> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > İslam Akaidi > İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri  (Okunma Sayısı 3291 defa)
24 Mart 2010, 22:05:21
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 24 Mart 2010, 22:05:21 »



İMANIN MAHİYETİ BAZI SEM´İYYÂT BAHİSLERİ


Günah İşleyenlerin Durumu.

İman ve İslâm..

İmanın Mâhiyeti

Mukallidin İmanı

Bazı Sem´iyyât Bahisleri

İMANIN MAHİYETİ BAZI SEM´İYYÂT BAHİSLERİ


Günah İşleyenlerin Durumu

Ehl-i sünnet (Allah zaferlerini dâim kılsın) şöyle dedi: Küfürden başka büyük günah işleyen kimse (mürtekib-i kebîre) ne kâfir, ne de münafık olur böylesi imandan çıkmaz. Şayet tevbe etmeden ölürse, Allah taâlâ, ya bir şefaatçinin şefaati sayesinde veya kendi lûtf-u keremiyie onu affeder, yahut da işlediği suç mikdarınca cezalandı­rıldıktan sonra mutlaka cennete koyar. Büyük günah işleyen kimse Havarice göre kâfirdir, Mu´teziieye göre ise imandan çıkar, fakat küfre girmez; tevbe etmeden öldüğü takdirde ebedî olarak cehen­nemde kalır. Hasen-ı Basrı[1] (Allah rahmet eylesin), böylesi için önce­leri münafık» diyordu, fakat sonra bu sözünden rucû´ etmiştir. [2] Mürci-eye gelince, onlar, «Küfür haiinde sevabın bir fâidesi dokunmadığı gibi imanın mevcudiyeti halinde de işlenen günahın zararı olmaz» dediler.

İsâbetü oian Ehl-i sünnetin görüşüdür. Çünkü Cenâb-ı Hak, «Ey iman edenler, samimi bir tevbe ile Allah´a dönün»[3] buyurarak gü­nah işledikleri halde kişilere iman kelimesiyle hitâbetmiştir. Bu hususta başka âyetler de mevcuddur. [4]Br de şu var ki bütün müslüman-lar, Asr-s seâdetten bugüne kadar, ehl-i kıbleden ölen kimselerin bü­yük günah işlediklerini bildikleri halde cenaze namazlarını kılmak, onlar için dua ve istiğfar etmek adetini sürdüregelmişlerdir. Yine müslümanların beş vakit namazda, anne-babalarına, akraba ve ta-nıdıklanna-hiç bir tefrîk yapmadan-aff-ı ilâhî diledikleri meşhurdur, halbuki onlar kâfir için İstiğfar edilemiyeceğini pek âlâ bilmektedirler.

Meselenin derinleştirilmesine gelince, imanın mâhiyeti kalbin tas-dîkından ibarettir, ikrar da bu tasdikin bir alâmetini teşkil eder. Kim­de kalbdeki tasdikin alâmeti olan ikrar mevcûd olursa mü´min vasfı­na hâiz olur. Binâenaleyh ondaki tasdik tekzîb ile, ikrar da inkâr ile yer değiştirmedikçe o kişi kâfir diye vasıflandınlamaz. Kâfir olmayın­ca da mü´min sayılır, çünkü tasdîk ile tekzîb arasında sadece tered-düd ve duraklama vardır ki bunun küfür olduğunda ihtilâf yoktur.

İlâhî emre muhalefet ve nehyolunanı irtikâbetmeye gelince -ona muhalefeti helâl telâkki etmemek ve yasağını hafife almamak şartıyle - bu, ne tekzîb sayılır, ne de ilâhî emir ve yasağı red mânâsı taşır; bu hal olsa olsa aşağı arzuların ağır baskısından, taassubdan, kibirden ve tenbellikten doğan bir şeydir. Kaldı ki böyle bir hâlet-i ru-hiyye ile günah işlemeye azab korkusu, af ümidi ve tevbe azmi de umumiyetle eşlik eder. Bütün bunlar imanın meyvesi ve kalbde mevcûd ilâhî mükâfat ve mücâzâtı tasdîk alâmetidir. Bu durumu şu­na benzetebiliz ki bir doktor, hastasına ilâç içmesini emreder, zarar veren şeylerden de onu sakındırır. Hasta da doktorun söylediklerini doğru kabul edip benimser. Buna rağmen bazan kendisine zarar verecek şeyleri yer, veya faidesi dokunacak ilâçları içmekten imtina1 eder. Bununla beraber zarar görmekten korkar, yaptığına piş­manlık duyar, doktorundan utanır, kınamasından endişe eder ve aönlünü almayı umar. İşte nasıl ki bu, doktorun emrini reddetmek, onun mevcudiyetini hiçe saymak mânâsına gelmiyorsa bizim mese­lemizde de durum aynıdır.

Şimdiye kadar anlattıklarımız sayesinde büyük günah işleyen mü´minin imanı üzerine bâkıy kaldığı sabit olduğuna göre, aynı hal üzere öldüğü takdirde cennet ehlinden olacağı da ortaya çıkmış olur. Çünkü Cenâb-ı Hak, «Allah mü´min erkeklerle mü´min kadınlara cennetler va´detmiştir»[5] buyuruyor. Cennet ehlinden olunca da ce­hennemde ebedî kalması düşünülemez, zira hem cennete girmek, hem de cehennemde ebedî kalmak aklın tasavvur edebileceği bir şey değildir. Şu da var ki cehennemde ebedî kalış kâfir için kesilen bir ceza olduğuna ve bu, cezaların en ağırı, küfür de suçların en bü­yüğü bulunduğuna göre cehennemde ebedî kalış küfür suçuna denk bir ceza teşkil etmiş olur. Eğer küfrün dûnundaki bir suça mu­kabil, cehennemde ebedî kalış gibi bir ceza verilerek azab edilecek olursa işlenen suçun ötesinde bir ceza verilmiş olur, bu ise adalete sığmaz.

Soru : Büyük günah işleyenlerin azab edileceğine dair ilâhî teh-did haberi (vaîd) mutlak olarak (istisnasız) vârid olmuştur. Eğer bazı­larının affedilmesi caiz olsaydı ilâhî habere yalan karışmış (huluf et­miş, caymış) olur, bu ise caiz değildir?

Cevap : Bazı âlimlerimiz, Allah taâlânın azab haberinin bütün âsî­lere şâmil olduğunu kabul etmişler ve fakat «önce haber verilen azabdan vazgeçmek bir iûtuftur, binâenaleyh yüce Allah hakkında caizdir» demişlerdir. Muhakkik âlimlerimiz ise Allah taâlânın ne mü­kâfat, ne de ceza haberinde hulfetmesini tecviz etmemişlerdir. Çünkü bu, verilen hükmün (sözün) değişmesi demektir. Halbuki Ce­nâb-ı Hak, «Benim nezdimde söz değiştirilemez...» [6] buyurmuştur. Hem de Allah taâlâ Kur´ân-t kerîminde, vaîdi (tehdidi) va´d ile ifade buyurmuş ve onda hulf olamıyacağını beyan etmiştir: «Senden aza­bın çabuk gelmesini isterler. Allah va´dinden (tehdidinden) asla.caymaz». [7]Şu kadar var ki muhakkik âlimlerimiz affın mümkün oldu­ğuna hükmetmişlerdir. O halde affolunan azabın ilâhî tehdidin şümulüne dâhil kılınmadığı anlaşılmıştır. Binâenaleyh Allah taâlânın affı filân günahkârın umumî tehdidden tahsis (ve tefrik) edildiğinin beyanı mânâsına gelir. Tahsis ise istisna yerine geçer. Âsîlerden bazı­larının tehdidin şümulünden istisna edilmesi nasıl bir hulf sayılmazsa tahsîs (ve tefrîk) ediimesi de sayılmaz. [8]

Soru :
Allah taâlâ, «Kim bir mü´mini kasden öldürürse cezası, için­de ebedî kalacağı cehennemdir»[9]

buyurmuştur. Yine o şanı yüce Allah «Kim Allah´a ve Peygamberine isyan eder, O´nun sınırlarını çiğ­neyip geçerse, onu, içinde ebedî kalacağı ateşe koyar»[10] buyur­maktadır. Bu âyetlerde Cenâb-ı Hak kati ve isyan fiilleri İçin cehen­nemde ebedî kalış azabını haber vermiştir? [11]

Cevap : Bu âyetlerin birincisi, tefsirde zikrolunan sebeb-i nüzulden anlaşılacağı üzere, [12] mü´mini öldürmeyi helâl telâkki eden kimse hakkında nazil olmuştur, böylesinin kâfir olduğu ise şüphesizdir. İkinci âyet de kâfir hakkında nazil olmuştur. Çünkü bütün sınırlan çiğneyip aşmak ancak kâfirin yapacağı bir şeydir. Şu da var ki «Hulûd» mad­desi bazan zikrolunur, fakat ondan ebediyet değil «uzun müddet» kasdolunur. [13]

Bahis mevzuu edilen mürtekifcH kebîre meselesi üzerine diğer ba) konular istinad ettirilir: [14]

A) Birincisi: Şefaat meselesidir.

Şefaat bize göre vardır, Mu´tezile ise muhalif kalmıştır. Bunun iza­hına gelince, biz Ehl-i sünnet, Allah taâlânın, vâsıta olmaksızın affet­mesini mümkün gördüğümüze göre peygamberlerin ve hayırlı kul­ların şefaati ile affetmesi ise evieviyetle mümkündür. Mu´tezileye göre af mümkün olmadığından şefaatin da birfaidesi yoktur.

Bu mevzu´daki delilimiz şu âyet-i kerîmelerden müteşekkildir: «Artık onları bağışla, günahlarının yarlıganmasını iste»[15] «Hem kendi­nin, hem erkek mü´minlerle kadın mü´minlerin günahının yarlıgan­masını dile».[16] Bu ilâhi ifadeler şefaati emretmektedir. Yine yüce Al­lah´ın şu âyet-i kerîmesi: «Artık şefaat edicilerin hiç bir şefaati onlara fâide temin etmiyecek». [17]Eğer şefaat mü´minlere de faide vermiye-cek olsaydı kâfirleri tahsîs (ve tefrîk) etmenin bir mânâsı olmazdı. Şu meşhur hadîs de bizim için bir delil teşkil eder. Peygamber efendimi­zin «Benim şefaatim ümmetimden kebâir işleyenler içindir»[18] mealin­deki sözleri. Şefaat mevzuundaki hadîsler tevatüre yakındır, en azın­dan şöhret derecesindedir, haber-i meşhuru İnkâr etmek İse bidattir. [19]

B) İkincisi:
Küfür ile şirkin affedilmesi meselesi, aklen caiz midir değil midir?

Âlimlerimiz (Allah kendilerinden râzî olsun) bunun (aklen bile olsa) caiz olmadığını söylemişler. Eş´ariyye ise «caizdir» hükmünü vermiştir. Yine onlara göre mü´minlerin cehenneme, kâfirlerin de cennete ko­nulup ebedî bırakılmaları (aklen) mümkündür.Hatta bu, abes de sa­yılmaz; şu kadar var ki nas bunun vuku1 bulmıyacağını haber vermiş­tir. Bize göre ise caiz değildir.

Bu telâkkilerin içinde isabetli olan bizim ileriye sürdüğümüz görüş­tür. Çünkü hikmet, iyilik yapan ile kötülük işleyen kimseyi birbirinden farklı muamelelere tâbi, tutmayı gerektirir. Nitekim Cenâb-ı Hak, »İyiliğin mükâfatı iyilikten başka bir şey midir?»[20] ve yine «Kötülüğün karşılığı ona denk bir kötülüktür»[21] buyurmuştur. Allah taâlânın, iyilik yapan ile kötülük yapanın eşitliğine hükmeden kimseleri tenkide tâ­bi´ tutması da meseleyi ayrıca vuzuha kavuşturmaktadır. O sânı yü­ce söyleyici şöyle buyurmuştur: «Yoksa o kötülükleri kazananlar, ken­dilerini, iman edip de iyi amellerde bulunanlara eşit, dirim ve ölümlerini müsâvîmi kılacağız sanmışlar! Doğrusu, ne kötü bir hükme varmışlar».[22] Yine şu âyet-i kerîme aynı hususu ifade etmektedir : «Öyle ya, hiç müslümanlan o günahkârlarla eşit tutar mıyız biz! Size ne oluyor? Ne tuhaf bir hükme varıyorsunuz?». [23]

Mâtürîdî âlimlerine göre küfür ile diğer günahlar arasındaki fark şudur: Küfür son noktasında bir suçtur, onun suç sayılmamasına ve yasaklısının kalkmasına hiç bir ihtimal yoktur. Şu da var ki kâfir kendi küfrünün hak ve gerçek olduğuna inanır, bu sebeple de onun için bir bağışlama ve yarlığanma talebinde bulunmaz. O halde böylesini affetmek hikmete uygun değildir. Hem küfür, diğer günahların aksi­ne, devamlı bir inanıştır, binâenaleyh devamlı bir cezayı gerektiricidir. [24]

C) Üçüncüsü : Zulüm, hikmetsizlik ve yalan ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:19:23 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri rüya tabiri,İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri mekke canlı, İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri kabe canlı yayın, İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri Üç boyutlu kuran oku İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri kuran ı kerim, İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri peygamber kıssaları,İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleri ilitam ders soruları, İmanın Mahiyeti Bazı Sem'iyyât Bahisleriönlisans arapça,
Logged
13 Aralık 2014, 00:29:23
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 13 Aralık 2014, 00:29:23 »

Esselamu aleykum.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim.Rabbim bizleri ona laik bir kul eylesin.Allah dan korkan,kuldan utanan,sünnete tabi yaşayan,farz uygulayan...,
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes