> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları A-L > Edille'i şeriyye
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Edille'i şeriyye  (Okunma Sayısı 997 defa)
11 Şubat 2010, 17:54:09
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 11 Şubat 2010, 17:54:09 »



EDİLLE-İ ŞERİYYE




Şer´î deliller, şer´î hükümleri çıkarma yolları. Edille, delil kelimesinin çoğuludur. Delil de, kendisiyle, arzulanan bir amaca ulaşılan rehber, kaynak, dayanak demektir. Usûl-i Erbaa, Edille-i Erbaa da denir.

Edille-i Şer´iyye, yahut şer´î deliller, en genel anlamda İslâm hukukunun kaynaklarını teşkil eder. Diğer bir ifadeyle, edille-i şer´iyye, hüküm çıkarmada başvurulan esaslar olarak ifade edilebilir. Kavramın ortaya çıkışı Etbau´t-Tâbiin devrinden sonradır. Üzerinde düşünülmesi veya kavranılmasıyla, istenilen hükme ve sonuca ulâştırân şeydir (Hayreddin Karaman, Fıkıh Usûlü, 42). Kesin veya zannı olarak genel hüküm ifâde eder.

Genel bir sınıflama ile şerî deliller, "Sem´î" ve "aklî" olmak üzere iki grupta ele alınabilir. Sem´î olanlar; Kitap, Sünnet, İcma olup bunları değişik olaylara uygulama aracı olan Kıyas da bunlara ilâve edilen ve "aklı deliller" olarak değerlendirilen diğer deliller ve bunların sıralaması hakkında farklı görüştedirler. Bu deliller, "istishâbu´l-hâl", "istihsan", "mesâlihu´l-mürsele", "örf", "sahâbe sözü" ve "İslâm´dan önceki şeriâtler" gibi delillerdir.

Edille-i Şer´iyye´nin dört ile sınırlândırılmasının gerekçeleri için şunlar söylenir: Delil, menşe itibariyle ya vahiy kaynaklıdır ya da değildir. Eğer vahiy kaynaklı ise, bu vahiy ya "metlüvv" ki bu Kur´an´dır veya "gâyr-i metlüvv" olur ki bu dâ Sünnettir.

Delilin vâhiy kaynaklı olmaması durumunda ise şu iki ihtimal söz konusudur: Bu delil, bir asırdaki bütün müctehidlerin ortak görüşü ise "icmâ", her müctehidin ferdî görüşü ise "kıyas" adını alır (Büyük Haydar Efendi, Usûl-i Fıkıh Dersleri, 20).

Aslındâ, Kur´ân ve sünneti aslı ve sâbit kaynaklar olarak; bu ikisi dışında kalan diğer bütün delilleri ise Kur´an ve sünneti yorumlama ve uygulama metodu ve vasıtası olarak değerlendirmek mümkündür. Kitap, sünnet, icma, kıyas "aslı deliller", istihsan, istislah, istishab, örf, sahâbî sözü, geçmiş şerîatler "fer´î" delillerdir (Sava Paşa, İslâm Hukuk Nazariyesi, 11, 47-51).

Kitap

Kitap, İslâm hukuk literatüründe "Kur´an" yerine kullanılan bir terimdir. Kur´ân ise, lügatte, okumak anlamında olup, ıstılahta Hz. peygamber (s.a.s.)´e inen, mushaflarda yazılı olan ve en ufak bir şüphe olmaksızın mütevâtir olarak nakledilen, Cenâb-ı Allah´ın sözü (kelâmullah) anlamında kullanılır (Molla Hüsrev, Mir´at, 16-17). Kur´ân Allah´ın kitabı ve apaçık vahyidir. Tedricî olarak indirilmiştir. Bir harfini bile inkâr küfürdür. Kur´ân´ı en iyi bilen Rasûlullah; sonra ashâbıdır. Kur´an, İslâm teşrîinin (yasama) temelini teşkil eder. Kur´ân´da dinî hukuk sisteminin (şerîat) esasları açıklanmış; inanç, ibadet ve hukuk konuları genel hatları itibariyle belirtilmiştir (Şâtibî, el-Muvâfakat, IV, 92). Bu itibarla, Kur´an, İslâm teşrîinin "aslı kaynağı", diğer bir deyişle yegâne değişmez kaynağı olarak kabul edilir. Rasûlullah Vedâ Haccında şöyle buyurmuştur: "Sizlere iki şey bırakıyorum: Allah´ın kitabı ve Rasûlünün sünneti. Bunlara sarıldığınız müddetçe dalâlete düşmezsiniz." Kur´ân, hükümleri genel çizgileriyle belirtir; pek az konu dışında bunların detayına inmez. Nitekim, Kur´ân´da, keyfiyet ve detayı belirtilmeksizin namaz kılmak ve oruç tutmak emredilmiş; bunların nasıl yapılacağım ise, Hz. Peygamber, sözlü ve fiilî olarak açıklamıştır. Aynı şekilde, Kur´ân akitlerin yerine getirilmesini emretmiş, alım-satımın helâl, ribânın haram olduğunu belirtmiş, fakat hangi akitlerin sahih, hangilerinin bâtıl ya da fâsit olduğunu açıklamamıştır. Bu ayırımın temel ölçülerinin belirlenmesini de ilk planda sünnet yüklenmiştir .

Diğer taraftan, Kur´ân´da detayları ile birlikte zikredilen bazı konular da vardır; miras, karı-koca arasındaki liân´ın nasıl yapılacağı ve bazı cezaî müeyyideler bunlar arasındadır. Kur´ân´ın bu genel ifâde (icmâl) tarzının önemi, özellikle muâmelât hukuku alanında ortaya çıkmaktadır. Bu tarz, mücmel nassların değişik şekillerde anlaşılıp uygulanmasına imkân vermekte ve böylece değişik zamanlardaki maslahatlara ayak uydurmasına ve genel amaç ve prensiplerden ayrılmaksızın onların gereklerine göre hüküm verilebilmesine yardım etmektedir. Meselâ, Kur´ân´da, özel bir şekil belirtilmeksizin "şûrâ"dan bahsedilmektedir. Genel bir şekilde ifade edilen bu şûra, istibdâd ve baskının bulunmadığı, halk içerisinde belli ölçüde bilgi ve kanaat sahibi olanların görüşlerine saygı duyulup başvurulduğu bir yönetim biçimini kapsamaktadır.

Bütün bunlara rağmen, Kur´ân nasslarının bu genel ifade tarzının, bazı noktalarda sünnetle açıklanmasına ihtiyaç vardır. Bu sebeple, Kur´ân´da pekçok yerde, sünnet´e atıfta bulunulmuştur, "Allah´a ve Rasûl´e itâat edin" (Al-u Imrân, 3/32); "Peygamber size neyi vermişse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan kaçının" (el-Haşr, 59/7) ve "Ey inananlar, Allah´a itâat edin, Peygamber´e ve Ulû´l-Emr´e itâat edin. Bir şeyde anlaşamazsanız onu Allah´a ve Peygamber´ine arzedin. Bu en iyi ve netice itibariyle en güzeldir" (en-Nisâ, 4/59).

Kur´ân´ın delîl olması demek, Kur´ân´ın hakkıyla bilinmesi demektir. Kur´ân ilmine sahip olmadan, Arapça´ya vâkıf olmadan, sünnete başvurmadan, ilim ehli olmayanlar için fıkhı manada değil, ahlâkı manada okunan bir kitap olabilir. İmam Câfer-i Sâdık bu konuda şöyle demiştir: "Kur´ân´ın bir kısmını diğeriyle çarpıştırdılar. Nasih zannederek mensuhu delil gösterdiler. Amm zannederek hâs ile delil getirdiler. Âyetin te´vîlini delil göstererek sünnetin onu te´vil şeklini terkettiler. Sözün başını ve sonunu düşünmediler. Onu kaynak edinip yollarını bilemediler. Ehlinden almadılar, böylece saptılar ve saptırdılar" (Suphi es-Salih, İslâm Mezhepleri ve Müesseseleri, Çev.: İ. Sarmış, İstanbul 1981, 176).

Kur´ân´ın bütün âyetlerinin sübutu kat´idir. Ancak, ifade ettikleri mana ve kavrama delâletleri her zaman kat´i olmaz. Bu bir kısım âyetlerin delâlet bakımından zannı olması farklı mezheplerin farklı görüşler ortaya koymasına yol açmıştır. Şer´i hükümlerin kaynakları kitap, sünnet, icmâ, kıyas olunca mukallidin ilmi, târifin dışında kalmaktadır. Çünkü müctehidin kavli her ne kadar mukâllid için delil olsa da, delillerin kendisi değildir (İbn Abidin, Reddü´l-muhtâr Haşiyesi Terc: Ahmed Davudoğlu, İstânbul, 1982, I, 35).

Kur´ân-ı Kerîm´e "vahy-i metlüvv" da denilir. Kur´ân´ın fıkıhta delil olarak kullanılmasında, onun lâfzı kanunlarının bilinmesi gerekir. Lâfızlar, manaya delâletleri itibariyle hâss, âmm, müşterek ve müevvel kısımlarına ayrılır ve bunlardan her biri özel bir hüküm için kullanılır. Lâfızlar, delâlet ettikleri mânâya zâhir, hâss, müfesser, muhkem olarak açık bir tarzda delâlet ederler. Kapalı tarzda delâletlerinde ise hafî, müşkil, mücmel, müteşâbih diye kısımlara ayrılırlar. Ayrıca delâlet ettikleri manada veya başka bir münâsebetle olan mânâda açık veya kapalı kullanılmaları itibariyle hakîkat, mecâz, sarih, kinâye kısımlarına ayrılırlar. Yine ne gibi manalara delâlet ettikleri ve hangi maksatlarla söylenilmiş olduklarına işitenlerin vukufları itibariyle "Dal bi´l ibâre", "Dal bi´l-işâre", "Dal bi´d-delâle", "dal bi´l-iktizâ" diye ayrılırlar.

Kur´ân hükümleri de birkaç kısma ayrılmaktadır: Akîde, (itikâdı hükümler), ahlâk (ahlâkı hükümler) ve mükelleflerin söz ve işleriyle ilgili hükümleri "ibadetler" ve "muâmeleler" diye iki grupta ele alır. Kur´ân´da hükümler ya küllî, ya da icmâlî olarak açıklanmıştır. Bütün hükümlerin özelliği, îman ile içiçe geçmiş olmasıdır. Kur´ân hem yasa koyar, hem hidâyete erdirir, hem irşâd eder, hem öğüt verir. Yalnızca bir kanun kitabı değildir. Üslûbu mu´cizdir. Konular defalarca tekrarlanmıştır ve âyetler hüküm koyarken iman ve ahlâktan ayrı değildir.

Kur´ân´ın âhkâm âyetleri daha ziyade Medenî sûrelerde yer almaktadır. Âyetlerden hüküm çıkarılırken müctehidler arasında meydana gelen ihtilâf, mücmel ifadeleri tefsirden ve bir kısım lâfızların delâletlerini ele alma metodundan doğmaktadır.

Rasûlullah vefât ettiğinde Kur´ân âyetleri vahiy kâtiplerinin ellerinde bulunan sahifelerde ve ashâbın hafızalarındaydı. Hz. Ebû Bekir Kur´ân âyetlerini toplattırdı ve bir Mushaf haline getirdi. Hz. Osman bu Mushaf´tan Kur´ân nüshaları çoğalttı ve bütün merkezlere gönderdi. Sahâbe, Kur´ân âyetlerini hem ezberler, hem anlar, hem de amel ederdi. Bir âyetle amel etmeden başka âyete geçmeyenler vardı. Sahâbe nesli Kur´an´ı en iyi bilen nesil olup, bildikleriyle amel eden, bilmedikleri ile ilgili olarak da susan insanlardı. Tâbiin devrinden sonra ise her asırda Kur´ân tefsiri o asırdaki ilmî-dinî hareketten etkilendi. Âyetlerin tefsirinde ictihad farklılıkları açıkça ortaya çıktı.

Sünnet


Sünnet, Arap dilinde iyi olsun kötü olsun gidilen veya benimsenen yol anlamına gelir. Istılahta ise, Hz. Peygamber´in Kur´ân dışındaki söz, fiil ve takriri anlamında kullanılır. Hz. Peygamber mü´minler için her alanda bağlayıcıdır: ´´Peygambere itâat eden, Allah´a itâat etmiş olur" (en-Nisâ, 4/80). Hz. Peygamber mü´minler için ahlâken veya hukuken en güzel ve vazgeçilmez tek örnektir.

Hadis olarak da adlandırılan sünnet, Hz. Peygamber´in çeşitli vesilelerle söylediği sözlerdir. Meselâ: "Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur " (İbn Mâce, Ahkâm, 13) ve "Ameller niyetlere göredir" (Buhâri, Bedu´l- Vahy, I) hadisleri böyledir.

Fiilî sünnet ise, Hz. Peygamber´in şekil ve şartlar ile namaz ve hacc ibadetlerinin yerine getirilmesi, muhâkeme usûlü alanında bir ahit ve yemin ile hüküm vermesi gibi işlerdir. Hz. Peygamber, "Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın´´ buyurarak (Buhâri, Ezan 18, Edeb, 27) yol göstermiştir.

Takriri sünnet, Hz. Peygamber´in sahâbenin yaptığı bazı işlere olumlu ya da olumsuz bir müdahalede bulunmaması veya o işi tasvip ettiğini b...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Edille'i şeriyye
« Posted on: 25 Nisan 2024, 16:22:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Edille'i şeriyye rüya tabiri,Edille'i şeriyye mekke canlı, Edille'i şeriyye kabe canlı yayın, Edille'i şeriyye Üç boyutlu kuran oku Edille'i şeriyye kuran ı kerim, Edille'i şeriyye peygamber kıssaları,Edille'i şeriyye ilitam ders soruları, Edille'i şeriyyeönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes