> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları A-L > İstişare
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstişare  (Okunma Sayısı 673 defa)
24 Şubat 2010, 17:33:30
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Şubat 2010, 17:33:30 »



İSTİŞARE




Herhangi bir konuda doğruya ulaşmak veya yaklaşmak için bir başkasının görüşüne başvurma.

Müşâvere, şivâr, meşvure, meşvere, meşûre, istişâre, danışıp işaret ve görüş almak anlamına geldiği gibi, müşâvere ve işaret; arı kovanından bal almak, rey vermek manalarına da kullanılır. Toplanıp meşveret eden cemâate de şûrâ denir (İbn Manzûr, Lisanü´l-Arab, IV, 434-437; Zebîdî, Tâcu´l-Arûs, III, 318-320; Elmalılı, Hak Dini, İstanbul 1979, II, 1213). İstişârenin lügat manası ile ıstılah manası arasında yakın bir bağ vardır. Çeşitli görüşlere başvurmak suretiyle doğruyu elde etmek veya ona yaklaşmalarının çeşitli çiçeklerden gerekli malzemeyi alıp işledikten sonra ortaya çıkardığı balı kovandan alması gibidir. Bu bakımdan Kur´an-ı Kerîm olayın ehemmiyetini şu şekilde ortaya koymuştur: "İş hususunda onlarla müşâvere et" (Alu İmrân, 3/159); "Onların işleri aralarında istişâre iledir" (Şûrâ, 42/38).

İstişâre, kişinin kendisini ilgilendiren konularda bir başkasının görüşüne başvurması veya idârecilerin ümmetin durumunu ilgilendiren konularda müşâverede bulunması şeklinde iki cepheden ele alınabilir. Birinci durumda istişâre sünnettir (Nevevî, Şerhu´l, Müslim, Kahire 1347-49/1929-30, IV, 76).

İdârecilerin ümmetin durumunu ilgilendiren konularda istişârede bulunmasının hükmü konusunda ise farklı görüşler vardır. "İş hususunda onlarla istişâre et " (Alu İmrân, 3/159) ayetinin vücûb mu nedb mi ifade ettiği konusunda ulema ihtilâf etmişlerdir.

Mâlikîler dini konularda İslâm devletinin yönetimi ile ilgili mevzularda idarecilerin istişârede bulunmalarının vacip olduğu görüşündedirler. Hatta ibn Atiyye ve İbn Hüveyzimendâd böyle bir durumda âlimlere danışmayan idarecinin azlinin vacib olduğunu savunmuşlardır (Kurtubî, el-Câmi li-Âhkâmi´l-Kur´ân, Kahire 138687/1966-67, IV, 249-250; M. Tahir b. Âşûr, et-Tahrîr ve´t-Tenvîr, Tunus 1984, IV, 148). İmam Şafiî istişâreyi nedb´e hamletmiş, ancak daha sonraki Şâfiî fukahası ayetin vücub ifade ettiği görüşünü benimsemişlerdir (Fahreddin er-Râzî, Mefâtihu´l-Gayb, Kahire 1934-62, IX, 76; Nevevi, a.g.e., IV, 76). Bu konuda Hanefilere nisbet edilen bir görüş bulunmamakla birlikte, Cessâs (v.370/980)´ın Şûrâ(42) 38. ayetinin tefsirinde "istişârenin iman ve namaz kılmakla birlikte ele alınması, konunun önemine ve bizim bununla emrolunduğumuza delâlet etmektedir" şeklindeki sözünden istişârenin vacip olduğu görüşünü benimsediğini anlıyoruz (Cessâs, Ahkâmü´l-Kur´an, Beyrut, ts., V, 263; M. Tâhir b. Aşûr, a.g.e, IV, 148).

Hz. Peygamber (s.a.s) istişâreye teşvik etmiş; kendisi de Bedir´de Ebû Sufyân´ın geldiğini haber alınca ne gibi tedbir alınacağı konusunda Ensar´la müşâvere etmiş; ayrıca Bedir esirleri konusunda, Uhud ve Hendek Gazvelerinde, Hudeybiye´de, Taif Seferinde, İfk hadisesinde, ezan konusunda olduğu gibi birçok mevzuda ashabıyla istişâre etmiştir. Hatta Ebû Hureyre, Rasûlullah´tan daha çok ashabıyla istişâre eden kimse görmediğini belirtmektedir. Bundan dolayı ibn Teymiyye idareciler istişâreden muaf olamazlar. Çünkü Allah onu peygamberine emretmiştir, demektedir (İbn Teymiyye, es-Siyâsetü´ş Şer´iyye (Mecmû´u Fetâva içinde), Riyad 1381-86, XXVIIl, 386, 387; Hemmâm Abdurrahîm Sa´d, "Arzu´l Ehâdisi´n-Nebeviyye el-Müteallike bi´ş-Şûra" (eş-Şûra fi´l-İslâm içinde), Amman 1989, 1, 85-107). Bunun yanısıra sahâbe ve özellikle Hulefâ-i râşidîn istişâreye büyük önem vermişler, Hz. Ebû Bekir ve Ömer (r.a); istişâre etmek üzere Hz. Osman, Hz. Ali, Abdurrahman b. Avf, Muaz b. Cebel, Ubey b. Ka´b, Zeyd b. Sâbit ve diğer ashab´tan oluşan birer müşâvere heyeti oluşturmuşlardır (İbn Sa´d, et-Tabakât (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1388/1968, II, 350-352; Beyhakî, es-Sünenü´l-Kübrâ, Haydarâbâd 1355, X, 114- 115; Müttakî el-Hindi. Kenzu´l-Ummâl, Beyrut 1405/1985, V, 627; Said Ramazan el-Bût;, "eş-Şûra sî Cahdi´l-Hulefai´r-Raşidin (eş-Şûrâ fi´l-İslâm içinde), l, 113-167).

İslâm hükümeti Alu İmrân 3/159. ayette belirtildiği üzere meşveret (istişâre) esası üzerine kurulmuştur (Abdülkerim Zeydan, el- Vecîz f; usûli´l fıkh, Bağdad 1405/1985, s. 358; M. Hamîdullah, İslâm Peygamberi (Trc. S. Tuğ), İstanbul 1980 II, 942). Bu özelliğiyle İslam idaresi bir şahsın diktatörlüğüne dayanan "otokrasi"den; kendisinde ilâhî bir sıfat olduğu iddiasıyla ortaya çıkan kişinin idaresine dayanan "teokrasi"den; üstün azınlık sınıfının hâkimiyetine dayanan "oligarşi"den; kişilerin heva ve heveslerine göre idare ettiği "demagoji"den ayrılır (İzzüddin et-Temîmî, eş-Şûrâ beyne´l-Esâle ve´l-Muâsıra, Amman 1405/1985, s. 27-28).

İslâm´daki istişâre sistemi çoğunluk veya azınlık-farkı gözetilmeksizin imkan dahilinde herkesin görüşünü almayı gerektirmekte bunun yanında görüşler içinde tercihe şayan olanın parmak hesabıyla değil, derin ve tarafsız aklî araştırma neticesi tesbit edilmiş olanın tatbik mecburiyetini içermektedir (Ma´ruf ed-Devâlibî, İslâm´da Devlet ve İktidar (trc. Mehmed S. Hatipoğlu), İstanbul 1985, s. 55). Bu sistem iktidar nazariyesinde bir yenilik olup, kapitalist demokratik rejimlerdeki şekliyle ekseriyetin ekalliyete; sosyalist demokratik rejimlerde olduğu gibi ekalliyetin ekseriyete tahakkümünü safdışı etmektedir. Bununla beraber İslâmî müşâvere sistemi arzu edilen neticeyi verebilmesi için belli bir pedagojik (terbiyevi) hazırlık devresini gerektirmektedir (Devâlibî, a.g.e., s. 56).

Devlet başkanının istişâre edeceği heyet değişik bir kadro teşkil edebilir. Şura meclisi Uhud savaşında Hz. Peygamberin müslümanlarla istişâresinde olduğu gibi bazen halkın çoğunluğu (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 351); bazen Havazin ganimetleri meselesinde olduğu gibi istişâre anında mevcut müslümanların tamamı; bazen Hendek muhasarasında Gatafan´ın çekilmesi için yapılacak antlaşmalarda görüldüğü üzere Sa´d b. Muâz ve Sa´d b. Ubâde gibi kendi kavimleri içinden yükselmiş kişiler (Abdurrezzak, el-Musannef, Beyrut 1403/1983, V, 367-368; Heysemî, Mecmau´z Zevâid, Beyrut 1967, VI, 130-133); bazen de Bedir esirleri konusunda olduğu gibi, müslümanların bir kısmı şûrâ meclisini oluştururlar (Ahmed b. Hanbel, a.g.e., III, 105, 188, 219-220; Abdülkerim Zeydan, İslâm´da Ferd ve Devlet, İstanbul 1978, s. 99-100). Ancak şûra meclisi kimlerden oluşursa oluşsun ortaya çıkan hükümler İslâm´ın genel prensiplerine aykırı olamayacağından, halk üzerinde keyfî bir idare, diktatörlük, zulüm ve adâletsizlik meydana getirmeyecektir. Zira İslâm âdil bir sistemdir.

Devlet erkânı bilmedikleri ve içinden çıkamadıkları dinî konularda âlimlerle; cihadla ilgili konularda ordu komutanlarıyla; ümmetin menfaatine yönelik mevzularda halk büyükleriyle; memleket davalarında yazarlar, nâzırlar, işçi ve memur temsilcileriyle istişâre etmeleri durumunda bu prensip amacına ulaşır. istişâre yapılan kişiler hakkıyla dindar, bilgili (sahasında uzman), akıllı ve tecrübeli olmalıdır (Kurtubî, a.g.e., IV, 249-250).

İstişâre bir nevi ictihad demektir. Konusunu ise Kur´an ve Sünnetin açıkça beyan etmediği konular teşkil eder (Şerbâsî, Yes´elûneke fi´d-dîni ve´l-Hayât, Beyrut 1980, IV, 169; M. Vehbi, Hulâsatü´l-Beyân, İstanbul, ts. (Üçdal), II, 766). Devlet başkanı ile şura meclisi arasında anlaşmazlık çıkması halinde, ihtilâf konusunu tartışıp inceledikten sonra görüş bildirecek bilirkişilerden oluşacak hakem heyeti kurulabilir. Hz. Ömer bunu tatbik etmiştir. Şam´a giderken, yolda orada veba salgını olduğunu öğrenince, yola devam edip etmeme konusunda muhâcirlerle istişâre etmiş; anlaşma olmaması üzerine ensarla görüşmüş; yine netice çıkmayınca ilk muhacirlerden Kureyş büyükleriyle müşavere etmiş ve onların geri dönme yolundaki teklifini kabul ederek maiyetiyle birlikte geri dönmüştür (Buhârî, Tıb, 30; Hiyel, 13; Müslim, Selâm, 98, 100; Muvatta´, Medine, 22, 24; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, 194; M. Reşid Rızâ, Tefsirü´l-Menar, Beyrut, ts. (Dârü´l-Ma´rife), V, 196-197; Zeydan, a.g.e., s. 103). Bu gibi durumlarda Hz. Peygamberin çoğunluğun görüşüne uyduğu da olmuştur. Meselâ Uhud´da Medine´nin dışına çıkmanın aleyhinde olduğu halde, ekseriyetin isteği üzerine şehir dışında savaşmıştır (Ahmed b. Hanbel, a.g.e., III, 351; Zeydan, a.g.e., s. 103-104).

Saffet KÖSE

İstişârenin fazileti:

İstişâre ile işlerin güzel neticelere varması, siyâsi, içtimâî, askeri vs. bütün alanlarda problemlerin çözülmesi mümkündür. Kişi ne kadar akıllı, zeki ve tecrübeli bulunursa bulunsun, Cenâb-ı Hakk´ın Kur´an-ı Kerîm´inde işaret ettiği ve fâillerini övdüğü müşâvere esasına uygun hareket etmedikçe, faydalı sonuçlara ulaşması ve problemlerini güzel bir şekilde çözümlemesi pek mümkün değildir. Zira Hz. Peygamber (a.s.) akıl ve zekâ yönüyle insanların en mükemmeli iken, Allah ona bile müşâvereyi emretmiştir.

Hz. Peygamber (a.s.) vahyin indirilmediği durumlarda daima arkadaşları ile istişâre yoluna gitmiştir. Ashab-ı kirâm, Resulullah (a.s.)´ın kendi fikriyle hareket ettiğini bildikleri konularda, kendi fikirlerini O´na açıklar, o da uygun fikir doğrultusunda hareket ederdi. Bunun örnekleri pek çoktur.

Peygamber Efendimiz. Bedir savaşında, kendilerine en yakın kuyunun başında durdu ve orayı karargah yapmak istedi. Bu sırada Ashab´tan Hubâb el-Cümuh, Peygamberimize "Yâ Resulullah! Burayı, Allah´ın seni yerleştirmiş olduğu ve bizim ileri geri gitmeğe yetkimiz olmayan bir yer olarak mı seçtin? Yoksa bu. bir görüş, bir harp taktiği midir?" diye sordu. Resulullah (a. s.) "Hayır; bu bir görüş ve bir harp taktiğidir" dedi. O zaman sahâbi "O halde Yâ Resulullah! Burası uygun bir yer değil, orduyu kaldır. Düşmana en yakın kuyuya gidelim. Orada bir havuz yapıp içine su dolduralım, geride kalan kuyuları tahrip edelim, düşman istifade edemesin." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s) "Sen güzel bir fikre işaret ettin" buyurdu ve sahabinin dediği şekilde hareket etti.

T...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstişare
« Posted on: 29 Mart 2024, 02:01:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstişare rüya tabiri,İstişare mekke canlı, İstişare kabe canlı yayın, İstişare Üç boyutlu kuran oku İstişare kuran ı kerim, İstişare peygamber kıssaları,İstişare ilitam ders soruları, İstişareönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes