Konu Başlığı: Eman verilenin düşmanın elinde bulunması Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Şubat 2011, 13:08:30 Eman Verilen Kimsenin Düşmanın Elinde Bulunması 672- Harp ehlinden biri müşriklerin zayıf taraflarım haber vermek üzere İslam ordusundan eman dilemiş ve müslümanlar düşmanla karşılaştıkları zaman onu kaybedip düşman ordusu yenildiğinde onu aralarında görürse ve kendisi: Ben müslü-manlarm safında iken beni esir aldılar, der ve yalan söyleyip söylemediği kestirilemezse durumuna bakılır; şayet eli kelepçeli ise ya da bir yere bağlanmış ise, önce olduğu gibi eman içerisinde olur. Çünkü işin gerçeğine vakıf olunamayınca zahire ve görünen alametlere göre hüküm verilir. Zahire göre esir edildiği anlaşılıyorsa, deriz ki: Onların kendisini esir etmeleri halinde, nasıl ki zimmî olan bir kimse düşman tarafından esir edildiğinde onunla yaptığımız antlaşma son bulmuyorsa, ona verdiğimiz eman da son bulmaz. Ancak iddiası konusunda yemin ettirilir. Çünkü müşahede ettiğimiz zahirî durumu onun lehine şehadet etmektedir. Ancak bu, sözünde yalancı olduğu ithamını yok etmez. Onun için sözü yeminiyle birlikte geçerli olur. 673- Şayet esirlik alametlerinden birşey taşımıyorsa ve devlet başkanı onu öldürme yetkisine sahiptir. Çünkü zahire göre kendi isteğiyle ordumuzu terketmiş ve düşmanın hakimiyetine geçmiştir. Böylece ona verdiğimiz eman da son bulmuştur. Onun durumu, tıpkı diğer savaşçı düşmanların durumu gibidir. 674- Şayet durumu kapalı ise, mesela, bazı alametler esir edildiğine, bazıları da edilmediğine delalet ediyorsa, o zaman fey' olur, ama devlet başkanının onu öldürmemesi gerekir. Çünkü alametler çeliştiğinde bulunduğu yere göre hüküm verilir. Mezkur kişi düşmanın hakimiyeti altında ve köle edilmenin mubah olduğu bir yerde bulunmuştur. Ancak alametlerin çelişmesi, bir şüphenin varlığını gösterir. Onun için de bu kişi öldürülemez. Çünkü öldürme, şüphelerle önlenen cezalardandır, Şayet, alametler çeliştiğinde neden asıl ve bizce malum olan durum geçerli olmasın? denilirse, Deriz ki: Malum olan aslı almak, ancak onu izale eden delilin yokluğunda sözkonusudur. Burada ise aslı izale edecek delil ortaya çıkmıştır ve o da düşmanın hakimiyetinde bulunmasıdır. Bu kıyasa göre her halükarda fey' olması gerekirdi. Ancak onlara esir olarak geçtiği delilleriyle ispatlanırsa bu kıyastan vazgeçeriz. Ama esirliğini ispatlayamaz ya da bununla çelişen durumlar ortaya çıkarsa, mevcut durumu değerlendirmekten başka bir yol kalmamaktadır. 675- İmam Muhammed dedi ki: Müslümanların atları bir defa kaçtıktan sonra tekrar geri dönüp düşmanı yenilgiye uğ-ratsalar ve em an verilen kişiyi ellerinde bulsalar, onları mağlup etmeden önce ellerinde olduğu bilinirse, bu kişinin durumu ile yukarıda anlatılan kişinin durumu aynı olur. Şayet müslümanlar düşmanı yenilgiye uğrattıklarında onu bulsalar ve düşmanlar tarafında bulunduğunu bilemeyip sadece onu kaybettiklerinin farkına varmişlarsa ve onu bulduklarında karargahınızı terketmedim, derse duruma bakılır; Şayet karargahta bulunan asker sayısı az olup orada bulunmuşsa ve mutlaka durumundan haberdar olacakları kanaati hakim ise, esir edilir. Çünkü o zaman yalan söylediğini kesinlikle biliriz. Onun için de eman hükmü son bulmuştur. Ama karargahtaki asker fazla kalabalık olur ve bu kalabalık içerisinde ona benzer bir kimsenin göze çarpmayabileceği sözkonusu ise, o zaman eman durumu devam eder. Çünkü malum olan aslı izale edecek bir delil,ani düşmana katıldığı ortaya çıkmamıştır. Sadece biz onun düşmana iltihak ettiğini iddia edioruz, o da aksini iddia etmektedir. İddiasını yemin ile desteklerse, sözüne uyulur ve emam devam eder. 676. Karargahtaki askerin sayısı az ise,düşmanı yendiklerinde onun düşmanla birlikte mi yoksa kendileriyle birlikte mi oldugunu bilmeyip ondan sorduklarında: Hayvanıma yem bulmak için gittim yahut yolu kaybettim, düşmana katılmış değilim derse, kıyasa göre esir alınır. Çünkü harp diyarında ordumuzdan ayrıldığını biliyoruz.Harp diyarı ise, düşmanın yeridir ve onların hakimiyeti altında bulunan bir yerdir. Fakat İmam Muhammed istihsan kuralına göre dediki: yemin ettiği taktirde doğru söylediği kabul edilir. Çünkü muhtemel bir şeyi söylemektedir.İhtiyacını gidermek yada hayvanına yem bulmak için karargahı terketmesi mümkündür.Korku ve izdihamın bulunduğu bir yerde ileri sürdüğü gibi yolu kaybetmesi de mümkündür.Bu sebeple kendisi için emanın devamını kabul ediyoruz.Temel durumunda onan emanı yok edecek bir delil ortaya çıkmadıkça, temeli almak gerekir. En iyi bilen Allahtır.[3] [3] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 2/5-7 |