๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Devletler Hukuku => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 23 Şubat 2011, 16:56:32



Konu Başlığı: Batı dillerindeki kaynaklar 2
Gönderen: Sümeyye üzerinde 23 Şubat 2011, 16:56:32
C - Batı Dillerindeki Kaynaklar :


Brockelmann; GAL.

Schacht; esquisse d'une histaire du Droit Musulman. Paris - 1952. Schacht; The Origins of Mohammedan Jurisprudence. Oxford - 1950. Schacht; Aus den Bibliotheken von Konstantionopel und Kairo 3 vol, Berlin-1928- 1931.

Hamidullah; Müslim Conduct of State. Lahore - 1954.

İmam Muhammed'in babası Hasan b. Farkad aslen Şam bölgesinin kuze­yinde Rabîa diyarındandır. Emeviler devrinde, Şam bölgesinde orduya mensup bir asker idi. Dımaşk vadisinde Harasta köyünde ikamet ediyordu. Hasan b. Farkad zengindi. Daha sonra Irak beldelerinden Vasıt'a taşındı.

H. 132 yılında oğlu Muhammed dünyaya geldi. O sırada Emevi hakimiyeti sona ermiş ve Abbasiler başa geçmişti.

Muhammed, Kûfe'ye taşınıp orada yetişmişti. O zaman Küfe fıkıh, lisan ve nahiv ilimlerinin merkezlerinden biriydi. Bu arada Basra da edebiyat, lisan ve nahiv ilimlerinin merkezlerindendi. Burası Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, Sevrî, Kisaî, Ferrâ, Seleme, Sa'leb... gibi büyük fakih, dilci ve nahivcilerin bir araya geldikleri yer idi. Muhammed b. Hasan'm kültürünün oluşmasında bu çevre etkili olmuş, dil, şiir ve fıkıhla hadis'e yönelmesine sebeb olmuştur. Vefat eden babasının kendisine otuzbin altın bırakması, bu ilimleri tahsil etmesini kolaylaş­tırmış ve parayı bu yolda harcamıştır. Muhammed, birçok hocaya talebelik yaparak onlardan ilim tahsil etmiştir. Dört sene Ebû Hanîfe'nin yanında okumuş ve H. 150 senesinde Ebû Hanîfe'nin vefatı üzerine Ebû Yusuf dan fıkıh tahsilini tamamlamıştır. Sonra büyük alimlerin yanma gitmek üzere çeşitli yerlere seyahatleri olmuştur. Şam halkı alimlerinden Evzâî'nin, Mekke'de Süfyân b. Uyeyn'nin, Horasan'da Abdullah b. Mübarek' in yanına giderek onlardan ilim tahsil etmiştir. Basra'da birçok ilim ehlinden ders almıştır. Bu seyahatlerinin en önemlisi, Medineye olan seyahatidir ki, burada üç sene İmam Mâlik'in yanında kalmış ve defalarca Muvatta'ı kendisinden dinlemiştir. Böylece re'y ehli olan istinbat ehlinin metodu ile İmam Mâlik ve Evzâî'nin metodunu birleştirmiş oluyordu. Geri döndüğünde şöhreti yayılmış ve her yerden kendisine talebe akını başlamıştır. Uzak memleketlerden birçok talebe geliyordu. Gelen talebeler arasında iki kişi çok önemli şahsiyetlerdi. Bunlardan ilki Sicilya fatihi Esed b. Furât olup daha önce İmam Mâlik'i görmüş ve Muvatta'ım dinlemişti. Sonra imam Muhammed'e gelip Muvattaı ondan da dinlemiştir. Esed, Afrika'ya dön­düğünde Muhammed b. Hasan'dan etkilenerek Afrika ve Mağrib'de Ebû Hanîfe' nin mezhebini yaymıştır. Yine İmam Muhammed'in kitaplarının ışığı altında "Sahnûn'un el-Mûdevvene'sinin aslı olan "Esediye" isimli kitabını meydana getirmiştir.

Önemli talebelerinin ikincisi ise, imam Şafiî idi. İmam Şafiî, İmam Mu­hammed'in yanına gelerek ilim tahsil etmiş ve eserlerini istinsah etmişti. Mu­hammed b. Hasan ilim ve malını Şâfiîden esirgememiş, her ikisinden ona bol bol vermiştir. İmam Şafiî, daha sonra Mısır'a gidip orada mezhebini yaymıştır.

Bu iki talebeye özel ilim meclisi kurulur ve bu mecliste İmam Muham-med'den ilim tahsil ederlerdi.

Gelenler arasında Buhârî'nin, re'y ehlinin fıkhını kendisinden Öğrendiği Ebû Hafs el-Kebîr, Kütüb-i Sittenin kendisi vasıtasıyla yayıldığı Ebû Süleyman el-Cüzcanî, Ebû Ubeyd el-Kasım b. Sellâm, Yahya b. Eksem, İsmail b. Tevbe gibi başka değerli talebeler de vardı.

İmam Muhammed b. Hasan, halife Harun Reşid'e ulaşma imkanını bulmuş, Harun Reşid de onu Rakka kadılığına tayin etmiştir. Ancak Ebu Talip soyundan gelenlere eman verme hususundaki fetvasından dolayı bu görevden alınmıştır. Böylece Harun Reşid'in hışmına uğramış ve acaba Ebu Talip oğullarını isyana teşvik eden bir belge bulunabilir diye kitaplığında arama yapılmıştır. Daha sonra Zübeyde araya girerek onları barıştırmış ve tekrar eski görevine getiril­miştir. Hayatının sonuna doğru İmam Ebû Yusufun vefatından sonra Kâdi'l-kudât (Baş hakim) makamına getirilmişti.

Çağında yaygınlaşan problemler hakkında kendisi de düşüncelerini belirt­miştir; Kur'an'ın yaratılışı, teesim ve dört halifenin daha faziletli oluşlarıyla ilgili görüşlerini açıklamıştır.

H. 189 yılında Harun Reşid, Rey şehrine gitmiştir. Beraberinde Muhammed b. Hasan ve Kisai de bulunmuştur. Muhammed b. Hasan'la Kisâî'nin her ikisi, burada vefat etmişlerdir. O zaman Muhammed altmış yaşlanndaydı. Bu iki alimin vefatı üzerine Harun Reşid'in "Fıkıh ve Arapça bir günde gömüldü." dediği rivayet edilir.

Şeybânî'nin kültürü tüm açıklığıyla eserlerinde ortaya çıkmıştır. Arap dilin­deki bilgisi, bu dilin inceliklerini kavraması ve fıkıhtaki derinliği tamamıyla eserlerinde yansımıştır.

Muhammed b. Hasan'ın fıkıhta değeri iki yönde ortaya çıkmaktadır:

Birincisi: Eserlerinin çokluğu. Ebû Hanîfe'nin mezhebinin yayılmasında talebelerinin en büyüğü odur. İkinci Asır fakihleri arasında en çok eser veren odur. Görüşlerinde öyle bir asalet varki, onu özel bir mezhep sahibi haline getir­mektedir. Kitapları halk arasında okunan ve güvenilen kitaplar olarak gelmiştir.

İkincisi; el-Müdevvene, el-Esediyye, el-Ümm ve el-Hücce gibi fıkıh kitaplarının yazarları ondan etkilenmiş ve eserlerini onun kitaplarının ışığında yazmışlardır. [70]



[70] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 1/17-20