> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları A-L > Fussilet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fussilet  (Okunma Sayısı 614 defa)
16 Şubat 2010, 16:27:10
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Şubat 2010, 16:27:10 »



FUSSİLET SURESİ




Kur´an-ı Kerîm´in kırkbirinci suresi.

Mekke´de nâzil olmuştur. Ellidört ayet ve yediyüz kelimedir; fâsılası: Dât, Zı, Tı, Sâd, Be, Zı, Rı, Dâl, Nun, Mîm harfleridir. "Fussilet, uzun uzun ve ayrıntılı olarak anlatmak demektir. Sure adını üçüncü ayette geçen "Teğabün Fussilet" (Tafsilâtlı Kitap) lâfzından almıştır.

Kur´an-ı Kerîm´in tafsilâtlı kitap olması şöyledir:

Onda yüzondört sure, altıbinalıtıyüzaltmışaltı ayet bulunmaktadır. Bütün kitapta mucizevî bir üslûp, beliğ ifadeler hakim olup; temel olarak inancı Allah´ın varlığı ve birliği, kudretinin delilleri, ahiret günü, müminler, münâfıklar ve kâfirlerin durumları, emirler, yasaklar, öğütler, kıssalar yeralmaktadır.

Kur´an´da geçmiş, hal ve geleceğe ilişkin temel bilgiler yeraldığı için bu kitap tafsilâtlı bir kitaptır. Bu bilgiler kesindir ve başka hiçbir bilgi onların verdiği malûmatı ihtiva etmez. Hangi yaklaşımla okunursa okunsun her okuyan onun çok anlamlı mucizevî bir metin olduğunu farkedebilir. Allah, kullarına acımış ve bütün hakikatleri bu kitapta bildirmiştir. Yeryüzündeki milyonlarca kitap işte bu Kur´an´a dayanmakta ve onu tefsir etmektedir. Kur´an öyle tafsilâtlıdır ki, hemen her surede birbirine benzer veya tekrar tekrar vurgulanan gerçekler, birbiriyle bağlantılı olarak birçok açıdan değişik meseleleri işlemektedir.

Bu sebeple tarih boyunca yüzlerce tefsir yazılmıştır.

Yirmiüç yılda ayet ayet, sure sure tamamlanan bu kitabın koruyucusu Allah´tır ve O, kitabını Arapça indirmişse bunun mutlaka dil açısından bir hikmeti vardır. Kur´an´ın iki kelimesini anlatmak için sayfalarca tercüme yapılması da buna basit bir delildir. Ve hiçbir kitap onun gibi göze, kulağa, bütün ruha tesir etmez. Hiçbir musiki onun tilâveti kadar insanı rahatlatmaz, duygulandırmaz. Bu yüzden o indirildiği zaman şairler şiirlerini Kâbe duvarından indirmişler, herkes onun ilâhî bir nur olduğunu anlamıştır.

Fussilet suresinin ilk ayetleri şöyle başlamaktadır:

"Hâ, Mîm. Bu Kur´an, Rahman ve Rahîm olan Allah tarafından bilen bir kavim için ayetleri çeşitli biçimlerde teker teker açıklanmış, Arapça bir Kur´an ve müjde verici bir uyarıcı olarak indirilmiştir. Böyleyken onların çoğu bunu düşünüp kabul etmekten yüz çevirmiştir. Arlık onlar dinlemezler. Onlar, Bizi davet ettiğin şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen dinince yapabileceğini yap, biz de dinimize göre hareket ederiz.´ derler" (1-5).

Surenin başındaki mukattaa harflerinin manasını ancak Allah bilir. O nedenle sureye Hâ-Mîm ve Secde olmak üzere iki kelimeden oluşan Hâmîm secde adı da verilmiştir. Ayrıca Mesâbih, Secde, Akvât adları da verilmektedir.

Surenin nüzûl sebebi olarak şu rivâyet nakledilir: Ebû Cehil ve Kureyş´in ileri gelenleri biraraya gelirler; Muhammed (s.a.s)´in durumunu araştırmak üzere sihir, kehânet ve şiirden anlayan birini araştırırlar. Utbe b. Rabia, "Ben, bu hususlardan anlarım; Muhammed´in bu gibi işlerle bir ilgisi varsa, bunu ortaya çıkarırım" der. Utbe, Hz. Peygamber (s.a.s.)´e gider ve, "Ey Muhammed´ sen mi daha hayırlısın, Hâşim mi; sen mi daha hayırlısın, Abdûlmuttalib mi?" der. Bu sözleriyle, peygamberlik gelse gelse bunlara gelirdi, demek ister. Peygamber (s.a.s.), cevap vermeden dinlemeye devam etti. Utbe, sözlerini sürdürdü: "İlahlarımızın aleyhinde konuşuyorsun, atalarımızı sapıklıkla itham ediyorsun. Reislik istiyorsan seni reis edinelim, mal istiyorsan, seni zengin kılacak kadar mal verelim. Kadın istiyorsan, Kureyş kızlarından beğendiğin on tanesini seç, al. Hasta isen seni tedavî ettirelim." Hz. Peygamber (s.a.s.), hep susuyor, Utbe´nin sözlerini bitirmesini bekliyordu. Sözünü bitirdiğinde, Resulullah (s.a.s.) "Sözlerin bitti mi?" dedi ve, "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek Fussilet suresini okumaya başladı: "Eğer yüz çevirirlerse de ki: Ben sizi Âd ve Semûd kavimlerinin başına gelen yıldırıma benzer bir yıldırıma karşı uyardım" ayetini okuyordu ki, Utbe, yerinden fırladı ve Peygamber (s.a.s.)´in ağzını eliyle kapadı, devam etmemesi için yalvardı.

Utbe, okunan ayetlerin etkisi altın da kalarak, birkaç gün Kureyşlilere görünmedi. Ebû Cehil, Utbe´yi arayarak onu buldu. Utbe, olayı anlattıktan sonra şöyle devam etti: "Bundan böyle ben Muhammed´e hiçbir şey söylemeyeceğim. Bana öyle birşeyle cevap verdi ki, Allah´a yemin ederim, Muhammed´in okuduğu ne sihir, ne şiir, ne de kehânet türünden birşeydir. Bilirsiniz, Muhammed´in söylediği yalan çıkmaz Onu rahat bırakın. Başınıza bir azap gelmesinden korkuyorum" (Razî, et-Tefsîru´l-Kebîr, XXVII, 3: İbn Hişâm, I, 313 vd., İbn Kesir, IV, 90 vd.).

Rivâyetten de anlaşıldığı gibi, sure indiği sıralarda Kureyşli müşrikler, bu tür meselelerin dedikodusunu yapıyor; Kur´an´ı sihir, kehânet ve şiir olmakla itham ediyorlardı. (Araplara göre şiir de cin işidir. Her şaire şiiri imlâ ettiren bir cinni vardır Böylece Kur´an´ı anlaşılmaz kapalı sözler manzumesi olmakla suçluyorlardı.

Sure, iddia ettikleri gibi Kur´an´ın anlaşılmaz sözlerden değil, Arapça bir da kitap olduğu ve sözlerinin apaçık olduğunu anlatmakla konuya giriş yapar. Hem Hz. Peygamber de aralarından çıkmış bir insandır. Kur´an´ın onun eseri olması mümkün değildir; ve o, herşeye gücü yeten yüce Allah´ın eseridir.

Sure, girişinde konusunu belirlemektedir: Konu, Kur´an-ı Kerîm´dir; Allah´ın bu indirdiği ayetleri, kâinatta her an olup biten ayetleridir. Ayrıca kâfirlere karşı deliller getirilmekte, müminlerin özelliklerine deyinilmektedir. İbret alınsın diye azaba uğrayan kavimlerin haberleri anlatılırken onların neden helâk edildikleri açıklanmaktadır.

Surede Kur´an hakkında indirilen ayetlerde şöyle buyurulmaktadır: "O küfredenler, şöyle dedi: "Bu Kur´an´ı dinlemeyin. Onun hakkında (okunurken) manasız yaygaralar yapın; belki üstün gelirsiniz (susturursunuz)."işte biz o kâfirlere en çetin bir azabı tattıracağız. Onları yapageldiklerinin en kötüsüyle cezalandıracağız. Halbuki o Kur´an cidden sarp bir kitaptır ki, ne önünden ne ardından ona hiçbir bâtıl yanaşıp gelemez. O, bütün kâinatın hamdettiği o yegane hüküm ve hikmet sahibi Allah´tan indirilmedir. Eğer biz onu yabancı dilden bir Kur´an yapsaydık muhakkak ki, " Ayetleri açıklanmalı değil miydi? Arabra, Arapça olmayan bir Kur´an mı?" diyeceklerdi. Onlara de ki: "O Kur´an, iman edenler için bir hidayet ve şifâdır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır. Onlar Kur´an´ı duymazlar, duymak istemezler. O Kur´an bunlara karşı bir körlüktür. Onlar, uzak bir yerden çağrılıp da duymayan kimseler gibidir. Andolsun ki biz Musa ya kitap (Tevrat´ı) verdik de, onda da ihtilâf edildi. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı (hesab gerektirilmemiş olsaydı), aralarında olup bitirilmişti (helâk olmuşlardı). Herhalde onlar bundan, şüpheci bir tutum içindeler. De ki: Eğer o Kur´an Allah nezdinden gelmiş de sonra siz ona küfretmişseniz, bana haber verin, haktan uzak bir muhâlefette bulunanın ta kendisi olan sizden daha sapkın kim vardır?"

Günümüzde de inanmak istemeyenler, Kur´an´ın Arapça bir kitap olarak indirildiğini ve onun yalnız Araplara geldiğini söylerler. Halbuki, herhangi bir kitabın ve bu Kur´an´ın bütün yeryüzüne şâmil olması için yine yeryüzü dillerinden biriyle indirilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Aslında onların her birine tek tek de Kur´an indirilse onlar yine inanmazlar. Kaldı ki Allah´ın elçisi ve sevgili kulu Muhammed (s.a.s.) Arap toplumunda doğdu ve ona -o ümmiye- Kur´an Arapça indirilmeseydi de meselâ İbranice indirilseydi, bu sefer de Allah´ın buyurduğu gibi "Arap´a Arapça olmayan bir kitap mı?" diyeceklerdi. Kısaca, kâfirler, yolu yokuşa sürmek için her zaman saçmasapan iddialarda bulundular. Kâh onu Muhammed uydurdu" dediler, ama o ümmî idi; kah "Bunlar defi saçması" dediler ama onun gibi bir ayet dahi getiremediler. Yine onlar ayetlerin mucizeliğini reddettiler; siyak ve sibakını, ayetlerin anlam örgüsünü bozarak ayetleri asıl manalarından başka manalara tefsir ederek sapıttılar. Ama, Kur´an´ın hiçbir bilgisini yalanlayamadılar. Kur´an´ın doğruluğu her zaman ortada var oldu ve var olup gidecektir. Onlar Muhammed´e "mecnun" dediler ama onun doğumundan beri aralarında yaşayan en dürüst insan olduğunu da reddedemediler. Allah onlara ayetlerini gösterdi. Her peygamberi ve onlara verilen kitabı da geçmişte kavimleri yalanlamışlardı. Ama başlarına korkunç azap gelmiş Meselâ Âd ve Semud bunlardandı. Doğru yol gösterildiği halde körlüğü tercih etmişlerdi. Allah da onları alçaltıcı azabın yıldırımı ile yakalayıverdi. Ancak iman edenleri ve sakınanları kurtardı. Allah şöyle buyurmaktadır: "İşte siz kulak, göz ve derileriniz aleyhinizde Şahitlik eder diye korunuyordunuz. Aksine, yapmakta olduklarınızın birçoğunu Allah´ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız, Rabbiniz hakkındaki zannınız sizi bir yıkıma uğrattı; böylelikle de kayba uğrayanlar olarak sabahladınız" (22-23). Hz. Peygamber, (s.a.s.) bu ayeti çok veciz bir şekilde açıklamıştır: "Rabbin, kulum beni nasıl tasavvur ederse ben öyleyim, der." Yani insan Allah´ı nasıl tasavvur ederse, amellerini ona göre ayarlar. Müminin amelinin doğru olması, kâfirin amelinin yanlış olması gibi.

Suredeki ahlâkî kaideler:

1. "
Allah´a çağıran, salih amelde bulunan ve gerçekten ben müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kimdir? İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen en güzel olan tarzda kötülüğü uzaklaştır; o zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. Buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz. Ve buna büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulmaz. Şayet sana şeytandan yana bir kışkırtma gelecek olursa hemen Allah´a sığ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fussilet
« Posted on: 18 Nisan 2024, 06:07:48 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fussilet rüya tabiri,Fussilet mekke canlı, Fussilet kabe canlı yayın, Fussilet Üç boyutlu kuran oku Fussilet kuran ı kerim, Fussilet peygamber kıssaları,Fussilet ilitam ders soruları, Fussiletönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes