๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => İslam Devletler Hukuku => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 17 Şubat 2011, 14:34:36



Konu Başlığı: Atılganlık durumuna göre değişik ganimet
Gönderen: Sümeyye üzerinde 17 Şubat 2011, 14:34:36
Atılganlık Durumuna Göre Değişik Ganimet Miktarlarının Vadedilmesi


1501- Müslümanlar bir kalenin kapısına dayandıkları bir sırada devlet başkanının "Kaleye önce girene üç kişi, ikinci olarak girene iki kişi, üçüncü olarak girene bir kişi ganimet olarak verliecektir" demesi geçerli olup meşakket derecesine göre yapılmış bir tahsis olur. Önce girenin meşakkati ondan sonra girenin meşakkatinden fazla, ikinci olarak girenin meşakkati de üçüncü olarak girenin meşakkatinden fazladır.

1502- Üç kişi ardarda girecek olursa, birinci olarak girene üç, ikinci olarak girene iki ve üçüncü   olarak girene bir kişi ganimet olarak verilir.

1503- "Sizden kim girerse ona uç kışı, ikinciye, ıkı, üçün­cüye de bir kişi verilecektir" demesi de aynı şekildedir.

Çünkü ikinci ve üçüncü diyerek birbirine atfetmesi (sıra sayısı ile ilave etmesi) kimin önce gireceğini belirtmek istediğini gösterir. Bu ifadeyi kullanmış olması sanki açıkça belirtmesi gibidir.

1504- "Hanginiz girerse" demesi de aynıdır.

Çünkü "Eyyu^Hanginiz?" kelimesi muhatap kişileri teker teker kapsa­makta olup "Men=Kim?" kelimesi gibidir.

1505- İkinci ve üçüncü kişinin vadedilen ganimet payını alabilmeleri için tehlike halinin devam etmiş olması gerekir. Tehlike hali geçtikten sonra girenlere birşey verilmez.

1506- Üçü de birlikte girecek olursa, ikinci ve üçüncünün alacağı paylar düşer ve üçüne birden bir kişi verilir. Onu da aralarında eşit olarak paylaşırlar.

Çünkü birinci önce olanın adıdır. İkinci de birincinin ardında gelen ikincinin adıdır. Üçüncü de ikinciden sonra gelenin adıdır. İşin gerçeği budur. Ancak devlet başkanının amacı, gösterilen kuvvet ve cesaret derecesine göre ganimetten pay vadetmektir. Bir kişinin girmesi sırasında gösterdiği cesaret üç kişinin birlikte girmesi sırasında gösterilen cesaretten elbette farklıdır. Onun için birinciye vadedilen ganimet payı düşmektedir. Aynı şekilde birinciden son­ra girerken gösterilen cesaret iki kişi ile beraber girerken gösterilen cesaret gibi değildir. İki kişi girdikten sonra girerken gösterilen cesaret, onunla beraber girerken de meydana gelir, hatta fazlasıyla olur. Onun için üçüncüye vadedilen kadar verilmesi gerekir.

1507- Birlikte giren bu üç kişiden hiçbiri birinci kabul edilmesi için diğer ikisinden evla değildir. Onun için hepsine eşit olarak üçüncüye verilen pay verilir.

Her biri üçüncü kabul edilerek ona niçin bir şahıs verilmiyor? denilecek Olursa, şunu deriz:

Çünkü devlet başkanı üçüncü kişiye bir şahsın verileceğini belirtmiştir. Üçüncü kelimesinin de ancak tekili ifade ettiğini belirtmiştik. Kullanılan bu laf­zın genel.sayılması yahut hepsini kapsadığının kabul edilmesi mümkün değildir. Onlardan sadece bir kişi kapsar. Payda hepsinin eşit olmaları ise istihkak sebe­binde eşitlik ve denklik itibariyledir.

1508- İki kişi birlikte girdikten sonra üçüncü kişi girerse, birinci için vadedilen pay geçersiz olur.

Çünkü o ikisinden birinci yoktur ve ikisine birden ikinci'için vadedilen pay verilir.

O da iki şahıstır.

Çünkü o ikisinden ikinci kişi bellidir. Yani her halükârda onlardan biri ikincidir ve ikisine de zaten ikincinin payı verilmektedir. Nitekim her birine ar­kadaşıyla beraber girerken verilecek pay, arkadaşından sonra girerken verilecek paydan daha açıktır.

Üçüncü kişiye bir şahıs verilir.

Çünkü iki kişden sonra girmiş ve üçüncü olmuştur.

1509- İki kişi birlikte girdikten sonra iki kişi daha birlikte girecek olsa, ilk iki kişiye ikinci şahsın payı verilir ve diğer­lerine birşey verilmez.

Çünkü üçüncü ile beraber dördüncü kişi girmiştir. Üçüncü de iki kişiden sonra giren tekil kişinin adıdır. Son iki kişinin hiçbiri de bu nitelikte değildir. Çünkü arkadaşıyla beraber girmiştir.

1510- Dört kişi birlikte girecek olsa, hiçbirine birşey verilmez.

Çünkü aralarında birinci, ikinci ve üçüncü belli değildir. Çünkü dördüncü kişi hepsinin sırasını bozmaktadır. Nitekim yirmi kişi veya bütün askerler birlikte girecek olsaydı onlar herhangi birşey almaya hak kazanırlar mıydı?                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                               

1511- Önce bir, sonra iki kişi girse, önce giren birincinin payını alır.

Çünkü tekildir ve önce girmiştir.

İkinci kişi için vadedilen pay geçersiz olur. Çünkü ikincinin kim olduğu belli değildir.

Ancak ikisi birden üçüncünün payını alırlar. Çünkü üçüncünün onlardan biri olduğunu kesin olarak biliyoruz.

1512- Önce bir, sonra bir kişi girdikten sonra iki kişi girse,

sonra giren iki kişiye birşey verilmez.

Çünkü son ikisinden hangisi üçüncü olduğu belli değildir. Zira her biri arkadaşıyla beraber dördürcü olmaktadır. Devlet başkanı dördüncü için bir şey vadetmemiştir.

1513- Devlet başkanı bir kişiyi bizzat göstererek "Önce senin girmeni istemiyorum, ama ikinci olarak girersen, sana iki şahıs vardır" dediği halde bu kişi ilk olarak girerse, kıyasa göre birşey alamaz.

Çünkü devlet başkanı ilk giren için birşey vadetmemiştir. Sadece ikinci olarak girdiği takdirde pay verileceğini söylemiştir. Bu da koşulan şarta uyma­mıştır.

İstihsana göre bu adam iki şahıs alır.

Çünkü kuvvet ve cesaret göstermede devlet başkanının kendisinden iste­diğini fazlasıyla yapmıştır. Devlet başkanının "Önce senin girmeni istemi­yorum" sözünden maksadın onun ikinci olarak girmek istemesi olmayıp savaşta cesaret ve kuvvet göstermeye teşvik olduğu anlaşılmaktadır. O da bunu en güzel şekilde ortaya koymuştur.

1514- Ama devlet başkanı "Senin ilk olarak girmeni isti­yorum" demeden sadece "ikinci olarak girersen sana iki şahıs vardır" dedikten sonra adam birinci olarak girerse, birşey alamaz.

Çünkü burada devlet başkanının maksadı, adamın canını koruması için ilk olarak girmekten alıkoymaktır. Çünkü adamın kendini tehlikelere attığım bi­liyor. Daha kuvvetli ve emin olarak girmesini sağlamak için ondan önce baş­kasının girmesini veya başkalarıyla beraber girmesini istemiştir. Bu şartla gir­mediği takdirde devlet başkanının vadettiği payı alamaz.

Belirttiğimiz bu mana muhtemeldir. İstihsan kısmında bundan önce söy­lediğimiz mana da muhtemeldir. İki muhtemelden biri ancak delil ile sabit olur. İstihsan kısmında, yani önceki maddede delil mevcut olmuştur ki devlet başka­nının sözünün başmda söylediği mukaddimedir. Ama ikinci maddede bu delil mevcut değildir. Onun için burada ihtimal devam etmektedir. İhtimal olan yerde de hak sabit olmaz.

1515- Ama başka biriyle girecek olsa, iki şahıs pay alır.

Çünkü devlet başkanının koştuğu.şarta uygun olarak başkasıyla beraber girmiştir.

1516- Üç kişi arasında girecek olursa, ikinci olarak girmesi şart ko-şulduğu için birşey alamaz. Üçüncü olarak girdiği takdirde pay verileceği belirtilseydi, pay almayı hak ederdi.

1517- Topluluğa "Sizden kim ikinci olarak girerse, bir şahıs payı vardır" dediği halde oradakilerden biri ilk olarak girerse, hiçbir şey alamaz.

Çünkü birinci olarak girene değil, ikinci olarak girene verileceğini belirtmiştir.

"Birinci olarak girmekte kuvvet ve cesaret daha açıktır, bu adam istenilen kuvvet ve cesareti fazlasıyla göstermiştir" diye itiraz edilecek olursa, şöyle deriz:

Evet, söylenen doğrudur. Ama bu pay tahsis etmenin belirli bir kişi için yapıldığı zaman geçerli olur. Ama pay tahsisi belirsiz kişiye yapılmış ise, o zaman şart koşulduğunda belirtilen niteliklere riayet etmek gerekir.

Nitekim, kendisinden istenilenin daha iyisini yaptığı için bu kişi vadedilen payı alacak olsa, ondan sonra da ikinci kişi girse, bu adam pay almaya hak kazanır mı? Pay almayı hak etmez, demek caiz değildir. Çünkü devlet başkanının koştuğu şarta uygun olarak istenileni yapmıştır. Bu kişinin pay almayı hak etmesi kesinleşînce, önce girenin alacağı birşey olmadığı da kesinleşmiş olur. Ama pay vadetme belirli bir kişi için yapıldığı takdirde, bu durum meydana gelmez.

1518- Üç kişiye ayrı ayrı "Sizden kim önce girerse ona üç şahıs payı vardır" derse ve onlardan biri bu üç kişinin dışında başka bir müslüman ile beraber girecek olsa, üç kişiden olup giren kişiye üç şahıs payı verilir.

Çünkü ilk giren kişi olarak değil, belirtilen üç kişiden giren ilk kişi olarak girdiği takdirde bu payın verileceğini belirtmiştir. Diğer iki kişi onunla beraber girmediği için kendisi ilk giren kişi sayılır. Üç kişinin dışında kişilerin onunla beraber girmiş olması alacağı payı düşürmez.

1519- Ama üç kişiyi göstererek "Sizden kim herkesten önce girerse ona üç şahıs payı vardır" dediği halde, onlardan biri bu şekilde girecek olursa, vadedilen payı alamaz.

Çünkü tek başına ve herkesten önce girmesi şart koşulmuştur. Başkası onunla beraber girdiği için şart yerine gelmemiş olur. Halbuki Önceki maddede arkadaşlarından önce girmesi şart koşulmuştu ve oda iki arkadaşmdan önce girmiştir.

1520- Aynı şekilde bu şarta göre üç kişiden ikisi birlikte girecek olsa, birşey alamazlar.

Çünkü herkesten önce girecek kişiye pay verileceği şartı koşulmuştu. Bu şart da yetine gelmemiştir.

1521- Gençlerden önce girene iki, ikinci olarak girene de bir şahıs payı vardır, büyüklerden önce girene ise üç, ikinci olarak girene de iki şahıs payı vardır, dedikten sonra bir genç, bir de büyük iki kişi birlikte girse, genç iki şahıs payı alır.

Çünkü giren ilk genç kişidir. Onunla beraber giren ise genç değildir. Büyük için de üç şahıs payı vardır.

Çünkü büyüklerden ilk giren kişidir ve onunla beraber giren büyük değildir.

1522- İki genç ve bir büyük girecek olsa, büyük kişiye üç şahıs payı verilir.

Çünkü giren ilk büyük kişidir.

Giren ilk gencin payı geçersiz olur. Çünkü aralarında birinci yoktur. Çünkü her biri diğerine göre birincidir.

Sadece ikincinin payı olan bir şahıs payını alırlar ve aralarında paylaşırlar. Çünkü ikinci onlardan biridir.

Buna göre iki genç ve iki büyük birlikte girecek olsa, büyük iki kişi için de büyüklerden ikinciye vadedilen pay düşer. Çünkü büyüklerden biri diğerine göre ikincidir ve aralarında birinci mev­cut olmaz.                                             

1523- Şam halkından kim önce girerse ona şöyle vardır, dedikten sonra başka bir adam girse ve ondan sonra da Şam halkından biri girse, Şam halkından olan kişi vadedilen payı alır.

Çünkü Şam halkından giren ilk kişidir ve devlet başkanı da Şam halkından olmayı şart koşmuştur.

Ama "Halktan ilk kişi olarak" demişse, o zaman bu kişi bir şey alamaz. Çünkü ilk kişi değildir.

1524- Buna gire, hür kişilerden kim önce girerse yahut "Halktan kim önce girerse" yahut müslüman lar dan veya insanlardan kim önce girerse, demişse, belirttiğimiz şekilde farklı olur.

Nitekim "Satın alacağım ilk müslüman köle hür olur" deyip yukarıdaki şekilde satın alacak olursa, müslüman köle hür olmaz. Yine Türk kölelerden kim eve önce girerse hür olur, dedikten sonra önce Hintli bir köle girdikten sonra bir Türk köle girerse, Türk köle hür olur. Ama kölelerimden kim önce girerse, demişse, Türk köle hür olmaz.

1525- Önce giren ilk süvariye bir şahıs payı vardır, dedikten sonra bir adam girer ve arkasında bir süvari girerse, süvari vadedilen payı alır.

Çünkü girecek ilk süvariye verileceğini söylemiştir. Bu da ilk süvari olarak girmiştir.

Ama halktan kim önce girerse, deseydi, bu süvari birşey alamazdı.

Çünkü halktan ilk giren kendisi değildir. Ondan önce başkası girmiştir. .

1526- Zırhsız olarak kim Önce girerse, dedikten sonra önce bir zırhlı, sonra da zırhsız biri girerse, zıhrsız kişi payı almayı hak eder.

Çünkü zırhsız olarak ilk Önce giren kişiye verileceğini söylemiştir. Bu da zırhsız olarak ilk Önce girmiştir.

Ama halktan önce, deseydi durum değişirdi. Zırhlı olarak

birinin ilk önce girmesinin şart koşulması meselesi de yanı

şekildedir.

Çünkü bununla savaşta kuvveti kastetmiştir. Zira zırhlının yapacağı, zırhı olmayanın yapacağından farklıdır. Onun için zırhlı zırhsız iki kişinin birlikte girmesi yahut zırhı olmayandan sonra zırhlının girmesi durumu değiştirmez. Zırhlıya pay düşer. Ama herkesten önce demişse, o zaman durum farklı olur.

1527- Yine "Hangi kargıcı önce atarsa" dedikten sonra, önce okçu, sonra kargıcı atarsa, durum aynıdır.

Çünkü ilk kargıcı atmış olmaktadır.

Ama "Halktan kim önce atarsa" derse, o zaman onların hiçbirine birşey düşmez.

1528- Hangi süvari önce girerse veya hangi piyade Önce girerse, dedikten sonra bir süvari ve bir piyade girerse, ister birlikte girsinler ister ayrı ayrı girsinler, her birine ayrı ayrı bir şahıs payı verilir.

Çünkü her iki durumda da onlardan biri giren ilk süvari, diğeri de ilk piyadedir.

1529- İki süvari ve iki piyade birlikte girecek olsa, hiçbiri birşey alamaz.

Çünkü "İlk" sözü kişilerden ilk olanı ifade eder. Her iki sınıftan da kimin ilk olduğu belli olmadığından kimse birşey alamaz.

1530- Hangi süvari veya piyade Önce girerse, dedikten sonra bir süvari ve bir piyade birlikte girseler, hiçbiri birşey alamaz.

Çünkü onlardan "ilk" niteliğini taşıyan belli değildir. İlk süvari veya ilk piyade demesi, mutlak olarak ilk olan birini ifade eder. Halbuki bundan önceki durum böyle değildir. Orada ilk süvari ve ilk piyade özelliğini taşıyordu ve bu özellikle sınırlandırılmıştı. Şamlı ve Horasanlı misali de bunun gibidir.

1531- Hepinizden bu kaleye kim ilk önce girerse, ona bir şahıs payı vardır, dedikten sonra beş kişi birlikte girecek olsa, her birine bir şahıs payı düşer.

Çünkü "Hepiniz" sözü fertleri ayn ayrı kapsamakta ve herbiri ilk olarak girmiş sayılmaktadır. Hepiniz demekle her ferdi ayn ayrı belirtmiş gibi olup onların her biri ilk olarak girmiş gibidir.

1532- Peşpeşe girseler, önce giren payı almaya hak kazanır.

Çünkü "Men" (Kim) sözü, türün genelini ifade eder ve girenlerden her birinin başkası yokmuş gibi tekilliğini ifade etmez. Genel (umum) gözönünde bulundurularak aralarında ilk yok kabul edilir. Ama "Kül" (Hep) kelimesi, bera­berinde başkası yokmuş gibi fertlerden her birini ayrı ayrı gözönünde bulun­durmayı gerektirir.

Nitekim "Önce giren her adam" deseydi ve beş kişi birlikte girseydi, her birine bir şahıs payı düşerdi.

"Kül" (Hep) sözü umumu da gerektirebilir. Ama onu umum manada sayacak olursak, bir anlamı kalmaz. Çünkü bu "Kim girerse" sözü ile sabit olmuştur zaten. Onun için fazla bir mana ifade etmiş olması kaçınılmazdır. Bu da bizim söylediğimiz şeydir. O da kendisinden Önce kimsenin girmedği her kişi için çoğul anlamı gerektirmesi ve tek başına ele alınmasıdır.

Halbuki "Eyyu" (Hangi) kelimesi çoğulu değil, umumu gerektirir. Bu durumda kim önce girerse, sözü ile hangi adam önce girerse, sözü eşit olur ve beş kişi birlikte girdikleri takdirde hiçbirine birşey düşmez.

1533- Önce girenlerin tümü derse ve beş kişi birden girse, hepsine eşit olarak paylaşacakları bir şahıs payı verilir.

Çünkü burada "Men (Kim)" kelimesiyle beraber kullanılan diğer kelime tekilliği değil, sadece çoğulu ifade eder. Bundan dolayı girenlerin tümü birtek şahıs gibi olurlar. Hepsi iîk olmaktadırlar. Onun için hepsine birden birtek şahıs payı düşer. Kül (hep) kelimesi ifrad yolu ile çoğulu gerektirir. O takdirde girenlerin her birini ayrı ayrı kapsamış gibi her birine ayn bir şahıs payı düşmektedir.

1534- Sizden kim beşinci olarak girerse, ona bir şahıs payı vardır, dedikten sonra beş kişi birlikte girse, hepsine ortak olacağı bir şahıs payı düşmektedir.

Çünkü onlardan beşincinin olduğu kesindir. Beşinci şahıs, için vadedilen payı almada da biri diğerinden evla değildir.

1535- Peşpeşe girecek olsalar, şahıs payı sadece beşinciye

düşer,

Çünkü devlet başkanı beşinci oiarak giren için pay vadetmiştir ve kimin

beşinci olduğu kesindir.

1536- Önce üç, sonra iki kişi girecek olsa, bir kişilik şahıs payı iki kişiye verilir.

Çünkü beşinci kişi bu ikisinden biridir.

1537- Önce üç kişi , onların arkasından da üç kişi girecek olsa, hiç biri birşey alamaz.

Çünki her biri arkadaşlarıyla beraber altıncı kişidir ve altıncı kişiye birşey vadedilmiş değildir.

1538- Sizden kim beşinci olarak girerse, dedikten sonra beş kişi peşpeşe girse, vadedilen pay beşinci olarak giren kişiye verilir.

Çünkü beşinci adı onu ifade etmektedir.

1539- Beş kişi birlikte girecek olsa, her birine bir şahıs payı

verilir.    .

Çünkü kül(hep) kelimesi ifrad (tekillik) yolu ile çoğulu gerektirir. Böylece her biri diğer dört kişi bulunduğu için beşinci kişi olmaktadır. Tıpkı onlar kendisinden önce girmiş gibi beşinci olur.

1540- Sizden beşinci olarak girenlerin hepsi, dedikten sonra beş kişi birlikte girse, hepsine sadece birtek şahıs payı verilir.

Çünkü sözlerinde her birinin ayrı ayrı olmasını gerektiren birşey yoktur. Kullanılan ifade hepsini birlikte kapsamakta olup tümü bir tek şahsın alacağı

payı alabilirler.

1541- Sizden beşinci olarak giren herkese bir şahıs payı vardır, dedikten sonra korkunun devam ettiği bir durumda beş kişi birlikte girse, onlardan sonra da beş kişi birlikte girse, on şahıs payı alacak şekilde her birine ayrı ayrı bir şahıs payı düşmektedir.

Çünkü bu sözün anlamı şudur: Sizden kim beşin beşincisi olarak girerse. Birninci beşten her biri de beşin beşincisidir. İkinci beşten de her kişi beşin beşincisidir. Beşinci kişi ancak beş kişi içinde olacağından müellifin sözünü bu şekilde açıkladık.

1542- Dört kişi girdikten sonra iki kişi birlikte girecek olsa, onlardan hiç kimse birşey alamaz.

Çünkü sonra giren iki kişiden her biri altı kişinin altıncısı olmaktadır.

1543- İki kişi birlikte girse, ondan sonra da bir kişi girecek olsa, vadedilen ganimet payı giren kişinindir.

Çünkü giren ilk dört kişi şarta dahil değildir. Zira onlardan sonra beşinci mevcut olmamıştır. Onun için girmeleri muteber sayılmaz. Geriye iki, sonra iki, sonra bir kişi kalmaktadır. Son giren bu kişi de beşinci kişi oiup vadedilen pay onundur.

1544- Başta dört kişi birlikte girse, sonra beş kişi girse, beş kişiden her biri bir şahıs payı alır.

Çünkü önce giren dört kişiyle beraber hesap edilmez. Onların girmeleri geçersiz olunca, giren beş kişi ilk olarak girmiş gibi olur ve onlardan her biri beşin beşincisi sayılır.

1545- Sizden kim onuncu olarak girerse, dedikten sonra dokuz kişi birlikte veya peşpeşe girecek olsa, onlardan sonra da iki kişi girse, hiçbiri birşey alamaz.

Çünkü onlar arasında onuncu kişi yoktur. Diğerlerinden her biri on kişiden değil, onbir kişiden biri olmaktadır.

Bu söylenen, dokuz kişi birlikte girenler için doğru olabilir, ama tek tek girmeleri durumunda önce giren kişinin hesaptan düşürülmesi ve iki kişiden her biri, dört kişi için yaptığınız gibi, on kişiden onuncu kişi sayılması gerekmez mi? diye itiraz edilse, deriz ki:

Dört kişi için belirtilen şekilde kararlaştırdık. Çünkü en son giren kişi beş kişinin beşincisi olmaktadır. Burada ise iki kişi birlikte girmiştir. Birinciyi yok saymak suretiyle bunlardan onun onuncusunu ispat etmek mümkün olduğu gibi, o iki kişiden birini yok saymak suretiyle diğerini ispat etmek de mümkündür. Halbuki taraflardan biri kabul veya red edilmesi için diğerinden evla değildir.

1546- İki kişiden sonra sekiz kişi girecek olsa, bunların her biri için bir şahıs payı vardır.

Çünkü bu sekiz kişiden her biri öncekilerle onuncu kişi olmaktadır.

1547- İki kişiden sonra on kişi birlikte girecek olsa, bu on kişinin her birine bir şahıs payı verilir.

Çünkü burada hem ikinin, hem de dokuzun itibarı söz konusu değildir. Geriye on kişinin birlikte girmesi kalıyor. Bunlardan her biri de onun onuncusu olduğu için vadedilen ganimeti almaya hak kazanır.

Doğrusunu ALLAH bilir.[9]




[9] İmam Serahsî, İslam Devletler Hukuku, Şerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eğitaş Yayınları: 2/307-317