๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam İnancının Temelleri Akaid => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 16 Ocak 2012, 00:44:28



Konu Başlığı: Velî, Kendisinin Velî Olduğunu Bilebilir Mi?
Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Ocak 2012, 00:44:28
Velî, Kendisinin Velî Olduğunu Bilebilir Mi?



«Allah'ın (C.C.) velî kullan, kendilerinin ve­lî olduğunu bilebilirler mi, bilemezler mi?» mese­lesi hakkında, İslâm    bilginleri    arasında ihtilâf vardır.

Ebu Bekr, b. Fevrek, «Velîler, kendilerinin velî olduğunu bilemezler.» der.

Ebu Aliyyi'd-Dekkâk ve talebesi Ebu'l-Ka-sım'l-Kuşeyrî ise, «Velîler, kendilerinin velî olduk­larım bilirlen» der.

Her iki fikre sahip olan gurupların da, çeşitli

delilleri vardır.

Birinci gurubun delilleri şunlardır:

1. Eğer bir kimso, kendisinin velî olduğunu bilirse; o kimsenin, Allah'ın (C.C.) azabından emin olması gerekir. Zira, Kur'an-ı Kerim'de şöy­le Duyurulmuştur:

«Allah'ın velî kullan için hiç bîr korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.» [265]

İslâm'ın tavsiye ettiği İman ise, ye'is ile emn arasında olmalıdır. Yani, bir mü'min, ne Allah'ın (C.C.) rahmetinden ümidini keser, vs ne de aza­bından emin olur. Allah'ın (C.C.) rahmetinden ümit kesmek küfür olduğu gibi; azabından emin olmak da küfürdür:

«...Hakikat şudur ki, kâfirler güruhundan başka­sı Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez.»[266]

«...Büyük zararı göze alanlar güruhundan başka­sı, Allah'ın İmhalinden emin olmaz.»[267]

2. Velînin velî olması, Allah'ın (C.C.) o kim­seye muhabbeti sayesindedir.   Allah'ın (C.C.) mu­habbeti ve adavsti İse, birer sırdır. Hiç kimse, Al­lah'ın (C.C.) bu sıfatlarına muttali olamaz. Nite­kim, Cenâb-ı Hak, Hz. İsa'nın lisanından şöyle bu­yurmuştur:

«.. .Benim içimde olan (her) şeyi Sen bilirsin, Ben ise. Senin zatında olanı bilmem. Şüphesiz ki, gayblan  hakkıyla bilen.  Sensin,  Sen.»[268]

Velayet, Allah'ın (C.C.) muhabbetinin bir ne­ticesi olduğuna ve Allah'ın muhabbeti de bir sır olup büinemiyeceğine göre, velî, kendisinin velî olduğunu bilemez.

3. Velayet, adavet, sevap, cennet veya cehen­nem ehlinden olmak, ferdin ölüm anındaki duru­muna bağlıdır. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöy­le buyurulmaktadır.

«Kim Allah'a) bir iyilikle, güzellikle gelirse, İş­te ona, bunun on katı var...»[269]

Ayette, «bir İyilik işlerse» buyuruîmuyor da; «bîr İyilikle gelirse» buyuruluyor ki, bu durum, sevaba müstehak olmanın, ferdin ölüm anındaki durumuna (hatime'ye) bağlı bulunduğunu gös-termektsdir. Diğer bir âyet-i kerimede ise şöyle buyurulmaktadır:

«(Habİbim), o küfredenlere söyle ki, eğer (kü­fürden) vaz geçerlerse geçmiş (günahları) yarlığanacaktır...[270]

Şu hale göre, cehennemlik olmak da, hatime­ye (ferdin ölüm anındaki durumuna)  bağlıdır.

Bunları misallendirecek olursak; Önceleri müş­rik olan Hz. Ömer, daha sonra velîlerin en büyük­lerinden olmuştur. Evvelce Tevrat'a bağlı bir Mu­sevî olan Abdullah İbnü's-Selâm da, sahabenin mümtazları arasına girmiştir. Kur'an-ı Kerim, birçok kimselerin zühd ve takva üzere, ibadet ve taatla uzun müddet yaşamış olmalarından sonra irtidat ettiklerini beyan eder. Kısacası; velayet, adavet, sevap ve azap, hatimeye bağlıdır. Hatime ise, kimse tarafından bilinemez. Kimin ne olarak öleceğini ancak Allah (C.C.) bilir. O halde, velî de, kendisinin velî olduğunu bilemez.

«Velî, kendisinin velî   olduğunu bilebilir»   di­yen ikinci gurubun delilleri:

«velâ"etin İki rüknü vardır :

a) Velî, dış görünüşüyle, İslâm'a tamamen uymaktadır.

b) Batında ise, hakikat nuruna garkolmaîıdır. «Bir kimse, kendisinde bu iki rüknün mevcut ol­duğunu bildiğinde, kendisinin velî olduğunu da bilir.»

Kişinin, zahirde İslâm'a bağlılığı açıktır. Bu hal, o kimsenin, bütün hayatının, hareketinin ve düşüncesinin islâm'a uygun olması demektir.

Ferdin, hakikat nuruna garkolması ise şöyle izah edilir: Bir kimsenin bütün ferahı ve sevinci, Allah'a (C.C.) taatle olur. Dünya nimetleri va ziy­netleri o kimseyi sevindirmez. Bu kimselerin kalp­leri ve gönülleri, ancak, Allah'ı (C.C.) zikırderek sükûnet bulur. Bunlar, dünyanın malına, serveti-ns ve zenginliğine gönül vermezler. Dünya meş­galesi, kendilerini ahiretten alıkoymaz.

Bü'ün bunlara rağmen, bu hususta yanılma çok olur ve hüküm vermek zordur. Hem, veliliğe kesin şekilde hüküm vermek gururdur; hem de bütün sırların hakikatini, ancak Aîîah (C.C.) bi­lir.[271]

İslâm büyüklsrinden meşhur âlim İmam Rab­bani, «Mektubat» isimli eserinde bu hususta şun­ları kaydeder:

«Bir velînin, kendisinin velî olduğunu bilmesi as-1 la şart değildir. EvliyauIIahtan birçoklarının, kendile­rinin velayetlerinden haberi yoktur. Kendileri, velî ol­duklarım bilmediklerini göre; başkalarının da, bu zatların velî olduklarını bilmeleri şart değildir.

Keramet ve harikanın gösterilmesi de, velilik için şart değildir. Velîler, keramet göstermekle mükellef değillerdir. Velayet, Allahh'a (C.C.) yakınlıktır ki, Al­lah (C.C), bu yakınlığı velî kullarına ikram eder. Kul­larından bir kısmına hem yakınlık verir, ve hem de o kullarım bir kısım hâdiselere muttali k t. Bir kısım kulianna da yakınlık verir; fakat, hadiselere muttali ornıa gibi harikalar vermez, bazılarına da. yakınlık vermez; yalnız harikalar verir ve bazı şeyleri keş­fettirir. Bu üçüncü şahıs, İstidrac ehlindendir. Birinci ve îKincı kısuımüaKi zaıiur ise; Ai.an m IC.C.) velî kulları olarak, yakınlık devletiyle müşerref olmuş­lardır. Bunların, Allah'ın izni ile, bazı şeyleri keş­fetmeleri ve keramet göstermeleri, velayetlerinden ne bir şey fazlalaştırır, ne de bir şey eksiktir. Bu yön­den aralarında fark yoktur. Bu zatların aralarındaki fark, Allah'a (C.C.) yakınlık dereceleri iledir. Çoğu zaman, keşfi ve kerameti zuhur etmiyen Velîler, bu haller kendilerinden zuhur edenlerden daha üstün­dürler. Kendilerinden keramet zuhur eden bir kısım velîler, son zamanlarda, bu kerametlerin zuhuruna nedamet göstermişlerdir.

«Peygamberler için ise, harikaların zuhuru şart­tır. Nebî olan zatın, peygamber olmayandan ayırt edilebilmesi için, bu şarttır. Zira, Peygamberin, pey­gamber olduğunu bilmesi vaciptir. Velî, eğer kendi peygamberinin dinine davet .ediyorsa, onun için, o pey­gamberin mucizesi yeterlidir. Dinden gayri bir şeye davet ediyorsa; onun için harika lâzım olmaz.

«Halkın umumu, bir kimseyi büyük bir zat ola­rak tanımak için, onun kerametine bakar. Halbuki, kerameti çok olanın bu haîi, velayetinin daha mü­kemmel olduğunu göstermez. Hatta, çoğu kere, kera­meti az olanın velâyeti daha mükemmel olur.

«şu gerçek bilinmelidir ki; velayetin hasıl olu­şunda, velayet sahibinin, kendi veliliğini bilmesi şart değildir. Meşhur olan görüş budur. Bu sebeple, çoğu zaman, ilim ve keşif sahibi olan velîlerin, ken­dilerinden zuhur eden harikalardan da haberleri ol­maz.»[272]

 



Konu Başlığı: Ynt: Velî, Kendisinin Velî Olduğunu Bilebilir Mi?
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Aralık 2020, 15:15:00
Esselamü aleyküm Rabbim bizleri veli kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Velî, Kendisinin Velî Olduğunu Bilebilir Mi?
Gönderen: Sevgi. üzerinde 07 Aralık 2020, 05:05:52
Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri hayırlı kul eylesin inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim