahlâkı"dır. Bu vatandaşlık ahlâkı Fransa devriminde burjuva sınıfının çıkarlarını korumak için ihdas edilmiş ve ilkçağın ateizmini örnek almıştır. Böyle bir ahlâk da Kapitalist ahlâkın ilk kaynağıdır. Kârı ve kazancı tahrik eden her şey (Kapitalist anlayış çerçevesinde) ahlâktır. Böyle bir ahlâka göre dünyada kim daha zengin olursa, Cennette de o kadar rahat ve müreffeh olacaktır.

Tanzimattan beri İslâm´ın sosyal ve ekonomik düzeni, hukukî anlayışı ve dünya görüşüne karşı konulurken, onun (İslâm´ın) ahlâk anlayışına karşı lâik ahlâk yerleştirilmeye çalışılmaktadır.

İslâm ahlâkı, İslâm´ın bir sosyal düzen olarak uygulandığı toplumlarda yaşanabilir. Toplumsal kurumlar İslâmi olmayan bir toplum ahlâk bakımından da müslümanlaşamaz. Bugünkü kapitalist toplumda İslâm ahlâkını yaşadığını iddia edenler aslında kapitalist ahlâkı yaşamaktadır. İşçileri az ücretle çalıştırmak, yüksek faiz oranıyla sermaye biriktirmek, maliyeti ucuza sağlamak, kaliteyi düşürmek, üretimi durdurmamak için sürekli tüketimi ve sunî ihtiyaçları körüklemek, bunu kolaylaştırıcı mahiyette dev reklam müesseseleriyle insanları yanıltmak için savaşlar çıkarmak kapitalistler açısından son derece ahlâkî davranışlardır.

Lâik bilim, ilkçağ Grek aklının fizik (=pyhseos =doğa) üzerine dile getirdiği görüş ve düşüncelerle, geleneğin Rönesanstan beri süregelen kesintisiz açıklamaları yoluyla, kozmik yapıda meydana gelen oluş ve bozuluş (mebde ve mead)ların temelinde bulunan ilâhi iradeyi inkâr eden anlayıştır. Kâinatta meydana gelen değişmelerin Allah´ın tasarrufu ile değil, yalın kat niceliklerle (ölçülebilen değişmeler) açıklamasını yapan ve fizik değişmelerin nedenlerini, değişenin kendi iç dinamiğinde gören, sebep-sonuç ilişkisini nesneler dünyasında arayan ve bulduğunu sanan, dolayısıyla âleme hükmeden bir ilâhi güç ve iradeyi kabul etmeyen açıklama tarzı, bilimin lâik tarzıdır.

Grek düşüncesinde yaratma dışta bırakılmıştır. Aristo varlıksal özü (onsia, essentia) yani "hep olmuş olan varlık (=tatien einos)", salt madde (olabilirlik)den, salt forma doğru gaî bir gelişme olarak kabul etmiştir. Tanrı sadece ilk hareket ettirici olup kâinatın işleyişine karışmaz. Bu aleme müdahale etmeyen ulûhiyet (deism) anlayışı Rönesans döneminde bilimi laikleştiren Aristoculara oldukça ilginç geldi. Bu akım en güçlü dönemini Fransa devrimini de içine alan XVII. ve XVIII. yüzyılda yaşadı. Bu deist görüş lâikliğin kaynağı olarak;

a) Eğer Tanrı alemi şekillendirme süresinden sonra ona müdahale etmiyorsa, ne bir kişinin ne de bir teşkilatın alem hakkında araştırma yapanlara müdahale hakkının olmadığı.

b) Mademki Tanrı âleme müdahale etmiyor; o halde tarihte olup biten hiç bir şey dokunulmaz yahut kutsal sayılamaz (Mehmet Aydın, Din felsefeleri, s. 141,) gibi görüşlere kaynaklık ederek bilimsel çalışmaları yalınkat tabiat fenomenlerinin incelenme ve araştırılmasına yönelimini sağlamak suretiyle pozitif bilim geleceğinin doğmalarını inşa etmeye yardımcı oldu. Böyle sınırlı bir tanrı anlayışı, batı kültürü içinde "sonsuz Tanrı" anlayışından daha itibar edilir oldu. Bu bir taraftan öte dünya (ahiret) sorunundan kurtulmaya ve bir takım sistemlerle karizmatik kişileri tanrılaştırmaya, kişinin kişiye kulluğunun devam ettirmesine açık kapı bırakırken; bir taraftan da bireysel ve toplumsal hayatın her alanı tam bir birleştirme programı içine alınabilecektir. Nitekim kilisenin doğmalarına boğulmuş olan Batı, Aydınlanma çağı düşüncesinde evrenin mekanistik bir izahını yapıp Tanrıya gerek duyulmayacağını dile getirerek insan, kâinat ve Allah arasındaki rabıta noktalarını kopardı.

Siyasî-hukukî bir ilke olarak Lâikliğin varlığı tümüyle "teokrasi" diye nitelenen "dine dayalı tanrısal devlet" karşısında anlam kazanmaktadır. Bunun için lâikliğin açıklanabilmesi, tanrı ve din kavramlarının Batı tarihi içinde ne gibi bir anlama sahip olduğunu açıklığa kavuşturmaya bağlıdır.

Lâikliğin anlaşılabilmesi için "teokrasi"nin elde edildiği theos (= Tanrı) kavramının Batıda hangi anlama geldiğini açıklığa kavuşturmak gerekir. Theos, Yunanca tanrı (= ilâh) anlamına gelir ve lâtincedeki karşılığı "deus´tur. Deus, âleme müdahale etmeyen ilâh demek olup insan zihninde uyandırdığı anlam Aristo´ya kadar geri gider. Aristo´nun ilâh anlayışında "yaratma" ve "müdahele" yoktur. Böyle bir tanrı (=ilâh) anlayışı bütün ilâhi sıfatları kendisinde toplayan "zat" olan Allah (c.c.)´a ortak koşulan ilâh veya "ilâhlar"ı dile getirir. Allah (c.c.) isminin Hak Tanrıdan başka bir şeye verildiğine dair hiç bir tarihi bilgi yoktur. Arapların tapmış oldukları hiç bir ilâh bu isimle anılmamıştır (Suat Yıldırım, Kur´an´da ulûhiyyet, İstanbul 1987, s. 100). Zira O´nun eşi, benzeri ve ortağı yoktur. İlâh: tanrı (= theos), ma´bud demek olup; ibadet etmeyi ifade eden "te´ellehe" den gelir ve yine anlam bakımından ismi mef´ul (=pasif, edilgen) sayılır, ilâh kelimesi gerçek tanrıya (Allah) ait bir isim olmakla beraber, arapçada "genel" anlamda tanrı(lar) için kullanılan "cins isim" durumunda olduğundan, batıl tanrı (=theos) lar hakkında bolca kullanılmıştır. Gerçek ilâh olmasa bile., çeşitli kimseler tarafınd...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Laiklik
« Posted on: 26 Nisan 2024, 09:37:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Laiklik rüya tabiri,Laiklik mekke canlı, Laiklik kabe canlı yayın, Laiklik Üç boyutlu kuran oku Laiklik kuran ı kerim, Laiklik peygamber kıssaları,Laiklik ilitam ders soruları, Laiklikönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes