๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => İslam Alimleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 29 Haziran 2012, 20:56:21



Konu Başlığı: İbn-i Heysem
Gönderen: Zehibe üzerinde 29 Haziran 2012, 20:56:21
İBN-İ HEYSEM


Onuncu ve on birinci yüzyıllarda yetişen Müslüman fizik, matematik ve astronomi alimi. İsmi, Hasan bin Hasan bin Heysem, künyesi Ebu Ali'dir. Batı ilim dünyasında Alhazen adıyla tanındı. İbn-i Heysem, 965 (H.354) senesinde Basra şehrinde doğdu. 1038 (H.430)senesinde Kahire'de vefat etti.

 Tahsile Basra'da başladı. Zamanının yüksek din ve fen ilimlerini de burada öğrendi Tahsilinin bir kısmını tamamladıktan sonra, Bağdat'a giderek bilhassa; matematik, fizik, mühendislik, astronomi, metalürji gibi fen ilimlerini öğrenip, şöhrete kavuştu. Öğrendiklerini uygulama safhasına koymak için  çok gayret gösterdi. Birçok önemli neticeler ve başarılar elde etti. O zaman cehlin içinde bulunan ve karanlık günler yaşayan Avrupa ile diğer yerlere İslam âlemindeki ilim, kültür ve parlak medeniyet ışıklarını sunan binlerce âlimden biri de İbn-i Heysem oldu.

İbn-i Heysem, gözde görme olayının mercekle meydana geldiğini, iki gözün birden aynı şeyi nasıl gördüğünü, ışığın küresel ve parabolik aynalarda yansımasını inceleyerek aydınlığa kavuşturmuştur.

İbn-i Heysem'in başarıları diğer memleket­lerde duyulunca, Mısır'da hüküm süren, Şii-Fatımi Devleti hükümdarlarından El-Hâkim; kendisini Mısır'a davet etti. İbn-i Heysem, Mısır'a gitmeden önce, Nil Nehri ile ilgili bir sulama projesi ve bilim teknik çalışmalarda bulunmuş, Nil Nehrinden nasıl istifade edilebileceğini araştırmıştı. Projesini Fatımi Sultanı El-Hâkim'e açıklayınca, sultan projesini gerçekleştirilmesi için ona her türlü yardımı yapacağını bildirdi. İbn-i Heysem, Nil Nehri boyunca ilmi ve teknik incelemelerde bulundu. Yaptığı projelerin başarılı bir şekilde uygulanabilmesi o günkü şartlarda mümkün olmadığını görünce, hükümdardan af diledi. İbn-i Heysem, El­ Hekim'in kendisi hakkında kanaatlerinin değişmesinden korkarak, gözden ırak bir yere çekilip hükümdardan uzak durmaya karar verdi. Gizlice ilmi çalışmalarını sürdürerek birçok eser yazdı. İlim tarihçilerine göre; İbn-i Heysem'in hayatının bu dönemi en verimli ve başarılı devri olmuştur. İbn-i Heysem, Biruni ve İbn-i Sina ile çağdaştı.

İbn-i Heysem, çağının bütün ilimlerinde oto­riteydi. Fevkalade  keskin bir görüş, anlayış, muhakeme ve zekâya sahipti. Aristo ve Batlamyus'un fikirlerini inceleyerek hatalarını gösterdi. ;Şunları inceleyerek Arapçaya tercüme etti. Ayrıca tıp ilminde de derinleşti. Geometriyi mantığa uyguladı. Euclid ve Apellenius'un geometrik ve sayısal metotlarını geliştirdi ve pratik uygulama alanlarını işaret etti. Geometri ve matematiğin inşaatçılık alanında uygulanmasında katkıda bulundu. Eski medeniyetlerden intikal eden matematik, geometri ve astronomiyi tetkik ederek ilmi tenkitlerini ortaya koydu ve bu sahalarda kendi nazariyelerini geliştirerek ilim alemine sundu. Mesela; Aristo ve Batlemyüste ait olan dünyanın, kâinatın merkezi olduğu şeklindeki görüşleri üzerindeki şüphe ve tereddütlerini ifade etti. Dünya merkezli bir kâinat sisteminin kesin olmayacağını, uzayda daha başka sistemlerin de bulunabileceğini ve güneş sisteminin mevcut olduğunu söyledi. Nitekim İbn-i Heysem'den yüzlerce sene sonra önce, İbn-i Şatır ve Batruci sonra Newton ve Kepler, Güneş sistemi nazariyesini kabullenmişler ve yer kürenin bu sistem içinde bulunduğunu söylemişlerdir.

İbn-i Heysem, optikte gölgenin nasıl meyda­na geldiğine dair bir teori ortaya attı. Fotoğrafın ilk modelini ve karanlık odayı ilk defa o denedi. Gökkuşağının nasıl teşekkül ettiğini ve bunda renklerin meydana gelişini gayet güzel bir şekilde izah etti. Billur küre şeklindeki küçük su taneciklerinden güneş ışığının kırılıp yansıma prensiplerini açıkladı. Özellikle ışığın yansıması konusunda fizik ve optiğe getirdiği yenilikler, altı asır boyunca dünya bilim çevrelerini etkilemiştir.

İlmi incelemeler sonucu gözün görme olayını açıkladı. Euclid ve Batlemyüs'ten beri herkes görme işini, gözden çıkan ışınların eşyaya ulaşarak, gözün eşyayı algılaması olarak biliyordu. İbn-i Heysem, ilk defa, bunun ilmi olmayıp, yanlış olduğunu savundu ve doğru olan kendi teorisini ortaya koydu. İbn-i Heysem'e göre görme, eşyadan yansıyan ışınların göze gelmesi ve gözün arka odak noktasında birleşmesi üzerine gözün eşyayı görmesidir.

Işığın kürevi ve parabolik aynalarda yansımasını inceleyerek bu olayı açıklayan İbn-i Heysem, konkav aynalar hakkında şöyle demektedir: "Güneş ışıkları, güneşten doğru yolla yayılırlar ve her parlak cisimden eşit açılarla yansırlar. Yani yansıyan ışık, yansıyan ışık alanı içinde bulunan ve parlak cisme ışığın geldiği noktada teğet olan bir doğru ile gelen ve yansıyan ışın iki eşit açı yapar. Bundan şu netice çıkar: Küresel yüzeye gelen ve yansıyan ışınla, ışık alanı içinde bu noktaya birleşen daire yarıçapıyla iki eşit açı teşkil ederler. Parlak bir cisimden herhangi bir noktaya yansıyan her şua, o nokta üzerinde bir ısı üretir. Eğer bir noktaya birçok şua gönderilse o noktada ısı, şua sayısıyla orantılı olarak artar. Küresel iç­bükeyliği yarım daireden daha az olan ve ekseni güneş kütlesinde son bulacak şekilde güneşe karşı yerleştirilen her çukur aynada, güneşten aynanın eksenine paralel olarak gelen şualar, ayna yüzeyinden eksene doğru yansırlar ve eksen üzerinde yarıçapı iki eşit parçaya ayrılırlar. Eğer küre yüzeyi içindeki bir çemberin çevresinden belli bir yönde gelen şualar, küresel içbükey bir aynanın ekseni üzerindeki bir noktaya doğru yansırlarsa, küre alanındaki başka şualar umumiyetle oraya doğru yansımazlar..."

 Özellikle ışığın yansıması konusunda optiğe getirdiği yenilikler, batı bilim dünyasında Alhazen problemi diye meşhur olmuştur. İbn-i Heysem, ayrıca ışığın şeffaf cisimlerden geçmesi sırasında meydana gelen yansımayı da incelemiştir. İbn-i Heysem bir müddet yer küreri kuşatan atmosfer tabakasını da inceledi. Atmosfer kalınlığını hesaplamaya çalıştı. Güneş ve Ay'ın ufka yakınken daha büyük görünmelerinde atmosferin tesiri olduğunu fark etti. Yaptığı rasatlarla astronomik tan'ın, güneş ufkun tam 19 derece altındayken başladığını veya bittiğini ve güneş ışınlarının bize atmosferik bir kırılma ve dağılma ile ulaştığını açıkladı. Sabahleyin tam karanlıktan aydınlığa geçişin başladığı bu astronomik tan'a fecr-i sadık denir. İbn-i Heysem, bu anda güneşin irtifaını -19° olarak hesaplamıştır.

 Akşam güneş battıktan sonra ufukta sabah vaktindeki gibi bir hadise meydana gelir. Şafak de­nen kızıllık, turuncu, sarı ve beyaz renklerden sonra yine aynı astronomik tan anında siyahlık çöker. Atmosferin ağırlığı ve yoğunluğu ile bunların maddelerin ağırlığına tesir etmesi arasındaki münasebeti tahlil etti. Havanın yoğunluğunun ışığın kırılması ile doğru orantılı olduğunu ve hava yoğunluğunun yükseklik ile değiştiğini keşfetti.

Eserleri:


İbn-i Heysem'in yüzü aşkın eserlerinin en meşhur ve geniş muhtevalı olanı Kitab-ül-Me­nazir'dir. Eser, yedi bölümden meydana gelmiştir. Birinci bölümde: Görme olayının keyfiyeti, gözün özellikleri, ışık ve özellikleri, ışığın aydınlatmasının nasıl olduğu, göz ile ışık arasına giren nesneler, gözün anatomik yapısı, gözün faydaları; ikinci bölümde: Görülebilen şeyler, görülmeyi sağlayan sebepler, görülmenin nasıl olduğu, gözün bu şeyleri birbirinden nasıl ayırt edebildiği; üçüncü bölümde: Gözde veya gör­mede meydana gelen yanılmalar ve bunların sebepleri, gözün yanılmasıyla bilgide meydana gelen yanılmalar, düşünce ve araştırmalarda vaki olacak hatalar; dördüncü bölümde: Parlak cisimlerden ışığın yansıması yoluyla gözün bunları görmesi, gözde bunların görüntülerinin meydana gelmesi; beşinci bölümde: Görüntülerin, hayallerin yerleri; altıncı bölümde: ışıkların eşyadan göze yansıması yoluyla görmede meydana gelebilecek yanlışlık ve hatalar, bunların sebepleri düzlem aynalarda, küresel tümsek aynalarda, silindirik tümsek aynalarda, konik tümsek aynalarda, küresel çukur; aynalarda, silindirik çukur aynalarda ve konik çukur aynalarda ışıkların yansıması ve bütün bunlardan dolayı görmede meydana gelebilecek yanılmaları ve değişik görüntüleri; yedinci bölümde: Işınların çeşitli şeffaf cisimlerden geçişi, ışık demetlerinin doğrusal yayılışı, şeffaf cisimlerin içindeki katı cisimlere tesadüf eden ışık huzmelerinin yani demetlerinin kırılıp yansımaları, kırılma olayının incelenmesi ve nasıl meydana geldiği, bundan meydana gelen hatalı görüntüler veya yanlış görme olayları anlatılmaktadır.

-i Heysem'in bu meşhur eseri, ortaçağda beş defa Latince'ye çevrilmiş olup, bütün Avrupa üniversite ve ilim merkezlerinde tanınan, tek müracaat eseri durumundaydı. Eser, 1572 senesinde Risner tarafından Optieue Thesaurus Alhazeni Arabis Libri ismiyle Latince'ye çevrilerek İspanya'nın Bale şehrinde bastırılmıştır. Kemaleddin Farisi isimli bir Müslüman fen alimi bu eseri açıklayarak genişletmiş ve Tenkih-ül-Menazir adını vermiştir. Kitab-ül-Menazir, 1948 sene. sinde Kemaleddin Farisi'nin yaptığı şerhle bera­ber Hindistan'ın Haydarabad şehrinde basılmıştır.

İbn-i Heysem'in yazdığı diğer eserlerden bazıları şunlardır:


1. Kitabü'l-Cami' fi Usuli'l-Hisab: Matematiğin esasları ve metodolojisi ile ilgili bu eserinde, matematik, geometri, cebir, geometrik analiz gibi temel konuları izah etmiş, örnek çözümler ortaya koymuştur.

2. El-Muhtasar fi İlmi'l-Hendese: Euclid geometrisinin tetkik ve tenkidine dairdir.

3. Kitabun fihi Rüdud alel_Felasifeti'l-Yunaniyye ve Ulemai'l-Kelam: Eski Yunan filozoflarına ve onlara uyan bazı kelam âlimlerine reddiye olarak yazılmıştır.

4. Kitabü'l-Ezlal: Ay ve güneş tutulmaları hakkındadır.

5. Risaletün fi Keyfiyetü'l-Ezlal: Gölgenin meydana gelmesi incelenmiştir. Eser, 1907 senesinde Almancaya çevrilerek bastırılmıştır.

6. Kitabun fi İlmi'l-Hendese ve'l-hisab ;Matematik-geometri ile ilgilidir.

7. Kitabun fi'l-Cebri ve'l-Mukabele.

 8. Makaletü'n f'i-stihracı Semti'l-Kıble fi Cami-il-Meskuneti Bicedavilin: Bütün dünyanın o zamanki yerleşim merkezlerinde kıblenin nasıl bulunacağının hesaplanması ve bunların cetvelleri ile ilgilidir.

9. Risaletün fi Şerhi İtticahi'l-Kıble: Kıblenin bulunması hakkındadır.

10. Kitabun fi Hayati'l-Alem: Kainatın düzeni ve sistemi hakkındadır. Eser, İspanyolca, Latince ve İbraniciye çevrilmiştir.

11. Kitabu Hey'eti'l-alem,

12. Risaletün Amili'l-Ayni vel-İbsar: Gözün yapısı ve görme olayının incelenmesi hakkındadır.

13. Şerh-ü Mecisti ve Telhisihi,

14. Kitabün fi Aletiz-Zıl,

15. Kitabu't-Tahlili vet- Terkibi'l-Hendesiyyin.

Bu eserlerinden başka, Mutezile fırkasına, mantıkçılara ve diğer fen ve ilim erbabına cevaben bir çok reddiyeler ile kendisine sorulan fen sorularına verdiği cevapları bildiren risaleleri de vardır. İbn-i Heysem'in fizik, astronomi, güneş ve ay sistemleriyle ilgili o kadar çok eseri vardır ki, bunların bir kısmımdan bastırılarak hazırlanan kitaplar Hıristiyan ve Yahudi aleminde ders kitabı olarak okutulmuştur. Muhtelif ilim dallarında ortaya koyduğu terimler bugün hala kullanılmaktadır. Astronomideki modern başarıların kaynağı, İbn-i Heysem'in parlak görüş ve teorilerinden kaynaklanmaktadır. Apollo ile Ay'a inen ilk astronotlar, orada gördükleri muhteşem kraterlere önemli adlar verirken, bir tanesini de İbn­i Heysem olarak isimlendirdiler. 

                                                                                                                                                                         (Yeni Rehber Ansiklopedisi;  9 / 278-281)

                                                                                                                                       

İbn-i Heysem Fizik Bilimine Hangi Bilgileri Kazandırmıştır?


Fiziğin geniş bir dalı olan optik fizikte, temel kabul edilen bilgileri ilk defa keşfetmiştir. Başka bir ifade ile optik fiziğin ilk kurucusudur. Bugün modern fizik olarak ifade edilen tecrübî fiziğin de ilk önderidir.

Batı Dünyasında, 13. yüzyıldan önce girmiş olan Kitâb'ül Menâzır adlı eser, günümüzün optik fiziğinin temel konularını ihtiva eden ilk eserdir.

Avrupa bilim dünyasında etkisini 700 yıl sürdüren bu eserdeki bilgileri maddeler halinde şu şekilde özetlemek mümkündür.

İbn-i Heysem; görme olayını, Euclides ve Batlamyos'dan zamanına kadar doğru olarak kabul edilen, “Cisimlerin gözden yayılan ışınlarla görüldüğü” varsayımını temelden yıkanarak şu şekilde açıklamıştır:”Göz; cisimlerden gelen ışınları merceği vasıtasıyla kırarak retina (sarı leke) üzerinde oluşturup gerçek görüntüyü verir.”

Heysem, optik fiziğin bu temel görüşü dışında;

 1-Görme olayının ilk doğru açıklamasını yapmıştır.

 2-Gözün fiziksel özellikleri.

 3-İki gözün aynı cismi tek olarak görme olayının açıklanması.

 4-Küresel ve parabolik aynalar, küresel aberasyon, cisimlerin ağır­lık merkezi problemleri, izoperimetrl, trisseksiyon meselesi, diyoptri konuları.

 5-Işığın; hava, su ve değişik ortamlardan geçerken kırılma olayları.

 6-Kırılma açıları arasındaki oranın sabit olmadığı.

 7-Işığın yansıma olayının açıklanması ve ışığın geliş açısı ile yansıma açısı arasındaki oran hakkında bilgiler.

 8-Küçük açılar altında gelen ışınların kırılma kanunları (Kepler'e atfedilir.)

 9-Mercek,  prizma,  aynaların çeşitleri ve fiziksel özellikleri

10-Güneş ışınlarının fiziksel özellikleri.

11-Güneş ile Ay'ın ufuk noktasına yaklaşınca daha büyük görülme nedenlerinin açıklanması.

12-Güneş'in, ufuk noktasında görülmeden önce ve battıktan sonra, ufuk düzleminin ancak 19 derece aşağıda bir noktaya gelince “alaca karanlığın” başladığını açıklamıştır. Böylece tan olayı kavramına yeni boyutlar kazandırmıştır.

13-Küresel astronomi ile ilgili bilgiler.

14-Atmosfer basıncı ve bu basınç değerinin atmosfer yüksekliği İle değişimi.

15-Atmosfer basıncının yıldızlardan gelen ışınlar üzerine etkileri.

16-Atmosfer yoğunluğunun, ışığın kırılması ile doğru orantılı olduğu ve atmosfer yoğunluk değerinin yükseklik ile değişimi.

17-Yerküre (Dünya) atmosfer tabakasının 15 km. civarında olabileceği.

18-Ay'ın hâle durumunun açıklanması.

19-Gökkuşağı  (alâim-i semâ) olayının açıklanması.

20-Fizikte geniş uygulama alanı olan "karanlık oda" olayı ile ilgili bilgiler. (Levi Ben Gerson'a '1288-1344' atfedilir.)

21-Ölçü geometrisi, elips ve daire terkibi.

22-Cebirle çözüldüğü vakit 4. dereceden bir problem haline dönüşe bilen  “Bilardo veya küresel ayna probleminin” geometrik olarak çözümü konularında temel bilgiler ilk defa açıklanmıştır.

     
    (Bilim ve Teknolojinin Gelişimi ile İslam Bilginlerinin Yeri, Lütfi GÖKER,92-94)