> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > İslam Akaidi > İrade,Kaza ve Kader Bahisleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İrade,Kaza ve Kader Bahisleri  (Okunma Sayısı 3839 defa)
24 Mart 2010, 21:53:13
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 24 Mart 2010, 21:53:13 »



İRADE, KAZA VE KADER BAHİSLERİ


(GİRİŞ)

Ta´dîl ve Tecvîr Meseleler

İstitâat

Kullara Ait Fiillerin Yaratılması

(Halk ve Kesb):

Tevlîdin Reddi

Güç Yetirilmiyecek Şeylerle Mükellef Tutulmak.

İrâde-i llâhiyyenln Her Şeye Şâmil Olması

Kul İçin En Uygun Olanı Yaratmanır Allah´a Vacib Olmadığı

Rızıklar

Eceller

Kaza ve Kader

Hidayete Erdirmek ve Saptırmak.

İRADE, KAZAVE KADER BAHİSLERİ

(GİRİŞ)



Ta´dîl ve Tecvîr Meseleler[1]

Ta´dfl adalete, Tecvîr de zulme nisbet etmek demektir. Ehl-i kıb­le, [2] Allah taâlânın adalet ve hikmetle mevsûf olduğu, bunların zıddı-nı teşkil eden zulüm ve sefehten de münezzeh bulunduğu noktasın­da ittifak etmekle beraber, ta´dîl ve tecvîr meşeleri içinde hangi şeyin adalet veya zulüm, hikmet veya sefeh olduğu ve binâena­leyh yüce Allah´a nisbet edilip edilemiyeceği hususunda ihtilâf et­mişlerdir.

Ehl-i kıble hikmetle sefehin ta´rifi konusunda da birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Mu´tezile, «Hikmet, failine veya başkasına fâide temin eden şeydir, sefeh ise bunun zıddıdır» derken Eş´arîler, «Hikmet, failinin kasıd ve irâdesine uygun olarak meydana gelen dir, sefeh ise bunun zıddıdır» tarzındaki bir ta´rîfi benimsemiştir. Üstâd Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve ona tâbi´ olanlar ise şöyle demişlerdir; «Hikmet, (fâide taşısın taşımasın) neticesi iyi ve güzel olan iştir, sefeh de bunun zıddıdır». Bu meselelerin tafsilâtını İnşallah ileride verece­ğiz.[3]

İstitâat

İstitâat, kudret, kuvvet, takat ve bir de vüs1 lisancılara göre yalan manâlı, kelâmcılara göre de eş manâlı isimlerdir.[4]

Ehl-i sünnete göre istitâat (gücü yetmek, takat getirmek) ihtiyarî fiiller[5] için kullarda mevcuddur. Cebriyye buna muhalefet ederek «İnsan, tıpkı cansız varlıklar gibi, Allah´ın yarattığı fiillere sadece bir sahne teşkil eder» demiştir. Cebriyyenin bu iddiasında ilâhî emir, ya­sak, va´d ve vaîdinin (tehdidinin) hiçe sayılması, dînî hükümlerin ib-tâli, duyulara ve zarurete bağlı (zarurî - bedîhı) gerçeklerin inkârı vardır. Sofistlerle (Sûfestâiyye) fikirbirliği mevcuddur. Kaderiyye, Dırâ-riyye ve Kerrâmiyyeden bir çokları ise «Kulun istitâatı vardır, hem de mükellef tutulurken kudret sahibi olabilmesi için bu istitâat fiilden ön­cedir» demiştir.

Ehl-i sünnet de şöyle dedi: «Filin vukuu için gerekli kudret (istitâat) fiilden önce değil fiil ile beraber bulunur». Çünkü kula ait olan hadis kudret bir arazdır, arazın devamlı oluşu ise muhaldir. Eğer kulun kud­reti (yapacağı) fiilden önce bulunsaydı (kudret bir araz olduğu ve araz devam vasıfı taşımadığı için) fi´lin vukuu sırasında mevcûd olamıyacak ve böylece fiil kudretsiz meydana gelmiş olacaktı. Bir fi´lin kudret olmaksızın meydana gelmesi mümkün olsaydı onun âciz (kudretin mahrum) kimseden de sudur etmesi doğru olurdu, bu ise bâtıldır.

Arazların devamlılık arzetmesinin imkânsızlığına gelince, devamlı­lık (bakaa) onu taşıyan zâtın (bâkıynin) ötesinde (onun hakîkatın-dan ayrı) bir mânâdır. Bu da şu delil ile sabittir ki cevher, varoluşu­nun ilk safhalarında «varoluş» ile vasıflandığı halde «devamlı oluş» (bakaa) ile vasıflanmayabilir. Bu gerçeği izah eden bir husus da şu­dur; Bir cevher vücûd bulduktan sonra yok olsa onun için «Var oldu fakat devam edemedi» demek mümkün olur. Eğer devam var ol­mak demek olsaydı sözümüzün neticesi şu olacaktı; «Var oldu, fakat var olamadı». Bu İse bâtıldır.[6]

İmdi, «devamlı oluş«un (bakanın) «varoluş»tan (vücûddan) ayrı bir şey olduğu ortaya çıktığına göre, deriz ki: Arazların kendiliklerin­den bulunması mümkün değildir. Çünkü hareket ettiren olmaksızın hareketin mevcudiyetini düşünmek muhaldir. Eğer arazlar devamlı­lık arzetseydi bakaa denen sıfat onunla beraber bulunurdu. Fakat arazın kendiliğinden bulunması imkânsız olunca bakaa gibi (başka) bir sıfatın da onun sayesinde mevcûd olması imkânsız hale gelmiştir. Şu da var ki (kudret arazının bakaa arazını taşıdığı iddia olunduğu gibi) bir arazın diğer bir arazla mevcud olması imkân dâhilinde bu­lunsaydı «hayat"ın «kudret», «hareket» in de «renk» sayesinde mevcûd olması mümkün olurdu. Halbuki hayatın kudretle ve hareketin renk ile vasıflanması muhaldir, işte bakaa (ile kudretin durunrju)da aynıdır.

Şunu da belirtelim ki eğer araz devamlılık arzetseydi onun de­vamlılığı mutlaka cevherinkinden ayn olurdu, çünkü cevher ile araz mâhiyet bakımından birbirinden ayn şeylerdir; farklı mâhiyet arz eden iki şeyin aynı devamlılık vasfını taşıması ise mümkün değildir. Bahis konusu edilen husus imkân dâhilinde olsaydı kudreti taşıyan zâtın ortadan kalkması halinde bile kudretin tek başına devam etti­ğini düşünmek yerinde olurdu. Bu da doğru olsaydı başlangıçta kudreti taşıyacak bir zât mevcûd değilken bile kudretin tek başına vücûd bulması mümkün olurdu. Oysa ki bunların hepsi muhaldir. Muhale götüren şey de elbette muhal olur. [7]

Soru : Filin vukuu için gerekli insan kudretinin hakîkaten devam arzetmesinin imkânsızlığını kabul etsek bile, bundan bir kudret-i sa­bıkadan yoksun olduğu neticesi çıkmaz. Siz -eşyadaki hilliyyet ve mülkiyetin, insanın şahsındaki küfür veya imanın devamlılığından ol­duğu gibi- «teceddüd-i emsal» yoluyla sıfatların hükmen devam ettiğini kabul etmiş değil miydiniz? jşte bunun gibi kudret de fi´lin vu­kuu sırasında teceddüd-i emsâ! yoluyla bâkıy kalabilir.[8]

Cevap : Kudretin hakikaten devam edemiyeceğini kabul ettiği­nize göre teceddüd-i emsal formülüne tutunmanız size bir şey temin etmez. Çünkü fiil ile beraber (fi´le mukaarin) hâsı! olan kudret ya be­raberinde bulunduğu bu fi´lin veyahut onu ta´kîbeden diğer bir fi´lin kudretidir. Eğer «Beraberinde bulunduğu filin kudretidir» derseniz, bu sözünüzden, fi´lin mukaarin kudretle meydana geldiği neticesi çı­kar. Bu takdirde de bu fi´lin vücûd bulmasında sabık kudretin hiçbirtesiri bahis konusu olamaz. Böyle bîr kudretin varlığı yokluğuna mü-sâvî olur. Eğer «Fiil ile beraber ortaya çıkan kudret onu ta´kîbeden diğer bir filin kudretidir» diyecek olursanız, o halde şu anda vuku´ bulmakta olan fiil kendisine ait kudretten yoksun olmuş demektir. Bunun faili müteakip bir fi´le muktedir sayılırsa da (şu anda vuku´ bu­lan file muktedir olmadığından) fiil kudretten yoksun bir kişiden neş´et etmiş olur. Eğer bu caiz ise filin acz ile birleşmesi (ve aczin mahsûlü olması) da caizdir. Halbuki muarızımız insan kudretinin fiil­den önce bulunmasını kulun mükellef tutulabilmesi için şart koşmuş­tu. Yukanki izaha göre fiil kudret olmaksızın da vuku´ bulabilecekse onun, teklifin gerçekleşmesi sırasında şart koşulmasına ne lüzum var­dır? Şu da var ki vukuu sırasında kudretten yoksun olan bir filin vuku­undan çok önce mevcûd olabilecek bir kudretle meydana gelme­sinin muhal olduğu noktasında muârıztmızla ittifak halindeyiz. O halde filin, vukuundan bir zaman (ân) önce mevcûd bir kudretle meydana gelmesi de aynı şekilde muhal olacaktır, çünkü şu andaki yokluk (geçmiş zamanların muhtelif anlarında varlık kaydetse de bi­zim için) bir değişiklik arzetmez.

Aynı kudret birbirine zıd olan iki şeye elverişli olabir mi?

Eş´ariyyenin büyük çoğunluğu ile muhaddis kelâmcılar «elverişli ola­maz» dediler. Ebû Hanîfe (rh.) ise «Bir kudret zıd ofan iki şeye elverişli olabilir, fakat bir anda değil, münâvebe suretiyle» demiştir. Ebû Ha-nîfe´ye bu görüşünde el-Kalânisi,[9] İbni Süreye[10] İbni Râvendî muvafa­kat etmiştir. Çünkü kudretin mahalli (vâsıtası) zıd olan iki şeye de el­verişli oian âlettir, o halde kudret de onun gibidir. Meselenin derinleştirilmesine geünce, tâat ile ma´sıyet sâhibolduklan fiil özelliği bakımından değil, sadece ilâhî emir ve yasağa nisbetleri itibariyle ayrıcalık arzederler. Şöyle ki «secde» fili Allah taâlâya olursa tâat, aksine puta vâki" olursa ma´sıyettir. Aslında burada secdenin kendi­sinde bir değişiklik hâsıl olmaz, buna bağlı olarak secdeye ait kudret de bir değişiklik arzetmez. Şu kadar varki kudret tâatie beraber olur­sa «tevfîk», ma´sıyetin yanında bulunursa «hızlan» adını alır, haddizâtında o birdir, aynıdır. Nasıl ki secde Allah´a vâki olunca tâat, puta vâki" olunca ma´sıyet adını alır, fakat haddizatında o, alnı yere koy­maktan İbarettir, adının değişmesi sadece ilâhî emir veya yasağa nisbeti itibariyledir. İşte kudret de onun gibidir. Tevfîk sadece Allah´ın yardımıyla mümkündür.[11]

Kullara Ait Fiillerin Yaratılması

Ehl-i sünnetCAIlah zaferlerini dâim kılsın) şöyle dedi: «Kullardan ve bütün canlılardan zuhur eden fiiller yüce Allah´ın yarattığı şeyler olup Aliah taâlâdan başka onların hiç bir mucidi yoktur, meydana getirilen fiil ister madde (ayn) olsun, ister onun taşdığı vasıf (araz) ol­sun». Ashâb-ı kiram ile Tabiîn bu akîde üzere bulunuyordu. Nihayet kaderiyye zuhur etmiş ve «Bütün canlıların ihtiyarî fiilleri kendi îcadla-rıyla meydana gelir, bu fiillerin, Allah taâlânın yaratması ve kudretiy­le bir alâkası yoktur» tarzındaki İddiayı ileriye sürmüştür.

Kaderiyyenin bu iddiası kökünden yanlıştır. Çünkü Allah taâlâ, «İşte Rabbiniz olan Allah! Ondan başka hiç bir Tanrı yoktur. O, her şeyi yaratandır»[12] buyurmuştur. Yine o, şöyle buyurur: «Yoksa onlar Allah´a onun yarattığı gibi yaratan ortaklar mı buldular da bu yarat­ma işi kendilerince birbirine benzer göründü? De ki : Allah her şeyi yaratandır». [13]Cenâb-ı Hak bu âyet-i kerîmelerde başkalarından te­mayüz ettiği «hâlıkıyyet» ile kendini medhetti. Bu da her hangi bir şe­yin yaratılmasında ona hiç bir kimsenin ortak olamamasını iktizâ eder. Yine şânı-yüce ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İrade,Kaza ve Kader Bahisleri
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:52:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İrade,Kaza ve Kader Bahisleri rüya tabiri,İrade,Kaza ve Kader Bahisleri mekke canlı, İrade,Kaza ve Kader Bahisleri kabe canlı yayın, İrade,Kaza ve Kader Bahisleri Üç boyutlu kuran oku İrade,Kaza ve Kader Bahisleri kuran ı kerim, İrade,Kaza ve Kader Bahisleri peygamber kıssaları,İrade,Kaza ve Kader Bahisleri ilitam ders soruları, İrade,Kaza ve Kader Bahisleriönlisans arapça,
Logged
05 Kasım 2014, 00:33:37
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 05 Kasım 2014, 00:33:37 »

Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan hocam.Bilgilendirdiğiniz için....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

21 Ocak 2015, 19:03:03
Bahrişan 8

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 308


« Yanıtla #2 : 21 Ocak 2015, 19:03:03 »

kaza ve kader cok degisik bir konudur
allah razi olsun paylasimdan
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes