> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Akaid Eserleri > İman ve Hayat > Tevekkül başkalarına güvenmek değildir
Sayfa: [1] 2 3 4 ... 6   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevekkül başkalarına güvenmek değildir  (Okunma Sayısı 27523 defa)
21 Ocak 2011, 11:12:15
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 21 Ocak 2011, 11:12:15 »



TEVEKKÜL BAŞKALARINA GÜVENMEK DEĞİLDİR:


“Gökten ne altın yağar, ne gümüş”.

Hz. Ömer’in verdiği bu cevapla birçoklarının kalbindeki şüpheler gitmiş oluyor. Çünkü mü’min’in bir sıfatı da her işinde Allah’a tevekkül etmek (dayanmak) ve O’na teslim olmaktır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim şöyle diyor: “Allah’a dayan (teekkül et). Vekil olarak Allah yeter”. Eğer inanıyorsanız Allah’a tevekkül edin”. “Her kim Allah’a tevekkül ederse Allah ona yeter”.

İyi ama, tevekkül ne demektir, teveküllün manası nedir?

Tevekkülün manası; Allah’ın koyduğu sebepleri bir tarafa atmak, O’na güvenip harikalar yaratmasını beklemek, tepesinin üzerinden altın ve gümüş yağdırmasını istemek, ayağının altından ekmek, katık, yağ ve bal çıkarmasını gözlemek, demek değildir; hem de çalışmadan, çabalamadan ve düşünmeden.

Tevekkül, mukaddimeleri sıralıp sonucu Allah’a bırakmak, demektir.
Tohumu saçıp ürünü Allah’dan beklemektir. İnsan olarak elinden geleni yapıp gerisini Rabbine terk etmektir. Sebepleri hazırlayıp yoldaki engelleri kaldırmak, demektir. Hele insanın bilemediği ne kadar sebepler ve Allah’dan başkasının gideremeyeceği ne kadar engeller vardır!

Resulullah (s.a.v.) e bi rArabi geliyor. Devesini Mescid’in kapısına, bağlamadan, başıboş bırakıyor. Böyle yapmakla da Allah’a tevekkül ettiğini, Alah’ın onu bekleyeceğini iddia ediyor. Peygeamberimiz ona şu, Müslümanlar arasında darbımesel haline gelmiş meşhur hadisini söylüyor: “Bağla da öyle tevekkül et”.

Boşboğazların, dillerine doladığı bir hadis var: “Eğer Allah’a hakkı ile tevekkül etse idiniz, sizi kuşlar gibi beslerdi; hani kuşlar sabahleyin aç çıkar, akşam üstü tok dönerler”. bu hadis aslında onların lehlerine değil, aleyhlerine bir delildir. Çünkü tok dönmeyi sabah erkenden rızk aramaya bağlamıştır; yuvada pineklemeye değil.

 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevekkül başkalarına güvenmek değildir
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:02:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevekkül başkalarına güvenmek değildir rüya tabiri,Tevekkül başkalarına güvenmek değildir mekke canlı, Tevekkül başkalarına güvenmek değildir kabe canlı yayın, Tevekkül başkalarına güvenmek değildir Üç boyutlu kuran oku Tevekkül başkalarına güvenmek değildir kuran ı kerim, Tevekkül başkalarına güvenmek değildir peygamber kıssaları,Tevekkül başkalarına güvenmek değildir ilitam ders soruları, Tevekkül başkalarına güvenmek değildirönlisans arapça,
Logged
12 Kasım 2012, 01:11:28
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« Yanıtla #1 : 12 Kasım 2012, 01:11:28 »

s.a.. ; bizler elimizden geleni yapip Allah'a öyle tevekkül etmeliyiz..Oturduğumuz yerde herşeyi isteypte elde etmeyi beklemek akilsizlik olur..Detayli ve güzel açiklanmiş.Rabbim c.c razi olsun kardeşim.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

22 Şubat 2013, 09:29:17
muhsin iyi

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 87


« Yanıtla #2 : 22 Şubat 2013, 09:29:17 »

Tevekkül, Tevekkül Nedir,  Allah’a Tevekkül Nasıl Edilir
Nefsin Allah’a (c.c.) isyan noktaları vardır. Bunların başlıcası haramlardır. İnsan haramlara tövbe edince şeytanları kahreder. Çünkü şeytanlar insanları bunlarla oynatırlar, aldatırlar. Nefsin haramlara tövbe etmesi demek, bir zaman zevk aldığı şeyleri terk etmesidir. Bu çok zor bir durumdur. Genellikle başa gelen bela ve musibetlerle insanlara tövbe nasip olmaktadır. Yoksa nefis alıştığı, zevk aldığı şeylerden kolay kolay vazgeçemez. Kul, bela ve musibetin Allah’tan geldiğini bildiği, Allah’tan gelen bu bela ve musibetin de nedensiz olmadığını, bunun günahlarının neticesi olduğunu kavradığı zaman Allah’ın inayetiyle tövbe nimetine erişebilmektedir. Tövbe ettikten sonra önceki günahları için yüreğinde büyük bir pişmanlık duyup bunları tamir yoluna gidenler, yüce Allah’ın (c.c.) mağfiretine ve rızasına doğru bir yol tutmuşlardır.

Şeytanlar insanları haramlara teşvik hususunda büyük bir acizlik yaşadıkları zaman bu sefer onun Allah’a tevekküldeki açık noktalarına yüklenirler. Bu noktalarda her birimizin kaygıları vardır. Dünyada kaygısı olmayan insan yoktur. Dolayısıyla müminler de  bazı kaygılara sahiptirler.

Şeytanlar insanların ruhsal dünyasına girip düşüncelerini, duygularını takip edebildikleri için kaygılarını çok iyi bilirler. Bu konuda raporlar tutarlar. İnsanın üzerindeki şeytanlar değiştiği zaman bu bilgiler yeni görevlilere aktarılır.

Şeytanların kaygı konuları ile ilgili sözleri, vesveseleri özellikle namaz, zikir gibi ibadetler sırasında çok olur. Böylelikle kişinin namazlarını ve zikirlerini ifsat ederler. Ayrıca insanların aralarının bozulmasında, Müslüman’ın diğer Müslümanlara güven duygusunun zedelenmesinde bu kaygıları çok istismar ederler.

Tevekkül bizde kaygı oluşturan hususlarda yüce Allah’a (c.c.) güvenmek, ilgili kaygı konusunda bütün olumsuz düşünce ve duyguları içimizden atmaktır. Öyle ki tevekkül ilgili kaygı durumu gerçekleşse bile bunun ancak yüce Allah’ın (c.c.) izni ile ve bizim yararımıza uygun olduğu için yüce Allah (c.c.) tarafından yaratıldığını kabul etmektir. Kadere iman, bu inancı zaten bizden istemektedir. Ama nefsimiz tevekkülü kabul etmemektedir. Dolayısıyla nefis, kader inancını inkâr etmektedir; hayır (iyilik) ve şerrin (kötülüğün) ancak kulun filleri ile meydana geldiğine inanmaktadır.

Nefsimizin tevekkülü kabul etmemesi, yüce Allah’a (c.c.) güvenmemesi anlamına gelmektedir. Nefis haddizatında küfür üzere yaratılmıştır. İnsan nefsine uyduğunda kâfir olur. Mümin olması mümkün değildir. Nefse göre her şey sebepler dairesinde meydana gelir. Allah’ın (c.c.) bunlara müdahalesi yoktur. Zaten mümin kelimesinin anlamında da Allah’a (c.c.) güven duymak anlaşılmaktadır.

Bir insan Müslüman da olsa biraz nefsine uyduğunda hemen tevekküle itiraz edip kadere, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmayacaktır.

Tevekkülde sebepler dairesine dikkat ettikten ve kaygı duyduğumuz hususlarda elimizden geleni yaptıktan sonra Allah’a (c.c.) güvenmek hadis-i şeriflerde özellikle belirtilmiştir. Hatta bunu formüle eden bir hadis-i şerif pek meşhurdur: ‘Deveni bağla, ondan sonra Allah’a tevekkül et!’ Mescid-i Nebevi’ye gelen bir bedevinin devesini bağlamadan Allah Resulü (s.a.s) ile konuşmaya başlaması üzerine bedevi bu hadis-i şerifle ikaz edilmiştir.

İnsanlar develerini bağlayıp yani ilgili konuda ellerinden geleni yaptıkları halde yine kaygı duyarlar. Namaz ve zikirleri bu aşamada da genellikle kaygılarla ifsat olunmaktadır. İşte yüce Allah (c.c.) kulundan bu noktada razı olmamaktadır.

Müminin devesini bağladıktan sonra bu konuda kaygı duyması Allah’ın kaderine itiraz anlamı taşımaktadır. Allah’ın (c.c.) kaderine itirazda ise küfür kokusu vardır. Allah’ın (c.c.) pek çok sıfatı ve güzel ismi farkına varılmadan inkâr edilmiş olur.

Allah El-Alîm’dir. O her şeyi bilir. O’nun izni olmadan bir yaprak bile ağacından düşmez (bk. En’am suresi, 59). Allah her şeyin yaratıcısıdır (bk. Zümer suresi, 62). İnsanı ve yaptıklarını Allah yarattı (bk. Saffat suresi, 96). “Vekil olarak Allah yeter (Nisa suresi, 81).”, “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir (Âl-i İmrân suresi,  173).”, “Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter (Talak suresi, 3).”

Tevekküle itirazın nedeni nefsin benlik taslamasıdır. Allah’ı tanımamasıdır. Yüce Allah’ın gücünü, kudretini, ilmini, bu dünyaya ve insanlara tasarrufunu bilen bir insanın tevekkül hususunda sıkıntı yaşaması mümkün değildir.

Kişinin farz-ı muhal devesi çalınsa buna asıl karar veren merci kimdir? Elbette yüce Allah’tır. Kul kaygısıyla yüce Allah’ın (c.c.) bu konudaki iradesine itiraz etmektedir. Güya insan küçük aklı, sınırlı tedbiri ve gücüyle bu kötü kaderi engelleyebileceğini varsayarak yüce Allah’a (c.c.) kendi iradesini, tedbirlerini, gücünü şirk koşmaktadır. 

Tevekkül imanda derinleşmeyi meydana getirir. Allah’ı sıfatları ve güzel isimleri ile tanımayı sağlar. Allah ile kul arasında sevgi oluşturur.

Günahlarına tövbe eden, belli bir derece dünyayı gönlünden çıkaran bir mümin hemen tevekkülle imtihan edilmeye başlar. Bunun için yüce Allah (c.c.) ona şeytanların vesveselerini musallat eder. Şeytanlar gece gündüz mümini kaygılandıracak konuları vesvese yaparlar.  Mümin kişi bu vesveseleri bilinçaltından algıladığı için sanki kendi düşünceleri imiş gibi değer verir. Bunlar üzerine kafa yorar. İbadetlerinden zevk almaz. Soğumaya başlar.

Bir insan kaygıların kıskacına düştüğü zaman şeytanların ellerinde oyuncak olur. Manevi ilerlemesi düşer ve geriye gitmeye başlar.

Şeytanlar kaygılarla insanlara egemen olurlar. Onları araba kullanır gibi bir makineye dönüştürürler.

Nefis tevekkül bahsinde okuma yazma bilmeyen bir insan gibidir. Bu konuda o kadar cahildir ki, cahilliğini de kabul etmez.

Tevekkül bahsini nefse öğretmek o kadar basit değildir. Zira nefis bu konuda kitaplar okuyarak, sohbetler dinleyerek eğitilemez. Elbette bunların insanda hiç etkileri olmadığını iddia etmiyoruz. Neticede yüce Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurmuyor mu: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer suresi, 9)’ Elbette bu konuda bilinçli bir insan, bilinçsize göre daha ileridedir. Ama yalnızca bu konuda bilinç sahibi olmak nefsin eğitiminde yetmemektedir.

Nefis kitaplardaki ve sohbetlerdeki öğretici bilgilerle değişmemektedir. Nefis ibadetlerle hizaya gelmektedir. Bu açıdan tevekkül de böyledir. Nefis tevekkülü ibadetlerle kazanmaktadır.

Tevekkülü kazanmada en etkili ibadetler, temeli Allah (c.c.) yolunda para vermeye dayanan zekât, sadaka, hac gibi ibadetlerdir. Nefis bu ibadetler sırasında verilen para ile maddi varlığının azalmadığını, bilakis arttığını görerek materyalist olmaktan, dolayısıyla sebeplere bağlanmaktan kurtulmaktadır. Allah’a güvenmeyi öğrenmektedir. Zira nefis yaşantıyla öğrenir; ayrıca imtihan gereği karşılıksız olarak hiçbir şey vermemek üzere yaratılmıştır, programlanmıştır. O açıdan çok cimridir. Bu yüzden Allah’a (c.c.) tevekkül etmesi çok zordur.

‘Allah tevekkül edenleri sever (Al-i İmran suresi, 159).’ Niçin yüce Allah (c.c.), tevekkül edenleri sevmektedir? Çünkü tevekkül edenler bu dünyaya değer vermemektedirler. Kaygıları gerçekleşse bile bundan dolayı yüce Allah’a (c.c.) karşı olan duygu ve düşüncelerinde bir değişiklik olmamakta, yine de Allah’tan razı olmaktadırlar.

Sabır ve rıza tevekkülün bir sonucu olarak doğmaktadırlar. Bilindiği üzere sabır ve rıza usul-i aşerede en yüksek makamlardır. İmanda ve manevi yolculukta ulaşılmak istenen en büyük lütuflardır. Sıkıntılar karşısında kimseye şikâyet etmemek, güzel sabrın (sabr-ı cemil) tarifidir. Rıza ise başa gelen iyi durumlara olduğu gibi bela ve musibetlerden de Allah’tan razı olmaktır.

Tevekkülün sonucu sabır ve rızadır, tevekkülün sebebi ise usul-i aşeredeki tövbe, zühd makamlarıdır. Bunlar birer merdiven basamağı gibidir. Tövbede kul günahlardan uzaklaşır. Nefsin, çok önem verdiği günahlardan vazgeçmesi sanki onun ölümü gibidir. Yüce Allah (c.c.) tövbe eden bir kulu adeta imanla yeniden diriltmiştir. Günahlardan vazgeçtiği için de ona ibadetlerden zevk alma nimetini bahşeder. Çok kimsenin namaz kılmak istedikleri halde buna muvaffak olamamalarının gerçek nedeni günahlara tam manasıyla tövbe edememeleridir. Yüce Allah (c.c.) günahlarla kirlenen insanlara bunlara tövbe etmedikçe ibadet kapısını kolay kolay açmamaktadır. Böyleleri namaz kılmak için kendilerini zorlasalar bile namaz onlar için çok sıkıcı bir ibadet olmaktadır. Tövbe eden kişiler ise namazlardan çok büyük bir zevk alırlar, bir zamanlar nefislerinin zevk aldığı günahların yerine ruhları namazlarda sonsuz bir huzur bulur. İşte tevekkül için bu tövbe birinci basamaktır. Yani tövbe nasip olmadan tevekkülden söz etmek mümkün değildir. Çünkü günahlar insanda derinliği cehenneme kadar ulaşan kaygı kuyuları açarlar. Bunların üzeri ancak tövbe ile örtülür. Kaygı ise tevekkülün zıddıdır.

Tövbeden sonra zühd gelmektedir. Zühd dünyayı kalpten çıkarmaktır. Günahkâr bir insan adeta dünyaya taparken tövbe sayesinde yüce Yaratıcısı ile kendi arasında bir sözleşme imzalamaktadır. Zühd ise yüce Allah karşında dünyanın mubah olan şeylerinin de kalpten çıkarılmasıdır. İnsanın gerçek anlamıyla zühde ermesi için ibadetlerden zevk alan bir hale erişmesi gerekir.

Elbette zühdde herkesin bir derecesi vardır. Herkes aynı olamaz. Sonuçta yaşamak ve ailemizi geçindirmek için dünyaya bağlı olmak zorundayız. Dünyadan tamamen kopmak İslam dinine de aykırıdır. Çünkü sorumluluklarımız bizi belli derecede de olsa dünyaya bağlı olarak yaşamayı gerekli kılmaktadır. Bu konuda ‘El kârda, gönül yarda’ atasözü düsturumuz olmalıdır. Yüce Allah (c.c.) dünyanın gönülde yer almasından asla razı olmamaktadır.

Zühd tevekkülü doğurmaktadır. Gönlünde dünyaya değer vermeyenin kaygıları da yok olmaktadır. Çünkü her kaygı ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
25 Mayıs 2013, 09:10:59
Kayin

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 380


« Yanıtla #3 : 25 Mayıs 2013, 09:10:59 »

her işimiz tevvekkülle yapmak rabbimize sığınmak ve işlerimizi ona havale etmek...ayette emir buyurduğu gibi; ona sığınıp,yardım dilediğimizde ve her işimizde rabbim yürüyen ayak,tutan el oluyor...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

16 Kasım 2013, 21:54:53
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #4 : 16 Kasım 2013, 21:54:53 »

Evet.Allah'a tevekkül edeceksin ve sonsuz bir teslimiyet içinde olacaksın.Ama çabalıyacaksın. Çalışmayana Allah rızık vermez.İbadet etmeyene de iman vermez.Rabbim hakkımız da hayırlı olanı verir inşallah.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2 3 4 ... 6   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes