> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Zeyd > Görüşleri ve fıkhı 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Görüşleri ve fıkhı 2  (Okunma Sayısı 996 defa)
15 Eylül 2010, 18:34:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 15 Eylül 2010, 18:34:42 »



Görüşleri ve fıkhı 2

2- Süleymaniyye


168- Bunlar Carudiferden daha az sapıtmış kişilerdir. Görüşlerinde, bazı söyledikle­rine karşı olsalar bile, Zeyd (r.a)´a en yakın olanlardır. Onlar, Süleyman b. Cerir´in taraf-farlarıdır. Şöyle diyorlardı: İmamet, halkın kendi aralarında oluşturdukları meşveret ile seçilir. Aynı anda müslümanlann en seçkinlerinden iki zatın anlaşarak yönetim organi­zesi oluşturmaları sahihtir. Ayrıca daha az faziletimin imameti geçerli sayılır.

Böylece Cerir, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer´in halifeliklerini benimsemiş, onların se­çilmelerini, aslında hata olan bir ümmet içtihadı kabu etmiştir. Lakin bu düşünce fasık sayma ve sapıklığa kadar varmaz. Ancak o, bir içtihat hatasıdır. Fakat Süleyman´ın ta­raftarları dillerini Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.a) konusunda ta´netmekten uzak tutarlar­ken, Hz. Osman (r.a) hakkında ağır suçlamada bulunurlar. Çok sert bir şekilde hücum ederek onun küfrüne ve mü´minlerin annesi Hz. Aişe ile Talha ve Zübeyr´in de kafir ol-duklanna hükmederler.[16]

"Onların ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Çünkü "Yalandan başka bir şey söylemiyorlar." (K f: 5)

Bu seçkin sahabeyi ağır suçlamaları yanında aynı şekilde İmamiyye´ye mensup rafı-ziler konusunda da suçlamalarda bulundular ve onların temel görüşleri arasından ikisini apaçık bir sapıklık olarak değerlendirdiler.

İmamiyye´ye yakıştıramadıkları bu iki görüşten birincisi, "Beda"´ düşüncesidir. Bu­nunla gelecek hakkında ileri geri konuşuyorlardı. Böylece gelecek zaman içinde kendi­leri için kuvvet ve şevkat vadeden bir söz söylediklerinde, sonra kararlaştırdıkları şekil­de sonuç elde edemeyince hemen "Allah Teala sözünden vazgeçti" diyorlardı. Şüphesiz böyle bir düşünce, Muhtar b. Ubeyd es-Sakafi´nin geliştirdiği sapık bir bid´at olarak Keysanilerdc ortaya çıkmıştır.

İkincisi de "Takiyye" ilkesidir. Onlar, takiyye ilkesine çağıranları, içinde zalimlere övgü dolu olan, gerçekle ilgisi bulunmayıp, aksine tümüyle batıldan müteşekkil sözleri söylerken gördükleri için bu ilkeyi kendilerine yakıştıramamışlardır. Takiyyeyi benim­seyenlere, söylediklerinin batıl olduğuna dair bir delil gösterildiği zaman "biz bunu ta­kiyye olarak söyledik" derler. Böyle bir laf, Al-i Beyt imamlarının şahıslara nisbetle de­ğil de onların aşırı taraftarlarına nisbetle tutarlı sayılabilir.

Süleyman b. Cerir, halk tarafından seçilen kişinin imameti ile ilgili görüş hakkında bir grup Mu´tezili ile bir kısım hadisçiyi Örnek almıştır. Nitekim böyle bir görüşü benim­seyen bu Mu´tezililer ve hadisçiler, imametin dinin öngördüğü çıkarlardan biri olduğu­nu, onu elde etmenin de nass ile değil, akılla mümkün olabileceğini söylemişlerdir. Çünkü had cezalarına işlerlik kazandırmak, hasımlaşanlar arasında yargıda bulunmak, yetimlerin haklarını üstlenmek, bekarları evlendirmek, sözleşme hükümlerini koruma altına almak, kanunun üstünlüğünü sağlamak ve din düşmanlarına karşı savaşı belirle­mek için imamet makamına ihtiyaç duyulur. Ayrıca, müslümanlar için birleştirici bir ce­maatın oluşması ve o cemaat içerisindeki durumun ahali arasındaki anarşiye dönüşme­mesi için. İmamın ilim yönünden ümmetin en faziletlisi, düşünce ve hikmet açısından en güçlüsü olma şartı yoktur. Zira ihtiyaçlar, faziletli ve daha faziletli şahsiyetlerin var-"ğı yanında halk tarafından seçilen daha az faziletlinin başa geçmesiyle giderilebilir. Şehristani şöyle diyor: Ehl-i Sünnetten bir topluluk böyle bir anlayışa ilgi duydular. Hatta imamın müçtehid olmayan, hatta içtihad edüecek yerler hakkında uzmanlığı bulunmayan birisi olabileceğini de caiz gördüler. Ancak maiyyetinde içtihat yapmaya yetkili kişinin bulunması gerekir ki, kanunları hazırlarken ona başvursun; helal ve haramın tesbiîi konusunda fet­vasını alsın. Ayrıca o imamın genel çizgileriyle sağlam görüş sahibi ve olaylara çok yönlü bakan birisi olması icabeder."[17]

Faziletli ve daha faziletlinin yanında halk tarafından seçilen imametini uygun gören Ehli Sünnet, Fatıma soyundan olan Hz. Ali çocuklarının her zaman daha üstün oldukla­rı tarzındaki Şia görüşünü benimsememiştir. Ancak Ehli Sünnet bu görüşü, sadece ken­di ekollerinin çıkış noktasını teşkil eden "yöneticinin Kureyş´ten getirilmesi" genel kai­desi biçiminde algılamaktadır. [18]



3- Butriyye


169- Bunlar Kesir en-Nevevi el-Ebter´in taraftarlarıdır. Hasan b. Salih b. Hayy, onun ekolünü olumlu karşılamıştır. Dolayisiyle bu fırkadan Butriyye diye söz edildiği gibi, aynı zamanda "Salihiyye" diye de söz edilmektedir. Bu fırka yanlıları, Süleyma-niyye´nin daha önce geçen görüşleriyle uyum içerisindedirler. Ancak bu kimseler daha çok ılımlıdırlar. Şöyle ki, Hz. Osman´ın küfrü ile hükmetmeyip, aksine onun durumu hakkında çekimser kalırlar. Hz. Osman´ın daha önce geçen yaşantısının kendisini cennet ehlinden kıldığını, Nebi (s.a.v)´in cennetle müjdelediği kişilerden olduğu gibi, ayrıca İs­lam´ın onun servetiyle zafere ulaşmasında eşsiz mevkilerinin bulunduğunu, fakat halife­liği süresi içerisinde Emevi oğullarından zalim kimseleri yönetime getirdiğini ve Hz. Ömer´in şura düsturunu terkettiğini söylerler. Böylece Hz. Osman´ın hilafet öncesi ya­şantısıyla hilafet sonrasında olayları değerlendiriş indeki durumu noktasında hayrete düşmüşler, bundan dolayı çekimserliği yeğlemişler ve onun işini Ahkamu´l-Hakimin olan Allah´a havale etmişlerdir.

Şöyle derler: "Hz. Ali, Rasulullah (s.a.v)´den sonra insanların en faziletlisi ve ima­mete en layık olanıdır. Ancak o, bu görevi kendi rızasıyla teslim etmiş, idareyi seve se­ve başkalarına vermiş ve isteyerek hakkını terketmiştir. Onun rıza gösterdiğine biz de razı oluruz. Onun teslim olduğu şeye biz de teslim oluruz. Bizim için bunun dışında hiç­bir davranış helal olmaz. Eğer Hz. Ali bu duruma rıza göstermeseydi, Ebubekir helak olurdu." Böylece bu fırka yanlıları, halk tarafından seçilenin imametini, daha faziletli olan kişi rıza gösterdiği takdirde hem faziletli olanın, hem de daha faziletlinin imameti­nin sonraya bırakılmasını caiz görmüşlerdir. Bu nedenlerle onların, halk tarafından seçi­lenin imameti konusunda İmam Zeyd´in açıklık getirmediği noktayı aydınlatmışlardır. Çünkü İmam Zeyd, faziletli olanın imametinin sağlıklı oluşu hakkında daha faziletli kimsenin rıza göstermesi hususunu açıkça şart koşmamıştır. Lakin ifadelerinden anlaşıl­dığı üzere İmam Zeyd´in açıklığa kavuşturduğu husus, müslümanların durumlarının içerisinde istikrara kavuştuğu genel toplumsal çıkarları göz önünde bulundurmaktır.

Yine derler ki: "Hz. Hasan veya Hz. Hüseyin´in evladından olup kendisini imam ilan eden kişi bir de alim, zahid ve yiğit kişi olursa işte imam odur. Bir kısmı yüzünün parlak ve güzel olmasını şart koşmuşlardır. Eğer Hz. Ali´nin Hz. Fatıma soyundan olan iki evladı aynı anda kıyam hareketinde bulunursa, daha faziletli ve daha takva sahibi olan göz önüne alınır. Yine de eşit olurlarsa, daha sağlam görüşlü ve daha kararlısı göz önünde tutulur. Fatıma soyundan iki imamın iki ayrı bölgede bulunması caizdir. Ancak birbirlerine karşı her birinin kavmi içerisinde saygınlığı koruması zorunludur. Eğer içle­rinden birisi diğerinin aksine fetvada bulunursa, her ikisi de isabet etmiş olur. İsterse bi­ri diğerinin kanının helal sayılmasına fetva versin."[19]

Bu ise garib bir görüştür. Çünkü böyle bir düşünce, bir gurup müslümanın, diğeri­nin kanını fikir yürütmek suretiyle hela! sayması sonucuna götürür. Bu Butriyyelerin görüşü esas alınacak olursa hem katilin, hem de maktulün gözünde kanları helal kabul edilir. Şehristani onların iki ayrı imam konusundaki görüşlerini pervasızlıkla nitelendir­miştir. Bu ifade gayet yerindedir. Belki de fırkanın içerisinde bulunduğu pervasızlığın en açık şekli, böylesine kural dışı ve garib görüşün ta kendisidir.

Bu Butriyyeleri Şehristani kendi döneminde yani h. 6. yüzyılın ikinci yansında şu şekilde tanıtarak diyor ki:

"Onların zamanımızda yaşayan çoğunluğu taküdcidirler. Hiç içtihad görüşüne yer vermezler. Temel görüşlerinde ise Mu´tezilenin düşüncesini adım adım takib ederler. Al-i Beyt imamlarını yüceltmekten daha çok Mutezile imamlarım yücelerde tutarlar. Fer´i konulara gelince, Şafii Rahimehullah´ın görüşleriyle uyum içerisinde oldukları bir­kaç mesele dışında tamamen Ebu Hanife´nin mezhebi üzere amel ederler."[20]

Bu açıklamalar gösteriyor ki, Butriyye fırkası mensupları İmam Zeyd´in mezhebini tümüyle Örnek almamaktadırlar. Gerek İmam Zeyd´Ie aralarındaki zamanın uzaklığı ge­rekse yaşadıkları topraklar itibariyle Zeydiyye´ye ait ilmin vatanından kopmuş olmaları, onları Zeyd´in fıkhını unutur duruma getirmiş, yahut da tutarlı bir nakil yoluyla Zeydiy-ye´nin fıkhı kendilerine intikal etmemiştir. Böylece o zaman dilimi içinde Irak´ta ve Ma-veraünnehir beldelerinde egemen olan Ebu Hanife mezhebini benimsemişlerdir. [21]



USULUDDİN KONUSUNDA ZEYD´İN GÖRÜŞLERİ


170- İmam Zeyd´in yaşantısı ve çağı konusunda açıklamalarda bulunurken, Irak´a gittiğini, Basra alimleriyle sohbetlerde bulunduğunu, Kufe´de Şiilerle bir araya geldiğini söylemiştik. Ve yine onun çağının, İslami fırkaların gelişimiyle ün saldığını, itikad ala­nında başlıbaşına varlığı ve bir de belirli ismi olan mezhebe sahip her insan kitlesinin kendi bağlıları dışındakilerin sapıklık içinde olduğunu zanneder duruma geldiğini ifade etmiştik. Bu taifeler, Allah katında günah açısından daha büyük olsa dahi ve gerçekliği itibariyle daha çirkin de olsa, alenen söyledikleri görüşleri dışında kalan hususlarda di­ğerleriyle hoşgörülü oluyorlardı. Mesela Hariciler, hakem olayı´nı reddedenleri hatta ba­zılarına göre had cezasını gerektirecek büyük günahlara varıncaya kadar, hakem olayını ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Görüşleri ve fıkhı 2
« Posted on: 29 Mart 2024, 15:06:28 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Görüşleri ve fıkhı 2 rüya tabiri,Görüşleri ve fıkhı 2 mekke canlı, Görüşleri ve fıkhı 2 kabe canlı yayın, Görüşleri ve fıkhı 2 Üç boyutlu kuran oku Görüşleri ve fıkhı 2 kuran ı kerim, Görüşleri ve fıkhı 2 peygamber kıssaları,Görüşleri ve fıkhı 2 ilitam ders soruları, Görüşleri ve fıkhı 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes