๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => İslam Alimleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 30 Haziran 2012, 17:40:55



Konu Başlığı: İbn Rıdvan
Gönderen: Zehibe üzerinde 30 Haziran 2012, 17:40:55
  ALİ İBN RIDVAN
(ö. 460/1068 [?])

Fâtımîler döneminin ünlü hekim ve filozofu.



Ebü'l-Hasen Alî b. Rıdvan b. Alî b. Ca'fer el-Mısrî. Kahire yakınlarındaki Cîze (Gize) kasabasında doğdu. Çağdaş araştırmacıların birçoğu doğum yılını 388 (998) olarak vermekle birlikte bizzat kendisinin 377'de (987) doğduğunu belirttiği kaydedilir. Babası bir fırın işçisi idi. Altı yaşında öğrenime başladı; on yaşında Kahire'ye gitti ve beş yıl içinde temel eğitimini tamamladıktan sonra herhangi bir hocanın yardımı olmaksızın kitaplardan mantık, tabiat ilimleri, astronomi, metafizik ve özellikle tıp çalışmaya başladı. Arapçada mevcut tıbba dair tercüme veya derleme şeklindeki başlıca kitapları kendi kendine okuyup inceledi. Sokaklarda yıldız falına bakarak ve tıp dersi ve tedavi hizmeti vererek geçim sıkıntısını gidermeye çalıştı. Otuz iki yaşına geldiğinde tıp alanındaki şöhreti artık bu meslekten fazlasıyla para kazanmasına yetecek kadar yayılmıştı. Özellikle Halife Müstansır-Billâh tarafından saray hekimi olarak tayin edilince serveti iyice arttı. Ancak büyük bir veba salgınının ve kıtlığın hüküm sürdüğü bir sırada himayesindeki bir yetim kızın, biriktirdiği 20.000 dinarı alarak ortadan kaybolması maddî sıkıntıya düşmesine ve bunalıma girmesine yol açtı. Bu olaydan sonra inzivaya çekilen İbn Rıdvan, İbn Ebû Usaybia'ya göre 453'te (1061), İbnü'l-Kıftî'ye göre ise 460 (1068) yılı dolaylarında vefat etti.

Batı'da Haly Eben Rodan ve Rodoham Aegyptius adlarıyla anılan İbn Rıdvan'ın hayatı ve ilmî şahsiyeti hakkında birinci elden bazı bilgiler günümüze kadar ulaş­mıştır. İbn Ebû Usaybia onun otobiyografisinden bir bölüm aktarmakta, ayrıca Batlamyus'un Tetrabiblos (Quadripartitum) adlı astrolojik eserine yazdığı şerhte de bunların benzeri bilgiler bulunmaktadır. Bu kaynaklardan öğrenildiğine göre, büyük İslâm filozoflarından sayılmasına rağmen asıl ihtisas alanı olarak felsefenin ayrılmaz parçası kabul ettiği tıbbı seçmiş, bu seçimi yaparken de doğum tarihine denk gelen astrolojik verilerin kendi yaratılışına en uygun sahanın tıp olduğunu göstermesine dayanmıştır. Ona göre felsefe ve tıp alanında araştırma yapmak, Allah'a gerçek anlamda taatte bulunmaya imkân veren faziletli bir yaşama biçimidir. Kendisi, günlük çalışmaların telâşından sıyrılıp köşesine çekildiği saatlerde Allah'ın yerdeki ve göklerdeki melekûtunu ilmin ışığında tefekküre daldığını belirtmektedir.

İbn Rıdvan'ın ilmî şahsiyetinde ilk göze çarpan iki özellikten biri disiplinli ve planlı çalışması, diğeri tıp eğitimi yöntemine önem vermesidir. Otobiyografisinden an­laşıldığına göre özel hayatında beden sağlığını sürdürmek için dengeli beslenmeye ve spor yapmaya özen göstermiştir. Otuz iki yaşından itibaren düzenli olarak yıllık çalışma planı hazırlamaya başlamış ve her yıl bu programı gözden geçirerek yenilemiştir. Öte yandan sevimsiz görünüşüne ve geçimsiz tavırlarına rağmen İbn Rıdvan'ın mükemmel bir öğretmen olduğu anlaşılmaktadır. Bir eğitimci olarak başarısı, kendisi hakkında hiç de olumlu düşünmeyen İbnü'l-Kıftî tarafından dahi vurgulanmıştır. Bu tabakat yazarına göre tıp ve felsefe konusunda hazmedilmemiş bilgilere sahip, orijinallikten uzak ikinci sınıf eserler veren ve öğrencileri tarafından ilmî tutarsızlıkları sebebiyle alaya alınan bu çirkin adamın çok sayıda öğrenciyi etrafına toplaması şaşırtıcıdır. Fakat asıl şaşırtıcı olan, ömrünü tıbba adayan İbn Rıdvan'ın bu ilmi kitaplardan öğrenmenin hocadan öğrenmekten daha uygun olduğunu savunmasıdır. Aslında tıbbı herhangi bir hocadan tahsil etmemiş olması, hasımlarınca hafife alınmasının başlıca sebebi idi; nitekim müzmin muhalifi İbn Butlan onu bu fikirleri yüzünden zor durumda bırakmıştır.

İbn Rıdvan'ın tıp tahsilinde kitabî bilgiye verdiği önem geleneksel tıp teorisine bağlılığıyla da yakından ilgilidir. Thessalius ve Ebû Bekir er-Râzî'nin şahsında "ashâbü't-tecârib" ve "ashâbü'l-hiyel" adıyla andığı, klinik araştırmalarını esas alan deneyci hekimlerin tıp yaklaşımını güvenilir bulmamış, teori ve pratiğin ayrılmazlığında ısrar ederek kendi tıp anlayışını Hipokrat ve Câlînûs'un mümessili oldukları "ashâbü'l-kıyâs" ekolüyle irtibatlandırmıştır. Fakat bu tavrının onun tıp pratiğine ve tecrübeye önem vermediği şeklinde anlaşılmaması gerekir; nitekim bu gibi yanlış anlamalar Câlînûs hakkında da söz konusudur. İbn Rıdvan, Fî Şerefi't-tıb adlı eserinde Hipokrat ve Câlînûs'a olan hayranlığını ifade ederken, Câlînûs'u takip eden İskenderiye tıp okulunun araştırma heyecanından ve ori­jinal eser verme kabiliyetinden yoksun saydığı yorumcularını eleştirmiş, İslâmî dönemde yetişmiş tıp adamlarını da benzeri gerekçelerle yetersiz bulmuştur. Ona göre kendisinden önce Arapça yazan hekimler, hem felsefeye gereken önemi vermemişler hem de tıbbı teori ve pratik diye ikiye bölmüşlerdir; hâlbuki ne tıpla felsefe birbirinden ayrı düşünülebilir, ne de tıbbın teori ve pratiği arasına katı duvarlar örülebilir. Bu yüzden İbn Rıdvan, tıbbı birbiriyle uzlaşmaz ekollere ayıran yaklaşımın İslâmî dönemde de benimsenmesini esefle karşılamıştır. Bu durumda onun dogmatik görmediği ashâbü'l-kıyâs ekolünü kuşatıcı, birleştirici ve bütünleştirici özellikleri sebebiyle benimsediği ve üstatları olan Hipokrat ve Câlînûs'a da bu açıdan bağlandığı. Thessalius ile Râzî'yi ise deneyci tavırlardan dolayı bu gelenekten sapmış bulduğu için güvenilir saymadığı söylenebilir. İbn Rıdvan'ı, Câlînûs'un tıp ekol­lerini tanıtıp tartıştığı Kitâbü'l-Fırâk'ına şerh ve Râzî'nin Câlînûs'u eleştirdiği Şükûk alâ Câlinûs adlı eserine reddiye yazmaya iten fikrî kabuller bunlardır. İbn Rıdvan'ın kıyas ekolünü bir dogmatizm olarak yorumlamadığının bir başka gös­tergesi de Kifâyetü't-tabîb adlı eserinde klinik tecrübeye atfettiği önemdir. Ayrıca Câlînûsçu tıp teorisinin her ülkenin özel şartlarında yeniden yorumlanmasını ve pratiğin öylece yönlendirilme­sini öngören Defu'l-mazârri'l-ebdân bi-arzı Mısr adlı eseri de bu açıdan fikir vericidir.

Hekimlik ahlâkını tıp eğitiminin önemli bir parçası sayan İbn Rıdvan'a göre ideal bir hekim şu şartlara sahip bulunmalıdır:

Beden sağlığı yerinde, akıllı, iyi huylu olmalı;

İyi ve temiz giyinmeli, görünümüne dikkat etmeli;

Hastalarının sırlarını saklamalı;

Tedavi ücretini değil tedaviyi ön plana almalı;

Yararlı gördüğü şeyleri öğretme aşkıyla yanmalı;

Sağduyulu ve iffetli olmalı;

Can ve mal konusunda güven telkin etmeli;

Reçetesinde zehir veya çocuk düşürücü ilâçlar vermemeli

düşmanını dahi tedavi etmeli.

İbn Rıdvan'ın ilmî birikimine şekil veren literatür yine onun kaleminden günümüze ulaşmıştır. Bunlar arasında edebî ve şeri ilimlere dair eserler, Hipokrat ve Galen'in tıp külliyatı, Dioscorides'in farmakoloji alanındaki yazılan, Efesli Rufus, Oribasius ve Paulus gibi tıbbın ünlü yorumcularının eserleri, Râzî'nin el-Hâvî'si, tarım ve eczacılık üzerine kitaplar. Batlamyus'un el-Mecistî'si ile Tetrabiblos'u. Eflâtun ve Aristo'nun muhtelif kitapları. İskender Afrodîsî ve Themistius gibi felsefe yorumcularının eserleri ve Fârâbî'nin çeşitli kitapları bulunmaktadır.

Bu türden tıp ve felsefe kitaplarıyla kendi kendini yetiştiren İbn Rıdvan'ın hem çağdaşlarını hem de önceki otoriteleri aşırı derecede eleştirmesi ve bu konuda yer yer alçaltın ifadeler kullanması mizacının haşin ve polemiğe yatkın olduğunu göstermekte, özellikle Huneyn b. İshak, Ebû Ca'fer İbnü’l-Cezzâr, Ebü'l-Ferec İbnü't-Tayyib, Râzî ve İbn Butlan'a yönelttiği eleştirilerdeki sert üslûp bunu açıkça ortaya koymaktadır. Meselâ el-Hâvî yazarı Râzî'deki tıbbî dehanın farkında olmakla birlikte onun Câlînûs gibi bir ilmî otoriteyi sorgulamasını kabullenememiş, ona yönelttiği eleştirilerde hiç gereği yokken kendisine nisbet edilen mülhidce fikirlere de yer vermiştir. Onun İbn Butlan ile olan tartışmaları meşhurdur. Bu tartışma önemsiz bir konuda ihtilâfla başlamış, ancak Kahire ve Bağdat hekimlerinin ilmî kapasiteleri hakkındaki yetersizlik suçlamalarıyla büyüyerek İbn Rıdvan'ın Mısırlı hekimlerle yaptığı bir toplantıda İbn Butlan'ın dışlanması çağrısına kadar varmıştır. İbn Ebû Usaybia, İbn Rıdvan'ın mu­hatabına karşı yazdığı yedi risalenin adını vermektedir. Bunlardan günümüze ulaşan üç tanesi İbn Butlân'ın iki cevabıyla birlikte neşredilmiştir. İbnü'l-Cezzâr'ı hedef alan eleştirileri ise Kitâbü ('l-Hilel fi) Defimazârri'l-ebdân bi-arzı Mışr adlı eserinin yazılış gerekçesini oluşturmaktadır.

İbn Rıdvan'ın astrolojiye bakış tarzı onun ilmî şahsiyetini belirleme açısından önemlidir. Batlamyus'un Tetrabiblos'una yazdığı şerh ile Kindî, Ebû Ma'şer el-Belhî ve Bîrûnî gibi astrolojiyi ilim kabul eden bilginler arasına girmiş ve bu ilim sayesinde gelecek olaylar hakkında doğ­ruya yakın tahminlerde bulunulabileceğini iddia etmiştir. Fârâbî ve İbn Sînâ

gibi düşünürlerin Batlamyus'un el-Mecistî'sini ilmî sayıp onu tamamlaması amacıyla kaleme aldığı astrolojik muhtevalı Tetrabiblos'u gerçekçi bulmamalarına karşılık İbn Rıdvan, fert ve toplumların yaşayacağı kaderin yıldızların oluşturduğu gök haritasına bakılarak okuna­bileceğine inanmıştır. Göklerin yeri yönettiği şeklindeki eski devirlerden gelen inancı kabul ettikleri halde ilm-i nücûmu yalnızca astronomiden ibaret sayan muhalif gelenek mensupları, göklerin fizikî etkisinin fertlerin iradî tercihlerini yahut toplumların tarihî serüvenlerini belirlemesini mümkün görmemişlerdir. Hâlbuki İbn Rıdvan'a göre astroloji fizik ve matematik ilkelerine dayalıdır ve dolayısıyla tahminleri de ilmîdir. Öte yandan henüz genç yaşta iken İbnü'l-Heysem'in Fî Dav’il-kamer adlı eserini içindeki geometrik şekillerle birlikte kendisi için istinsah etmiş olması ve optik ilminin bu üstadına karşı duyduğu ilgiyi daha sonra da sürdürmesi, onun başından beri günümüzde pozitif denilen ilimlere yönelmiş olduğunu ortaya koymaktadır.

Öğrencileri arasında en tanınmışı Ebû Küseyr Efrâîm İbnü'z-Zaffân el-İsrâilî'dir. Buyahudi tabibin Halife Müstansır-Billâh ve Müsta'lî-Billâh zamanında saray hekimliğine kadar yükseldiği ve hemen her sahaya ait kitaplardan oluşan büyük bir özel kütüphane kurduğu bilinmektedir. Yine kaynaklarda, kitaba ve felsefeye düşkünlüğüyle tanınan Fatımî Emîri Mübeşşir b. Fâtik'in de onunla birlikte ilmî çalışmalarda bulunduğu kaydedilmektedir. İbn Rıdvan, Ebû Zekeriyyâ Yehûda b. Saâde adlı biryahudi hekim için iki risale kaleme almıştır. Ancak aralarındaki ilmî münasebetin öğretmen-öğrenci ilişkisi şeklinde olduğu yolunda kesin bilgi mevcut değildir.

Eserleri.


1. Kitâbü'l-Kifâye fi't-tıb (Kifâyetü't-tabib fîmâ sahha ledeyh mine't-tecârib). XI. yüzyıl Mısır'ındaki tıbbî uygulamalar hakkında fikir veren eser, İbn Rıdvan'ın eski tıp otoritelerine bağlılığının yanı sıra klinik tecrübeye verdiği önemi de yansıtmaktadır. Tek nüshası Gotha'da kayıtlı olup ilmî neşri Selmân Katâye tarafından yapılmıştır. Jacques Grand Henry, eseri Fransızca tercümesiyle birlikte Le Jivre de la methode du medetin de 'Ali b. Ridvân (998-1067) adıyla iki cilt halinde neşretmiştir.

2. Makale fi't-Tatarruk bi't-tıb ile's-sa'âde. "Hipokrat Külliyatı", "Hipokrat'ın Şahsiyeti" ve "Tıpla Kazanılan Mutluluk" başlıklı üç bölümden oluşmaktadır. Hipokrat örneğinde tıp tahsili ve öğretiminin insana kazandırdığı faziletlerle entelektüel derinlikten bahsedilen kitapta Mısır'ın felsefe ve tıp tarihindeki önemi de vurgulanmaktadır. Süleymaniye Kütüphanesi'nde kayıtlı bir tek yazması mevcut olan kitap Albert Dietrich tarafından Über den Weg zur Glückseligkeit durch den arztlichen Beruf adı altında Almanca tercümesiyle birlikte yayımlanmıştır.

3. Kitâbü('l-Hîle fi) Def’i mazârri'l-ebdân bi-arzı Mışr. Mısır'ın insan sağlığı ve hastalıklarıyla ilgili mahallî şartlarının incelendiği eser, genel tıp bilgisinin özel şartlara göre yeniden yorumlanması gerektiği var sayımına dayandırılmıştır. On beş bölümden oluşan ve Mısır'ın topografya, çeşitli tabiat şartları ve tarım ürünleri açısından çarpıcı bir tanıtımını veren eser, Kayrevanlı İbnü'l-Cezzâr'ın aynı konuyu işleyen kitabının kulaktan dolma ve ikinci elden bilgilere dayalı olduğu gerekçesiyle kaleme alınmıştır. Makrizî el-Hıtat'ında Kahire'yi tanıtırken bu eserden uzun alıntılar yapmaktadır. Kitap Michael W. Dols tarafından Medieval Islamic Medicine: İbn Rıdwan 's Treatise 'On the Prevention of Bodily Ills in Egypyt adıyla İngilizce'ye çevrilmiş ve Âdil S. Cemâl'in tahkikiyle neşredilmiştir. Daha sonra Fuat Sezgin, bu neşrin kusurlu olduğu gerekçesiyle orijinal yazmanın tıpkıbasımını çıkarmıştır.

4. Makale fî şerefi't-tıb. Türkiye'de Süleymaniye Kütüphanesi'nde kayıtlı tek yazma nüshası bilinen eser yedi bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerde şu konular işlenmiştir:

a) Tıbbın beden ve ruh sağlığına yararları dolayısıyla Allah'ın rızâsını kazanmaya vesile teşkil ettiği;

b) Hekime şerefli bir mevki kazandırdığı;

c) İnsana sağladığı mutluluklar sebebiyle şerefli bir ilim olduğu;

d) Mısır'ın eski bir medeniyet mer­kezi sıfatıyla tıp ve felsefe tarihinde taşıdığı önem ve buranın Aesculapius geleneğindeki belirleyici yeri;

e) Câlînûs'un külliyatına telhisler (künnâşât) yazan Aeteus, Oribasius, Trallesli AJexander ve Paulus Aeginetta gibi yazarların kıymet ve önemi;

f) İskenderiye tıp okulu;

g) Arapça'daki tıp literatürünün değerlendirilmesi.

5. Kitâbü Şerhi(Tefsiri)'l-Makâlâti'l-Erbe’a li-Batlamyûs fi'l-kadâyâ bi'n-nücûm ale'l-havâdis. Batlamyus'un astrolojiye dair Tetrabiblos adlı eserinin şerhidir; girişte astrolojinin nazarî temelleri tartışılır. XV. yüzyılda Latince'ye çevrilen eserin bir de Türkçe tercümesi bulunmaktadır.

6. Kitâbü'n-Nâfi fî keyfiyyeti talîmi sınâati't-tıb. İki bölümden oluşan kitap tıp eğitiminde usul, İskenderiye tıp okulunun değerlendirilmesi, Huneyn b. İshak ve Ebû Bekir er-Râzî'nin Câlînûsçu literatür açısından eleştirilmesi konularını ihtiva etmektedir.

7. Fi'l-Kuva't-tabfiyye. Fizyolojiye dairdir. Süleymaniye Kütüphanesi'nde bir nüshası bulunan eser M. C. Lyons tarafından İngilizce'ye çevrilmiştir.

8. Şerhu'ş-Sınâ'ati's-sağire li-Câlînûs. İbn Rıdvan'ın Câlînûs'un Ars Parva'sına yazdığı şerhtir. Cremonalı Gherardo tarafından yayımlanan Latince tercümesi. Batı'da çok meşhurdur; eser ayrıca İbrânîce'ye de çevrilmiştir. İbn Rıdvan'ın öteki Câlînûs şerhleri arasında Şerhu Kitâbi'n-Nabdi'ş-sağir, Şerhu Kitâbi't-Teennî li-Şifâ'i'l-emrâz ilâ Iglûkun (Gtaucon), Şerhu Kitâbi'l-Ustukussât ve Şerhu Kitâbi'l-Irk.

9. Kitâbü'l-Usûl fi't-tıb. Tıbbın ilkeleri üzerine olan eser İbrânîce'ye tercüme edilmiştir.
İbn Rıdvan'ın polemiğe dair eserleri de şunlardır: Fî Halli şükûki'r-Râzî alâ kütübi Câlînûs, Kitâb fi'r-red ale'r-Râzî fi'l-İlmi'l-ilâhî ve işbâü'r-rusül, Kitâbü Tetebbui Mesâ'ili Huneyn, Makale fi'r-red alâ Efrâ'îm ve İbn Züra fi'l-ihtilâf fi'l-milel, Kitâbü'l-İntişâr li-Aristûtâlîs -ve hüve Kitâbü't-Tavassut beynehû ve beyne husûmihi'l-münâkıdin-ü's-semâ'i't-tabiî. Müellifin İbn Butlân'a karşı yazdığı üçü günümüze ulaşan yedi risalenin adı İbn Ebû Usaybia tarafından şu şekilde zikredilmektedir. Makale fî nakdi makâleti İbn Butlan fi'l-ferh ve'l-ferrûc, Makale fîmâ evredehû İbn Butlan mine't-tahyîrât, Makale fî enne mâ cehelehû yakın ve hikme ve mâ 'alimehû İbn Butlan galat ve safsata, Makale fî enne İbn Butlan lâ ya'lemu kelâme nefsihî fadlan an kelâmi ğayrih, Risale ilâ etıbbâi Mısr ve'l-Kâhire fî haberi İbn Butlan, Kavl lehû fî cümleti'r-red 'aleyh, Makale fi't-tenbîh alâ mâ kelâmi İbn Butlan mine'l-hezeyân.

(T.D.V. İslam Ans. 20/250–252)