๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Devletler Hukuku => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Şubat 2011, 15:32:23



Konu Başlığı: Tahsisin geçerli ve geçersiz olduğu yerler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Şubat 2011, 15:32:23
Tahsisin Geçerli Ve Geçersiz Olduğu Yerler


1053- Devlet başkanı darulharbe bir ordu gönderip onun başına birini komutan tayin etse, bu komutan da bir seriyye gönderip ona dörtte bir tahsis yapsa, sonra devlet başkanı değişik yerden başka bir ordu gönderse, iki ordu da bir takım ganimetler alan seriyye ile karşılaşıp birinci karargahta buluş­tuktan sonra ganimetleri darulislama çıkarsalar, bu durumda seriyye, alınan bütün ganimetlerden komutanın kendisine tah­sis ettiği şekilde tahsislerini alır.

Çünkü bu askerin komutanı, devlet başkanı tarafından gönderilmiş olup yaptığı tahsisler başkanın tahsisleri mesabesindedir. İki ordu ve bütün asker için yaptığı tahsis geçerlidir. Başkanın seriyyeden gönderdiği fertlere yaptığı tahsis ise böyle değildir. Çünkü velayeti sadece seriyye fertleri üzerinde geçerlidir. Nitekim karargaha dönünce kendisi de diğer ordu fertleri gibidir. Burada ordu komutanının tam velayeti vardır. Çünkü devlet başkanı bu velayeti kendisine vermiştir. Herkes için tahsisi geçerlidir. Tahsisler ve beşte bir payı çıkarıldıktan sonra arta kalan ganimetlerde ganimet payları esasına göre iki ordu ve seriyye ortaktır. Çünkü onu danılislamda ihraz etme işlemine hepsi katılmışlardır.

1054- İkinci ordu ve seriyye birinci ordu ile karşılaşmadan evvel darulislama girmişlerse, seriyye yine tahsislerini alır.

Çünkü komutanın onlara yaptığı tahsis, halifenin tahsisi gibi geçerli olup adlandırma ile buna hak kazanırlar.

Darulharbe dönseler de dönmeseler de durum değişmez. Arta kalan mallar da birinci orduya birşey vermeksizin seriyye ile ikinci ordu ara­sında paylaşılır.

Çünkü onu kendileri ihraz etmişlerdir.

1055- Darulislama çıkıncaya kadar seriyye iki ordu ile de karşılaşmazsa, tahsisleri geçersiz olur.

Çünkü ihraz kendilerini ilgilendirir. Burada alınan ganimetlerde hakkm subutu ve umumi olarak yapılan tahsis, darulislamdan gönderilen seriyye imiş gibi geçersiz olur.

1056- Darulislamdan gönderilen seriyyeye devlet başkam "Sizden kim bir şey alırsa sadece kendisinindir." derse, bu tahsisi caiz olur. Ama "dörtte biri sizindir" derse caiz olmaz.

Çünkü tahsis teşvik içindir. Teşvik de birinci tahsis şekli ile gerçekleş­mektedir. Zaten bu tahsis başkalarının ortaklığını da kaldırmıştır. Bu da caiz olup beştebir payı da ondan alınmaz. Tabî olarak süvariye piyadeden fazla verilir. Halbuki dörtte bir tahsis olsaydı bütün bunlar caiz olmazdı.

1057- İkinci ordu bir şey almadan önce seriyyeye darul-harpte yetişir, sonra hep birlikte savaşarak ganimetler aldık­tan sonra birinci orduya katılır ve çıkar giderlerse, alınan gani­metler seriyye ile yetişen askerler arasında tahsis yokmuş gibi ganimet esasına göre paylaşılır. Sonra seriyyenin payına bakı­lır ve tahsisleri çıkarılır.

Çünkü başkan onlara askerin aldıkları dışında kendilerinin aldığı şeylerde dörtte bir tahsis yapmıştır. Aldıkları ganimetler de ancak taksimden sonra belli olur. Haklarının nereden alınacağını belirtmek için bu taksim zaruridir. Tahsis­lerini de taksimden sonraki paylarından alırlar.

Tahsisleri çıkarıldıktan sonra geri kalan mallar askerin aldığı gani­mete eklenir ve ganimet taksimine göre seriyye ile iki ordu askeri arasında taksim edilir.

Çünkü bunun ihrazına kendileri de katılmışlardır. Darulislama dönünceye kadar birinci ordu ile karşılaşmazlarsa, seriyyenin payının belirlenmesi için önce aralarında taksim edilir ve seriy­ye tahsislerini kendine düşen paydan alır.

Çünkü başkanın onlara yaptığı tahsis mutlaka sahihtir. Sonra arta kalanlar askerin payına eklenir ve birinci ordu askerle­rine birşey vermeden seriyye ile ikinci ordu askerleri arasında ganimet taksimi esasına göre paylaşılır.

Çünkü birinci ordu ihrazda onlara katılmamıştır.

1058- Ordu komutanı darulharpte bir seriyye gönderip "Ne alırsanız sizindir" derse, caiz olur.

Çünkü maksat, döndüklerinde askerin onlarla ortaklığını kaldırmaktır. Halbuki daruislarndan gönderilen seriyye için böyle yapamaz.

1059- Darulislama komşu bir kale fethettikten sonra ordu askerleri onlara katılırsa, aldıkları şeylerin tümü sadece seriy-y enindir.

Çünkü devlet başkanı sahih bir tahsis ile askerin onlara ortak olmasını

önlemiştir.

1060- Ancak seriyyeden biri payına düşen bir köleyi azade etse yahut aralarında akraba esirler varsa, bunların azad edil­mesi caiz olmaz.

Çünkü taksim edilmeden sadece almakla bunların malı olmazlar. Başka­ları bunlara ortak olmasa bile durum aynıdır. Darulislamda ihraz edilen ve he­nüz dağıtılmıyan ganimetler gibi. Çünkü devlet başkanı isterse bu esirleri zim-mî kılabilir yahut öldürebilir.

1061- Tahsis,ganimetten verilen bir mal gibidir. Ganimeti alan iki tarafın payları buna engel olamıyorsa, verilen bu mal nasıl mani olabilir?

1062 - "Sizden kim bir şey alırsa onundur" deseydi, sonra biri esir aldığı bir erkeği azad etseydi, bu azat etme sahih olur­du. Akrabalarından birini esir almışsa, yine azad edebilir.

Çünkü bizzat ele geçirmekle kendisinin mülkü olur. Zira ele geçirme dı­şında temellük için başka bir sebep yoktur. Halbuki birinci durumda durum böyle değildi. Orada mülk taksim ile gerçekleşirdi. Taksim olmadan temellük olmazdı. Zaten burada devlet başkanı esir erkeklerden kimseyi öldüremez. Çünkü ele geçiren şahsın mülkü olmuşlardır. Sanki devlet başkanı onları köle-leştirmiştir. Yine bu ganimetlerden bir şey tüketen olursa, onu alan kişiye taz­min eder.

Ordu askerlerinden olsun, seriyye fertlerinden olsun, birinci durumun ak­sine, tüketilen yiyecek ve hayvan yemlerinden birşey geri vermez. Çünkü baş­kanın bu tahsisi darulharpte ganimet alındıktan sonra yapılan taksim gibidir. Taksim yapılırsa, her birinin aldığı şeyler için bu hükümlerin tümü yürürlükte olur.Yine geçenlerin aksine, her birine aldığı şeyleri Özel olarak tahsis etmesi de bu şekildedir. Çünkü "Ne alırsanız sizindir" sözü, askerin ortaklığını kaldır­mıştır. Alınan ganimetlerde temellük ise ancak taksim ile sabit olur.

1063- Darıharpte gönderilen seriyyeye "Kim bir esir alırsa onundur" derse ve hepsi bir tek esir alsa, bütün seriyye onda ortak olur.

Çünkü "Kim (men)" müphem bir isimdir. Kapsadığı şeyler için geneldir. Ferdi içine aldığı gibi, çoğulu da içine alır. Adamın kölelerine "sizden kim azad olmak isterse, o hürdür" demesi ve hepsinin isteyip hür olması gibi.

1064- Almakla istihkakları sabit olursa, esir onların mülkü olur. Hatta birinin yakını olup payına düşerse azad edebilir. Biri azad etmesini isterse, payını azad eder.

Çünkü devlet başkanının ganimeti onlara tahsis etmesi, ganimetin alın­masından sonra taksim yapması mesabesindedir. Esirin bir kişi veya cemaat olması arasında mülkün sabit olması açısından fark yoktur. Alınmadan önce de ganimet için durum aynıdır.

1065- Devlet başkanı onlara "Ne alırsanız sizindir" derse ve mesele aynı şekilde cereyan etse, esir, birinin azad etmesi veya birine yakın olması ile azad olmaz.

Çünkü bu tahsis devlet başkanının taksim etmesi mesabesinde değildir. Nitekim ganimet alan kimse sırf onu almakla tahsis hakkını kazanmaz. Cemaat­tan birinin aldığı ganimet bütün cemaat arasında ortaktır. Taksim veya ona eş bir durum olmadan, sırf ganimet almakla temellük sabit olmaz.

Meseleyi biraz daha açmak için şöyle diyelim; Başkası kendisine ortak olmayacak şekilde ganimet alan kimse, tahsis hakkını kazandığı yerlerde avla­maya benzer. Avda sırf avlamakla mülk ferd veya cemaat için sabit olduğu gibi, böyle alma durumlarında da seriyye için mülk aynı şekilde sabit olmaktadır. Ama ganimeti alan kişi o ganimette tahsis kazanmayıp arkadaşlarının kendisine ortak olduğu bütün yerlerde bu alma, ortak ganimet gibidir. Taksimden veya taksim değerindeki işlemden önce sırf ganimeti almakla temellük gerçekleşmez.

1066- Komutan, darulharpte üç kişiyi öncü olarak gönde­rip aldıkları ganimetlerin dörtte birini de onlara tahsis etse, onlar da birini esir alsa ve içlerinden biri onu azad etse veya yakım olsa, esir azad olmaz.

Çünkü karargah askerleri ve beştebir pay sahipleri onda ortaktırlar. Az veya çok olsunlar, taksimden önce onu mülk edinmeleri mümkün değildir. Ni­tekim devlet başkanı onu satıp değerini verebilir. Zaten taksim esnasında kimin payına düşeceği de belli değildir.

1067- Onlara "Ne alırsanız sizindir" derse ve mesele yuka^ rıdaki gibi cereyan ederse, istihsan yolu ile içlerinden birinin azad etmesi yahut onun akrabası olmasıyla azad gerçekleşir. Kıyasa göre ise azad olmaz.

Çünkü bu tahsisle ganimeti alan kişi onda ihtisas hakkını kazanmaz ve arkadaşları ona ortak olurlar. Taksimden önce onda hiç birinin temellükü sabit olmaz. Yukarıda belirttiğimiz seriyye fertleri mesabesinde olması gibi.

İstihsan yolu ile olur, diyoruz. Çünkü istihsana göre devlet başkanının tahsis yapması ile onlar tahsis hakkını kazanmışlardır. Belirttiğimiz gibi başka­nın bu tahsisi ganimet alımından önce olmasına rağmen mana bakımından ganimet alımından sonra mevcut olmuş gibidir. Dolayısiyle taksim etme mesa­besinde olur. Böylece ganimetlerde temellükleri sabit olur ve bazılarının yaptı­ğı azad da sahihtir. Bu meselenin muhtemel bir çok şekilleri vardır.

1068- Birinci şekil; seriyye dokuzdan az iseler azad etmeleri sahihtir. Dokuz ve daha fazla iseler, caiz olmaz. Çünkü Rasu-lullah dokuz kişilik seriyye göndermiştir.

Çünkü azlık ve çokluk tanımında (sınırında) çoğul, üzerinde ittifak edilen çoğuldur. Dokuz ise çoğulun çoğulu anlamını taşır.

İkinci şekil; Kırk kişiden az iseler, azad etmeleri caizdir.

Çünkü Rasulullah Mekke'de Hz. Ömer'in İslama girmesiyle sayılan kırka varınca, dine daveti açığa vurdu.

Böylece anlaşilıyorki kırk kişi heybet ve caydırıcı güç sahibidir, Rasulul­lah "Allarum sevdiğin iki kişiden biri ile İslamı güçlendir" diye dua buyurmuş­tur. İzzet ve caydırıcı güç de ancak çok sayıdaki müslümanlarla gerçekleşir.

Üçüncü şekil; Yüz kişiden az iseler, azad etmeleri caizdir. Çünkü Allah şöyle buyurmaktadır: "Şimdi Allah sizden (yükü) hafifletti. Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf vardır. O halde eğer içinizden sabırlı yüz (kişi) olursa iki yüzü yenerler..."[3]

Bütün bunlar muhtemeldir. Biri bu görüşlerden birini söylerse içtihadda yeri vardır. Kendim ise bunda bîr vakit tayin etmiyorum ve diyorum ki; Esirler, daha önce caydırıcı güçte değillerse, azad edilmeleri caizdir. Bu güçte iseler caiz olmaz.

Çünkü mücerred rey ile sayı tesbit etmek doğru değildir. Bu konuda nass da yoktur. Caydırıcılık da insanların değişikliğine göre değişmektedir. En doğru yol, hüküm vermek için işin devlet başkanına bırakılmasıdır. Çünkü fıkhın mana ve anlayışına bu daha yakındır.

1069- Az sayıdaki kişileri devlet başkanı darulislamdan göndermişse, bunlar da ganimet aldıktan sonra bazıları esiri azad etmişse, bu azad geçersizdir.

Çünkü burada alınanlar ganimettir. Nitekim darulharpte kendilerine yar­dım kuvvet ulaşırsa onlara ortak olur. Taksimden önce ganimette temellük hak­ları sabit olmaz. Zaten beştebir pay sahipleri de onlara ortaktır. Taksim esna­sında da azad edilen kişinin kimin payına düşeceği bilinmez. Bu sebepten azad işinin sahih olmaması lazımdır.

İstihsana göre azad işi sahihtir.

Çünkü sayıları az olduğundan aralarındaki ortaklık hususidir. Sonra, baş­kanın tahsis yapmasından itibaren darulharpte gönderilen öncü kuvvetin hakkı ganimet almakla kesinlik kazandığına göre, ihraz ile hakları da kesin olmuştur. Nitekim gönderilen kişi bir ise ve esiri azad etse yahut ele geçen esirler akra­bası ise, azad işi rahatlıkla gerçekleşir.

1070- Darulharpte azad etse, yaptığı geçerli olmaz.

Çünkü ihrazdan önce onlar üzerindeki hakkı kesinleşmez.

Azad etme işinin gerçekleşmesinden sonra gönderilen tek adam ise, imkanı varsa beştebir pay sahiplerine tazminat öder. Bir heyet ise, azad ettiği kişi için arkadaşlarına düşen payı tazmin eder. Eğer durumu müsait değilse, arkadaşlarının payını ödemek için köle onların hizmetinde ödeyinceye kadar çalışır.

Ortak kölenin azad edilmesinin hükmünde olduğu gibi.

Beşte bir pay için ise, devlet başkanının köleleri çalıştırmaması

gerekir.

Çünkü beşte bir payı muhtaçların hakkıdır. Azad edilenlerin ihtiyacından daha açık ihtiyaç olmaz. Bunlar bir şeye malik değil ki çalışmaya mecbur tut­sun. Bunun için devlet başkanının beştebir payını onlara teslim etmemesi

lazımdır.

Buna göre çok erkek esir alsalar, ihrazdan sonra onları devlet baş­kanı öldüremez.

Çünkü alman ganimetlerde ortaklık az sayıya mahsustur. İhraz ile de hak­lan kesinlik kazanmıştır.

ihrazdan önce onları Öldürebilir.

Çünkü ihrazdan önce sadece ganimeti almakla haklan kesinlik kazanma­mıştır. Almanlar kayıtsız olarak ganimettir.

En iyi Allah bilir.[4]




[3] Enfal.8/66

[4] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 2/153-159