๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Devletler Hukuku => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Şubat 2011, 15:16:12



Konu Başlığı: Hak kazanılan ve kazanılmayan ganimetler
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Şubat 2011, 15:16:12
Öldürme İle Hak Kazanılan Ve Kazanılmayan Ganimetler



1121- Devlet başkanı "kim bir kafiri öldürürse her şeyi onundur" derse ve düşmandan bir cengaver meydana atılınca bir müslüman karşısına çıkıp ona atından yıkan bir darbe vur-sa ve atını aldıktan sonra onu da diri diri müslümanların ya­nına sürükleyip getirse, o kafir de birkaç gün sonra ölse, yata­lak olsun olmasın, o darbeden öldüğü kesin olsa, müslüman onun herşeyini, selebini, atını ve süanını almaya hak kazanır. Çünkü onun darbesiyle ölünce kendisi öldürmüş sayılır. Öldüren kişinin

lehine ve aleyhinde doğacak sonuç açısından, öldürülen kişinin öldüren kişinin

darbesiyle o anda veya daha sonra ölmesi farketmez.

1122- Ganimet taksim edilmeden önce ganimetin alınma-

sından önce veya sonra darulislamda ölmesi müsavidir. Ama  ganimetler taksim edildikten veya satıldıktan sonra yaralı henüz Ölnıemişse, onun eşyası ganimete katılır ve asker arasında paylaşılır.

Çünkü eşyasını almak için katil lehine sebep olan öldürme henüz gerçek­leşmemiştir. Zira tam öldürme ölümden başkasiyfe gerçekleşmez. Halbuki yaralı henüz diridir. Ganimeti alan askerlerin yaralının malında hak sahibi ol­malarının sebebi de daha önceden mevcut olup ganimet almak esasıdır. Onun için eşyası aralarında taksim edilir. Taksim etmekle de mülkiyet gerçekleşir. Bu eşyada ganimet tahsisi hakkmm düşmesi de bu mülkiyetin gereğidir. Devlet başkanının onun eşyasında ganimet tahsisini iptal etmesinden sonra, sebep gerçekleşse bile, tahsis İle ona müstehak olamaz.

Yaralının durumu ne olacağı anlaşılıncaya kadar niçin ganimet alınmasın ve satma işi olmasın? denilirse:

Cevap olarak deriz ki; Çünkü taksimini gerektiren ganimet alma prensibi onda daha önceden sebep olarak mevcuttur. Sebebinin varlığı ile sabit olan hüküm, mevhum (olup olmiyacağı kesin olmıyan farazi) bir sebepten dolayı geciktirilmez. Nitekim yaralının kendisi ganimet arasında taksim edilirken, ma­lı nasıl taksim edilmesin?

Yine, yaralının kendisi herhangi bir kişinin beklediği özel bir hakkı ol­madığından taksimi yapılır, ama onun eşyasında katilin beklediği bir hak var­dır, eşyasına sahip olması için sebep de onun için mevcuttur, yani sebebi ken­disi gerçekleştirmiştir, diye itiraz edilirse;

Cevap olarak deriz ki: Sebebin ancak yaralının Ölmesiyle gerçekleşe­ceğini belirttik. Sonra, ganimetin taksimi bundan daha büyük bir hak olduğu için bu sebeple geciktirilmez. Çünkü £sir edilen kişi ve malda ganimeti alan­ların hakkı daha öncedir ve önceliği fardır. Bu sabit bir haktır. Ama öldüren kişi ganimet olarak taksimden önce alırsa (yani yaralı ölürse), hiçbir şey sözko-nusu olmadan onu kendine alır. Onun hakkından dolayı da taksim veya satış tehir edilmez. Çünkü vuran kişinin hakkından dolayı burada geciktirme de olmaz. Şu anda bu hak sabit de olmayınca özellikle tehir yapılmaz.

Denilse ki; Buna göre yaralı taksimden sonra ölürse, vuran kişi, nakid olarak onun kıymetini alma hakkına sahiptir. Taksimden sonra gelen ve aldığı esirdeki hakkı gibi.

Deriz ki; Ganimet taksiminden sonra gelen ve aldığı esirde hak sahibi olan kimsenin hakkı asılda (daha Önce) sabittir. Bu hak ile sözkonusu mülk (esir) karşılığında fidye olarak kıymeti alma hakkına sahiptir. Bunda ise vuran kişinin yaralının eşyasında hakkı asla sabit olmamıştır ki, bu hakkın gereği kar­şılığında kıymet olarak fidye alabilsin. Bu hakka ancak taksimden önce yaralı ölmüş olsaydı kendisine daha evvel yapılan tahsis sebebiyle sahip olurdu. Ama ganimet taksiminden sonra, tahsis edilen şey mevcut olmadığından hakkının sabit olması mümkün değildir.

Bunu şöyle bir örnekle açıklayalım: Mücahid, esir aldığı ve köle edindiği birini satsa, ortada hak alacağı bir şey kalmadığı için onu tutup getiren kişinin hakkı diye de bir şey kalmaz. Düşmandan alınan seleb (ganimetin) durumu da böyledir.

1123- Buna göre, müslüman onu vurduğu anda kafirler yaralıyı diri iken çekip götürseler, darbesinden dolayı Öldüğü sabit olmadıkça, vuran kişinin onun atında ve eşyasında bir hakkı olmaz.

Çünkü sebebin tamamlanması onun ölmesiyle gerçekleşir. Başlangıçta onları almaya hak kazanması için sebebin kesinlik kazanması lazımdır. Bu se­bebin zahiren varlığı yeterli değildir. Azat etme veya boşamanın taalluk ettiği (bağlı olduğu) şart gibi. Bu şart kesin olarak gerçekleşmedikçe neticesi de mey­dana gelmez.

Yaralının kesin olarak darbeden öldüğünü Öğrenmenin yolu, müslü-manlardan adaletli iki şahidin şahitlik etmesidir.

Çünkü yaralının eşyası zahire göre müslümanlara ganimettir. Vuran kişi­nin bunlara hak kazanıp kazanmadığını kesin olarak öğrenmeğe ihtiyaç vardır. Bu da ganimetin taksiminden önce yaralının darbeden öldüğüne dair müslü­manlara getireceği delil ile ancak meydana gelir.

1124- Ama yaralı, ganimet taksiminden veya satıştan sonra ölürse, delil geririlse bile, vuran kişi onun eşyasını almağa hak kazanamaz.

Çünkü taksim veya satışın gerçekleşmesiyle hak kazanacağı şey de kalmamış olur.

1125- "Kim bir kafir öldürürse ona yüz dirhem vardır" deseydi, durum tıpkı bunun gibi olurdu. Ancak ganimetler satılıp değeri taksim edilmeden yaralı Ölürse, vuran kişi yüz dirhemi almaya hak kazanır. Ama ganimetler dağıtıldıktan veya satılıp değeri dağıtıldıktan sonra yaralı ölürse, vuran kişi onun eşyasından birşey alamaz.

Çünkü burada alacağı hak ganimetin kendisidir. Ganimetin satılmasıyla bu hak mahalli ortadan kalkmaz. Satılan şeyin yerine kaim olması itibariyle ganimetin değeri (nakid) de ganimettir ve ganimeti alanlar arasında paylaşılır. Ama taksim ile bu hak mahalli ortadan kalkmaktadır.

Birinci durumda hakkın mahalli, yaralı kafirin eşyasidır. Bu eşya baş­kasının hakkına geçmekle onun hakkı kalkmış olur. Zira eşyanın değeri (na­kid), eşya değildir. İkisi arasında fark buradadır.

En iyi Allah bilir.[9]




[9] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 2/177-179