> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Şafi > Şafii nin yaşadığı çağ
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şafii nin yaşadığı çağ  (Okunma Sayısı 1055 defa)
14 Eylül 2010, 16:56:58
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 14 Eylül 2010, 16:56:58 »



Şafii nin yaşadığı çağ





31- İslâm Medeniyetinin, Eski Medeniyetlerin Sâhibi Mîlletlerle Karşılaşması:


Şafiî Abbasîler devrinde doğdu. Onların devrinde yaşadı. Şafiî´nin ömür sürdüğü yıllar, Abbasî Devletinin idareye hâkim olup istikrar bul­duğu, îslâm hayatının parlak devrini yaşadığı bir devirdir. Bu devri diğerlerinden ayıran birtakım hususiyetler vardır ki, bunların, ilmin gelişip serpilmesinde, İslâm´da fikir hareketlerinin uyanmasında, ulemânın Yu­nan felsefesini, İran edebiyatını, Hind ilmini almasında büyük tesiri ol­muştur. Bu çağın fikir ve ictimâiyyat sahasında göze çarpan özelliklerin­den kısaca bahsedelim[1]



32- Bağdad, Eski Medeniyetlerin Ve Milletlerin Karıştığı Bîr Merkezdi:


Bu çağda İslâm şehirleri îranlı, Rum, Hindli, Nabat vs. gibi muhte­lif unsurlarla dolup taşardı. Bağdad hükümet merkezi idi. İblâm Hükü­metinin başkenti çeşitli ırklara mensup, meram ve gayeleri muhtelif, çe­şitli yapıda ve çapta milletlerle kaynaşırdı. İslâm dünyasımn her tarafın­dan oraya hey´etler, temsilciler gelirdi. Bunların her biri, kalblerinin içinde, duygularının altında kendi milletinin kültürünü taşırdı. Bağdad çe-gitli kültürlerin kaynaştığı bir yerdi. Bu tarzda olan bir cemiyette içtimaî olaylar çoğalır. Zîrâ bu kabîl millî özellikler türlü sahalarda kendim gös­terir, belirtiler meydana çıkar. Her hâdisenin şeriatta bir hükmü vardır. İslam Dîni umûmî bir dindir. Küçük büyük, önemli önemsiz her hâdise hakkında mubah veya yasak tarzında hükmünü verir. Bu hâdiseleri ince­lemek fakîhin aklını genişletir, onun zihnini mes´elelerin hükmünü çıkar­mağa hazırlar. Böylece mes´eleleri tasvîr eyleme, farz ve takdir etme ala­nı genişler. Biribirine uymayan fer´î mes´eleler için umûmî kaideler kur­ma imkânı sağlamr. [2]



33- Terceme Hareketinin Canlanması:


Bu çağda tereeme hareketi de camandı. Abbasî Halîfeleri bunu des-tekieyerek teşvik ediyorlardı. Arap dili, muhtelif yollardan gelen Yunaı düşüncesinden geçme şeylerle zenginleşti. Bunlar Yunanlıların tesirinde kalmış olan İran yoliyle geldi. O çağda Yunan felsefesinin en büyük nâ­kili olan Süryânîler yoliyle geçti. Bizzat Yunanlılardan doğrudan geldi. Çünkü Mevâliden bir kısmı Yunancayı ve Arapçayı mükemmel biliyordu. Bunlar Yunan düşüncesinden seçtiklerini Arapçaya aktardılar. Demek oluyor ki. Yunan felsefesi bâzan Öz hâlinde, bâzan İran elbisesi giyerek, bâzan da Yahudilik ve Hıristiys.iıûk kisvesine bürünerek Süryânîler yo-liyie Araplara geçti.

Bunun İslâm düşüncesinde tesiri oldu. Bu felsefeyi elde edenlerin aklının ve dîninin kuvvet derecesine göre, bunun tesiri de çok değişik ve türlü oldu. İnsanlardan kinlinin aklı sağlam ve dürüsttür, îmanı sâdık­tır. Akıllarının ve îmanlarının kuvvetine göre kendilerine gelen, arzolunan düşüncelere hâkim oluyorlar. Onları hazmediyorlar, düşüncelerini, kavrayışlarını besleme ve geliştirme, akıllarını olgunlaştırma hususunda bundan faydalanıyorlar. Bu kabiliyette olmiyanlar, buna dayanamazlar; bu düşünceler kargısında kalınca eski ile yeni arasında akılları sarsılır, bîr düşünce anarşisine düşerler, istikrar bulamazlar. Bakarsın kimisi §âir, kinlisi muharrir, kimisi kendini ilme vermiş zatlar, böyle düşünce karşısında kalınca onları, akılları hazmedemedi, eski yararlı düşüncelerin­den ayrıldılar, fakat yeniyi iyi kullanamayıp sarsıldılar, şaşırıp kaldılar. Bunlann yanıbaşmda zındıklar da türedi. İslâm cemâatini karıştır­mak için bozguncu fikirler saçarlardı, İslâmı yıkmak için çalışır, Müslü­manlara tuzak kurup, onun şanını düşürmeğe uğraşırlardı, islâm hâkimi­yetini kaldırıp eski Iran hâkimiyetini diriltmek isteyenler de vardı, Meh­di devrinde Abbasî Devletine karşı ayaklanan Horasanlı Mukanna´ gibi. [3]



34- Zındıklara Karşı Mücadele İçin Halîfelerin Mu´tezileyî Harekete Geçirmesi, Fukahânın Ve Muhaddislerın Onlara Karşı Tutumu:


Abbasî halîfeleri, devlete karşı gelen zındıklara karşı kılıç çektiler, İslâm cemaatında fesat çıkarıp Müslümanlar arasında ibahacılığı yay­mak, gerîat emirleri, din hududu dışına çıkmak isteyenlere karşı da kır­baç kullandılar. Yaldızlı delillerle bozuk akideleri Müslümanlar arasına yaymak isteyenlere karşı ulemayı ileri sürdüler. İslâm fikir târihinde Mu´tezile[4] nâmı verilen ulemâ, üstün gelen cemiyetleri, kuvvetli delilleri ile bozguncuların karşısına dikildiler. Onları mağlûp ettiler. Halîfeler

Mu´tezileyi kendilerine yakın tuttular, meclislerine aldılar. Mansur ve Mehdî halifelikleri sırasında saraylarının kapılarını onlara açtılar. Sonra Me´nıun, Mu´tasım ve Vâsik zamanlarında hep böyle devam etti. Bu son üç Halîfe zamanında Mu´tezileden vezirler, mâbeyn memurları, saray kâ­tipleri vardı. Hattâ Me´nıun kendisini Mu´tezileden sayardı.

Zındıklara, Mecûsîlere ve bozgunculara cevap vererek İslâm´ı müda­faa işine bu ulemânın kendilerini vermesi, akideleri isbat ve onları koru­mak için delil getirme hususunda yeni bir yol tutmalarına sebep oldu. Bu yol, daha önce ashâb ve tabiîn devirlerinde selef-i sâlih nezdinde alı­şılmış değildi. Mu´tezile bu yoîda felsefeden silâhlarını bilemeğe yara­yacak olanı, delillerini kuvvetlendirecek şeyleri aldılar. Bundan başka hücum ve müdafaada düşmanlarının taktiğini, usûlünü aldılar. Bu yüz­den, karşılarındaki düşmanların, içine daldıkları meseleler onlara da si­rayet etti. Bundan dolayı, ashâb ve tabiîn zamanında Müslüman ulemâ­sının düşünmedikleri felsefî meseleleri kurcalamağa başladılar: İnsan iradesinden ve fiillerinden, ALLAH´ın bunlar üzerinde hâkimiyetinden söz açtılar, Allâhu Teâlâ´nın vasıflarından bahsederek, sıfatlar ile zât aynı şey midir, sıfat zâtının aynı mıdır, yoksa gayrı mıdır, diye konuştular. Fukahâ onların bu yaptıklarını hoş karşılamadılar. Çünkü bunu akide­ye, istidlal hususunda selef-i sâlihin yoluna, muhaddislerin ve fukahânın yoluna aykırı buldular. Pek tabiî ki, İslâm Dîni´ne hizmette bulunan bu her iki grubun, akliyeti ve düşünce mantığı birbirinden farklı olduğundan bunlar birleşemezdi. Fukahâ ve muhaddisler dîni, Kitap ve Sünnetten öğ­reniyorlardı. Onların akıllarının işi ALLAH´ın Kitabı´nm ve Peygamber´in Sünnetinin naslarım anlamaktı. Onların ibarelerinden ve işaretlerinden hüküm çıkarmağa çalışıyorlar, nass olnııyan yerlerde re´y ile ictihâd ya­pıyorlardı. En çok yayabildikleri bu idi. Mu´tezile ise akaidi isbat husu­sunda aklî kıyâsı lüzumlu görüyordu. Onun için mantık kullanıyorlar ve felsefî bahislere başvuruyorlardı.

İşlerin akışı, herkesin ihtisası dâhilinde yürümesini icâb ederdi. Bun­ların vazifesi Kur´ân-ı Kerîm´in ve Hz. Peygamber´in hadîslerinin nassla-nnı anlayıp onlardan İslâm kanunlarını çıkarmak, onların ise karşıların­daki hasımlarını ilzam ederek İslâm akidesini beyân ve müdâfaa etmeğe Çalışmak ve bu savaşta zafere götüren her vasıtadan faydalanmak. îş böyle iken Abbasî Halîfelerinden bâzıları, ulemâyı bir ana meselede Mu´-tezilenin görüşünü kabule zorlamaya kalkıştılar. Buna İslâm târihinde Halk-ı Kur´ân meselesi denir[5]. Me´mun, Mu´tasım, Vâsık fukahâyı ve muhaddisleri bu meselede .Mu´tezilenin dediğini kabule zorladılar. Bu uğurda yumuşaklık değil, şiddet gösterdiler, işkence yaptılar. Böylelikle Mu´tezile, fukahâ ve muhaddislere hasım, durumunda oldular.

Kelâm ilmi, Şafiî zamanında Mu´tezilenin Öğretilerine ve üslûbuna dayanırdı. O yüzden Şafiî bu ilimden nefret etti ve onunla meşgul olmağı hoş görmedi. Çünkü o, bu ilmi ancak Mu´tezüede gördüğü şekilde anla­mıştı. Diyebiliriz ki, Mu´tezilenin, Şafiî üzerindeki tesiri umumiyetle men­fî olmuştur. Ancak bir bakımdan müsbet oldu. O da onların cedel ve mü­nazara usûlünü benimseyerek fıkıh meselelerinde bunu kullandı. Delille­ri kuvvetli oldu. Mu´tezile saflarına katılmış olan Bişr Merîsi gibi bâzı re´y fukahâsiyle münakaşa ve münazara yapardı. Bunlar cedel ve mü­nazarada mehâret sahibi idiler. Şafiî de onların1 cedel yolunu tuttu. Ha­sımla nasıl tartışılır, onun sözlerinden aleyhine delil nasıl çıkarılır, bunu öğrendi. Şafiî bu hususta şöhret kazanmış bir âlimdir. Kitapları bunlar­la doludur. Her duruma göre Şafiî´nin çağı her yönden cedel ve münaza­ra çağı idi. [6]



35- Mezhebleri Yaymak İçin Hareketler, Zeydiyye Mezhebi:


Emevîlerden hâkimiyeti almak için kılıca sarılmış olan islâm fırka­ları, yâni Şîa ve Haricîlerin artık kılıçları korleşmişti, kuvvetleri zayıfla­mıştı, fitneleri yatışmıştı. Fakat bu fırkalara mensup kimseler cihâd tarz­larını değiştirmişlerdi. Ok yerine kalem kullanıyorlardı. Görüşlerini nazma çekiyorlar, hüccetlerini yazıyorlar, fırsat düştükçe delil ve bur­hanla dâvalarını müdafaa ediyorlardı. Şîa nıezhebleri meydana gelmişti. Bunlardan biri On îki İmam fırkası idi. Onların ayrı fıkıhları vardı. îmâ-miyyenin îsmailiye kolu teşekkül etmişti. Onların felsefesi, ictimâiyyâtı vardı, propagandaları vardı. Zeydiyye mezhebi kurulmuştu. Bu çağda on­ların büyük bir fıkhı vardı. Milano´da bâzı islâm eserleri bulundu. Bunlar arasında 122 senesinde vefat eden îmanı Zeyd´e mensup bir fıkıh yaz­ması mevcuttur. Bu yazma eserin İmam Zeyd´e nisbeti ister sahih olsun, ister olmasın, şüphe götürmeyen bir cihet vardır ki, o da Şafiî zamanın­da Şîa fıkhının okunur ve yazılır bir halde olmasıdır. Yukarıda arzettiğîmiz gibi Şafiî, Mukâtü b. Süleyman´ın eserlerine muttali´ idi. O ise Şîa-nın Zeydiyye mezhebındendir. Şüphesiz ki, Şafiî, bu fırka hakkında bilgi sahibi idi. Kitaplarında her ne kadar onların adını zikretmemişse de on­ların fıkhını bilirdi. O, birçok münakaşalar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 14 Eylül 2010, 16:57:30 Gönderen: Sidretül Münteha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şafii nin yaşadığı çağ
« Posted on: 27 Nisan 2024, 05:42:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şafii nin yaşadığı çağ rüya tabiri,Şafii nin yaşadığı çağ mekke canlı, Şafii nin yaşadığı çağ kabe canlı yayın, Şafii nin yaşadığı çağ Üç boyutlu kuran oku Şafii nin yaşadığı çağ kuran ı kerim, Şafii nin yaşadığı çağ peygamber kıssaları,Şafii nin yaşadığı çağ ilitam ders soruları, Şafii nin yaşadığı çağönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes