Konu Başlığı: İmamı muntazar Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 23 Şubat 2010, 18:37:58 İMAM-I MUNTAZAR
Beklenen İmam. İmamiyye Şiâsı da denilen İsnâ-Aşeriyye (Oniki İmamcılık) mezhebinde onikinci imam. Gerçek adı Muhammed b. Hasan el-Askerî, künyesi Hz. Peygamber´in künyesi, yani Ebu´l-Kasım´dır (d. 15 Şaban 255/30 Temmuz 869 Samarra). İsnâ-aşeriyye geleneklerine göre adı söylenmez, yalnız lakaplarıyla anılır. Lakabı anıldıktan sonra "Accelallahu ferecehu" (Allah onun zuhurunu çabuklaştırsın) denir. Birçok lakabı vardır. Bunların başlıcaları Sahibü´z-Zaman (Zamanın Sahibi), Sahibü´d-Dar (Yurdun Sahibi), el-Kâim (Ayakta Duran), el-Hüccet (Kesin Delil), el-Hâtim (Hatmeden, Sona Erdiren), Nahiyetü´l-Mukaddese (Kutlanmış Yön), el-Hâdi (Hidayete Sevkeden), el-Mehdî (Hidayet Olunmuş) ve el-Muntazar´dır (Beklenen). Genellikle el-Mehdî ve el-Muntazar olarak anılır. İmam-ı Muntazar inancı, bir-iki küçük farkla Sünnî dünyada benimsenen Mehdî inancına benzemektedir. İsna aşeriyye ya da İmamiyye Şia´sının anlayışına göre, Onikinci İmam Muhammed b. Hasan el-Askerî, Samarra´da doğdu. Babası Hasan el-Askerî, ölümünden önce onu yakınlarına göstermiş, onları müjdelemiş ve "sahibiniz budur" demiştir. Hasan el-Askerî´nin ölümünden (260/873) sonra, babasının cenaze namazını kıldıran İmam-ı Muntazar, evlerindeki serdaba girerek gizlenmiştir. Bu gizleniş 328/940 yılına kadar sürmüştür. Gaybet-i Suğra (Küçük Gizlilik) dönemi denilen bu süre içinde el-Muntazar, bağlıları ile ilişkilerini Nüvvâb-ı Erbaa (Dört Naib) ya da Süfera-i Erbaa (Dört Elçi) denilen dört kişi aracılığı ile sürdürmüştür. 328/940 yılında bağlılarına Tevkiy denilen kısa bir talimatname göndererek tüm ilişkilerini kesmiş, Gaybet-i Kübra denilen büyük gizlilik dönemine girmiştir. Son tevki´înde, "Yeniden yeniye ortaya çıkan olaylarda hadislerimizi rivayet edenlere başvurun; çünkü onlar sizin üzerinizde hüccetimdir benim, ben de onlara Allah´ın hüccetiyim. Gaybetim zamanında benden faydalanmak, bulut altına girdiği zaman güneşten faydalanmaya benzer. Yıldızlar nasıl gök ehline amansa, ben de yeryüzündekilere amanım; onlar benimle esenleşirler. Soru kapısını kapatın, size gerekmeyen şeyleri sormayın, bilmediğiniz şeylerin üstüne düşmeyin" diyen el-Muntazar, halen yaşamakta ve gelmesi beklenmektedir. Sünnî dünyada Kıyametten önce geleceğine inanılan Mehdiye ilişkin tüm kabul ve rivayetler, İsna-Aşeriyye Şiasınca gelmesi beklenen İmam-ı Muntazar´a yorumlanır. Şiî hadis derlemelerinde Sünnî rivayetlerle çakışan ya da küçük farklar taşıyan çok sayıda rivayet yeralır. Bu rivayetlere göre İmam-ı Muntazar´ın ortaya çıkmasından önce küçük ve büyük olmak üzere birtakım alametler görülecektir. Hemen tümü çıkmış olan küçük alametlerin başlıcaları inançsızlığın hüküm sürmesi; rüşvet ve faizin helâl sayılması; namazın kaybolması; emr bi´l-maruf ve nehy ani´l-münker (iyiliği emretme, kötülüğü engelleme) görevinin yerine getirilememesi; haramların helâl bilinmesi; zulmün yayılması; müminlerin umutsuzluğa düşmesi; Kur´an´dan yalnız ders, İslâm´dan yalnız isim kalması; kan dökmenin önemsiz sayılmasıdır. Büyük alametlerin başlıcaları da mehdilik iddiasıyla birçok kişinin ortaya çıkması; Nefsi Zekiyye denilen bir kişinin Mekke´de şehit edilmesi, bulaşıcı hastalıklarla birçok kişinin telef olması; halkın yarısından fazlasını kırıp geçirecek savaşlar kopması; Süfyânî denilen bir zalimin ortaya çıkması ve adamlarıyla birlikte Mekke ile Medine arasında yere batması; Ramazan ayında uyuyanları uyandıracak, uyanıkları dehşete düşürecek şiddetli bir sesin onu bildirmesi; birbiri ardınca güneş ve ay tutulmalarının olmasıdır. Bütün bu alametlerden sonra mehdi olan el-Muntazar gaybetten çıkarak gelecek; Bedir savaşında bulunan müslümanların sayısınca üçyüzon üç kişi Kâbe önünde kendisine biat edecek, arkasından bütün müminler uyacak; Hz. İsa gökten inerek arkasında namaz kılacak; zulmün ve yalanın temsilcisi olan Deccal öldürülecek; İslam bütün adalet ve gerçekliği ile dünyaya hakim olacaktır. İmam-ı Muntazar inancı Şiî dünyada bir İntizar-ı Ferec (Zuhuru Bekleme) düşüncesinin doğmasına neden olmuştur. Bu düşünce Şiî müslümanlar arasında olaylar karşısında iki tür yaklaşımın benimsenmesine yolaçmıştır. Olumsuz olarak nitelenen ilk yaklaşıma göre İmam-ı Muntazar kötülüklerin en yoğun olduğu bir zamanda zuhur edeceği için kötülüklere karşı konulmamalı, toplumun düzeltilmesi ve İslâm´ın egemen kılınması yolunda çaba harcanmamalıdır. Çünkü, bu yoldaki çabalar İmam-ı Muntazar´ın zuhurunu geciktirecektir. Olumlu ve yapıcı olan ikinci yaklaşıma göre İmam-ı Muntazar´ın ortaya çıkışı hak ile batıl arasında süren bir dizi mücadelenin son halkasını oluşturur. Bu nedenle müminler pasif bir bekleyiş yerine kötülüklere karşı mücadele etmeli, İslam´ı topluma hakim kılmaya çalışmalıdırlar. İran´da gerçekleştirilen İslam devrimi, aynı zamanda, olumlu bekleyiş düşüncesinin diğerine baskın çıkışının da bir göstergesi kabul edilmiştir. |