> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Şafi > İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2  (Okunma Sayısı 949 defa)
11 Eylül 2010, 20:18:31
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 11 Eylül 2010, 20:18:31 »



İSTIHSANIN ÎBTÂLİ VE MESÂLİH-İ MÜRSELE


197- Mesâlîh-i Mürsele Nedîr Ve Ne Zaman Şer´î Delîl Ola­rak Kullanılır?


Hanefîlere ve Mâlikîlere göre istihsânın gerçek mahiyetini beyan et­tik ve her iki mezheb karşısında imam. Şafiî´nin tutumunun ne olduğunu bildirdik. Şimdi de îmam-ı Mâlik´in (Allah ondan razı olsun) alıp kullandı­ğı mesâlih-i mürseleyi beyan edelim, imam Mâlik´e göre mesâlih-I mürse­le demek, Şâri´m maksadına uygun olan mülayim hüküm yâni faydalı ve yararlı olan şeydir. Ancak bunun hakkında müsbet veya menfî olarak şer´î bir esas ve asıl gösterilmiş değildir. Kadı ve hâkime herhangi bir mes´ele arzolunduğu. zaman hakkında Kitab ve Sünnetten bir nass bula­mazsa, mes´eleyi hükme bağlamış bir icmâ´ da yoksa, dînin ruhuna, umû­mî gayesine uygun olarak maslahat gördüğü, yararlı bulduğu görüşü alır. Fakat burada maslahatı almağa veya ona i´tibar etmemeğe mahsus bir delil bulunmaz. Bu gibi yerlerde maslahat-ı mürsele ile hükmoîunur. Buna dâir bâzı Örnekler verelim:

1- Bir san´atçıya işlemek üzere bir mal verilse, elinde o mal zayi olsa onu tazmin etmesi lâzımdır. Hulefâ-yı Râşidîn böyle hükmetmişler, zayi´ olan malı ödetmişlerdir. Hz. Ali (Allah ondan razı olsun) bu hu­susta şöyle demiştir: "insanlar ancak buna lâyıktır." Tazmin ettirmede­ki maslahat şöyle açıklanır: insanlar bir şey yaptırmak için san´at sahip­lerine muhtaçtırlar. San´atçıların elinde bâzı defa mallar zayi´ olur. Ek­seriya ihmal ederler, malı iyi korumazlar. San´at sahiplerine olan bu ih­tiyaçla beraber zayi´ ettikleri de tazmin ettirilmezse bu iki şeye götürür: Ya büsbütün san´atçıya bir şey yaptırmamak. Bunda ise halk için güç­lük vardır. Ya da malın zayi´ olduğu iddiasiyle tazmin ettirilmemesi sebe­biyle onların ihmali daha artar, hıyanete yol açılır, insanların, malları za­yi´ olur gider. Gnun için tazmin ettirmekte maslahat vardır. Burada taz­min ettirmede haksızlık vardır, beri olan bir kimseye ödetilmiş olur. Bel­ki de malı bozmamış, zayi olmasında taksir etmemiştir, denemez. Çünkü_ maslahat ile mazarret karşılaştığı zaman hangi cihetin gâlib olduğuna bakılır. Bir san´atçının ihmal ve kusuru olmaksızın malın zayi´ olması uzak bir ihtimaldir. Kusuru olduğu ciheti gâlibdir. Sonra bunda umûmî menfaati, husûsî menfaat üzerine tercih etmek de vardır.[27]

2- Mâlikîlerin getirdikleri diğer misâl şudur: Beytü´Imalde para kalmaz, ordunun ihtiyaçları çoğalır da bunu karşılayacak para ve mal bulunmazsa, o zaman Müslümanların reisi, adalete riâyet etmek şartiyle, zenginlerden bu ihtiyacı karşılamak üzere vergi alır. Beytü´lmâle gelir, bulunup yetecek kadar mal toplamncaya kadar bu devam eder. Bunda şu noktaya dikkat edilir: Zenginleri ürkütmemek için bu vergi mahsûlün ha­sadı ve meyvelerin toplandığı bir sırada alınır. Bunda gözetilen masla­hat şudur: Eğer sultan bu vergiyi zenginlere tarh edip toplamazsa, dev­letin kudreti sarsılır, kuvveti azalır, memleket fitnelere sahne olur, mem­leket kendisine göz diken düşmanların istilâsına mâruz kalır.

Burada birisi şöyle diyebilir: Müslümanların reisi böyle vergi tarh edeceğine Beytü´lnıâl için istikraz yapsın. Şâtibî buna da şöyle cevap veriyor: "Buhran zamanlarında istikraz, ancak Beytü´lmâl için gelir getire­cek bir şey umulduğu takdirde yapılır. Gelir getirecek bir cihet yoksa, gelir zaten azalmış bulunduğundan, yeni vergi tarhından başka yol yok­tur."[28]

3- Bu hususta diğer bir misâl de şudur: Öldürülen bir kişiden ötü­rü kısas yoluyla birçok kimsenin öldürülmesidir. Bu da maslahat-ı mür-sl esasına dayanmaktadır. Çünkü bu hususta Kitab ve Sünnetten bir nass yoktur. Hz. Ömer b. Hattab´m böyle yaptığı naklolunmugtur. Bura­da gözetilen maslahat şudur: Öldürülmüş olan kimse masumdur, haksız yere amden öldürülmüştür. Onun kanım heder edip Öldürenleri cezasız bı­rakmak, kısas esasını bozmak demektir. Katilde başkasına yardım etmek; bu cürme katılmak, katlin vukuuna yardım etmek, vesîle olmak demektir. Bir cemâat katle iştirak ederse, hepsi kaatil vasfını aldığından kısasan hepsi öldürülür. Katil fi´linin cezası kısastır, bu fiil kaç kişiden südûr ederse onlar öldürülür. Katil fili bir şahsa izafe edildiği gibi kalabalık bir topluma da izafe edilir, katil fi´li bir cemâat tarafından işlendi diye cezasız bırakılmaz. Maslahat kısası îcâbeder.[29]

Şu cihet unutulmamalıdır ki, îmam Şâfü de, îmam Mâlik gibi bir ki­şinin katline iştirak edenlerin hepsinin kısasan katline hükmetmektedir. Fakat o buttu, Hz. Ömer´in hükmüne dayanarak söylemektedir. Çünkü o, nass bulunmayan yerde sahabeyi taklîd eder. [30]



198- Maslahat Delîü Muamelatta Muteberdir, Buna Dâir Örnekler:


îşte mesâlih-i mürsele böyledir, yukarıda gösterilen misâller bunu açıklamaktadır. îmam, Mâlik mesâlih-i rnürseleyi fıkhı delil olarak alır. Bu bakımdan Şafiî´nin görüşünü bildirmezden önce imam Mâlik´e göre mesâlih-i mürselenin esasını ve maksadım anlatmamız gerekiyor.

Mâliki mezhebinin usûl ve kaidelerini beyana girişen kitablardan an­laşılıyor ki, îmam Mâlik mesâlih-i mürsele delilini ibâdetlerde değil, âdet­lerde kullanıyor. Çünkü ibâdetlerde esas ve asıl taabbüddür. Şekillerin arasına bürünen mânâlara bakarak bunlar esas olarak alınıp Kur´ân´dan bir nass, Sünnetten bir eser bulunmayan hususta buna göre ibâdet teklif olunamaz, ibâdetlerin nevilerine, şekillerine ve vakitlerine bakarsak bun­ların taabbüdî olduğunu görürüz. Bu demek değildir ki, ibâdetlerin ma"-kûl bir hikmeti bulunmaz. Bunun mânâsı şudur: Nass vârid olmadıkça bu hususta aklın bulduğu hikmet ve maslahatlar üzerine hüküm verile­mez, ibâdetler nassa dayanır. Aksi takdirde bid´at çıkarmak olur. Hal­buki İbâdetlerde istenen şey nassa tabi´ olmaktır. îmam Mâlik (Allah ondan razı olsun) ibâdetlerde nasslara ve esere çok bağlıdır. Hattâ nassa bağlılığından ve ibâdette re´yden uzak kalmak istediğinden zekât verile­cek mallarda aynı yerine kıymetini vermeği men´etmiştir.

Âdetlere, muamelâta gelince, bunlardaki ma´kûl mânâlara, Şâri´in kasdettiği gayelere göre birtakım nasslar vârid olmuştur. Mükellef bu nasslardaki hikmeti anlar ve onların gösterdiği yola girer. Bu mânâların esası insanların dünya ve âhiret saadetini sağlayan maslahattır.

İnsanların dünya maslahatından murad, onların arzu ve heveslerine uygun düşen şey demek değildir. Belki de îslâm Dini´nin gayesine uygun olan maslahattır ki, o da faziletli bir cemâat, üstün bir toplum meydana getirmektir. Veyahut da şer´î tabiriyle: Dünya hayâtı, âhiret hayâtına geçiş için bir vasıtadır. Bu bakımdan mesâlih-i mürsele insanların heves­lerine uygun düşen demek değildir. Çünkü din insanları arzularının esiri olmaktan kurtarmak için gelmiştir, heveslerinin kucağına atmak için de­ğil! Kur´ân-ı Kerîm der ki: "Hak eğer onların arzu ve heveslerine uy­saydı, göklerle yer ve onlarda olanlar fesada uğrardı, bozulurdu." Mükel­lef için faydalı olan bir şeyde bâzı zararlar da bulunabilir. Nasıl ki, za­rarlı şeylerde bâzı faydalar olabilir. Zarar ve fayda birbirine karışıktır. Bir şeyin zararlı ve faydalı olmasında gözetilecek cihet, umûmun masla­hatına uygun olmasıdır. Diğer bir cihetten, bu, dünya ve âhiretin direği olan maslahattır. Nefsin heves ve arzularına uygun olması demek değil­dir. Gerçekte fayda ve zarar zamana, mekâna, hattâ şahıslara göre deği­şen bir şeydir. Bir toplum için faydalı olan bir şey, başkalan için zararlı olur. Bir zaman için, bir durumda zararlı olan bir şey, başka bir zaman­da ve durumda zararlı olmayabilir. Bu, bizi şu neticeye götürür ki, din, umûmun nizâmını koruduğundan onun mu´teber tuttuğu maslahat müm­kün olduğu kadar çok kimselerin faydasına şâmil olmalıdır ve mümkün olduğu kadar çok zararı defetmelidir. Bu da gösterir ki, maslahat insan­ların heves ve arzularına uyarak ayarlanmaz[31]. Maslahatı takdir Şâri´in umûmî gayelerine bağlıdır. Dünya hayâtı ebedî saadet için bir hazırlık olduğundan bu bayat fazilet esası üzerine kurulur. [32]



199- Mesâlih-i Mürseleyî Almada Mâlik´in Kayıdları, Dinin Güttüğü Beş Gaye:


îmam Mâlik´e göre, ibâdetler hâriç, âdet ve muamelâtta şer´î hüküm­lerden maksat insanların maslahatını gözetmektir. Bu maslahatta husûsî değil, umûmî menfaat gözetilir. Ferdin değil, toplumun faydası korunur. Toplumun menfaatına aykırı olmadığı takdirde ferdlerin menfaati da gö­zetilir. Din; cam, nesli, dîni, aklı ve malı korumak için gelmiştir. Bunları korumak için zarurî olan veya ihtiyaç duyulan şeylerin hepsi, Sâri´ tara­fından muteber tutulan maslahatlardır. Bu hususta şayet husûsî bir nass vârid olmadıysa, o zaman küllî bir asla, umûmî kaideye râci´ olarak şer´î bir delil alınır. Sâri´ tarafından gelmiş bir nass olmayınca içtihada gidilir.

îşte îmam Mâlik (Allah ondan razı olsun), insanların muamelâtına dâir olan şer´î hükümleri bu esas dâhilinde anlamaktadır. Mesâlih-i mür-seleyi işte bu hudut dâhilinde almış ve onu çok kullanmıştır. Şâtıbî bu hususta şöyle demektedir: "Maslahata dâir mânâları anlamak için onları derinliklerine daldı da daldı, fakat Şâri´in güttüğü maksada riayetten asla ayrılmadı, dînin kurduğu asıllardan birini bozmadı. Bununla beraber ulemâ, onun maslahat konusunda böyle fazla ileri gitmesini dile doladılar, kapıyı çok geniş açtığını söylediler. Fakat gerçek böyle değildir. îmana Mâlik bu töhmetten çok uzaktır. O, fıkıh mes´elelerinde ittibâ´ yolunu seç­miş ve bunu beğenmiştir. Hattâ bâzılarına göre o, kendinden öncekilerin bir mukallidi gibi görünür. Gerçekte o, Allah´ın dîni hakkında baaîret sa­hibidir."[33][Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2
« Posted on: 18 Nisan 2024, 20:33:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2 rüya tabiri,İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2 mekke canlı, İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2 kabe canlı yayın, İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2 Üç boyutlu kuran oku İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2 kuran ı kerim, İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2 peygamber kıssaları,İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2 ilitam ders soruları, İstihsanın ibtali ve mesâlih-i mürsele 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes