> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > İslam Hukuku - İmam Gazali > Hüküm Sebeb İlişkisi
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hüküm Sebeb İlişkisi  (Okunma Sayısı 2845 defa)
07 Nisan 2010, 13:43:30
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #5 : 07 Nisan 2010, 13:43:30 »



Mesele: (bir hüküm içeren ayetin, sadece tilavetinin veya sadece hükmünün veya ikisinin birlikle neshi mümkün müdür?)

Ayet, bir hüküm içeriyorsa bu ayetin;

A) Hükmü bırakılarak tilavetinin neshedilmesi

B) Tilaveti bırakılarak hükmünün neshedilmesi

C) İkisinin birden neshedilmesi caizdir.

Bazıları bunun imkansız olduğunu zannetmişlerdir. Bizce bunların hepsi aklen mümkün ve şer´an vâkidir.

Aklen mümkün oluşu:

Tilavet, tilavetin kur´an´da yazılması, bu tilavetle namaz kılınabilmesi, bü­tün bunlar tilavetin hükmüdür. Aynı şekilde, bu tilavetin lafzından anlaşılan ha-ramlık ve helallik de tilâvetin hükmüdür. Her hükmün neshi kabildir; bu da bir hükümdür; öyleyse, bunun da neshi kabildir.

Bazıları da, esas itibariyle tilavetin neshinin imkansız olduğunu söylemişler­dir. Çünkü tilâvetten maksat hüküm olsaydı bu hz. Peygamber´in lisanı üzere zikredilirdi. Allah´ın hz. Peygamber´e indirdiği her şey, tilavet edilmek ve sevap kazanmak içindir. Bu nasıl kaldırılabilir

Biz bu görüşe karşılık olarak şunları söyleriz: maksadın, tilavet olmayıp yalnızca hüküm olmasında ne gibi bir imkansızlık vardır! Kastedilen sadece hü­küm olmakla birlikte, allah bunu hz. Peygamber´e muayyen bir lafızla indirmiş­tir.

Denirse ki:

Madem ki, tilavetin neshi caizdir, öyleyse hüküm de tilavetle beraber neshe-dilsin. Çünkü hüküm tilâvete tâbidir; aslı neshedildikten sonra, fer´in baki kalma­sı mümkün değildir.

Deriz ki:

Tilavet bir hüküm, bu tilavetle namazın kılınması başka bir hükümdür; dola­yısıyla asıl değildir. Aslolan, bu tilavetin delaletidir. Ayetin tilavetinin neshedil-mesi ve artık bununla namaz kılınamayacağına hükmedilmesi, bu tilavetin dela­letinin neshi anlamına gelmez. Tilavet edilmeyen ve kendisiyle namaz kılmama-yan nice deliller vardır. İşte bu ayet de, kur´an´da tilavet edildiği için değil, nazil olduğu için delildir. Nesih, ayetin inmiş olması durumunu kaldıramaz ve onu hiç varid olmamış durumuna getiremez. Aksine onu, indirilip, tilâvet edilmeyene il­hak eder. Diğer taraftan delil yok olduğu halde medlulün baki kalması caizdir. Çünkü delil, illet değil alâmettir. Delil bir kere delalet ettikten sonra, yok olma­sında hiç bir zarar yoktur.

Hükmü vacip kılan (mûcib), allah´ın kadim kelamıdır; bu yok olmaz ve kal-dırılması-neshedilmesi tasavvur olunamaz. Bu itibarla biz, ´şu ayet mensuhtur´ dediğimizde, bununla, o ayetin kul ile olan ilişkisinin kesildiğini ve onun medlu­lünün ve hükmünün kalktığını kastederiz; yoksa ki, bizzat ayetin kalktığını değil.

Denirse ki:

[1,124]tilavetin baki bırakılıp, hükmün neshedilmesi çelişkilidir. Çünkü bu, aynen delil bulunuyorken, medlulün kaldırılması gibidir.

Deriz ki:

Delil, ancak kendisinin hükmünü kaldıran şeylerden ayrılması durumunda delil olabilir. Eğer bunun hükmünü nesheden bir hitab gelmişse artık bu delilin delaletinin şartı kalkmış olur.

Sem´an vâkî olması:

Tilâvetin bırakılıp, hükmün neshinin sem´an vaki olduğunu gösteren ayetler­den bazıları şunlardır:

"oruç tutmaya güç yetirebilenler, isterlerse oruç yerine bir miskini do­yurmaktan ibaret olan fidyeyi verebilirler" {bakara, 2/ı84j ayetinin tilaveti baki kalmış, hükmü ise artık oruç tutabilenlerin fidye vermeyip oruç tutmaları gerektiği belirtilmek suretiyle neshed il mistir.

İkili görüşme öncesi verilecek bağış (sadaka) hükmü- neshedilmiş, fakat bu­nun tilâveti kur´an´da bırakılmıştır.

Kocası ölen kadının bir yıl beklemesi şeklindeki hüküm neshedilmiştir.

Zina eden kadınların hapsedilmeleri ve eziyet edilmeleri şeklindeki ayetin tilâveti mevcuttur; fakat hükmü celd ve recm ile neshedilmiştir.

Hükmün baki kalıp, tilavetin neshedilmesi konusuna gelince, buna örnek olarak recm ayeti gösterilir. Recm ayetinin hükmünün baki, tilavetinin mensuh olduğu yönünde birbirini destekleyen pek çok haber vardır. Bu ayet "başından evlilik geçmiş erkek ve kadın (şeyh ve şeyha) eğer zina edecek olurlarsa, bunları, allah´tan bir ceza olarak, mutlaka recmedin. Allah azizdir, hakimdir´[32] ayetidir. Yine tilavetin neshedilip hükmün baki kalması meselesinde hz. Aişe´den şöyle bir rivayet vardır. Aişe demiştir ki; "önce, on emzirmenin mahremiyet gerektirici (haram kılıcı) olduğu hükmü nazil oldu. Sonra bu hüküm beş emzirme ile nesholundu"[33] şu anda bu beş emzirme ile ilgili ayet de kur´an´da mevcut değildir.

Mesele; (kur´an´ın sünnet ile ve sünnetin kur´an ile neshi)

Kur´an´ın sünnet ile; sünnetin de kur´an ile neshi caizdir. Çünkü her ikisi de allah kalındandır. Öyleyse, birinin diğeriyle neshine ne engel vardır! Üstelik bu, aklen imkansız olmadığı gibi, neshin gerçekleşmesi için nasih mensubun aynı cinsten olması da şart değildir.

Diğer taraftan sem´, bunun vukuuna delalet etmektedir. Nitekim; beyt-i

Makdise yönelme kur´an da olmayıp sünnette vardır ve bu hükmün nasihi kur´an´dadır.

"şimdi karılarınızla birleşebilirsiniz" {bakara, 2/187} ayeti, birleşmenin haramlığını neshetmektedir. Halbuki birleşmenin haramlığı hükmü kur´an da yoktur.

Sünnetle sabit olan aşura orucu. Ramazan orucu ile neshedilmiştir.

Savaşın hızını kaybetmesine kadar namazın tehiri sünnetle caiz görülüyor iken bu hüküm kur´an´daki korku namazı ile neshedilmiştir. Nitekim, hz. Pey­gamber hendek günü namazı tehir etmiş ve kendisini namaz kılmaktan alıkoy­dukları için de onlar hakkında, "allah onların kabirlerini ateşle doldursun!"[34] Demişti.

"eğer mümin olduklarını öğrendiyseniz artık o kadınları kafirlere iade

Etmeyin" {mümtehine, 60/10} ayeti, daha önceden hz. Peygamber´in kararlaştır­dığı ve yaptığı antlaşma ve anlaşmaları neshetmiştir. [35]


Kur´an´ın Sünnet İle Neshi:


Ana-babaya ve yakınlara vasiyet ayeti, hz. Peygamber´in, "varise vasiyet yoktur" hadisiyle neshedilmiştir. Çünkü miras ayeti, ana-babaya ve yakınlara vasiyete mani değildir ve miras ile vasiyeti bir araya getirmek mümkündür.

Hz. Peygamber´in, "allah, o kadınlar için bir çözüm getirdi; bekar erkek bekar kadın ile zina ederse yüz celd (sopa) ve bir yıl sürgün; dul dul ile zina ederse yüz celd ve recm" [36] sözü, "o kadınları, ölünceye kadar evlerde hap­sedin" {nisa, 4/15}ayetini neshetmiştir. Ancak bu konu incelemeye ve tartışma­ya açıktır. Çünkü hz. Peygamber, ´artık varise vasiyyet yoktur´ sözüyle, miras ayetinin vasiyet ayetini neshettiğini ve onu neshedenin bizzat kendisi olmadığım açıklamıştır. Yine hz. Peygamber, allah teâlâ´nın "ya da allah onlara başka bir çözüm getirinceye kadar" {nisa, 4/15} sözüyle vaadettiği çözümü getirdi­ğini açıklamıştır.

Denirse ki:

Şafiî, ´kur´an´m sünnetle neshi caiz olmadığı gibi. Sünnetin de kur´an´la neshi caiz değildir´ demiştir. Şafiî neshin bu yönlerini bilemeyecek biri değildir. Adeta şafiî, bu sözüyle, ´sünnet sünnet ile lağvolur. Çünkü hz. Peygamber ken- [ı, 125] di sünnetini yine kendi sünneti ile kaldırabilir. Böylece hz. Peygamber hem kendi sözünün ve hem de kur´an´ın açıklayıcısı olmuş olur. Halbuki kur´an sün­netin açıklayıcısı değildir. Bu yönde bir nakil yoktur; dolayısıyla kur´an´ın sün­neti açıklaması sözkonusu değildir. Demek ki nesh, sadece bu şekilde vaki ol­muştur´ demiş olmaktadır.

Deriz kî;

Eğer şâfifnin bu sözü, kur´an´ın sünnetle ve sünnetin kur´an´la neshinin ak-len cevazı hakkında ise, her ne kadar beyt-i makdise yönelme sünnet ile sabitse de, ka´be´ye yönelmenin vücubu kur´an´dan anlaşılmaktadır. Aynı şekilde bunun aksi de mümkündür. Eğer şafiî, kur´an´ın sünnetle ve sünnetin kur´an´la neshi­nin vaki olmadığını iddia ediyorsa, biz bunun vaki olduğunu naklettik. Gizli kal­mış ve silinip gitmiş bir sünnetin takdirine (varsayım) gerek yoktur. Çünkü böy­le bir takdir zaruri değildir. Kur´an´ın sünnetle ve sünnetin kur´an´la neshinin hiç bir surette vuku bulmadığını söylemek, sırf tahakkümdür. Eğer şafiî neshin, ço­ğunlukla, böyle olduğunu söylüyorsa, bunu tartışma konusu yapmak gereksizdir.

Bunlar, "bizimle karşılaşacaklarını hesaba katmayanlar, ´sen bize bun­dan başka bir kur´an getir ya da onu değiştir* derler. De ki; benim onu ken­diliğimden değiştirme yetkim yok..ben sadece bana vahyolunana uyarım"

{yunus, 10/15} ayetini gerekçe göstermişler ve bu ayetin kur´an´ın sünnetle nes-hedilemeyeceğini gösterdiğini söylemişlerdir.

Deriz ki:

Hz. Peygamber´in kendiliğinden neshedemeyeceği, ancak kendisine gelen ve kur´an nazmında olmayan bir vahiyle neshedileceğinde ihtilaf yoktur. Eğer ic-tihad yoluyla neshin caiz olduğunu söylersek, ictihad izni de allah´tan olduğun­dan, gerçekte neshedici, resulünün lisanı üzere, allah olur. Burada kastedilen, kur´an hükmünün kur´an´la neshedi ı meşinin şart olmayıp, (kur´an hükmünün) kur´an olmayan bir vahiy ile, hz. Peygamber´in lisanı üzere neshedilebileceğidir. Gerçekte allah teâlâ´nın kelamı bir olup, bir açıdan nasih bir açıdan mensuhtur. Yoksa allah´ın biri kur´an olan diğeri kur´an olmayan iki kelamı yoktur; değişik­lik ibarelerdedir. Allah bazan kelamını, tilavetini emrettiği manzum bir lafızla gösterir ve bu kur´an olarak adlandırılır; bazan da metlüv olmayan bir lafızla gösterir ve bu, sünnet adını alır. Her ikisi de hz. Peygamber´den işitilir ve her iki durumda da neshedici allah teâlâ´dır. Ancak, ayette bahsi geçen kişiler hz. Pey­gamber´den bu kur´an gibi olmayan bir kur´an istemişler, hz.peygamber de ken­diliğinden buna güç yetiremeyeceğini söylemiş ve onlar hz. Peygamber´den bundan başka bir hüküm istememişlerdir. Bunun, kur´anıtı sünnet ile neshi ile ve. Bu neshin imkansızlığı ile ne ilgisi vardır!

Onlar, "ncshettiğîmiz veya unutturduğumuz her ayetin yerine daha ha­yırlısını veya dengini getiririz" {bakara, 2/106} ayetini gerekçe göster...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hüküm Sebeb İlişkisi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 12:50:04 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hüküm Sebeb İlişkisi rüya tabiri,Hüküm Sebeb İlişkisi mekke canlı, Hüküm Sebeb İlişkisi kabe canlı yayın, Hüküm Sebeb İlişkisi Üç boyutlu kuran oku Hüküm Sebeb İlişkisi kuran ı kerim, Hüküm Sebeb İlişkisi peygamber kıssaları,Hüküm Sebeb İlişkisi ilitam ders soruları, Hüküm Sebeb İlişkisiönlisans arapça,
Logged
07 Nisan 2010, 13:44:14
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #6 : 07 Nisan 2010, 13:44:14 »

Denirse ki:

Aişc, "hz. Peygamber, kendisine haram kılınan kadınlar. ´Biz sana eşlerini helal kıldık* {ahzab, 33/50} ayetiyle helal kılındıktan sonra öldü" demiş ve ai-şenin bu sözü kabul edilmiştir. Deriz ki:

Bu bize göre pek kabul edilebilecek gibi değildir. Bunu kabul edenler, an­cak, nâsih bir delil yüzünden ve bunu neshe uygun gördüğü için kabul etmiştir. Yoksa ki aişe´nin mezhebini taklid etmemiştir.

Son bilgi: nâsihin tarihi ne ile bilinir?

İki nass çelişirse, sonra gelen nass nâsihtir. Bu nassın sonrahğı, akıl delili ile ve şer´ kıyası ile bilinemez. Aksine bu, sırf nakil ile bilinebilir. Bu naklin de bir­kaç yolu vardır:

A)lafızda, neshe delalet eden bir şey bulunması.

Msl. Hz. Peygamberin "ben size kurban etlerini saklamanızı yasaklamış­tım. Artık kurban etlerini saklayabilirsiniz"[41] sözü ve "ben size kabirleri zi­yaret etmeyi yasaklamıştım. Artık kabirleri ziyaret edebilirsiniz" sözü böyle­dir.

B) ümmetin, bir hükmün mensuh olduğu ve sonrakinin nâsih olduğunda ic-ma etmesi.

C) ravinin tarih zikretmesi.

Msl. Ravinin ´hendek yılında veya feth senesinde duydum´ demesi ve men-suhun bu tarihlerden önce biliniyor olması. Nasih ile mensuhu aynı ravinin riva­yet etmesi ile farklı ravilerin rivayet etmesi arasında hiç bir fark yoktur.

Tarih tesbitine yaramayan rivayet yollan:

A) sahabinin ´bizim hakkımızdaki hüküm şöyleydi. Sonra bu hüküm neshe-dildi´ demesi. Çünkü, sahabi belki de bunu içtihada dayanarak söylemiştir.

B) iki nassdan birinin, mushafa diğerinden sonra girmiş olması da sonraki­nin öncekini neshettiği anlamına gelmez. Çünkü surelerin ve ayetlerin yerleştiril­mesi nüzul sırasına göre değildir. Aksine, sonra inen ayetin mushafa daha önce geçmesi mümkündür.

C) haberin ravisinin genç sahabilerden olması da tarih tesbitine ölçü olamaz. [\t 129] çünkü, genç sahabinin, sohbeti önce vuku bulan sahabiden nakletmesi mümkün olduğu gibi, büyüklerin küçüklerden nakletmesi de mümkündür. Bunun aksi de variddir.

4) ravinin fetih senesinde müslüman olmakla birlikte, ´feth senesinde duy­dum´ demeksizin rivayette bulunması da tarih tes bit inde kullanılamaz. Çünkü, belki de ravi bunu müslüman olmazdan önce duymuş ve müslüman olduktan sonra rivayet etmiştir. Y ah utta, ravi bunu daha önce müslüman olanlardan duy­muştur.

5) ravinin sohbetinin kesilmiş olması. Bu durumda olan şahabının hadisi­nin, sohbeti devam eden sahahinin hadisinden önce olduğu zannedilmektedir. Halbuki, sohbeti daha geç olan kişilerin rivayet ettikleri hadislerin, başka sahabi-lerin sohbetlerinin kesiliş tarihinden sonra olması zaruri değildir.

6) iki haberden birinin, akıl ilkesi ve beraet-i asliyye doğrultusunda olması. Böyle olan haberin önce olduğu zannedilebilir. Halbuki böyle olması gerekmez. Msl. "ateşin değdiğinden (yenilmesi sebebiyle) abdest (almaya gerek) yok-tur"[42] hadisi böyledir. Bu hadisin, ateşin değdiğinden (yemek sebebiyle) abdest almanın vacip kılınmasından önce olması gerekmez. Zira hz. Peygamberin bunu önce vacip kılıp, sonra neshetmiş olması muhtemeldir.

Dört asim birincisini -ki bu kitab´dır- bitirdik. Bundan sonra sırada sünnet var. .[43]

İkinci Asıl: Sünnet


Hz. Peygamberin sözü hüccettir. Çünkü;

A) mucize, hz. Peygamberin doğru sözlü olduğuna delalet etmekledir.

B) allah, o´na iltîba etmeyi bize emretmiştir.

C) o, hevadan konuşmaz; konuştukları vahiydir. Şu kadar ki, vahyin birkıs-mı okunur (metlüv) ve buna kur´an denir; birkısmt da okunmaz (gayr-i metlüv) ki bu da sünnettir.

Hz. Peygamberin sözü, kendisini şifahen işitenler için hüccettir. Bizim du­rumumuza gelince; hz. Peygamberin sözü bize ravilerin lisanı üzere ulaşmakta­dır ki, bu ulaşım ya tevatür biçiminde ya da ahad yolla olmaktadır. Bu bakımdan sünnet başlığı altında bir mukaddime ve iki bölüme yer verilecektir. Bu bölüm­lerden birinde tevatür konusu, diğerinde ahad haberler konusu incelenecektir.[44]


[1] Buhârî. Savm, 1 l/H. 229; Tırmizî, Savm, 5; Nesei, Siyam, 8.

[2] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/135-137
[3] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/137-138
[4] Abdullah b. el-Hüseyn b. Dellâl b. Dilhem, Ebu´İ-Hasenel-Kerhî (ö. 340). Büyük Hanefi usulciisü ve fakihi

[5] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/138-142
[6] Tirmizi, Buyu, 19/111,54; Ibn Mace, Ticarât, 20; Benzer hadisler için bkz. Buharı, Buyu, 55

[7] Tirmizî, Buyu´, 19/111, 534; İbn Mâce, Ticârât, 20/11, 737; Neseî, Buyu´, 60.

[8] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/142-146
[9] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/147
[10] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/147
[11] Ahmed b. el-Hüseyn Ebu´l-Tayyib el-Mütenebbî (Ö. 354). Küfe doğumlu, son derece ünlü şair, edib ve düşünürdür.

[12] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/147-148


[13] Zıhâr: bir fıkıh terimi olarak. kiK´anın ´sen bana anamın sırtı gibisin´ vb. ifadelerle karısı­nı, kendisine nikahı düşmeyen kaili olara ben/etmesi d ir. Cahiliye´de bocama bilimlerinden biri olun bu uygulamayı, Kur´an tadil etmiş ve kocanın kel´larel borcunu yerine geiirdikten sonra evlilik İlişkisinin devam edeceğini belirtmiştir. İlgili ayel şudur: ´Kanlarına /.ıhar yapıp sonra dönenler, kanlarıyla birleşmeden Önce bir köle azat etmelidir... Bunu yapamayanlar, yine birleşmeden önce, peşpeşe iki ay oruç tutmalıdır; bunu da yapamayanlar, altmış miskini doyurmalıdır...´ {Mücadele, 58/3-4}.

[14] Rafıziler (revafız) ismi, başlangıçta, önce, Zeyd b. Ali b. Hüseyn b. Ali b. Ebİ Talib´in et­rafında toplanıp, daha sonra, Ebû Bekr ve Ömer´den (Şeyhayn) teberri etmemesi üzerine onu terkeden kişiler hakkında kullanılmıştır. Sonraları ise, şia fırkalarının genel adı olarak kulla­nılmakta olup, Bağdadînin bildirdiğine göre Zeydiyye, Keysaniyye ve Imamiyye kollarına ayrılmaktadır, bkz. Bağdadî, Mezhepler Arasındaki Farklar (el-Fark beyne´l-Firak), s. 32-65.

[15] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/149-154

[16] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/154-158
[17] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/158
[18] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/159
[19] Ca´feces-Sadıkb. Muhammed el-Bakır b. Ali b. Zeynelabidİn b. Hüseyn b. AJi (ö. 148)

[20] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/159-163
[21] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/163-164
[22] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/164-166
[23] Kaderiyye; Mutezile ekolünün diğer bir lakabı olup, kul, kendini fiilini yaratmaya kadir­dir dedikleri için bu lakapla da anılmışlardır

[24] Bir kimseye, onu zina töhmeti allında bırakacak bir söz söylemektir. Bu ithamını dört şa­hitte ispatlayamadığı takdirde, bu isnadın iftira olduğu ortaya çıkmış olur ve ayetin hükmüne göre, bu kişiye seksen celd vurulur. İlgili ayet sudur: ´Muhsan kadınlara zina isnadında bulu­nup, dört şahit getiremeyenlere seksen celd vurun ve onların şahitliklerini artık ebediyyen kabul etmeyin, onlar fasıktır; daha sonra tevbe edip durumlarım düzeltenler müstesna´... (NÛr,24/4}

[25] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/166-174
[26] Burada, "Zina olmaları durumunda bu yüz celd´e, sürgün cezasını ekle­mesi konusu tartışılmaktadır. Hanefıler, bu eklemenin, ayetin hükmünü nesih anlamına gele­ceği görüşündedir. Haber-i vahidle Kuranın neshini caiz görmediklerinden sürgün uygula­masını kabul etmezler.eden kadın ve erkekten her birine yüzer celd vurun´ ayetine, Hz. Peygam­berin, zina edenlerin bakire/bekar.

[27] Neseî, 16/V, 222; Dârimî, Menâsik, 32

[28] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/175-182

[29] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/182

[30] Ebû Dâvud, Vesâyâ, 6/İ1I, 291; Tirmizî, Vesâyâ, 5; Dârimî, Vesâyâ, 28; Aynca bkz. Buhâıî, Vesâyâ, 6

[31] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/182-183

[32] İbn Mâce, Hudûd, «VII, 853; Dârimî, Hudûd, 16; Aynca bkz. Buhârî, Hudûd, 30/VI1I, 25

[33] Müslim, Radâ´, 25/11, 1075; Ebü Dâvud, Nikâh, 10 Müslim, Radâ´, 25/11, 1075; Ebü Dâvud, Nikâh, 10

[34] Müslim, Mesacid, 206/1, 437; Ahmed, 1,404.

[35] İmam Gazali, İslam Hukukunda Deliller Ve Yorum Metodolojisi, Rey Yayıncılık: 1/183-187

[36] Müslim, Hudûd, ] 2/11, 1316; Ebû Dâvud, Hudûd, 23;Tirmizî, Hudûd,

[37] Hariciler (HavSric), Hz. Ali ve Muaviye arasındaki tahkim olayından sonra her ikisine de karşı çıkan ve Ali´yi tekfir eden guruptur. Bunlar karşı çıkı; gerekçelerini ´la hükme illal­lah´ (Hüküm ancak A İlah indir) şeklinde sloganlaştırmışlardır. Ali bu slogan hakkında şöyle demiştir: ´Bu söz doğrudur; fakat onlar bununla batılı kastetmişlerdir1. Haricilerin hilafet, fısk, küfür vb. konularda kendilerine mahsus görüşleri vardır.

[38] Buhâri, İlk, 4/111,117-118; Müslim, ftk, 1/11, 1139; Tirmizî, Ahkam, J4.

[39] Ebu tshâk İbrahim b. Seyyar (ö. 221-231 arası). Mutezilenin büyük alimlerinden olup, Nazzamiye gurubunun lideridir. İcma, kıyas gibi birçok konuda cumhura muhalefet ettiği ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes