> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Şafi > Sünnet ve re' y
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sünnet ve re' y  (Okunma Sayısı 969 defa)
14 Eylül 2010, 16:46:24
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 14 Eylül 2010, 16:46:24 »



SÜNNET VE RE´Y

41- Hadîs Fıkhı, Ehl-i Re´y Fıkhı:


Hz. Peygamber Efendimiz´in (Ona saJât ve selâm olsun) irtihâlle-, rinden itibaren Şafiî´nin yaşadığı devre gelinceye kadar geçen müddet zarfında iki türlü fukahâ vardı: Bir kısmı re´yle şöhret bulmuştu, bir kısmı da rivayet ile meşhurdu. Ashâb fukahâsı arasında re´yiyle tanı­nanlar bulunduğu gibi hadîs rivâyetiyle meşhur olanlar da vardı. Tabiîn ve Tebe-i Tabiîn fukahâsı da böyle ehl-i re´y ve ehl-i Hadîs fukahâsı di­ye ikiye bölünmüştü. Sonra büyük müctehid imamlar devri geldi. Ebû Hanîfe, Mâlik ve diğer büyük şehirlerin müctehidleri, hep böyledir. İçle­rinden re´y ile tanınanlar olduğu gibi Hadîs ile tanınanlar da oldu. Kı­sa bir surette de olsa bunu, biraz açıklamağa çalışalım:

Şehristânî, El-Milel Ve´n-Nihal´de der ki: "îbâdât ve muamelâtta vu­kua gelen olaylar, hâdiseler sayılmayacak kadar çoktur. Kesin olarak bi­liyoruz ki, her hâdise hakkında nass gelmemiştir. Bu, tasavvur dahi olunmaz. Mademki naslar mahduttur, olaylar ise sonsuzdur, ardı arası kesilmez. Sonu bulunan ve mahdut olan bir şey, sonsuz olan bir şeyi iha­ta edemez. Öyle ise ictihad ve kıyasın muteber tutulması gerektiği ke­sin olarak anlaşılıyor. Her hâdise hakkında ictihad lâzımdır."[1]. îşte bu yüzdendir ki, Hz. Peygamber Efendimiz´in irtihâllerinden sonra Ashâb-ı Kiram, sonu gelmeyen ve sayılamayacak kadar çok olan olaylar önünde kalınca, ellerindeki Allah´ın Kitabına, Hz. Peygamberin mâruf olan sün­netlerine başvururlar, yeni olayı Kitaba arzederlerdi. Eğer hâdise hak­kında sarih bir hüküm bulurlarsa onunla hüküm verirlerdi. Eğer Kitâbul-lah´ta açık bir hüküm bulmazlarsa, o zaman Hz. Peyganıber´den rivayet olunan Hadîslere bakarlardı. Ashâb-ı Kirâm´m hafızalarına başvururlar­dı. Bu gibi hâdiseler hakkında Hz. Peygamber´in nasıl hüküm ve kaza ettiğini öğrenmek isterlerdi. Eğer bu konuda hükme medar olacak bir Hadis bellemiş olan bir kimse çıkmazsa, o zaman reyleriyle ictihad eder­lerdi.

Bu durum içinde onlar, önündeki dâva hakkında kanunla mukay­yet olup fakat kanunun metninde hüküm edebilecek bir madde bulamıyan hâkime benzerler. Hâkim kanunun ruhune göre adalet ve hakkani­yete uygun gördüğü hükmünü verir.

Onlar böylece yollarında yürüyerek mes´eleleri Kitaba, sonra Sün­nete arz ederek onlara göre hallederlerdi, yoksa re´y ve ictihad yolunu tu­tarlardı. Hz. Ömer´in, Ebû Musa El-Eş´arî´ye yazdığı mektupta şöyle denilmektedir:

"Sana Kitap ve Sünnette bulunmayau bir mes´ele getirilirse her şey­den evvel İdrâkine müracaat et. Birbirinin benzeri olan şeylere; emsal bulunanlara dikkat et. Ondan sonra kıyas yap; re´y ve fikrinle hükmet,"[2]



42- Ashab Zamanında Rey


Ashâb-ı Kîrâm re´y ile hükmü kabul ettiler. Ancak bunu ne kadar* alacaklarında ihtilâf ettiler. Bir kısmı re´yi çok kullandı, bir kısmı daha az aldı. Kitapta veya tabi´ olunan Sünnette bir nass bulamayınca te­vakkuf edenler de vardı. Onların gerçek durumu şöyledir: Onlar Allah´ın Kitabına ve mâruf olan Sünnete itimadda birleşmektedirler. Kitapta ve mâruf olan Sünnette bulamadıkları takdirde, meşhur olan fukahâ re´ye başvururlardı. Bâzıları Hz. Peygamber´in hadîsini veya bu iş hakkında­ki fetvasını güzelce hıfz ettiğinde şüphelenir, o zaman o hadîsi alıp ri­vayet etmemeği tercih ederdi ve Hz. Peygamber´e yalandan isnâdda bu­lunmuş olmaktan korkarak kendi re´yiyle fetva verirdi. Rivayet olunur ki, Umrân b. Husayn şöyle derdi: ´´Allah´a kasem olsun ki, eğer istemiş olsam, Hz. Peygamber´den iki gün hiç ara vermeden hadîs rivayet edebilirdim. Fakat beni bundan alıkoyan şey şudur: Ashâb-ı Kirâm´dan bir kısmı Resûlullâh´tan Hadîs dinledikleri gibi ben de dinledim. Onların müşahede ettikleri gibi ben de müşahede ettim. Şimdi bâzı Hadîsler riva­yet ediyorlar ki, hiç de onların dedikleri gibi değil. Onların karıştırdıkları gibi ben de zanna kapılmaktan korkuyorum."

Ebû Amr Şeybânî de şöyle diyor: tbn-i Mes´ûd´un meclisinde bir yıl kadar bulunduğum esnada öyle sık sık: Resûlullah dedi, demezdi. Re-sûlullah dedi, dediği zaman ise onu bir titreme alırdı ve bunun gibi, bu­na benzer, buna yakın buyururdu, derdi. İşte böyle olan Abdullah b. Mes´ûd, yamlarak Hz. Peygamber adına yalan söylemek hatâsına düşe­rek mes´uliyet yüklenmekten ise, kendi re´yiyle fetva vermeği tercih ederdi. Kendi görüşüyle bir mes´ele hakkında fetva verdikten sonra şöy­le derdi: "Ben bunu kendi re´yimle.söylüyorum, eğer doğru ise Allah´tan­dır, eğer yanlış ise benim kusurumdur, şeytandandır." Eğer re´yiyle ver­diği hüküm bâzı Ashabın naklettikleri bir Hadise uygun düşerse o za­man sevincinden uçardı. Nasıl ki, mufavvaza mes´elesinde böyle olduğu meşhurdur. O mufavvaza hakkında mehr-i misil ile hükmetmişti. Ashâb-dan bâzıları bu mes´elede Resûlullâh´m da onun verdiği hüküm gibi hük­mettiğine şahitlik edince ne kadar sevinmişti.

ikinci bölük, re´yleriyle fetva verenleri muâhaze ediyorlar, Kitap ve Sünnetten hüccetleri olmadığı halde Allah´ın Dîninde fetva veriyorlar, derlerdi. Gerçekte Ashâb iki müşkil, darlık arasında idiler. Bu, vicdan­larının kuvvetli din duygusundan ileri geliyordu:

1- Yeni yeni ortaya gıkan olayların hükümlerini bulabilmek için Hz. Peygamber´den çok hadîs rivayet etmek durumunda idiler. Bunda Hz. Resûl´e yalan isnâd etmek korkusu vardı. Hoca Dihlevî, Huccetü´llâh El-Bâliga´da diyor ki: "Hz. Ömer, Ensârdan bir cemâati Kûfe´ye gönde­rirken onlara şöyle dedi: Siz Kûfe´ye gidiyorsunuz, onlar Kur´ân okurken sesleri arı kovanı uğultusu gibi etrafı tutar. Onlar size gelip Hadîs sorar­lar, siz az rivayet edin."

2- Hz.. Peygamber´den Hadîs duyulup bilinmeyen hususlarda kendi re´yleriyle hükmederlerdi. Bunda, görüşle bir şeyi helâl veya haram et­mek cihetine kaymak vardı. İçlerinden bâzıları Hz. Peygamber´in Hadîsini tercih eder, eser rivayet olunan hususlarda duruyordu. Bâzıları da Hadîs şöhret bulmayan hususlarda re´yi seçer, kendi re´yi ile fetva verirdi. Eğer sonradan bu hususta bir Hadîs olduğunu Öğrenirse, re´yinden Ha­dîse dönerdi. Hz. Ömer´den ve Ashâbm çoğundan böyle haller rivayet olunmuştur. [3]



43- Tabiîn Devrinde Re´y Ve Hadîs:


Ashâbdan sonra onların şâkirdleri olan Tabiîn geldi. Onların devrin­de de iki iş ortaya çıktı:

1- Müslümanlar birçok bölüklere ve fırkalara ayrıldılar. İhtilâf fırtınası çok sert ve sarsıcı bir şiddetle esiyordu. Aralarında gösterdiği tesir çok sertti. Birbirlerine küfr, fısk. isyan kelimeleri yapıştırmak çok kolay bir şey olmuştu. Âdeta ölüme susamışcasma birbirlerine kılıç çek­mekten bile çekinmiyorlardı. Ümmet fırkalara bölünmüştü: Haricîler, Şîa ve Emevîler. Bir de millet üzerine çöken bu felâketlere karışmaktan kaçınıp fitnelere dalmaktan uzak kalan zümre vardı. Haricîler de ara­larında birçok fırkalara ayrılmıştı: Azârika, tbâzıye, Necdât ve diğer birçok adları vardı. Şîs. da birbirine zıd fırkalara ayrılmıştı. Bâzıları o kadar ayrı bir görüşe saplandılar ki, îslâm dairesinden bile çıktılar, şa­yet girmiş sayıhrlarsa! Hattâ islâm´da bozgunculuk yapmak maksadiyle kendilerini Müslüman olmuş göstererek zahiren Müslüman olanlar bile bulundu, islâm Dîni onların umurunda bile değildi. Onların vazifesi bu dîni temelinden yıkmaktı. Böylelikle eski milletlerinin hâkimiyetini tek­rar sağlamağa çalışıyorlardı. Hiç olmazsa, en azından o hâkimiyete son verenlerden (Müslümanlardan) intikam almış olacaklardı. Veyâhud da Müslümanlar coşkun fitne karanlıklarında yaşasınlar, Allah´ın nuru da sönmeğe yüz tutsun; onlar bunu istiyorlardı.

Bunun bir neticesi olarak bâzı kimselerde dînî sorumluluk azaldı. Hz. Peygamber´den yalan Hadîs rivayet edenler çoğaldı. O derece ki, bu iş mü´minleri endişeye düşürdü. Bu mevzu Hadîsleri meydana çıkarıp on­ların önünü almak için harekete geçtiler. Ömer b. Abdulâziz sahîh Ha­dîsleri, Sünnetleri toplayıp yazdırmağı, Hadîsleri inceleyip rivayet olu­nanlar içinde doğru olanları araştırmağı düşündü.

2- Medine´nin ilmî hâkimiyeti ye üstünlüğü azaldı. Ashâb-ı Kiram zamanında, bilhassa fıkhî içtihadın altın devri sayılan Hz. Ömer devrin­de Medine Ashabın ulemâsı ve fukahâsı yuvası idi. Bunlar Medine´den çıkmazlardı. Ayrılan oİursa bile ilmî bağlantısı devam ederdi. Ortaya çi-kan yeni meseleler hakkında yazışmalar olurdu. Hz. Ömer´in tutumu, Kureyş´ten olan Ashabın büyüklerini Hicaz dâhilinde tutmaktı, Muhacir­lerin ve Ensânn büyükleri onun müsâadesi olmaksızın Medine´den ayrı­lıp taşraya gidemezlerdi. Onları adetâ murakabe altında bulundururdu. Hz. Ömer´in vefatından sonra, Ashabın uluları muhtelif memleketlere dağıldılar. Bunların her birinin bir fıkıh ekolü oldu. Onu rivayet edenler, ona uyanlar oldu. Medine´de kalan veya Medine´den başka yere giden Ashabın fukahâsmm şâkirdleri olan Tabiîn devri gelince, her büyük îs-lâm şehrinde birçok fukalıâ yetişti. Şehirlerin uzaklığı nisbetinde görüş­ler de birbirinden ayrılmağa başladı. Çünkü her biri bulunduğu yerin Örf ve âdetini alıyordu. O beldede çıkan meseleleri gözönünde tutuyordu. Bundan başka her biri, o beldeye gelmiş olan Sahâbînin yoluna tabi´ idi, o Sahâbînin rivayet ettiği ve aralarında yayılmış bulunan Hadîslerin nâ­kili idi. Bu gibi sebeplerle muhtelif eğilimli fıkıh görüşleri ortaya çıktı. Bunların her biri Kur´ân-ı Kerîm´den ve Hadîs-i Şeriften faydalanarak, vermiş olduğu hüküm ve fetvanın, dîne uygun olması için gerçeği araş­tırıyordu. [4]



44- Re´y Ve Hadis Ekollerinin Tutumu:


Sahabe devrinde gördük ki, onlar iki yol üzere yürümekte idiler.

Birinci grup: Re´ye çok önem verir, rivayet azdır. Re´yle hüküm ver­dikten sonra...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sünnet ve re' y
« Posted on: 25 Nisan 2024, 20:31:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sünnet ve re' y rüya tabiri,Sünnet ve re' y mekke canlı, Sünnet ve re' y kabe canlı yayın, Sünnet ve re' y Üç boyutlu kuran oku Sünnet ve re' y kuran ı kerim, Sünnet ve re' y peygamber kıssaları,Sünnet ve re' y ilitam ders soruları, Sünnet ve re' yönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes