๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Devletler Hukuku => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Şubat 2011, 13:00:36



Konu Başlığı: Müslümanların bazı durumlarında elçi verilen kişi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Şubat 2011, 13:00:36
Müslümanların Bazı Durumlarını Ve Gizli Şeylerini Düşmana Bildirmesinden Korkulan Elçi Ve Eman Verilen Kişinin Durumu


796- Düşman devlet başkanının elçisi müslüman askerlere gelirse, ticaret için gelip eman istiyen tüccar gibi mesajını ile-tinceye kadar eman altında olur.

Çünkü bu ikisinin gelişinde müslümanlarm yararı vardır.           

797- Düşman elçisi veya eman altındaki tüccar dönmek is­tediklerinde kumandan müslümanlarm gizli şeylerini görüp düşmana rehberlik yapmalarından endişelenirse, bu tehlikenin bertaraf olduğuna kanaat getirinceya kadar onları yanında (daruIİslamda) alıkoymasında bir sakınca yoktur. Çünkü hapsetmekle müslümanlar gözetilmiş ve zarardan korunmuş olur­lar. Fitnesini önlemek için zina edenin hapsi caiz olduğuna göre bu ikisinin hapsi öncelikle caizdir.

798- Devlet başkanına "Bizi serbest bırak, burada eman ile kalalım" derlerse, serbest bırakmaması gerekir.

.Çünkü zahire göre bunlar gördükleri şeylerde düşmana rehberlik edecek­lerdir. Zira inançları kendilerini buna sevketmektedir. Yüce Allah'ın "Onlar sizi şaşırtmaktan geri durmazlar"[24] ayeti bu açık durumu desteklemektedir.

799-  "Bunlardan hiçbirini bildirmiyeceğimize yemin ede­riz" derlerse, sözleri tasdik edilmez.       ,

Çünkü yemin, zahirîn delil olduğu ve desteklediği kişi için delil olur. Burada ise zahir, söylediklerinin aksini göstermektedir. Onun için yeminlerine iltifat edilmez. "Onların yemini yoktur"[25] ayeti de bunu desteklemektedir. Yani onların müslümanlara zararlı olabilecek yerlerde güvenilecek yeminleri yoktur. Bu şekliyle onların bu yeminlerine devlet başkanının güvenmesi caiz değildir. Sadece emin oluncaya kadar bunu da yanında hesaba katar.

Ancak onları ayaklarından bağlaması veya bir işte çalıştırması caiz değildir.

Çünkü bu onlara eziyet ve işkence olur. Halbuki onlara eman vermiştir. Hainlikleri sabit olmadıkça onlara işkence veya eziyet etmeğe hakkı yoktur,

Hapsetmek de onlara eziyettir, denilirse, cevap olarak deriz ki: Hapsedi­lir, derken cezaevine kapatılır, demek İstemiyoruz, Çünkü bu eziyettir. Demek istediğimiz darulharbe dönüşlerini önlemek ve gözetim altında bulundurmak­tır, Bunda da onlara eziyet yoktur. Sadece müslümanlar gözetilmiş olur. Vatan­larına dönmelerini engellemek açısından onlara bir nevi. eziyet sözkonusu olsa bile, bu daha büyük zararı önlemek içindir. Bazı kişilere zarar vermekten kaçın­mak mümkün olmadığında iki zarardan hafif olanı tercih edilir.

Müslümanlara zarar vermelerini önleme amacı, yanlarına bekçiler vere­rek (gözetim altında bulundurarak) da gerçekleşmektedir. Bunun dışında ayak­larını bağlıyarak veya kelepçeliyerek eziyet etmeğe hakkı yoktur. Bir savaş (çatışma) çıkar ve bekçiler onlarla ilgilenemez de kaçıp kurtulmalarından endi­şe ederse, bu meşguliyet kayboluncaya kadar onları kelepçelemek veya ayak­larından bağlamakta bir sakınca yoktur. Çünkü zarar yeri burasıdır, yani kaçıp gitmeleridir. Meşguliyet bittikten sonra ayakları veya elleri çözülür. Çünkü zaruretle sabit olan şey, zaruret miktarına göre takdir edilir.

800- Devlet başkanı darulİslama dönünce onlardan endişe­lendiği yerden onlar için güven içinde olacağı yere beraberinde götürebilir. Sonra casusluklarından emin olduğu yerde serbest bırakır.

Çünkü burada müslümanlarm gözetilmesi, tehlikelerden korunması ve zararın önlenmesi vardır.

801- Darulİslama girinceye kadar onların zararından endişe ediyorsa, darulİslama girinceye kadar serbest bırakmaz.

Çünkü darulharpte serbest bırakıldıklarında belki de zarar büyük olacak­tır. Devlet başkanının kendisi ve asker için zarardan korunma yollarına başvur­ması ve tedbirini alması gerekir.

Yerlerinde kalmağa ısrar ederlerse, zorla görtürür.

Çünkü araştırılıp çözümlenecek hususlarda devlet başkanının zorlama yetkisi vardır. Nitekim genel bir seferberlik olduğunda halkı buna zorlayabilir. Buna benzer olarak Hz. Ömer "Kendi başınıza terkedilirseniz, çocuklarınızı

satarsınız" demiştir.

802- Darulİslamda emin olacağı yere vardığında serbest bırakıp geri gitmelerini istediği takdirde, ülkelerine ulaştıracak binek ve azık vermeden gitmeyip ısrar ederlerse, onunla bera­ber gelmemek için direndikleri yere ulaştıracak kadar gerekli araç ve azık vermesi gerekir.

Çünkü onları oradan zorla getirdi. Oraya ulaştırması gerekir. Bunu müs-lümanlan korumak için yaptığına göre onlara yapacağı masraf müslümanlarm beytulmalmdan karşılanır. Tıpkı başlarına bir felaket gelmiş ve mal onun için harcanmış gibi.

803- Direndikleri yere kadar istiyerek geldikleri için bura­dan öteye dönüşlerinin masrafını karşılamaz. Vereceği masrafı da, asker ganimet almamışsa yahut alıp paylaşmışsa, beytul-maldan verir. Ama ganimet alıp henüz paylaşmamışlarsa, mas­rafları o ganimetten verir.

Çünkü askerlerin çıkarını düşünerek onları zorladı. Onun için masraf as­kerlerin hakkı olan maldan karşılanır. Tıpkı ganimetleri taşımak, korumak ve yüklemek için ücretli adam tutmuş olması gibidir.

804- Geri dönmelerini önlemesi ve beraberinde kalmağa mecbur etmesi halinde de durum aynıdır.

Bu durumda da askerlerin ganimetlerinden onların masraflarını karşılar.

805- Zorla getirdiği yerden itibaren onları ganimet malı o-laıı hayvanlara bindirir.

Çünkü onun yanında emniyet içindedirler. Hıyanetten sakınmak da va­ciptir. Ganimeti alanların yararını gözeterek beraber getirdiği için masraflarım da ganimetten karşılar. Tıpkı zekat üzerinde çalışanlara yetecek kadar zekat malından verildiği gibi. Yine kadının kocası evinde tutulduğu sürece nafakasını kocanın karşılaması gibi.

806- Emin olduktan sonra serbest bırakmak istediğinde on­lar emniyet içinde olmadıkları bir yerde iseler, onları gözetme­si ve ancak emniyet duyacakları bir yerde salıvermesi gerekir.

Çünkü onun eman ve himayesi altındadırlar. Onlara zulmedilmesini önle­mek görevidir. Müslümanların emniyetini gözettiği gibi onların da emniyetini gözetir. Nitekim bir gemi ile beraberinde bir adaya çıkarsa onları o adada alıko­yup terkedebilir mi? Hayır, onları kaybolmıyacakları yere kadar gemi ile taşır, araç ve bineklerini de vererek gönderir.

807- Eşkıya ve hırsızlardan korkuyorlarsa, emin olacakları yere kadar götürecek kişileri yanlarına vermesi lazımdır.

Çünkü bu, devlet başkanının görevidir. Ancak bunu tek başına yapamıya-cağı için bazı müslümanlarm yardımından faydalanır.

808- Onlarla beraber emniyetlerini sağlamak için gönde­rilenlerin   korku içinde olacakları yere vardıklarında ancak emniyet içinde olacaklarını iddia ederlerse, müslümanlarm emin olabilecekleri en uzak yere kadar onlarla görevliler gön­dermesi gerekir. Buraya vardıklarında serbest bırakılırlar. Bu­nun ötesiyle mükellef değildir.

Çünkü bunun Ötesinde müslümanlar tehlikeye maruz kalırlar. Bu da müş­rikleri emin kılma pahasına caiz değildir. Yani müşrikleri emin kılmak için müslümanları tehlikeye atmak caiz olmaz. Müşriklerin emin olacağı ve müs­lümanlar için güvenliğin bulunmadığı yere gitmeğe müslümanları zorlar ve gittiklerinde öldürülürlerse, kan diyetleri ondan alınır. Ama kendi istekleriyle gidip öldürülecek olurlarsa, kanlarından o sorumlu değildir. Bu da iki durum­dan en kolay olanıdır.

Gerçekleri en iyi bilen Allahtır.[26]




[24] Ali Imran, 3/118

[25] Tevbe,9/12

[26] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 2/53-56