Konu Başlığı: İman ve ideal Gönderen: Hadice üzerinde 25 Ocak 2011, 12:36:27 İMAN VE İDEAL: Dini, imanı olmayan bir insanın düşüncesi nedir? Varlığının gayesi nedir? Hayattaki görevi nedir? Allah’ın rızasını kazanmak mı? Allah’a inanmıyor ki... Gayesi ebedi hayatın nimetleri içinde yüzmek mi? Ona inanmıyor, hiç aklına getirmiyor ki... O’nun kendi mihveri (ekseni) etrafında dönmekten başka bir düşüncesi yoktur. Keyfine uyar, geçici isteklerini gerçekleştirmek ister. Hangisi olursa olsun, mizacına uyan güdülerinin arkasından gider. Eğer mizacı sakin ve barış sever ise kendinin ve çevresindekilerin farkında olmadan yaşar; ne ölü, ne diri; ne var, ne yok. Hiç kimse yaşadığının farkına varmaz. Ölümünden sonra arkasında bir boşluk bırakmaz. “Bu gibileri yaşarsa kimseye bir faydası dokunmaz; ölürse üzerine kimse ağlamaz”. Eğer mizacı hayvani ise şehvetinin, zevklerinin ardı sıra koşar. Elde etmek için her türlü haramı irtikap eder. Girmediği delik kalmaz. Hayası yok ki utansın, vicdanı yok ki sızlasın, aklı yok ki düşünsün. bütün diyeceği fiair Ebu Nuvas gibi: “Dünya içki meclisinde yeyip içmekten, yaranlarla sohbet etmekten ibarettir. Eğer bu olmazsa dünyanın canı sağ olsun!” Eğer mizacı asabi ise bütün düşüncesi vurup kırmak olur. Hep kendini över, kibir taslar. Bu yolla insan kelesinden kale yapmaktan ve masumların kanı ile süslemekten çekinmez. Parolası bir cahiliye şairinin şu beyitleridir: “Dünya bizimdir; üstündekiler de... Yakaladık mı bırakmayız. Herkese biz zulmettik; daha bize zulmeden anasından doğmadı. Sütten hemen kesilen çocuklarımıza zorbalar boyun eğmek zorunda kalır”. Eğer mizacının şeytani tarafı baskın çıkarsa hile düşünür, dostları birbirinden ayırır. Dinamitlemek için lağım kazar, öldürmek içni kuyuları zehirler, balık avlamak için suyu bulandırır. Günahı insanları gözüne hoş gösterir. Fuhşu teşvik eder. Halkın arasına kin ve nefret tohumları saçar. fiairle ağız birliği eder ve şöyle der: “Fayda vermiyorsan zarar ver; çünkü delikanlıdan fayda beklendiği gibi zarar da beklenir”. Sonunda şunlardan olur: “Allah,’a verdikleri sözü iyice pekişirdikten sonra bozanlar ve Allah’ın, birleştirmesini istediği şeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar... İşte lanet onlara, (dünya) yurdunun kötü sonucu onlaradır!”. (Rad: 13/25) Bunların hepsi kendi nefisleri etrafında döner ve keyflerine uyarlar. Keyf de insanı kör eder, sağır eder. Keyf birçok larının tanrısıdır “Allah’dan bir yol gösterici olmadan, yalnız keyfine uyandan daha sapık kim olabilir?”. (Kasas: 28/50) Mü’mine gelince o, büyük bir görev için yaşar ve yüce bir hedef için çalışır. O da: Allah’a yaklaşmak, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak ve Allah’ın rızasını kazanmağa çalışmaktır. Mü’min yüksek idealinin gölgesinde hayat bulur, onun için yaşar ve onun için ölür. İdeali uğruna nefsinin dizginin çeker, serkeşlik etmesine fırsat vermez; güdü ve isteklerini baskı altına alır. Böylece Allah’dan sevap bekler, rızasını arar. Ve Rabb’inin şu ayetini göz önüne getirir: “Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten, (otlağa) salınmış atlardan, daarlardan ve etkinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük insanlara süslü gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allah’ın yanındadır. De ki: “Bunlardan daha iyisini size söyliyeyim mi? Allah’dan korkanlar için Rabb’leri katında altlarından ırmaklar akan, ebedi kalacakaları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır”. Allah, kulları görür: “Rabbimiz, biz inandık, bizim günahlarımız bağışla, bizi ateş azabından koru” diyenleri, sabredenleri, doğru olanları, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranları, Allah için (malarını) harcayanları ve seherlerde istiğfar edeneleri (Allah’dan bağışlanmalarını dileyenleri) Allah görmektedir”. (A’liİmran: 3/14-17) İşte bunlar imanın ahlaki semereleridir. Allah’ın katındakileri hayatın cazibesine tercih eden mü’min-i müttakilerin sıftlarıdır. Bunlar da: Allah’dan korkmak, rıza ve yargılamasını aramak, sabretmek, sadakat göstermek, mütevazı davranmak, Allah yolunda mal harcamaktır. Ve bunları yaparken de iddiadı bulunmaz; bilakis noksanını bilir ve her hal-u karda Allah’dan af diler. Mü’min için en yüksek ideal Allah’a yaklaşmak, sevap ve rızasını kazanmaktır. Bu da hayat sebeplerini Allah’a bağlar. İçinde Allah’a ve ahirete karşı devamlı ümit besler. Artık en büyük düşüncesi Alah’ın ahlakı ile ahlaklanmak; hayvanlara, canavarlara ve şeytanlara benzemekten uzak durmaktır. Bazı yazarlar dinin, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmalarını isterken zor; hatta yerine getirilmesi imkansız şeyler yüklendiğini iddia ediyorlar. Sanki onlar şöyle düşünüyorlar: Böyle olursa insanın Allah olması gerekir! Bu, gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir vehimdir (kuruntudur). Çünkü insanın, Allah’ın ahlakı ile ahlaklanması istediğinin manası şudur: Yükselmek için sürekli çaba göstermek; elinden geldiği, gücü yettiğince kemalat-ı ilahiyeden kıvılcım almaktır. Allah Alim ve Hakimdir; insan da elinden geldiği kadar ilim ve hikmet sahibi olmaya çalışmalıdır. Allah Rauf ve Rahimdir; insan da gücü nisbetinde merhametli olmağa gayret etmelidir. Allah Gani (zengin) ve kerem sahibidir; insan da mümkün olduğu kadar zengin ve cömert olmağa uğraşmalıdır. Allah Saburdur, Halimdir; insan da sabırlı ve ağır başlı olmağa özenmelidir. Allah Cebbar ve Mütekebbirdir, insan da azgınlara karşı şiddetli, kötü huylara ve işlere karşı mütekebbir (yüce gönüllü) olmalıdır. Allah Azizdir, öc alandır; insan da kafirlere karşı üstün, fesatçı ve zalimlere karşı intikamcı olmalıdır. Allah fiekur ve Gafur’dur; insan da kendisine iyilik eden teşekkür etmeli, özür dileyenin suçunu bağışlamalıdır. Allah doğru yoldadır; insan da doğru yola gitmeli ki, eğri büğrü çığırlar onu sapık yollara götürmesin. Allah Teala bütün kemal (olgunlak) sıfatları ile muttasıf; noksan sıfatlardan münezzehdir; insan da gücüne göre noksanlıklardan arınmalı, kemal sıfatları ile donanmalıdır. Allah’ın ahlakı ile ahlaklanmak? Allah’ın kemalatından kıkvılcım almak? Başka hangi şey insana bu iki kelimenin verdiği ilhamı verebilir? Allah’ın sevdiği ve razı olduğu iyi amellerle Allah’a yaklaşmak ve onunla işikisini sağlamlaştırmak gibi yüce bir ideale başka hangi ideal benzeyebilir? Konu Başlığı: Ynt: İman ve ideal Gönderen: Ceren üzerinde 14 Ekim 2015, 21:32:26 Esselamu aleyküm.İman Allaha yakınlaşmak,onun yolunda gitmek ,ona tevekkul etmekden gelir.İmanlı insanın ideali ise yalnızca Allahdır.İdeali Allaha kavuşmak olan,ve cenneti isteyen kullardan eylesin bizleri inşallah...
Konu Başlığı: Ynt: İman ve ideal Gönderen: Damla üzerinde 14 Ekim 2015, 21:48:28 Aleykumusselam.
Allah'a inanmayan,dinine sahip çıkmayan,ibadetlerini yerine getirmeyen ve Allah'a secde etmekten kaçınan insanlardır. Dinsiz imansız ne olacak.Bilemem ama yine de onların cehenneme gideceğini sanıyorum.Sonuçta bizim dünyadaki amacımız,Allah'a ibadet etmek,O'na inanmaktır.Bir amaç yoksa dünyada ne işin var.Allah bu insanlara bir an önce akıl fikir versin diyorum. Konu Başlığı: Ynt: İman ve ideal Gönderen: Medine16 üzerinde 02 Haziran 2016, 15:57:12 İman bir süreçtir. Sebat ve istikamet imanın gereklerindendir. Allah’ın bizden istediği yalnız iman etmek değildir; imanla ölmektir. Yani süreci tamamlamaktır. Mesela, bir otomobil yarışmasında yarışmaya birincilikle başlamaktan çok birincilikle tamamlamak temel gayedir. Son on saniyesine kadar birincilikle devam edip son anda kaybedebilir. Nice futbol maçlarında beş sıfır öne geçtikten sonra, bu başarıyı s
Konu Başlığı: Ynt: İman ve ideal Gönderen: Sevgi. üzerinde 04 Haziran 2018, 01:39:26 İman ve heyecanını yitiren insan, suyu çekilmiş ağaç gibidir. Görüntüde yaşıyor ama içi kurumuştur. Bu gibi duruma düşmekten sakınmalıyız. Rabbim imanımızı kuvvetli eylesin inşaAllah
|