> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Şafi > Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2  (Okunma Sayısı 990 defa)
14 Eylül 2010, 17:26:29
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 14 Eylül 2010, 17:26:29 »



Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2


16- Bağdad´da Muhammed b. Hasan´la Görüşmesi Ve Ehl-i Re´y Fıkhını Öğrenmesi:


Bu sınamayla Şafiî´nin Bağdad´a gelişi 184 yılında idi. O zamanlar 34 yaşında bulunuyordu. Başına gelen bu hâl onun hükümet umuriyle uğraşmaktan, valilik işlerinden el çekip ilme dönmesine bir vesile oldu. Bundan sonra yine kendini ilme verdi. Okudu, okuttu; ders aldı, ders ver­di, însanlar için fıkıhta ebedî eserini meydana getirdi. Zîrâ Muhammed b. Hasan´ın nezdinde misafir olarak kalıyordu. Bundan önce onun adını ve fıkhını duymuştu. Onun Irak fıkhının hâmili ve naşiri olduğunu bili­yordu. Belki daha önce karşılaşmışlardı. Şafiî Irak fıkhını öğrenmeğe başladı. îmâm Muhammed´in kitaplarını okudu, ondan ilim aldı. Böylece Hicaz fıkhı ile Irak fıkhı onda birleşmiş oldu. Yâni çoğu nakle dayanan fıkıh ile akla önem veren fıkıh bir arada toplandı. Bunları zamanındaki en büyük fakîhlerden aldı. İbn-i Hacer bu konuda der ki: "O zaman Me-dîne´de fıkıhta riyaset imam Mâlik b. Enes´te nihayet bulmuştu, Şafiî oraya giderek ondan ders aldı. Irak´ta fıkıhta otorite Ebû Hanîfe olmuş­tu. O vefat etmiş bulunması hasebiyle Irak fıkhını hâmil olan talebesi Muhammed b. Hasan´dan aldı. Irak fıkhına dâir ne varsa hepsini ondan dinledi. Böylelikle ehl-i re´y fıkhını ve ehl-i hadîs fıkhım elde etmiş oldu ve bunlar üzerinde işleyerek usûl vaz´etti, kaideler kurdu. Muvafık, mu­halif bu konuda herkes ona baş eğdi. Şöhreti yayıldı, nâmı duyuldu, itiba­rı arttı ve olgunlaşa olgunlaşa bildiğin o hâle yükseldi."

Şafiî, Muhammed b. Hasan´dan ilim aldı. Onun kitaplarını okudu, on­dan nakletti, bu nakil ettiklerini kaydetti. Kendisi şöyle demiştir:

"Muhammed b. Hasan´dan bir deve yükü ilim aldım, hepsi de bizzat ondan duyduklarımdır." Muhammed b. Hasan´ı çok sever ve sayardı. On­da sanki üstazmı görürdü. Onu çok öğer, ilmini çok takdir ederdi. Onun hakkında şöyle derdi: "İncelenmesi gereken bir mes´eîp sorulduğu vakit

yüzünü çatmayan tek bir kişi görmedim, ancak Muhammed b. Hasan Öy­le değildi." Şafiî ondan hadîs de rivayet etti, ondan yalnız re´y fıkhını al­makla iktifa etmedi. (El´Üm)´de diyor: "Bize Muhammed b. Hasan ha­ber verdi, o da Yâkûb b. İbrahim´den, o da Abdullah b. Dinar´dan, o da îbn-i Ömer´den rivayet ediyor, Hz. Feygamber buyurmuştur ki: Velâ da neseb akrabalığı gibi bir akrabalıktır, ne satılır, ne de hibe olunnr." imâm Muhammed de Şafiî´ye lâyık olduğu hürmeti göstermekte hiç kusur etmezdi. Hattâ Şafiî´nin meclisinde bulunmağı, sultanın meclisinde bulunmağa tercih ederdi. Rivayet olunduğuna göre: Bir defa imam Mu­hammed Halîfenin sarayına gitmek üzere atma binerek evinden çıkmış­tı. Şafiî´nin geldiğini gördü. Hemen atından indi ve Şafiî´ye koştu. Hadi­mine: Sen hadi git, Özür dile, ben gelemiyeceğim, dedi. Şafiî: Ben başka vakit geleyim, dedi ise de o: Hayır, dedi ve Şafiî´nin elinden tutarak evine getirdi. Şafiî, imam Muhammed b. Hasan´m ders halkasına devam ederdi. Bununla beraber kendisini îmanı Mâlik´in talebesinden, onun mezhebinin fukahasmdan ve Muvatta´ın râvilerinden sayardı. Onu korur, onun üstü­ne titrer, Medine ehlinin fıkhım müdafaa ederdi. îşte bu yüzdendir ki, İmam Muhammed ders meclisinden kalktıktan sonra onun talebeleriyle münazara ve mübâhase yapar, Hicaz fıkhını ve onların yolunu müdafaa ederdi. Belki de üstadhk mevkiine saygısından bizzat imam Muhammed´le münazara yapmazdı.

imam Muhammed, onun kendi talebesiyle münazara yaptığını haber alınca, ondan bizzat kendisiyle münazara yapmasını istedi. O sıkıldı ve bundan kaçındı. İmam Muhammed ısrar edince istemiyerek münazaraya girişti. Hicaz fukahası ile Irak fukahası arasında münakaşa mevzuu olan bir şahit ve yeminle hükmetme[14] meselesinde Şafiî, imam Muhammed´le münakaşa yaptı ve Şafiî olan râvilerin rivayetlerine göre bu münakaşada Şafiî kazanmıştır.

Şafiî Bağdad´da îmam, Muhammed´in talebesi olarak oturdu. îmam Mâlik´in talebesinden Medîneli bir fakîh olması itibariyle onunla ve tale­besiyle münazaralar yapardı. Bundan sonra Mekke´ye döndü. Yukarıda

söylediğimiz veçhile yaranda Iraklıların kitaplarından bir deve yükü kitap götürdü. Râvilerin çoğu bu gelişinde Bağdad´da ne kadar kaldığını söyle­miyorlar. Fakat herhalde ehl-i re´y fıkhım öğrenecek kadar bir müddet kalmış olması akla yakındır. Bu da iki sene kadar olsa gerek. [15]



17- Mekke´ye Dönüşü Ve Mescîd-i Haram´da Ders Vermesi:


Şafiî Mekke´ye döndü ve Mekke´de Harem-i Şerifte derslerini verme­ğe başladı. Hac mevsimi gelince nice büyük âlimler onunla görüşür, onu dinlerlerdi, işte bu esnada Ahmed b. Hanbel de onunla görüştü. Artık Şafiî´nin şahsiyeti yepyeni bir fıkıhla ortaya çıkmıştı. Bu, ne yamız Me-dîne ehlinin fıkhı idi, ne de yalnız Irak ehlinin fıkhı. Belki de her ikisin­den de alınmış yeni bir fıkıh ki, Kitap ve Sünnet ilminin olgunlaştırdığı, arapçayı ve insanların ahvâlini iyi bilmenin perçinlediği, kıyas ve re´yin geliştirdiği parlak bir aklın hulâsasıdır. Kendisiyle görüşen âlimler, on­da nev´i şahsına münhasır yepyeni bir âlim tipi görürlerdi[16]

Râvilerin sözlerinden anlaşıldığına göre Şafiî bu gelişinde Mekke´de dokuz sene kadar oturdu.

Şüphesiz Şafiî, birbirinden farklı olan her iki türlü fıkhı gördükten, münazara ve münâkaşalarda bulunduktan sonra görüşlerin ayrıldığını, nokta-i nazarların muhtelif bulunduğunu, tutumların ´aşka başka oldu­ğunu görünce hakkı bâüldan ayırmak için belli ölçüler, usûl kaideleri vaz´etmek zarurî olduğunu anladı. Yâhût en azından hakikate en yakın olanı bilmenin yolunu aradı. Zîrâ Hicaz fukahası ile Irak fukahası arasın­da görüş farkları, ihtilâflar bulunduğunu gördükten sonra, Şafiî gibi her iki görüş sahiplerini tanıyan ve sayan, kanaatlere hürmet eden bir zâtın, ince ve esaslı bir ölçüye vurmadan bu görüşlerden birinin bâtıl ol­duğuna hükmetmek asla makûl bir şey olamazdı. îşte bunun içindir ki, o istinbat usûlünü, hüküm alma kaidelerini tesbit etmeği düşündü. Görüş­lerin birbiriyle çarpıştığı ve boğuştuğu Irak´ın gürültülü hayâtından uzak kalıp Mekke´de uzun müddet oturmayı da bunun için tercih etmiştir. Zî-râ bu kaideleri çıkarmak için kendisini huzur içinde ilme ve teemmüle vermesi gerekli idi. Vaktini Kur´ân´a vakfedip onun delâlet yollarını araş­tırdı, hükümleri inceledi, nâsıh ve mensûh, her ikisinin hususiyetlerini ta­nıdı. Sünneti ele aldı, onun şeriat ilminde yerini ve değerini belli etti- Sa-hîh olanını çürük olanından ayırmayı, sünnetle istidlal etmeyi, Kur´ân-ı Kerîm´e nazaran derecesini tanıdı. Sonra Kitap ve Sünnet´te bulunmayın­ca hükümler nasıl çıkarılacak ve bu durumda içtihadın usûlü ve kaideleri ne olacak? Müctehid için çizilmiş hudut nelerdir ki, ictihâdde bir yanlış­lığa düşmemek için o hududu aşmasın, işte bütün bunları tesbit etmesi lâzımdı. Bu da salim kafayla olurdu. Onun için, durmadan seyahat eden bir kimse olarak tanıdığımız Şafiî´nin bu defa Mekke´de uzun müddet kal­dığım görüyoruz. îşte bu esnada istinbat usûlünü vaz´etti ve onları insan­lara sundu. Belki*de cumhûr-ı fukahâya arzedecek kadar birtakım kai­deler vaz´ettikten sonra bilûmum fukahâ yatağı olan Irak´a tekrar gitti. Târk imam Mâlik´in vefatından sonra Medine eski parlaklığını kaybetti ve artık Bağdad´da hem ehl-i re´y ve hem de ehl-i hadîs vardı. [17]



18- Tekrar Bağdad´a Gîtmesî Ve Görüşlerini Orada Yayması:


195 senesinde imam Şafiî´yi tekrar Bağdad´da görüyoruz. Bu ikinci gelişidir. Bu gelişinde fıkıhta yepyeni bir yolu vardır. Artık yalnız-hü­kümlerini beyân için fer´î mes´elelere bakmıyor, yalnız fetva vermek için cüz´î mes´eleleri ele almıyor. Bu defa Bağdad´a geldiğinde o heybesinde küllî kaideler taşıyan bir fakîhtir. Usûlü vaz´etmiştir. Onlarla cüz´î mes´e­leleri bir kaide altına zabt ve tesbit etmiştir. O halde fıkhı, cüz´î ve fer´î değil, küllî bir ilim hâline getirmiştir, hususî fetvalar ve hükümler değil, umumî kaideler kurmuştur. Bağdad Şafiî´de bunları gördü. Âlimler ve fıkıh isteyenler, onun başına toplandı. Muhaddisler ve ehî-i re*y hepsi ona koştu.

Bu gelişinde o ilk defa olarak, usûl-ü fıkıh ilminin esasım kurmuş olan Kitâbü´r-Risâle´sini te´lif ettiğini söylerler. Fahreddin Râzî, Menâkıb-ı Şafiî eserinde diyor ki: "Rivayete göre Abdurrahman b. Mehdî, Şafiî´den daha gençken kendisi için öyle bir kitap yazmasını istemişti ki, onda Kur´ân, Sünnet, icmâ ve kıyasla istidlalin şartlarım bildirsin. Nâsıh ve mensûhu, umûm hususun mertebelerini beyân etsin. Bunun üzerine Ş|fiî, Kitâbü´r-Risâle´sini yazarak ona gönderdi. Abdurrahman Mehdî, kitabı okuyunca şöyle dedi: "Zannetmem ki, Allâhu Teâlâ bu adamın bir dengi­ni yaratnuş olsun."

Sonra Râzî şöyle diyor: "Bilmiş ol ki, Şafiî, (ALLAH ondan razı olsun) Kitâbü´r-Risâle´sini Bağdad´da iken yazdı. Mısır´a dönünce onu tekrar yazdı. Bunların her ikisinde de çok ilim vardı."

Buna göre Şafiî Kitâbü´r-Risâle´sini Bağdad´da yazmış oluyor. Ta-rih-i Bağdad´da böyle kaydediyor. Ancak Râzî´den naklettiğimiz fıkranın başında Abdurrahman b. Mehdî kendisinden bu kitabı yazmasını dilediği zaman Şafiî´nin genç olduğu söyleniyor. Halbuki Şafiî Bağdad´a bu geli­şinde orta yaşma girmişti, 45 yaşını aşkındı. Ancak bu yaşta bir kimseyi genç sayarsak iş düzelir. Bâzı insanların §öyle dedikleri de olur: Er-Risâ-le´yi Abdurrahman b. Mehdî´nin dileği üzerine Mekke´de iken yazıp sonra Bağdad´a geldiğinde kendisine göndermiş olması da ihtimal dahilindedir ve onun için Bağdad´da yazdı denilmiştir.

Şafiî, Irak´ta kendisinin açmış olduğu bu yeni yolu yaymağa başladı. Onun esaslarına göre mücâdele ediyor, ilim mes´elelerini onun...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 14 Eylül 2010, 17:27:23 Gönderen: Sidretül Münteha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2
« Posted on: 26 Nisan 2024, 12:37:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2 rüya tabiri,Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2 mekke canlı, Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2 kabe canlı yayın, Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2 Üç boyutlu kuran oku Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2 kuran ı kerim, Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2 peygamber kıssaları,Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2 ilitam ders soruları, Îmam Şafii hayatı ve yaşadığı çağ 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes