> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Ahmed Bin Hanbel > Yaşadığı çağ ve etkileri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yaşadığı çağ ve etkileri  (Okunma Sayısı 911 defa)
16 Eylül 2010, 20:19:28
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Eylül 2010, 20:19:28 »



Yaşadığı çağ ve etkileri

109- Abbasi Devleti, Emin, Me´tmın Kavgası:


İmam Ahmed´in (Allah ondan razı olsun) yaşadığı çağ, Abbasi­ler devrinin en parlak devridir. Onun yaşadığı devirde, herşey son doruğuna çıktı. Acı, tatlı bütün meyvelerini verdi. Bunların boğazdan * kolay geçeni de var, boğaza tıkılıp kalanı da. Birşey zaten nasıl olursa olsun, bütün özelliği ile olgunlaşır.

Siyasi bakımdan Abbasi Devleti istikrar buldu, bütün kuvvet onun elinde; karşısında hesaba katılacak gibi bir muhalif kuvvet kalmadı. Haricilerin kuvveti kırıldı, bu devlete karşı bir girişimde bulunacak halleri kalmadı. Harun Reşid´den sonra, Hz. Ali evlâdının, amcaları oğulları Abbasilere karşı harekete geçecek kuvvetleri yoktu. Her ne zaman bir harekete kalkışsalar, mağlup oluyorlar, boşuna yorulup eziliyorlardı.

Evet devlet, gerek akrabaları sayılan Ali evlâdından, gerekse ya­bancı olan haricilerden, bu her iki muhaliften kurtulmuştu Fakat devletin içinde, kendi aralarında çekişmeler başgösterdi. Veliahdhk mes´elesi, bunun en açık görüntüsüdür. Halife, kendisinden öncekinin sözünü tutmaz oldu. Emin ile Me´mun kavgası bunun canlı bir delilidir, bu kavga, Emin´İn öldürülmesi, Me´mun´un galip gelmesiyle bitti. Fakat bu her yönden neticesi iyi olmayan bir zaferdir, hattâ kötü neticelen olan bir zafer. Zira Emin, Me´mun kavgası, İran yanlısı ordu ile Arap or­dusu arasında bir kavgadır. Emin mağlup olunca, bu Arapların yenik düşmesi demektir. Artık Abbasi Devleti´nde Arapların sözü geçmeye­cektir.



110- Siyasi Nüfuz Çekişmeleri:


Emin Me´mun Kavgası bitince devlet istikrar buldu. Me´mun içeride sükûnu sağlayınca cihada, fütuhata başladı. Arkasınaan Mu´tasım ve Vâsık da aynı şekilde hareket ettiler. İslâm Devleti, dehşet salan kuvvetli bir devlet oldu. Fakat içinde za´if unsurları taşıyan bir devlet, çünkü bu halifeler hâkimiyetlerinde Acemlere, yani Arap olmayan unsurlara dayandılar. Önce Halife Me´mun İranlılara dayan­dı. Ondan sonra Mu´tasım Türklere dayandı. Bütün kuvvetlerini on­lardan teşkil etti. Harblerde hep onlara itimad etti, kuvvet onlardaydı. Sonra bunlar devlet´te zayıflık âmili oidu. İdareyi ellerine geçirdiler, halifeleri öldürmeye başladılar, iş yalnız onların idaresinde kaldı, başka­ları karışamaz oldu. Her biri kendi baştna buyruk oldu. Kendisine sığını­lan dini kuvveti saymadılar. Bundan sonra İslâm Devleti, bir çok devlet­lere ayrıldı, parçalandı, siyasi bir çatı altında toplanarak bir durumu kalmadı.


111- Bu Çalkantı İçinde Siyasete Karışmadı:


Siyasî durumun görüntüsü işte bu haldeydi, böyle olgunlaştı, böyle diktiler, mahsulünü böyle biçtiler. İmam Ahmed, bunlardan bir bölü­müne yetişti, bunları gözü ile gördü. O ki, Şeybâni kabilesinden bir Arap´tır, dedesi bu devletin kuruluşunda çalışmıştı, babası bir askerdi, ancak arapların böyle zillete düştüğünü görmeden öldü. Bu durum Ahmed´in beğeneceği bir hal değildi. Fakat ne yapabilirdi? Ona harp ilân edecek hali yok, o kılıç adamı değildi. Böyle şeylerde teşvikçi olamazdı. İslâm devletinin yıkılmasında parmağı olsun, böyle şeylere asla razı olamazdı. Çünkü bir fitneye teşvik etmek, devletten bir parça koparmak demek olur. Her fitne bir bağ koparırsa, devlet yıkılır. Onun için o, bu halden memnun olmamakla beraber, kızıp ta halifeleri, idare­cileri tenkit etmedi. Devlete yardımcı olanlara dil uzatmadı, birine dil uzatmak, taan etmek, kötülemek; onun asla âdeti değildi. Onun öfkesi­nin belirtisi, kendi ahlâk ve terbiyesine uygun olanı yapmaktı ki, o da onlarla münasebette olmamak, kendini ilme vermek. Onun için siya­setle alâkayı kesti, onunla ilgili bir şeyde bulunmadı.



112- Ebû Hanife İle Mâlik Arasında Bir Yol Tuttu:


İmam Ahmed´in bu tutumu, kendinden önce geçen iki imamın tutumları arasında bir davranıştır. Onlar da biri İmam Mâlik, diğeri Ebû Hanife dır (Allah cümlesinden razı olsun.) İmam-ı A´zam Ebû Hanife siyasileri, dersinde tenkit ederdi. Fetvalarında geçen bazı ibare­leri, buna insanları teşvik edicidir. O, Siyasete karışırdı. Devlete karşı ayaklanan Hz. Ali Evlâdına yardım etmeye halkı teşvik ettiği yine fetvâ-larındaki sözlerinde var. O siyasilere karşı susmadı. Açıkça onlara karşı durmayı da ilân etmedi. Ancak sözleri arasında buna işaret etti. Onları tenkit eder, levmeder, konuşmalarında onların aleyhinde sözler sarfe-derdi. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, o, onlara karşı gelmeyi, bağıy-isyan saymazdı. Ancak kendisi böyle karşı çıkanlara fiilen katılmış değildir.

İmam Mâlik ise, Devlet´e karşı gelmeyi hiç bir suretle caiz gör­mezdi. Buna asla teşvik etmedi. Onları ıslah ederim ümidiyle idareciler­le, valilerle temas halindeydi. Zulüm yapmalarına meydan vermemek, kötülüklere engel olup iyiliğe çevirmek maksadıyla onlarla görüşürdü.

İmam Ahmed´e gelince, bu iki imam arasında orta bir yol tuttu. Hiç bir suretle fitneye çağırmadı, teşvik etmedi, bir tenkitçi sıfatıyle ne açıktan, ne de kapalı surette bir işaret yoluyla onlara tarizde bulunmadı. Onlara yüzsuyu da dökmedi, onların hediyelerini de kabul etmedi. O, zühd içinde yaşadı, malına şüpheli bir şey karıştırmadı. Onların hediye­lerine bakmadı. Tam mânasiyle kendini ilme verdi.


113- Mu´tezile´ye Karşı Tutumu:


O, İran nüfuzunun hâkim olduğu zamanda yaşadı. Daha ince ve doğru bir deyimle, ilim ve hükümde nüfuzun Mu´tezile taifesinin elinde bulunduğu, Me´mun devrinde bulundu. İmam Ahmed, Mu´tezilenin akaid konusundaki tutumunu, Selef-i Salih´in yolundan bir ayrılış görüyor, bu yolu Sünnete muhalif buluyordu. Matlup olan ilim, Mu´tezile´nin bu yaptığı değildi. İlim ve hakikat arayıcısı böyle yapmaz. Halifelerin, Mu´tezile´yi tutması, Ahmed´in onlardan yüz çevirmesine de sebep oldu. O, Mu´tezile´nin bid´atçı gördüğü bu tutumuna karşı sus­madı. Halkı Mu´tezile ile görüşmekten, onlarla düşüp kalkmaktan, onların yoluna uymaktan nehyederdi. Onlarla bu gibi şeyleri bahsedenleri, onların ipiyle kuyuya inmek sayardı, ip kopar, içinde kalınır. Bu, bid´at kapısını açmaktır, kapı açıldı mı, içeri neler dolar, neler...

İmam Ahmed´le Mu´tezile´nin tutumunu, bir kaç kelimeyle de olsa, biraz açıklamadan bırakmayacağız. Onlann fikir yoluyla, Ahmed´in yolu neden çatıştı, aralarındaki bu ayrılıktan neler doğdu, anlamaya çalışa­lım.


114- Zındıklara Cevap Vermek İçin Mu´tezile Lâzımdı:


Abbasiler devrinde Mu´tezile´nin bulunması zaruri birşey olmuş­tu. Çünkü bu çağda, bir takım zındıklar ortaya çıktı. Bazı dinsizler türedi, bunlar, İslâm Cemaatı arasında bir takım fâsid fikirler yayıyorlar, İslâmı yıkıcı plânlar hazırlıyorlar, Müslümanlara karşı hileler düzüyorlar, onları , küçük düşürücü işler kuruyorlardı. İçlerinden bir kısmı, İslâm hâkimiye­tine son verip İran hâkimiyetini kurmaya çalışıyordu. Halife Mehdi zamanında Abbasi Hükümetine karşı ayaklanan Horasanlı Mukanna´ bunlardandır. İşte bunun için halifeler, bu zındıklara son vermek için kılıçları çektiler, onların yıkıcı sözlerini reddeden, çürüten âlimleri tutup buna teşvik ettiler. Bu zındıklara karşı cevap veren Mu´tezile oldu. Akılcı olduklarından, akılcı delillerle, kuvvetli hüccetlerle onları sustur­dular. Halifeler de onları takdir edip kendilerine yaklaştırdılar. Mansur ve Mehdi zamanında saraylarının kapılarını onlara açtılar. Sonra Me´mun, Mu´tasım ve Vâsık devrinde bu hal daha kuvvetlendi, vezirler, hâcibler, katipler onlardan oldu. Me´mun kendisini onlardan sayardı. Onlann kullandığı delilleri kullanır, onların usulü ışığında mü­nakaşa yapardı. Onun için Me´mun devrinde ilmi nüfuz, Mu´tezile´nin elindeydi, hattâ idare ve hâkimiyet de onlardaydı.

Türeyen bu zındıklara, mecusilere ve diğer sapıklara karşı İslâmı müdafaa için cevap veren Mu´tezile´nin ortaya çıkışı, akaid mes´elele-rini isbatta yeni bir yolun meydana gelmesine sebep oldu. Sahabe ve tabiin gibi Selef-i Salih devrinde bu tarz istidlal me´lûf birşey değildi. Sonra Mu´tezile, bu münakaşalarda silâhlarını bileyip daha keskin yapmak için felsefeden de birşeyler aldılar. Bundan başka düşmana karşı aynı silâhla mukabele etmek, daha kesici olduğundan hücum ve müdafaada onlann taktiğini kullanmaya başladılar. Böylece karşılarındaki düşmanın daldığı mes´elelere onlar da daldılar. Böylece SeleT-ı Salih´in düşünmediği bir takım felsefe mes´eleleri ortaya çıktı, kurca­lanmaya başladı: İnsan iradesi, kulun fiilleri, Allah´ın bunlar üzerinde sultası, konuşulur oldu. Allah Teâlâ´nın sıfatlarından bahsedildi, onlar zâtının aynı mı, gayri mi? Zat ile Sıfat birşey mi? Yoksa zat başka, sıfat başka birşey mi? (Zat üzerine zaid, zat ile kaim sıfatlardır dediler) Bunlar münakaşa edilmeye başlandı. Onlar bunlardan bahsededur-sun, fukaha onlann bu tutumlarını beğenmeyip yüz çevirdiler.



115- Mu´tezile İle Hadis Alimleri Arasındaki Ayrılıklar


Mu´tezile´nin bu tutumunu, fukaha ve Hadis Alimleri beğendiler, çünkü bu, akaid mes´elelerine istidlal hususunda, sahabenin ve tabiinin yoluna uymayan bir tutumdu. Her ikisi de dine hizmet içinde olan bu iki fırka, pek tabii ki, birbiriyle bağdaşamazlardı, çünkü mantıkları, dü­şünce tarzları ayrıydı. Fukaha ve Hadis alimleri dini kitap ve sünnete göre tarif ediyorlar, onlardan alıyorlar, Kur´an-ı Kerim´i ve Hz. Peygam­berin Sünnetlerini anlamada yollan bu, onların nasslarının ibare ve işaretlerinden hüküm çıkarıyorlar. Nass olmıyan yerde ancak rey ile içtihad yapıyorlar, varabildikleri son nokta bu. Mu´teziie ise, akaid mes´eielerini isbat ederken, akli kıyasları kullanıyorlar, bu bakımdan mantık ve felsefeye de baş vuruyorlar.

İşin gelişi, olayların akışı, her iki tarafın da kendi ihtisasları saha­sında kalmasını gerektirir. Fukah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yaşadığı çağ ve etkileri
« Posted on: 19 Nisan 2024, 05:55:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yaşadığı çağ ve etkileri rüya tabiri,Yaşadığı çağ ve etkileri mekke canlı, Yaşadığı çağ ve etkileri kabe canlı yayın, Yaşadığı çağ ve etkileri Üç boyutlu kuran oku Yaşadığı çağ ve etkileri kuran ı kerim, Yaşadığı çağ ve etkileri peygamber kıssaları,Yaşadığı çağ ve etkileri ilitam ders soruları, Yaşadığı çağ ve etkileriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes