๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Kavramları A-L => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 11 Şubat 2010, 17:49:25



Konu Başlığı: Eda
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 11 Şubat 2010, 17:49:25
EDA




Ödeme, yerine getirme, ifa, tarz ve üslûp; soğuk davranış, kurum ve kibir, naz ve işve.

"Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim ermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder" (en-Nisa, 4/58), "Eğer yolculukta olup kâtip bulamazsanız, alınan rehin yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz güvenilen kimse borcunu ödesin" (el-Bakara, 2/283), "Katil, öldürülenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, kendisine (örfe uyarak ve bağışlayana) güzellikle diyet ödemesi gerekir´´ (el-Bakara, 2/187) âyetlerinde geçen "teslim etme" ve "ödeme" sözleri, Kur´ân-ı Kerim´de hep "edâ" lâfzıyla ifade edilmiştir.

Fıkıh ıstılâhı olarak; emir ile farz olmuş bir şeyin bizzat kendisini, müstahak olana teslim etmektir. Meselâ muayyen vâkitte kılınması emrolunan bir namazı o vakitte, (istenildiği şekilde) kılmak bir "edâ"dır. Gasbedilmiş bir malı, aynen sahibine iâde etmek de bir "edâ"dır (Ö.Nasuhî Bilmen, Istılâhâtı Fıkhiyye Kamusu, 1, 32).

Üç türlü "edâ" vardır: Kâmil edâ, nâfiz edâ, kazâya şebih edâ...

Kâmil edâ: Emredilen şeyi, her türlü meşrû sıfatlarıyla birlikte tam, eksiksiz ve en iyi şekilde yerine getirmektir. Namazı cemaatle kılmak, gasbedilmiş bir malı sahibine aynen geri vermek gibi...

Nâfiz edâ: Buna geçerli edâ diyebiliriz. Emredilen şeyi, vasıflarının bazısıyla teslim etmek, yerine getirmektir. Yalnız olarak namaz kılmak, mutlak bey´ (satış) ile satılan bir malı ayıplı iken müşteriye teslim etmek gibi...

Kazâya şebih (kazâya benzeyen) edâ: Namazın başlangıcında imama yetişmiş iken, abdesti bozularak, imamın namazı bitirmesinden sonra yalnız başına namazını tamamlayan kimsenin fiili gibi. Başkasına ait bir malı satıp daha sonra o malı, sahibinden alarak müşteriye teslim etmek de kazâya benzeyen edâdır.

Edâ ile kâzâ, icrâ, ifâ, infâz, te´diye ve tesviye arasında benzerlik olmakla birlikte, bazı farklar da vardır. Edâ, ayn; vâcibi (vacibin bizzat kendisini) vaktinde ödemek olduğu halde kazâ, vâcibi vaktinin dışında başka bir zamanda ödemek; icrâ, kararlaştırılmış bir şeyi, tatbik sahasına koymak; îfa, vazifeden sayılan birşeyi yapmak; infâz, bir hükmü icrâ etmek; te´diye, nakit olarak vermek; tesviye, düzeltmek, gidermek demektir.

Edâ, ehliyet ile birlikte "edâ ehliyeti" şeklinde bir isim tamlaması halinde kullanılırsa, fıkıh usûlü´nde şöyle bir anlam kazanır:

Yükümlünün, sözlerinin ve fiillerinin şer´an mûteber sayılma salâhiyetidir. Öyle ki, ondan bir akit veya tasarruf çıktığı zamân o, şer´an mûteber olur ve üzerine gerekli hükümleri terettüp eder. Namaz kılarsa, oruç tutarsa, hacca giderse veya herhangi bir farzı yaparsa şer´an mûteber olur ve üzerinden farz düşer. Bir kimsenin malına, canına veya ırzına karşı bir suç işlerse sorumlu tutulur. Beden veya mal bakımından cezalandırılır (Dr. Abdulvahap Hallaf, İslâm Hukuk Felsefesi Çev: Hüseyin Atay, 321).