> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Şafi > Kitab 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kitab 2  (Okunma Sayısı 1652 defa)
14 Eylül 2010, 13:55:24
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 14 Eylül 2010, 13:55:24 »



KİTAB (KUR´ÂN-I KERÎM) 2


137- Ammın Umumî Mânâsîyle Ne Zamanî Amel Olunur:


Kur´ân-ı Kerîm´de vârid olan âmmlar hakkındaki sözü bitirmezden önce usûl-ü fıkıh ulemâsının üzerinde konuştukları üç mes´eleye işaret etmek ve Şafiî´nin bu mes´eleler hakkındaki görüşünü açıklamağa çalış­mak isteriz:

Birinci mes´ele: Şafiî âmmın umûmiyle amel eder. Tahsîs eden veya umûmuna delâlet eden bir şey bulmadığı zaman tavakkuf etmez, ameli durdurmaz. Eğer tahsîs eden bir şey bulursa, tahsîs delili bulunduğun­dan onu hâs i´tibâr eder. Tahsîs eden bir delil bulunmadıkça anamı umû­mu üzere bırakır. Şafiî´nin görüşü budur. Fukahâ arasında muhtar olan görüş de budur.

imam Gazali, âmm hususunda üç görüş zikreder. Birincisi: Ânımın delâlet ettiğinin en azı alınır, ikincisi: Âmmla, hâss murad edilmiş, olmak ihtimali olduğa gibi umûm mânâsı da murad edilmiş olabilir; bu bakım­dan müşterek kelimeler gibi olur. Bu durumda iki mânâdan birini diğeri­ne tercih ettirecek bir karine bulunmasiyle ancak iki mânâdan birine de­lâlet eder. Bu her iki görüş ilmî veya lisanî bir esasa dayanmaktadır. Çünkü âmm kelimesi, diğer dillerde olduğu gibi, arapçada da birçok şeylere şâmil olan bir tâbirdir. Bunun aksine delil bulunmadıkça, umû­mun iktizasiyle amel olunur.

Gazâlî, âmmın umûmu üzere bırakılmasını tercih hususunda şöyle diyor: "Bilmiş ol, bu görüş yalnız Arap diline mahsus değildir; bu bütün dillerde câri bir şeydir. Çünkü umûmî olan sîgalara bütün dillerde ihtiyaç vardır. Türlü halkların hepsinin ona ihtiyaçlariyle beraber böyle bir kelime vaz´etmeyip onu gözden kaçırmış olmaları «sak bir şeydir. Her milletin böyle umûma delâlet eden kelime vazettiğine örnekler gunlardır: Umûmî emre karşı gelenlere i´tiraz yöneltilir, bu emre itaat eden­ler i´tirazdan kurtulur. Umûmî olarak helâl edilen şeylerin helâl sayılabi­lecekleri kabul olunur. Bunların îzâhı şöyledir;: Efendisi, hizmetçisine dese ki: Evime kim girerse ona bir dirhem veya bir ekmek ver! Hizmetçi de her girene verse, efendisi buna i´tiraz edemez. Girenlerden biri hak­kında i´tirazda bulunup hizmetçiyi azarlayamaz. Meselâ: İçlerinden filâ­na niye verdin, o kısadır, ben uzun boyluları kasdetmiştim, diyemez. Ve­yahut, verdiğin falan adam karadır, ben ak olanları murad etmiştim, di­ye i´tiraz edemez. Eğer böyle bir şey diyecek olursa, hizmetçi köle: Sen bana uzun boylulara, ak olanlara vermememi emir etmedin, sadece her girene ver dedin, bu da girdi, ben de verdim; diye cevap verir. Aklı ba­şında olanlar, hangi dilde olursa olsun, bu sözü işittikleri zaman efendi­nin i´tirâzınm yersiz olduğunu görürler, hizmetçinin özrünü yerinde bu­lurlar... Hizmetçi girenlerin hepsine verse

Gazâlî, işte böylece, âmm olan kelimenin, umûmî mânada olmasını hususî mânâ üzerine tercih ettirecek bir karine veya siyaka ihtiyaç ol­maksızın umûmi mânâda kullanıldığını beyân etmektedir. Karine veya siyaka muhtaç olan cihet, ânımın hususî mânâya delâletidir. Yâni asıl istimali dolayısiyle âmm. kelimenin şâmil olduğu şeylerden basısına o âmmın tahsîs edilmesidir.

işte îmam Şafiî´nin, (Allah ondan razı olsun) mesleği budur. Ona göre: Âmm ile hususî bir mânâ kasdolunursa, yâni âmmın tahsîs edilme­si, bu ancak Kur´ân´m nassiyîe olur, yahut Hadîsle olur. Usûl ulemâsının çoğu bu hususta Şafiî´ye muvafakat eder, Hanefiyye fukahâsı da muva­fakat edenlerdendir. Ancak Hanefiyye, Şafiî´lerden şurada ayrılmaktadır­lar: Onlar âmme, Şafiî´nin vermediği kuvveti veriyorlar, âmmı delâlette kat´î sayıyorlar. Şafiî´ye göre, sîgası i´tibâriyle ânım olup umûmî mânâ­da kullanılan ve tahsîs edici bir şeyde bulunmayan âmmın delâleti zannîdir, kat´î değil. Onun için Kur´ân´m âmmları Hadîsle tahsîs edilir, nasıl M ikinci mes´elede beyan olunacaktır. Halbuki haber-i vâhidler sübût bakımından zannîdir. Kur´ân ise sübût bakımından kat´îdir. Kat´î olan, zannî ile tahsîs edilmemek gerekirken, delâlet bakımından âmm, Şafiî´­ye göre, zannî olduğundan, bu sübûtu zahnî olan hadîsle delâleti zannî olan âmmı tahsîs etmektir ve bu caizdir, Hanefiyyeye ise diyorlar ki: Ânun olan kelimenin, umûm mânâlarına delâleti kat´îdir, onun için Kur´-ân-ı Kerîm´in âcnn Olan kelimelerini, haber-i vâhidle tahsîs etmek caiz olamaz. Çünkü Kur´ân´m sübûtu kat´îdir, âmmın da delâleti kat´îdir. Halbuki haber-i vâhid olan hadîslerin sübûtu zannîdir. Kat´î olan bir şey, zannî olanla tahsîs edilemez.

Hanefiyye ulemâsınca, kat´î olmanın mânâsı şudur: Delilden doğan bir tahsîs ihtimalinin âmmın delâletine girmemesidir. Yâni delüe daya­nan bir tahsîs ihtimalinin bulunmamasıdır. Yoksa kat´înin mânâsı, bu de­lâletin asla tahsise ihtimali bulunmaması demek değildir. Çünkü madem ki, tahsîs caizdir ve mümkündür, onun imkânsızlığına delil getirilmiş de­ğildir, öyleyse ahsîse her zaman ihtimal vardır. Fakat tahsise delil bu­lunmadığından, biz delâletin kati olduğu esası üzerine içimime devam et­tik. Zîrâ sözlerin kullanışında ve onların delâletlerini alsp kabulde hâl böyledir. Kelimeler hakikat olarak kullanılır, hakikat n- ´..nâsındaki delâ­leti kat´î i´tibâr edilir. Mecâze ihtimal varsa da bu delilden doğmayan bir ihtimaldir, onun için ona bakılmaz. Kelimenin hakikat mânâsına delâ­leti, mecaz ihtimalinden dolayı, zannîdir diyemeyiz. Çünkü aksi takdir­de, hiçbir söz bir şey ifâde etmez, hiçbir mânâ dinleyiciyi tatmin edemez, söze güven olmaz.[22]


138- İkînci Mesele: Kur´ân´daki Umumî Mânâdaki Kelimeler Haber-i Vahîd Olan Hadîsle Tahsîs Olunur Mu?


Kitâb-ı Kerîm´deki âmmların, her ahvalde haber-i vâhid olan hadîsle tahsîs edilmesi, Şafiî bunu caiz görmektedir. Şafiî´nin Er-Risâle´sinde gö­rüyoruz ki, Kur´ân-ı Kerîm´in âmmlanı, haber-i vâhid olan hadîslerle tahsîs «diyor. "Zina yapan kadına ve zina yapan erkeğe her birinci yüz değnek vumm."46 âyetindeki umûmî lâfızla bildirilen hükmü, Sünnetle, ba­kir olan kız ve oğlana yâni evlenmemiş olanlara hâss bir hüküm olarak tahsîs ediyor. Evlenmiş olan kadın ve erkek sâna yaparsa onlara değnek vurulmaz, reem olunurlar. Recm Hadîsi ise haber-i vâhiddir.

Hanefiyye ise, haber-i vâhid olan Hadîsle âmmm tahsîs edilmesini caiz görmezler. Ancak âmm, başka bir tahsisle tahsîs edilirse, âmm-ı mahsusun kat´îliği bozulduğundan o zaman zannî olan haber-i vâhidle tahsîs caiz olur. Bu ihtilâfın esası şudur: Âmmın sîgası i´übâriyle umû­ma delâletini Şafiî zannî görüyor, çünkü âmmın tahsîse ihtimali çok kuvvetlidir. Zîrâ tahsisten hâli âmm gayet nâdirdir, hattâ Abdullah îbni Abbas´m şöyle dediği rivayet olunur: "Tahsîs edilmedik âmm yoktur." Aramın tahsîs edilme ihtimâli bu kadar kuvvetli olunca, tahsik eden şe­yin meydana çıkmasından önce dahi âmmın delâleti zannî olur. Belki orada bir tahsîs eden vardır, bis onu aramalıyız. Âmmın delâleti bu tars-da zannî olunca, onun zannî olanla tahsîs edilmesi câis olur. Hâttâ bu tahsîs yapma işi, çoğunca meşhur olanla da uygundur. Yâni umûmî olan kelimelerin ekserisinde hususî mânâ kasdolunmuştur,

Hanefiyye ulemâsı, âmm, sîgası i´tibâriyle umûma delâletinde kat´î-dir, dediklerinden zannî olanla âmmın tahsisini caiz görmemişlerdir. Çün­kü tahsîs demek, bu lâfzın delâlet ettiği hükümlerden bir kısmını ondan çıkarmak demektir. Kat´î olmak ise lâfzın delâlet ettiği hükmün o kısma hakkında da sabit olduğunu kesin olarak gösterir. Böyle kat´î bir surette sabit olan bir delâlet sannî bir şeyle îbtâl edilemez.

Fakat Hanefiyye, gördüğün gibi, âmm, başka bir şeyle daha Önce tahsîs edilirse, muhassas olan âmm haber-i vâhidle ve kıyasla tahsis edi­lir, diyorlar. Çünkü tahsîs edilmezden önce âminin kat´î olmasının mâ­nâsı, tahsîs ihtimalini kati surette nefiy etmek değildir, Beîki tahsîs ih­timali, delilden doğmayan bir ihtimaldir. Amini tahsîs eden bir şey bu­lunduktan sonra bu tahsîs ihtimali, delilden doğan bir ihtimal oldu, yâni fi´len tahsîs bulundu. Böylece tahsîs ihtimali delilden neş´et eder bir ihti­mal oldu. öyleyse âmm artık zannî olur. Diğer bakımdan âmm, tahsîs edildikten sonra, kelimenin şâmil olduklarından bâzısına delâlet etmesi, mecaz yoluyladır. Bu umûmî ismi söyleyip hâs olan bir şeyi murad et­mek kabilinden olur. Mecaz yoluyla olan delâletlerin karineleri kat´î ol­madıkça, mânâya delâletleri zannî olur. Tahsîs edilmiş olan âm lâfızların delâletleri, bu esasa göre zannî olduğundan, haber-i vâhid olan Hadîsle ve kıyasla âminin tahsisi eâiz olur. [23]


Üçüncü Mesele: Tahsîs, Âmm Kelime Île Şâri'in Başdan Daha Husûsî Manâ Murad Ettiğini Beyan Demektir:


Tahsisin hakikatim beyana gelince: Tahsîs acaba; âmmla bildirilen umûmî hükümlere girdikten sonra, âmmın bâzı kısımlarını (etillerini) ondan çıkarmak mıdır? Yoksa daha bidayette şâri´m o âmmle hususî şeyler murad ettiğini mi beyandır? Bu son görüşe göre âmmın büüm ef­radı hükmün şümulüne girmiş, değildir ki, bâzısını ondan çıkarmağa lü­zum hâsıl olsun. Çünkü âmmın şâmil olmadıkları zaten girmemiştir. Gerek Şafiî, gerekse Hanefî usûl kitapları, tahsisi, ânımı bâza efradına has­retmektedirler. Öyleyse, tahsîs edici nass, ânımla husus murad olunduğu ve murad olunan kısnu beyan ettnig olur. Gazali, Mustasfâsda tahsîsi: Ânımın şümulüne girenleri çıkarmak için değil, umûmî lâfızla hususî (hâss bir şey) murad edildiğini göstermek içindir, diyor.

"Delillere tahsîs edici demek caizdir. Delil mütekeltimin neyi murad ettiğini bildirir. Yâni mütekellim, umûm için vaz´olunmuş bir sözle hu­susî bir mânâ kasdetmiştir. Tahkîka göre tahsîs, kelimenin vaz ve is­timal i´tibâriyle umûmî mânâdan çıkıp hususî mânâya geldiğini beyan demektir. Bu, bir kelimenin hakikî mânâda yiKip mecazî mânâda kullanıl­dığını bildirmek için getirilen karineye benzer."[24]

Bü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kitab 2
« Posted on: 26 Nisan 2024, 12:14:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kitab 2 rüya tabiri,Kitab 2 mekke canlı, Kitab 2 kabe canlı yayın, Kitab 2 Üç boyutlu kuran oku Kitab 2 kuran ı kerim, Kitab 2 peygamber kıssaları,Kitab 2 ilitam ders soruları, Kitab 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes