> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Biyoğrafi Dünyası > İslam Alimleri > İmamı Rabbani
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İmamı Rabbani  (Okunma Sayısı 2110 defa)
06 Temmuz 2012, 14:26:39
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 06 Temmuz 2012, 14:26:39 »



İMÂM-I RABBÂNÎ AHMED FÂRÛK ES-SERHENDÎ

 

HAYATI VE DAVETÇİ KİŞİLİĞİ


İmâm-ı Rabbânî'nin Yaşadığı Dönemde Hindistan'da Genel Durum:

      İmam-ı Rabbânî'nin yaşadığı döneme (1564-1624) bakıldığında Hint Alt kıtası Müslümanlarının çok kritik ve sancılı bir süreci yaşadıkları görülür; Moğol hükümdarı Ekber Şah İslâmî hayatı doğrudan etkileyen bir takım uygulamalar başlatmıştı. Ona göre Hz. Peygamber'in getirmiş olduğu İslâm dîni miadını doldurmuştu ve bu din başka bir din ile değiştirilmeliydi. Sonuçta da kendi ürettiği eklektik bir dini (dîn-i ilâhîyi) uygulamaya koydu. Diğer taraftan dönemin sûfîleri, sûfîlik adı altında farklı inançları yaygınlaştırıyor ve politeist (çok tanrılı) Hindu kültüründen zaten etkilenmiş olan halk arasında şirke kapı aralayan sözde dînî olduğunu sandıkları bir dizi uygulamalarda bulunuyorlardı[1].

     Şeyh Mübârek Nagorî, Ebû'l-Fazl el-Allâmî, Feyzî-i Hindî, Fethullah Şirâzî ve Şerif Âmûlî gibi kendilerinden dîni korumaları beklenen âlimlerin büyük bir çoğunluğu da resmî ideolojinin yanında yer alarak birikimlerini, dindışı olan bu uygulamaları meşrulaştırmak için kullanmaktaydılar.

      İşte İmâm-ı Rabbânî Hazretleri böyle bir ortamda devasa bir gayretle yürüttü çalışmalarını. Toplum içinde önemli mevkiler edinmiş olan müridlerinin de yardımıyla toplumdaki dejenere olmuş İslâm anlayışını aslına döndürerek  tecdid/yenileme çalışmalarına başladı. Aynı şekilde İslâmî kanunları ve müesseseleri de ihya ederek Hindistan Müslümanlarının toplum içinde aktif olmalarını amaçladı. Bunlardan daha önemlisi İmâm-ı Rabbânî'nin fikir ve düşünce sahasındaki çabalarıydı. Dönemin yüksek mahkemesinde görevli olan bir grup din adamı, sultanın nezdinde itibar ve nüfuz kazanmak adına İslâm'ın temel prensiplerine karşı çıkıyordu. Peygamberin gerekliliğini inkar ediyorlardı. Şerî'atın gerekliliği konusunda halk arasında şüpheler uyandırmışlardı. Aklın yegane kriter olduğunu, vahye ve peygambere gerek olmadığını ileri sürüyorlardı. İmam-ı Rabbânî vaazlarıyla ve yazılarıyla/mektuplarıyla tüm bunlara karşı bir mücadele başlatmıştı. O, önde gelen şahsiyetlere yazdığı mektuplarında îman konusunda aklın sınırlarını belirlemiş, vahyin kaynaklığının altını çizmiş ve peygamberin gerekliliğini ispat etmiştir. Hatta bu isimde bir de kitap yazmıştır (İsbâtu'n-Nubuvve).

      O dönemin sûfîleri de tasavvufun aslından uzaklaşarak, dejenere olmuş ve şerî'atı yadsıyan yanlış bir sûfîlik anlayışı geliştirmişlerdi. Şerî'atın, hakikatten uzaklaştıran anlamsız bir şekil olduğuna inanmaktaydılar. Onlar "keşf"i, "vahy"in üstünde tutmaktan çekinmiyorlardı. Vahdet-i vücûd felsefesini panteizmle karıştırmışlardı ve tamamıyla panteist bir tevhid anlayışını savunuyorlardı. İmam-ı Rabbânî bunlarla mücadele etmeyi kendine amaç edindi. O şöyle der: "Hakikati şerî'atın dışında arayan sûfî serâbın peşinden koşmaktadır". O vahdet-i vücûd anlayışını da yeniden ele almış, Kur'ân ve Sünnet'e göre sınırlarını belirleyerek ona vahdet-i şuhûd adını vermiştir. Dolayısıyla bu tür konularla uğraşmak İmam-ı Rabbânî'yi tasavvufun tabiatı, seyr u süluk mertebeleri, tevhid anlayışı, bilgiye kaynaklık etme noktasında sûfî ilhamlarının ve  keşfin yeri v.b. netâmeli konular üzerinde kafa yormaya götürmüştür. İmam-ı Rabbânî bu konuları incelerken tasavvuf tarihinde eşi görülmemiş bir netlikle konulara yaklaşmış ve önde gelen sûfî âlimler de olsa hatalı bulduğu yerlerde onları eleştirmekten çekinmemiştir.

       Hz. İmam bir mektubunda bu konuya şöyle değinir:

"Âlimlerin ilimleri, nübüvvet kandilinden alınmış ve kesin olan vahiy ile te'yid edilmiştir. Sûfîlerin bilgilerinin dayanağı ise içinde hataya giden yol bulunan keşif ve ilhamdır. Keşif ve ilhamın doğruluklarının göstergesi ehl-i sünnet ve'l-cemâ'at âlimlerinin bilgilerine uygun olmasıdır. Eğer bir kıl kadar dâhi olsa muhâlefet sözkonusuysa, bu keşif ve ilhamlar 'doğru' dairesinin dışında kalır. Gerçek ilim ve apaçık hakîkat  işte budur. "Gerçeğin ötesinde sapıklıktan başka ne vardır?" (Yûnus 32)."[2]

     Bir başka mektupta ise şöyle der:

"İşin künhüne ve hakîkatine varmadan önce sâlik, keşfi ve ilhamına ters olsa bile Hakk ehli âlimleri taklid etmeyi kendisine zorunlu kılması gerekir. Âlimlerin doğru, kendisinin ise hatalı olduğuna inanmalıdır. Çünkü âlimlerin dayanağı, kesin vahiyle desteklenmiş, hata ve yanılgıdan korunmuş olan peygamberleri (aleyhimu's-selâm) taklittir. Sâlikin keşif ve ilhâmı ise kesin hükümlere aykırı olması durumunda hata ve yanlıştır.

Âlimlerin sözleri karşısında keşfi öncelemek gerçekte keşfi, Allah tarafından indirilmiş olan kesin hükümlerin önüne geçirmektir. Bu ise katıksız sapkınlık ve hüsrandır.

Kitap ve Sünnetin gerektirdiği şekilde inanmak kaçınılmaz olduğu gibi müctehid imamların çıkardığı şekilde Kitap ve Sünnet'in gereğince amel etmelidir."[3]

     İmâm-ı Rabbânî Hazretleri'nin yaşadığı ortama ve ele aldığı konulara biraz daha yakından bakıldığında o ortamın ve o dönemde tartışılan konuların yer yer içinde bulunduğumuz şartlarla benzeştiği görülür. Günümüzde olduğu gibi o zaman da bir takım insanlar sırtlarını hakim güçlere dayayarak Sünnet'in hatta Kur'ân'ın bağlayıcılığını sorgulamışlar ve dini dekonsakre etme çabası içine girmişlerdi.

     İmâm-ı Rabbânî Hazretlerinin Dünyaya Teşrifleri:

      İmâm-ı Rabbânînin soyu Hz. Ömer'e (r.a) dayanır. Hz. Ömer'in (r.a) yirmi sekizinci kuşaktan torunu olması sebebiyle kendisine "el-Fârûkî" denmiştir. Nesebi şöyledir: Şeyh Ahmed (el-İmâm Serhendî) b. Abdi'l-Ahad b. Zeyni'l-Âbidîn b. Abdi'l-Hayy b. Muhammed b. Habîbillah b. el-İmâm Rafî'i'd-Dîn b. Nasîri'd-Dîn b. Suleyman b. Yusuf b. İshâk b. Abdillah b. Şu'ayb b. Ahmed b. Yusuf b. Şihâbuddin Ali Farah Şah b. Nûri'd-Dîn b. Nasri'd-Dîn b. Mahmûd b. Suleymân b. Mes'ûd b. Abdullah el-Vâ'iz el-Asğar b. Abdillâh el-Vâ'iz el-Ekber b. Ebî'l-Feth b. İshâk b. İbrâhîm b. Nâsır b. Abdillâh b. Ömer b. el-Hattâb (r.a)[4].

     İmam Rabbânî 15 Şevval 971 Cuma gecesi (Miladî 1563) yılında, şu anda Delhi'nin kuzeybatısında, Pencap eyaleti sınırları içinde bir şehir olan Serhend'de doğdu. Küçüklüğünden itibaren parlak zekasıyla ve olgun davranışlarıyla özellikle İmâm-ı Rabbânî'nin babası Şeyh Abdulahad es-Serhendî'yle çok yakın ilişkileri olan Şeyh Kemâl başta olmak üzere çevredeki hocaların, âlimlerin ve şeyhlerin dikkatini çekti. Bu âlimler ve şeyhler kendisine özel önem gösterdiler.

     İmâm-ı Rabbânî'nin Tahsil Hayatı:

     Tahsil hayatına Kurân-ı Kerim'i ezberleyerek başladı. İlk hocası, babasıydı.  Babasından başlangıç düzeyinde ilim tahsili yaptı. Bu arada çevredeki bazı hocalardan da dersler aldı. Daha sonra, dönemin büyük ilim ve eğitim merkezlerinden biri olan Siyalkot şehrine gitti. Burada, Usûl-i Fıkıh, Kelam, Mantık ve Felsefe ilimlerine vukûfiyetiyle tanınan Şeyh Kemâl Keşmîrî'den dersler aldı. Şeyh Muhaddis Şihâbuddîn Ahmed b. Hacer el-Heytemî el-Mekkî'nin talebesi olan Şeyh Yakûb es-Sarfî el-Keşmîrî'den hadis dersi alarak temel hadis kitaplarını okudu. Kâdî Behlûl Bedahşânî'den tefsir ve hadis metinleri okudu [5].

      Tahsil hayatını bu şekilde devam ettirerek aklî ve naklî ilimleri, usûl ve fürû'u  öğrenince talebe yetiştirmeye başladı. Bu arada Arapça ve Farsça risâleler yazdı. "er-Risâletu't-Tehlîliyye" ve "Risâletun fî'r-Raddi 'alâ Mezhebi'l-İmâmiyye" bu dönemde yazdığı risâlelerdendir. Bir süre sonra, muhtemelen hocası Şeyh Yakûb'un aracılığıyla İmparator Ekber'in başkenti ve o zamanki adı Ekberâbâd olan Agra'ya gitti. Burada Feyzî Hindî ve Ebû'l-Fazl ile dostluk kurdu. Ancak bu dostluk çok uyumlu değildi. Aralarında zaman zaman tatsız tartışmalar yaşandı. Felsefecilerden fazlasıyla etkilenmiş olan Ebu'l-Fazl'ın ağzından çıkan cüretkar ve ölçüsüz sözler karşısında rahatsız oldu ve kendisini terk etti. Bunun üzerine Ebû'l-Fazl, aracı göndererek kendisinden özür diledi. Bu arada "Sevâtı'u'l-İlhâm" adlı bir tefsir çalışması yapmakta olan Feyzî Hindî'ye yardım etti. Feyzî'nin zorlanıp içinden çıkamadığı yerleri çözüme kavuşturunca Feyzî, İmâm'ın ilmî üstünlüğünü kabul etti.

     İmam, Agra'da uzun süre kaldı. Ancak babası, İmâm-ı Rabbânî'yi çok özlemişti. Yaşının ilerlemesine ve yolun uzunluğuna aldırmadan Agra'ya kadar geldi. İmam, babasıyla birlikte Serhend'e dönmeye karar verdi. Yolları üzerinde, Delhi ile Serhend arasında yeralan Tehânîser şehrine uğradılar. Burada kendilerini şehrin ileri gelen saygın şahsiyetlerinden biri olan ve aynı zamanda ilim ve faziletiyle de tanınan Şeyh Sultan ağırladı. Şeyh Sultan İmâm-ı Rabbânî'ye kızını vermek istedi ve böylece İmâm-ı Rabbânî evlendi [6].

Dervişliğin ikmali ve Şeyh Abdulbâkî el-Bedahşî en-Nakşibendî ile tanışma:

     İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, Serhend'e geldi ve babasının vefatına kadar burada kalıp babasına hizmet etti. Babasının denetiminde seyr u sülûkünü devam ettirdi. Babasından Kelâbâzî'nin et-Ta'arruf, Suhreverdî'nin 'Avârifu'l-ma'ârif ve Muhyiddîn İbnu'l-Arabî'nin Fusûsu'l-hikem adlı eserlerini okudu.[7] Bir taraftan da dînî ilimleri tedris ve öğretme faaliyetlerini sürdürdü.

     Bu arada kalbinde bir hacc arzusu belirdi. Beytullahı haccetmek ve Rasûlullah'ın (s.a.v) mescidini ziyaret etmek istiyordu. İçindeki bu arzu kendisini o denli kaplamıştı ki gözlerine uyku girmiyordu. Ancak babasının yaşının ilerlemiş ve görünürde ecelinin yaklaşmış olması içindeki bu şevki ve arzuyu ertelemesine sebep oldu. Hicrî 1007 senesinde babası vefat edince artık hac yolculuğuna çıkmaması için hiçbir neden kalmamıştı. Yolculuk hazırlıklarını tamamladı ve 1008 yılında hacc yapmak üzere yola çıktı. Serhend'den Delhî'ye geçti. Delhî'ye geldiğinde daha önce ilmini ve fazi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İmamı Rabbani
« Posted on: 28 Nisan 2024, 17:39:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İmamı Rabbani rüya tabiri,İmamı Rabbani mekke canlı, İmamı Rabbani kabe canlı yayın, İmamı Rabbani Üç boyutlu kuran oku İmamı Rabbani kuran ı kerim, İmamı Rabbani peygamber kıssaları,İmamı Rabbani ilitam ders soruları, İmamı Rabbaniönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes