> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > İslam Akaidi > İlâhiyyât Bahisleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlâhiyyât Bahisleri  (Okunma Sayısı 4033 defa)
24 Mart 2010, 17:36:47
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 24 Mart 2010, 17:36:47 »



İLÂHİYYÂT BAHİSLERİ


Âlemin Hudûsü ve Allah´ın Varlığı

Allah´ın Birliği

Yaratılmışlık Belirtilerinden Allah´ın Tenzîh.

Allah´ın Sıfatları

İsim Ve Müsemmâ.

Allah´ın Dengi ve Benzeri Olmadığı

Kelâm Sıfatının Ezeli Oluşu.

(Keiâm-ı Nefsî : )

(Kelâm-I Nefsî İşitilebilir mi?) :

Tekvîn ve Mükevven.

Allah Taâlânın Görülebilmesi

Allah´ın Rüyada Görülmesi

İrâde Bahsi


İLÂHİYYÂT BAHİSLERİ


Âlemin Hudûsü ve Allah´ın Varlığı[1]

Âlem Allah´tan başka var olanların adıdır; çünkü (alâmet kökün­den gelen) âlem Yaratıcı´sının varlığını gösteren bir belirtidir.

Âlem a´yân ve a´râz olmak üzere ikiye ayrılır. Ayrılar kendi başı­na yer tutan ve kendilerini taşıyacak bir mevzu´ (mahal) olmaksızın var olabilen şeylerdir. Arazlar ise ancak başkasına bağlı olarak yer tutan ve kendi varlığını hissettirecek mevzu´dan (mahalden) ayrıl­ması düşünülemiyen şeylerdir.

Aynlar iki kısımdır, a) Basît. Buna cevher de denir, bölünemiyen en küçük parçadan ibarettir (cüz´-i lâ yetecezzâ). b) Mürekkeb. Bu­na da cisim denir. En küçük mürekkeb iki cevherden meydana ge­lir. İslâm filozofları ile Mu´tezileden bazıları en küçük parçanın mevcudiyetini kabul etmemiştir. Bu görüş yanlıştır; çünkü hardal to­humunu teşkil eden parçalarla (cüz´ler) dağı teşkil eden parçaların eşit olması (gibi bir muhali) gerektirir; zira bunların herbirinin parçala­rı (onlara göre) nihayetsizdir. [2] Cisimdeki parçaların biraraya gelişi Allah´ın icadıyla olduğuna göre, sorarız : Allah taâlâ parçaların birara­ya gelişine mukabil birbirinden ayrılmaları hâdisesini yaratmaya muktedir midir, değil midir? Şayet «değildin» dersen onu acz ile vasıf-iandırmış olursun; eğer «muktedirdir» dersen, bu defa da sözü edilen bölünemiyen parçanın varlığı ortaya çıkmış olur.

Cisim, bazı riyaziyecilere göre uzunluk, genişlik ve derinlik olmak üzere üç boyutu (sağlıyacak üç aded cevheri) bulunan şeydir. Bize göre ise iki cevherin birleşmesi onlara «cisim» diyebilmek için kâfidir. Çünkü (aynı hacımdaki) iki cisimden birinin sahib olduğu üç boyu­tun (cevherin) herhangi birine bir cevher daha ilâve edilse bu cisim için «ötekinden daha hacimlidir.» denebilir. Şayet iki cevhere «cisim» diyebilmek için mutlak ve asgarî bîr biriişme kâfi gelmeseydi sadece bir cevherin ilâve edilmesiyle sözü edilen çişimin ötekinden hacimli olduğunu kabul etmek doğru olmazdı. O halde cisim için yapılacak doğru tarif şöyle olmalıdır: Cisim iki vaaya daha fazla cevherden te­şekkül eden veya biraraya gelen şeydir.

Araz lügatte, devamlı olmayan şey, demektir. Ta´rifi: başkasına bağlı olarak yer tutabilen ve devamlı olmayan şeydir. Çeşitleri otuz küsur kadardır; renkler, (hareket ve sükûn gibi) oluşlar tadlar, koku­lar, sesier,kudret ve irâdeler bunlardandır.

Dehriyye, Seneviyye ve bir kısım Mu´tezile arazların, zattan ayn düşünülebilecek mânâlar olduğunu kabul etmemiştir. Bu görüş yan­lıştır. Çünkü henüz üzerine ak düşmemiş saçlar için, bir gün beyazla-şınca, «bu saçlar o saçların aynıdır» demek mümkündür. Halbuki be­yaz ile siyahın başka başka şeyler olduğunda ittifak vardır. Şunu da belirtelim ki siyah saçlar şayet kendi zâtından ötürü siyahlamış olsay­dı aynı siyahlığı gerektiren zâtın varlığı devam ettiği müddetçe ren­gi değişmemeliydi. Fakat madem ki saçlar beyazlaşmıştır, o halde onlann (zattan ayrı) bir mânâ (bir araz) sebebiyle siyah bulunduğu ve nihayet bu mânânın değişmesiyle onlann da değiştiği anlaşılmıştır.

Kadîm varlığının başlangıcı olmayan, hadis de yokken sonradan var olan şeydir.

Bu hususları bildikten sonra deriz ki aynların arazlardan ayrı kal­ması düşünülemez, arazlarsa hadistir. Çünkü cevherler ya birleşik veya ayrılmış olarak bulunabilir. (Birleşmek de ayrılmak da birer arazdır). Yine mümkin vasfını taşıyan bir şey, var olduğu müddet içinde ya sükûn veya hareket hâlinde olacaktır; zira sükûn aynı me­kânda iki oluş, hareket de iki ayn mekânda iki ayrı oluştan ibarettir. Hareketin hadis oluşu duyularla sabittir. Sükûnun hadis oluşuna ge­lince, o da hareketin meydana gelişi sebebiyle kendisinin yok olma­sından anlaşılır, çünkü kadim hiç bir zaman zail oimaz.

Aynlann arazlardan ayrı kalmasının düşünülemiyeceğine ve arazların da hadis olduğu anlaşıldığına göre, aynların hadislerden önce bulunmasına (yani kadîm olmasına) ihtimal verilemez; çünkü aynlann hadislerden önce bulunması demek onlardan ayrı kalması demektir. (Arazlann devamlı - bâkıy - olamıyacağının isbatı ileride, «İstitâat» bahsinde inşallah gelecektir). Hadislerden önce bulunamı-yan her şey ise yaratılmışla beraber olacağı için kendisi de hadistir. Hadis olunca yoklukla (ademle) sebkat edilmiş olur. Kendisine yok-, luğun sebkat ettiği bir şeyin varlığı ise bizzat kendinden olamaz. Böy-i leşinin varlığıyla yokluğu aklen müsâvîdir. O halde (varlıkla yokluktan ibaret olan) bu iki caizden birini diğerine tercih edecek bir tahsîs ediciye ihtiyaç vardır. Bu tahsîs edicinin varlığı mümkün değil, zarurî ve kendinden olmalıdır (Vâcibu´l-vücûd). Çünkü mümkin olsaydı bir tahsîs ediciye, o da bir diğerine.., muhtaç olacaktı. Bu ihtiyaç zinciri ya sonsuz olarak sürüp gider (kî bu muhaldir) veya varlığı kendinden olan bir zatta nihayet bulur, işte o, şâni yüce Yaratıcı´dır. Onun varlı­ğı kendinden ve zarurî olunca kadîm olduğu ortaya çıkar. Çünkü onun varlığı başkasına bağlı değildir, o kendinden ötürü vardır. Ezelî ve ebedî olarak mevcudiyetini gerektirecek zâtı sabit olduğundan onun yokluğu da muhaldir.

Bütün bu anlattıklarımızla ortaya çıkmıştır ki Allah taâlâya cevher, cisim veya araz denilmesi mümkün değildir, çünkü bu isimlerin mâ­nâlarını Allah taâlâ hakkında vârid görmek muhaldir. Bu isimleri yu-kanda belirtilen (hakîkî) mânâlarına almamak şartıyla Allah´a isnâd eden kimsenin görüşü de yanlıştır.Çünkü bir ismi asıl konulduğu mâ­nânın dışında istimal etmek ancak mecaz yoluyla mümkün olur. Bu­nun da şartı hakîkî mânâ ile mecazî mânânın mevzu´ları (mahalleri) arasında bir benzerliğin bulunmasıdır. Halbuki Allah ile mahlûku ara­sında hiçbir benzerlik yoktur. O halde sözü edilen isimlerin ne haki kat, ne de mecaz yoluyla Allah´a isnad edilmesi caiz değildir. S Muvaffakiyet ancak Allah´ın yardımıyla mümkündür. [3]

Allah´ın Birliği

Ehl-i hak şöyle dedi: Allah taala birdir, ortağı yoktur. Bu hususta Seneviyy^- Mecûsîler, Hıristiyanlar, Tabiatçılar ve Eflâkiyye Ehl-i hak­ka muhali etmiştir.

Senevi/70 ile Mecûsîler Halikın iki olduğunu ileri sürmüşlerdir. Biri iyiliğin yaratıcısı, öbürü de kötülüğün halikı. Bu iki tanrıyı bazıları Yez­dan (Hürmüz) ile Ehrimen, bazıları da Nur ile Zulmet diye ifade etmiş­tir.

Hıristiyanlar «Allah üçün üçüncüsüdür» dediler ve bunu üç asıl (üç uknum - akaanîm-i selâse) ile ifade ettiler: (Allah´a ait) zât, ilim ve hayat. Bazıları da üç aslın Baba : Allah, Oğul: fsa ve Zevce : Mer­yem´den £Q-S-) ibaret olduğunu kabul ettiler.

Tabiatlara 9°re yaratıcı kuvvet dörttür: Sıcaklık, soğukluk, yaşlık, kuruluk.

EflâkiyVe de yaratıcının yedi olduğunu iddia etmiştir: Zühal (sa-türn), mü$terî (Jüpiter), merih (mars), zühre (venüs), utarid (merkür), güneş, ay.

Bu fırkd´ann hepsi hakikatte, şanı yüce olan Allah´ı inkâr etmekte­dir. Çünkü Allah mutlaka kendinden ötürü ve zarûreten var olmalı­dır; bu ise ancak tek olarak düşünülebilir. Bunun isbâtı şöyledir: Hay­di Tanrının İki olduğunu farzedelim, bunlardan biri bir cisimde hayatı yaratmak isterken öbürü aynı cisimde ölümü yaratmayı murad ederse... ya her ikisinin de irâdesi gerçekleşir veya birinin irâdesi kalır da diğerininki gerçekleşir. Her ikisinin de irâdesinin tahakkuk etmesi, şüphe yok ki, muhaldir. Eğer birinin irâdesi gerçekleşir de diğerininki kalırsa, irâdesi muattal kalan tann mağlûp olmuş olur, mağlûp İse asla tanrı olamaz. [4]

Soru : Tanrılardan biri, diğerinin bir cisimde hayatı yaratmayı iste­diğini anlayınca bu hususta ona muvafakat edebilir, aynı cisimde Ölümü murad etmek suretiyle muhalefette bulunmaz; üstelik sizin benimsediğiniz prensibe göre de irâde ilmi gerektirir. [5]

Cevap : İki tann arasındaki bu uygunluk ya mecburî veya ihtiyarî olarak meydana gelecektir. Eğer «mecburî» dersen o takdirde tanrı­ların her biri diğerine muvafakat etmeye mecbur kalır ki bu İkisinin de âciz olduğu neticesini doğurur. Şayet «İhtiyarî» dersen, bu defa da aralarında (diğer hususlarda) bir ihtilâfın çıkabileceğini farzet-mek mümkündür; böylece biraz önce söz konusu edilen ihtimaller yeniden ortaya çıkar.

İtirazcının «İrâde ilmi gerektirir» tarzındaki sözüne gelince, bunu şöyle cevaplandırırız: Bize göre irâde ilmi değil, fi´ll gerektirir. Çünkü bir şeyin bilinmiş olmasından onun murad edilmiş olması neticesini çıkarmak zarurî değildir. Meselâ Allah taâlânın zâtı ve sıfatlan kendi malûmu olduğu halde onun irâde sahasına dâhil değildir. Yine ma´düm (yok, gayrımevcûd) da böyledir; şayet var olacak olsa na­sıl var olacağı Allah katında malûmdur, malûmdur ama hiç bir za­man murad olunmuş değildir.

Nur ve Zulmet görüşüne saplananlara şöyle deriz: Zulmetin hadis f olduğu konusunda bizimle ittifak halinde olduğunuza göre soruyo-j´ ruz : Zulmetin varlık sahasına çıkışı kendiliğinden midir, yoksa nurun j onu yaratmasıyla mı olmuştur? Eğer «kendiliğindendir» derseniz, bir şeyin yaratıcı olmaksızın da meydana gelebileceğini apaçık söyle­miş olursunuz ki bununla iki tanrının varlığı isbat edilmiş olmaz, sade­ce Allah´ın yokluğu ileriye sürülmüş olur. Şayet «nuru...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlâhiyyât Bahisleri
« Posted on: 18 Nisan 2024, 22:55:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlâhiyyât Bahisleri rüya tabiri,İlâhiyyât Bahisleri mekke canlı, İlâhiyyât Bahisleri kabe canlı yayın, İlâhiyyât Bahisleri Üç boyutlu kuran oku İlâhiyyât Bahisleri kuran ı kerim, İlâhiyyât Bahisleri peygamber kıssaları,İlâhiyyât Bahisleri ilitam ders soruları, İlâhiyyât Bahisleriönlisans arapça,
Logged
01 Aralık 2014, 14:59:51
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 01 Aralık 2014, 14:59:51 »

Esselamu aleyküm.Rabbim razı  olsun bizi bilgilendirdiğiniz için hocam...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes