> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İşarat - Şeyh Taği K.S > Letaiflerin Eğitimi
Sayfa: 1 [2]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Letaiflerin Eğitimi  (Okunma Sayısı 19482 defa)
22 Aralık 2009, 18:17:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #5 : 22 Aralık 2009, 18:17:05 »



Abdurrahman-ı Tâği (k.s) şöyle buyuruyor:
-İnsan her zaman nefsin hile ve şerrine düşmekten çekinmelidir. Çünki nefis insanı her zaman helake sürüklemek ister. Bu hâlinden bir an dahi geri durmaz.
Ben (Abdurrahmân-i Tâğî) nefsin insanı aldatan halini bizzat hanımlarımla olan ilişkilerimde de gördüm. Ne zaman ki bu durumlardan ayrıldım, o zaman büyük bir huzur buldum ve cezbeye düştüm.
Ben eşlerimi şeytanın tuzağına düşmemeleri konusunda devamlı uyarırdım.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) şöyle buyuruyor:
-Dargın bulunduğu bir kimsenin elini öpmekle kişi kendi nefsini ezebilir. Üstün durumda bulunan bir müridin kendisinden daha aşağı durumda bulunan bir sûfi kardeşinin elini öpmesi adet olmuştur. El öpen kişi nefsinin daha saf olup, böylece özür dilediğini ispat eder. Her mürid karşısındaki arkadaşına hüsnü zan besleyip onun kendisinden daha üstün durumda olduğunu düşünerek şöyle demelidir: Ben eğer bu özür dilemeleri kabul etmezsem umulur ki onun bana kırılıp beddua etmesi ile büyük zarar görürüm.
Arkadaşının özürünü kabul edip barışmalıdır. Dargın durmak çok kötü bir şeydir.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s):
-Üstadın muhabbeti Allah içindir, diye söyleyince öğrenmek maksadıyla şöyle sordum.
-Üstadı zatı için sevmek Allah muhabbetinden değil midir?
-Hayır. Üstadı zatı için sevmek Allah muhabbetinde fani olup üstadı unutarak ve Allah ile üstadın muhabbetini farketmemekten ileri gelir.
- Buna misal şudur. Bir adam sevgilisine olan aşkından dolayı onun hizmetçisini de sever. Bu sevgi o kadar ileri gider ki hizmetçisi hakiki sevgili durumuna geçer. Üstada karşı olan zatı muhabbeti olmadan mürşidinin sohbetinden bir lezzet alamaz.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) buyurdu:
-Keşke müridler ayaklarının uçlarından başka yere bakmasalar. Zira şeriatta kadına bakmak haram olduğu gibi, azimetle amel etmenin gerekliliğinden dolayı gayriye bakmak haramdır.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) buyurdu:
-Kendi isteğiyle cezbelenmek caiz değildir.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) Nurşin köyünde bir sohbetinde şöyle buyurdu:
-"Bize bazı duaların dilimizle okunması emredildi. Hatta duaları okurken sesimizi yükseltiyorduk. Bu dualardan biri hatmeyi haceganda okunan duadır."
Hatmenin yapılış şekli "Câmiul-Usûl" adlı kitapda şöyle tarif edilmiştir.
1-Faliha-ı Şerife Besmele ile birlikte (yedi) defa okunur.
2-Peygamber Efendimize yüz defa Selavat getirilir.
3-Elemneşrahleke Suresi yetmişdokuz defa Besmele ile birlikte okunur.
4-İhlası şerife binbir sefer okunur.
5-Fatihayı Şerife Besmele ile birlikte tekrar yedi sefer okunur.
6-Peygamber Efendimize tekrar yüz selavat getirilir
7-Hatme Duası okunur.
Imam-ı Rabbaninin hatmesinde ihlas-ı Şerif yerine "La havle vela kuvveti illa billahil aliyyil Azîm" denilir.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) buyurdu:
-Bir insanın iki insan olması demek zahirinin halk ile, batınının Hakk ile beraber olması demektir. Böyle olan kimseler zahiren değişik meseleleri konuşmaları kalplerindeki ile olan huzura mani olmaz. Halidi Ölekî bu konuda şöyle söylemiştir; Büyüklerin zikrine mani olacak hiç bir şey yoktur.
Seyda-ı Tâği (k.s) buyurdu:
-Behlül-ü Dane´nin "Allah ile ye, Allah ile uyu, Allah ile konuş" sözünün bu üç vakitte uyanık olunmasına teşvik içindir. Zira, bir kimsenin gafil olduğu zamanlar yemek, uyumak ve dostlarının meclislerindeki zamanlardır.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) buyurdu:
Kendisinde ubudiyet vasfı hasıl olmayan mürid, mürid olamaz. Müridten maksat Allah´ın emirlerne muti olmaktır. Ubudiyetten maksat ise Allah´ın hükümlerine rıza göstermektir.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) buyurdu:
-Gavs-i Hizanî (k.s) tarikattan kovulanlara iltifat etmezdi. Yanlız, Mevlânâ Halid (k.s) hazretlerinin kovduğu Şeyh Abdulkadir istisna idi. Ona önem verir, nisbetinin tamamı ile kesilmediğini söylerdi.
Şeyh Abdurrahman-ı Talabani’nin halifelerinden Derviş Emin isminde bir şeyh var idi. Çok güzel bir nisbete sahipti.Tarikattan kovulunca vergi tahsildarlığına başladı. Abdurrahmân-i Tâğî (k.s), Şah-ı Nakşibend´in şu mısrasını okudu.
- Tarikatımızdan yüz çevirenin dini tehlikeye girer.
Ayrıca, Meşâyihi kiramın şu sözünü nakletti. "Tarikatımızdan kovulan kimseye Rahman olan Allah´ın feyz ve yakınlık kapısı kapanır."
Daha sonra Abdurrahmân-i Tâğî Meşâyıhı Kiram´ın bu sözünü aşağıdaki ayet-i kerimeye ters düştüğünü belirtti.
"Ancak tevbe eden ve iman edip de salih amel işleyen kimse müstesnadır." (Furkan 25/70)
İki söz bir birine zıt düştüğünde birisininin doğru birisinin yanlış olması gerekir. Zıtlığı ortadan kaldırabilmek için tevil lazımdır. Allah´ın sözü doğru olduğuna göre Meşayıhın sözü tevil edilir. Bu sözün tevili şudur: Meşayıhın sözünde istisna vardır. Kovulan kimse pişman olur, istiğfar ederse Allah´a yakınlık kapısından uzaklaşmamış olur.
Kovulan kimsede sadatların eğer bir iltifat nazarı kalmış ise sonuçta o kimse pişman olacaktır. Eğer Sadatlar bir kimseden tamamıyla yüz çevirmiş ise o kimse pişman olmayacaktır. Şah-ı Nakşibend´in bir halifesi kovulduktan sonra ticaretle uğraşıp zengin olmuştr. Bu zat zaman zaman sırt üstü uzandığı zaman şeyhsizlik nekadar güzel dermiş.
Daha sonra Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) şöyle buyurdu: Tarikat büyükleri bazı münkirlerden yüz çevirince o münkirlerin dini de zarar görür. Gavs-ı Azam’ın münkirlerinin çoğu dinlerinde de zarar gördüler.
Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) hazretleri, müridin Allah´tan üstada gitmesiyle üstaddan Allah´a gitmesi arasındaki farkı şöyle açıkladı:
Müridin Allah´tan üstada gitmesi, müridin Allah´ı bulmak gayesiyle üstada gitmesi, Allah´ı bulmaya olan iştiyak ve muhabbetini artırır. Allah´ı bulmaya olan talebi müridi devamlı dolaştırır, çare arattırır. Bir mürşid-i kâmili bulduğunda elini tutmasıyla birlikte Allah´ın azamet-i kibriyasına ve celâline vakıf olur. Bu vukufiyeti Allah´a ulaşmanın kendi aklına göre zorluğunu idrak ettirir. Bu durumda bütün himmetini üstada ulaşmaya sarfeder. Allah´ın dostuna ulaşmak Allah´a ulaşmaktan kolaydır. Mürşidine ulaşmaya çalışan böyle müridlere meczûb-i sâlik denir. Cezbeden sonra sülûka başlamışlardır.
Üstaddan Allah´a gitmenin manası ise şudur. Mürid önce dünyevi bir gaye ile büyüklerin kapısına gider, onların himmeti müridin talebini Allah´a çevirir. Bu durumdaki müridler, Hz.Yusuf´a âşık olan kadının durumuna benzer. Bir başka misal de şudur:
Mescid-i Haram´a gittiğimde orada hizmet eden bir adama rastladım. Bu adam Mekke´ye askerlik gayesiyle gelmişti. Fakat Kâbe-i Muazzama´nm bereketiyie gayesini Allah´a döndürmüştü.
Gavs-ı Hizânî (k.s) hazretlerinin bazı hizmetçileri de o kapıya dünyalık için gelmişlerdi. Gavs´ın nazarı onların da gayretlerini Allah´a çevirdi. Bu tür müridlere de sâlik-i meczûb denir.
Nurşin köyünde genel sohbetinde şöyle buyurdu:
Şeyhlerin inkarına düşmemeniz için kendisini derviş olarak tanıtan kimseyi kötülememenizi ısrarla tavsiye ederim. Bir kimse, veli, şeyh veya kutup olduğunu söylüyorsa, o sözü kendisine bırakın. Ancak velî olduğunu tasdik ettiğiniz halde, nehyedilenleri yaptığını ve emredilenleri terkettiğini gördüğünüz zaman o davranışını kabul etmeyiniz. O kimse o kötü fiiline devam ederse, Mansur-ı Hallc´a ve Şehabeddin Sühreverdî ´ye uygulanan seri hüküm aynı şekilde kendisinede uygulanır. Ehlullah´ın inkarına düşmekten kurtulmanın yolu onlar hakkında hüsn-i zan etmekle mümkündür. Başkalarına karşı hüsn-i zan edebilmek kendi nefsinin ayıplarını düşünmekle olur. Nefsinin kusurunu görmek de kişinin Allah´ın kendisine lütfettiği nimetleri yaratılış gayesine uygun olarak kullanmadığını düşünmekle gerçekleşir.
Nefsin kusurları mülahaza edildiği zaman insan başkalarının kusurlarını görmekten uzaklaşır. Böylece inkara yol bulamaz.
Şeyh Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) buyurdu:
Tarikat ehli "filan veli terakki etmektedir. Filan velinin ise terakkisi durmuştur." şeklindeki sözleri bana müşkül geliyor. Daha sonra bu sözünü şöyle açıkladı:
Terakki etmek nefsinin kusurunu görüp ve kemalini talep etmekle olur. Durgunluk ise nefsinin kusurunu görmemekten ve kemalâtı talep etmekten kaynaklanır.
Halifelik makamı bir kimseye verildiğinde o kimse kendini halife görürse terakki edemez. Fakat kendisini halife görmeyip ayıplarını görmeye devam ederse terakki devam eder.
Şeyh Abdurrahmân-i Tâğî´dan (k.s) sordum:
-Kurban bazen sohbet esnasında müride bir nevi fena hasıl oluyor. Eğer hayalini o taraftan keserse talepten uzaklaşıyor. Bu durumda hayalini fena tarafına mı bıraksın yoksa talebe mi devam etsin? Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) cevaben:
"Hayalini fena tarafına bıraksın "buyurdu. Biraz sonra Farsça olarak:
"Makam sahipleri çeşit çeşit yollarda yürüdüler"mısrasını okudular.
Ben bu mısrayı okumasından, talep ehli olanların talebe devam etmesi gerektiğini, talebi az olanın da hayalini fenaya bırakmasının daha iyi olacağını anladım. Abdurrahmân-i Tâğî´nin (k.s) ilk sözü bazı arkadaşlarımız için geçerlidir. Daha sonraki sözüyle ise durumu genelleştirmiştir.

Ramazan Bayramı arefesinde mezarlığa hatim maksadıyla gittik. Şeyh Abdurrahmân-i Tâğî´ye (k.s) birinci cüzü vermek için cüzleri karıştırmaya başlayınca şöyle buyurdu: " Kur´an-ı Kerim cüzleri arasında seçim yapmak doğru değildir. Hatta Seyyid Tâhâ (k.s) zamanında cüzleri dağıtan kimse bu işi gözleri kapalı olarak yapıyordu."

Şeyh Abdurrahmân-i Tâğî hazretleri buyurdu:
-Şeriat, nefsi istikamet üzere tutmak için konulmuştur. Tarikat ondan daha incedir. Onun için tarikat da bidat-ı hasane ve ruhsatları terk etmektedir. Azimet konusunda şeriat ve tarikat birbirinden ayrıdır. Sadat-ı kiram´ın sözlerine muhalefet olmadığı sürece mürid bidatlar ve ruhsatlar konusunda şeriata göre amel etmelidir. Muhalif durumlarda ise sadatın emrini yerine getirmelidir.
Abdurrahmân-i Tâğî hazretleri dünya ehlinin işleri ile tarikat ehlinin işleri şe...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Letaiflerin Eğitimi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 15:09:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Letaiflerin Eğitimi rüya tabiri,Letaiflerin Eğitimi mekke canlı, Letaiflerin Eğitimi kabe canlı yayın, Letaiflerin Eğitimi Üç boyutlu kuran oku Letaiflerin Eğitimi kuran ı kerim, Letaiflerin Eğitimi peygamber kıssaları,Letaiflerin Eğitimi ilitam ders soruları, Letaiflerin Eğitimiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: 1 [2]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes