๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Devletler Hukuku => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 18 Şubat 2011, 13:15:44



Konu Başlığı: Düşmanın eman almadan hareme girmesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 18 Şubat 2011, 13:15:44
Düşman Kişinin Eman Almadan Hareme Girmesi


553- Eman almadan bir düşman Harem'e girse, üzerine hücum edilip esir edilmez veya öldürülmez.

Alimlerimizin prensibine göre kanının akıtılması mubah olan bir insan Harem'i Şerife girse, eman altında olur.

Cenabı Hak şöyle buyuruyor :

"Emin bir harem kıldığımızı görmediler mi?"[3] "Ona giren kimse emin olur."[4]

Mekke fethi gününde Rasulullah (s.a.v.) yaptığı konuşmada şöyle buyurdu:

"Benden önce orası kimseye helal olmamıştır. Benden sonra da kim­seye helal olmayacaktır. Bana da ancak günün bir saatinde helal olmuş­tur: Bundan sonra kıyamete kadar haram olacaktır "

Rasulullah (s.a.v.) müşriklerden savaşmayan bazı kimseleri öldürttüğü için o gün böyle buyurdu. Eğer savaşa katılan savaşçı kimseler olsalardı yaptığı konuşma ile sınırlandırmasının bir faydası olmazdı. Çünkü haremi helal kılan, onun belirttiği şekilde bir anını helal kılar.

İbn Ömer (r.a.) şöyle buyuruyor: Babam Ömer'i öldüren kimseyi haremde görsem ona saldırmam. İbn Abbas da aynı şeyi söyledi. Ancak "babası" lafzını demedi.

Bunu haremde kimseyi öldürmeye kalkışmayı yasaklamak kabilinden mübalağalı olarak söyledi. Öldürülmediği gibi esir ve köle de edilmez. Çünkü hürriyet hayat, kölelik de helaktir.

Haremin haramlığı hükmü buna engel olmaktadır. Nitekim av haremde

öldürülmediği gibi, kimsenin mülkiyetine de geçmez.

554- Haremden çıkmadan Önce müslüman olursa hür olur ve kendisine hiç bir şey yapılmaz.

Çünkü haremde bulunduğu müddetçe emin ve hürdür. İslamiyete gir­mesi ile de hürriyeti garantilenmiştir.

Zimmî olmak isterse arzumuza bağlıdır. Dilersek bu hakkı kendisine veririz. Dilersek vermeyiz.

Çünkü helak olmak üzere ve ele geçmiş durumdadır. Zahire göre yasa­larımıza uyarak kendi isteğiyle bunu istemiş olmayıp mecbur kaldığından bu yola başvurmaktadır. Bununla kaçıp kurtulmak için bir yol aramaktadır. Devlet başkanı onun hakkında dilediği gibi karar verir. Köleleştirilmeden önce esir alınan kimsenin zimmî olmak istemesi gibi.

555- İslama girmeyi reddedip haremde sağa sola kıvran­maya başlayınca oradan çıkmaya mecbur kalması için ne ye-dirilir, ne anlaşma yapılır ve ne de yanında kimse oturur.

Çünkü hareme sığınması ile emin olduğundan ona zarar vermemiz müm­kün değildir. Ancak kendisine ihsanda bulunmamız da gerekmez. Ona iyilik et­mememiz de kötülük manasına gelmez. Bunun için zimmî olmak istediğini kabul etmemek de kendisine kötülük demek değildir. Çünkü talebini kabul et­mek kendisine iyilik etmek demektir.

Ancak halkın yararlandığı su ve otlardan faydalanmaktan alıko-namaz.

Çünkü bu onun hakkıdır. Rasulululah (s.a.v.) şu sözleriyle herkesin bunlarda ortak olduğunu ispat etmiştir:

"İnsanlar üç şeyde ortaktırlar: Ot, su ve ateş." Hakkı olan bir şeyden alı­koymak ona kötülük etmektir. O şu sözünün manasım ifade etmektedir:

Sudan alıkoymak mümkün olsaydı öldürmek de caiz olurdu.

556- Devlet başkanı, onu esir etmeyeceğim ama hapsedece­ğim derse, bunu yapmaya hakkı yoktur.

Çünkü hapsetmek bir nevi cezalandırmaktır.

Yine, haremden çıkaracağım derse bunu da yapamaz.

Çünkü harem ile sabit olan emniyet, ona kötülük etmeyi yahut oradan çı­karmayı yasaklamaktadır. Nitekim av hayvanının durumu da böyledir.

557- Savaşmak için hareme girenler bir cemaat ise müslü-manların onları öldürmesinde bir sakınca yoktur. Çünkü Ce­nabı Hak şöyle buyuruyor:

"Mescidi Haramda size savaş açmadıkça siz de onlarla döğüşmeyin."

İbn Abbas (r.a.), haremin tümü mescidi haramdır buyurmaktadır. Yani her tarafı hüküm İtibariyle mescidi haram gibidir. Haremin hürmt eziyeti onlardan gidermemizi gerektirmediği gibi, av hayvanından eziyeti gid mek de bize şart değildir. Hatta haremde bir canavar, bir insana saldırırsa o öldürmek caizdir.

558- Müslüman onlara hamle yaparak yenerse ve kendile­rinden esir alırsa, onları Öldürmesinde bir sakınca yoktur.

Çünkü haremin hürmetine riayet etmemişlerdir. Başlangıçta niha; harem onlar hakkında helal mesabesinde olmaktadır.

Avın durumu ise böyle değildir. Üzerine saldırdıktan sonra kaçaı öldürülmesi caiz değildir.

Çünkü av hayvanının aklı yoktur. Ancak içgüdüsüyle zarar vermek is diğinde eziyeti def edilir. Bu da kaçmasıyla gerçekleşmiş olmaktadır.

Ama insanın aklı vardır. Zararını önlemek için öldürerek bırakm caizdir.

Bunun için kısas, hayat vermek manasında emredilmiştir. Zararları örı mek ve haremin hürmetini çiğnemelerinin önüne geçmek için başlangıçta nihayetde onlarla savaşmak caiz olduğu gibi, yenilgiye uğratıp esir aldık sonra da haremin hürmetini itibari yolla çiğnemekten alıkoymak amacı öldürmek de caizdir.

559- Yine savaşarak hareme girseler ve yanlarında çoluk çocukları varsa, yenilip esir alındıktan sonra kadınları da esir alınabilir.

Çünkü savaşanlara tabidirler. Haremin hürmetini ihlal etmeleri sebebi asıl olan erkekleri hakkında hareme hürmetsizlik etmek ne ise, tabileri o kadınları hakkında da aynı şey geçerli olur. Asıl hakkında hüküm sabit oluı ona tabi olan hakkında da sabit olur.

560- Harem dışında müslümanlarla döğüşüp onlardan bazı­larını öldürdükten sonra kaçarak kadınlarıyla beraber oraya sığınsalar ve orada savunmasız dursalar, kendilerine veya eşle­rine dokunulmaz.

Çünkü onun hürmetine riayet ederek ona sığındılar ve emin oldular. Halbuki daha öncekiler müslümanlarla savaşmak üzere haremin de hürmetini çiğniyerek oraya sığındılar.

561- Ama onları koruyanlar haremde toplanıp kendileri de eşleriyle beraber haremde onlara sığınırsa, hem kendilerini hem de eşlerini öldürmek ve esir etmek caizdir.

Çünkü bir zümreye sığınan kimse muharip olup savaşı terk etmiş demek değildir.

Nitekim ayaklananlar takip edilir ve koruyan zümre varsa yine öldü­rülürler. Burada da durum aynıdır.

562- Düşman kişiler hakkında bütün söylediklerimiz, isyan eden ve ayaklananlar için de geçerlidir. Ancak eşleri ve çocuk­ları yağma edilmez.

Çünkü vatandaşımız ve müslümandırlar. Müslüman oldukları için hür­dürler ve mallan yağma edilmez.

Ama bunun dışında öldürülmelerinin helal veya haram olduğu yerlerde düşman kişiler gibidirler.

Basan Allah'tandır.[5]



[3] Ankebut, 29/6

[4] Ali İmran, 3/97

[5] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 1/347-350