> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Ahmed Bin Hanbel > Hayatı ve çağı 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hayatı ve çağı 2  (Okunma Sayısı 903 defa)
16 Eylül 2010, 20:52:15
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Eylül 2010, 20:52:15 »



Hayatı ve çağı 2

30-O Rivayet İlmi Yanı Sıra Diraye Fıkhını Da Bilirdi:


Durum böyle olunca, kabul etmemiz gerekir ki, Ahmed b. Han­bel, rivayet ilmi yanısıra fıkıh ve ahkâm istinbat! ilmini de öğrenmiştir, bunları da biliyordu. Buniarı İmam Şafiî´den ve diğerlerinden almıştır. Hattâ biz, onun Ehli re´y-Dirâye ilmi âlimlerinin kitaplarını ezberle­miş olduğuna dair söylenenleri dahi kabul etmekteyiz. Ancak onları ezberlemiş olması, onları alması, kabul veya reddetmesi demek değildir. Onları bilir, fakat iltifat etmezdi. Talebesi Hallal şöyle demiştir: «İmam Ahmed, ehli re´yin kitaplarını yazmış ve onları ezberlemişti, fakat sonra onlara itilaf etmedi.[23]

Bu nakil, makul ve makbul bir şeydir. Bunun delâlet ettiği üzere. İmam Ahmed, fıkıh ilmi, re´y. kıyas ve isfinbat yollan üzerine ders alırken itina gösterirdi. Ebû Hanife ve talebeleri gibi Irak re´y fukaha-sının yazdıklarında, onun susuzluğunu gidermek veya onun esere bağlı tutumuna uyacak birşey bulamadı ise de. yine her halde fıkıh ile meş­guldü. Ancak bazı fukahanın tuttuğu yolu beğenmiyordu.


31- O Hadis Ve Fıkıh İlmini Birleştiren Bir Alimdir:


İmam Ahmed, fıkıh ilmini talep etmekle beraber, asıl Hadis ilmine itina gösterir, âsâr rivayete son derece önem verirdi. Böyle olunca Hadisleri kuru bir rivayet halinde bırakmaz, onların gayelerini ve meramlarını anlar, fıkhı maksat ve mânalarını araştırırdı. Ashab-ı Kî-ram´ın fetvalarını toplar, tesbit ederdi. Müsned kitabında her bir sa-habinin büyük bir bölüm tutan fıkıh ve fetvalarını buluyoruz. Müsned-i Ömer kısmında, büyük fakih Hz. Ömer´in vermiş olduğu fetvalardan büyük bir kısmı var. Müsned-i Ali, Müsned-i Osman, Müsned-i Abdullah b. Mes´ud ve diğerleri de böyle, onların fetvalarından, verdikleri hüküm ve kazalardan büyük bir miktar yer almakta.

Fıkhı tetkike itina ile ashabın bu fetvalarını nakletmek, işte dirayetli bir fıkıh âlimi bundan oluşur. Böylece İmam Ahmed´de Hadis ile fıkıh birleşip kaynaşır. Bu suretle Hadis âlimi olan Ahmed, aynı zamanda fıkıh âlimidir. İmam A´zam Ebû Hanife şöyle demiştir: «Yalnız Hadis talebinde bulunup da fıkıh bilmeyen kimse, şöyle bir eczacıya benzer: İlâçları toplar, fakat hangi derde derman, hangi hastalığa ilâç olduğunu bilmez. Bunu ancak doktor tarif eder. Hadis talep eden de böyledir, elindeki Hadisinin neye yaradığını bilemez, fakih gelir, onu o bilir.»[24]

İmam Ahmed, Hadis ile fıkıh arasını bulup birleştirmede, her iki­sinde de imam sayılmasında, İmam Malik gibidir. Ancak İmam Ma-lik´in fıkıh yönü daha açıktır. Bu biraz izaha muhtaçtır. Ahmed´in fıkıh ve hadisinden ileride söz açtığımız zaman, bunu açıklayacağız ve bu konuda onunla Malik arasında bir karşılaştırma yapacağız.


32- Çağındaki Sapık Fırkalar Hakkındaki Bilgisi:


Burada bir noktaya daha değinelim: Acaba Ahmed b. Hanbel, Hadis, fıkıh ve ulum-u Arabiyyeden yani lugattan başka ilimleri de tahsil etti mi? Galip olan zanna göre o. bunlardan başka bir ilim tahsil etmedi. Kelâm ilmi, felsefe okumadı, halbuki o sağken bunlar meydana çıkmış, tercüme işleri başlamıştı. Bunun sebebi şu olsa gerek; O Hadis ve Kur´an ilimlerinden başkalarını itinaya lâyık bir ilim olarak görmüyordu. Onlar Ulum-u Arabiyye gibi. din ilimlerini anlamaya vasıta olanlardan da değildi.

Fakat Ahmed´in: Hariciler, Şia, Cehmiyye, Mutezile ve başkaları gibi muhtelif İslâm fırkalarının görüş ve inançlarından haberi olmadığını söyleyemeyiz. Çok kuvvetli bir zan olarak; Ahmed bu fırka­larla meşgul oldu, onları tanıdı diyebiliriz. Onun hayatı ve olaylar buna müsaittir. Buna aykırı birşey yoktur. Meselâ o, Hadis talebi için Bas­ra´ya beş defa gitti, orada altı ay kadar kalırdı. Basra ise bu fırkaların kaynaştığı bir yerdi. Mûtezile´nin ocağı orası. Hariciler ora çölünde yuva kurmuş, etrafı kasıp kavuruyor. Cehmiyenin. Mürcienin orada ve Kü­le´de cemaatleri vardı. Araştırıcı olan âlim. aralarında yaşadığı etrafında bulunan ve temas ettiği kimselerden birçok şey öğrenir, bilgi sahibi olur. Bu fırkaların haberleri her tarafta dolaşıyor, meclislerde kimisi beğene­rek, kimisi yererek onlar konuşuluyordu. Lehte, aleyhte bir çok şeyler söyleniyordu. İlim sahipleri de bazı red, bazısı kabul mahiyetinde görüş­lerini ortaya döküyorlardı. Ahmed bunların içinde yaşıyordu. Ona göre bu fırkaların hepsi bid´atcıydılar ve Selef-i Salihin´in yolundan çok uzaktılar. İmam Ahmed gibi aklı başında, fikri yerinde olan bir kişi, haklarında bir bilgisi olmadan kalkıp da bu gibi insanlar için boşuboşuna böyle lâf etmez, onlara kuru iftira atmaz. Onlar hakkında bilgisi olmak gerekir. Çünkü birşey hakkında olumlu, olumsuz, beğenerek veya yere­rek hüküm vermek, lehte veya aleyhte konuşmak için o hususta bilgi ´ sahibi olmak icabeder. Ezbere konuşmak, karanlığa taş atmak olur. Sonra diğer bakımdan, İmam Ahmed, kendilerinden Hadis ve ilim aldığı kimselerin, onun görüşüne göre, dinden uzak saydığı bu gibi konulardan, bu sapık sözlerden uzak kalmış olmaları, bu dalalet çuku­runa dalmamış olmaları gerekirdi. Bu hükmü verebilmek için onların ne gibi şeyler olduğunu, bu konuda bilgi sahibi bulunması icabeder, onun gibi bir âlim rastgele konuşmaz.

Bütün bunları gözönünde tutarak, kesinlikle yakın bir kanaatle diyoruz ki, Ahmed b. Hanbel, bu fırkalar hakkında bilgi sahibidir. Onların mahiyetini biliyordu. Keza çağındaki ilimlerin bir kısmına vakıftı. Ancak onların tesirinde kalmış, ruhuna onlar işlemiş değildi. Çünkü onlar onun eğilimiyle barışmıyor- Onun arzu ve kanatlerine uymuyordu. Onun için kendini onlara kaptırmadı.

Buraya kadar söylediklerimizden, Ahmed m o ilimleri bütün tefer-ruatiyle tam ve kâmil bir surette bildiği, o fırkaların içyüzüne tamamiyle vâkıf olduğu neticesi çıkarılmasın, biz bu hususta umumi bilgisi oldu­ğunu söylüyoruz. Yoksa inceden inceye araştırıp da bilgi edinmiş demek istemiyoruz. O bir âlim sıfatiyle, çevresinde olup bitenlerden haberdardı, çağındaki tıkır cereyanlarına vakıftı, ona bu kadarı da yeter.


33- İmam Ahmed´in Farsça Bildiği:


İmam Ahmed´in hadis ve fıkıh ilimlerinden başka şeyler bildiği hakkındaki kuvvetli zannımızı te´yid eden bir şey de şudur: Onun farsça bildiğini ve bu dili konuştuğunu öğrenince, bu zan yakîn derecesine Yükselir. Konuştuğu kimse arapçayı iyi bilmiyorsa onunla farsca konuş-uğu bilinen bir şeydir. Bu sahih olarak naklolunan haberle sabittir. ağındaki kimselerle münasebeti, çevrede farsçanın konuşulması, ona şrapçadan başka bir dil bilmesini gerektirirdi. Nasıl ki beğendiği, başka-jarını sakındırdığı.halde, küçük düşmemek için çağındaki geçerli ilimleri öğrenmek lüzumunu hissetmiştir.

Onun farsça bildiğine dair haber sahihtir ve şöyledir: Hafız Zehebi´nin tarihinde naklettiğine göre: Horasandan tey­zesinin oğlu gelmiş ve ona misafir olmuş. Yemek yenmiş, bu esnada \hmed Horasan´dan ve halkından malumaî almak için bazı şeyler îormuş. Akrabalarından orada kimler kalmış, bunları öğrenmek iste-niş. Misafiri arapçayı iyi arılamayınca Ahmed onunla farsça konuş-nağa başlamış. Bu haberi nakleden İmam Ahmed´in torunu Züheyr )lup, o esnada orada bulunduğunu ve bunu gözüyle gördüğnü söyler. Bu haberi reddeden bir başka delil yoktur. Râvisı mevsuk olan bir Ihaber, delilsiz, gelişi güze! reddolunamaz, onun için bu haberi kabul ederek farsça bildiğini söylüyoruz.

Ancak Ahmed farsça bilmekle beraber fıkhında bundan faydalanmış değildir. Onun fıkhı, bilindiği üzere. Hadise dayalı eserci, rivayetle beslenmiş bir fıkıhtır. Onda felsefe, mantık yoluyla işlenmiş birşey yok­tur. Ondan rivayet olunan mes´elelerde fars fikrinin tesirini gösteren birşey yoktu. Her ne kadar bazen çevrenin tesiri görülürse de, bu ancak hükmün esası: Kıyas, Maslahat, Şeddi zerai* olduğu zamandır, esas nass olduğu zaman değil. Şu da kesindir ki, zaten Ahmed kıyası çok az kullanır. Maslahat delilini de eşyada asıl olan mubah olmaktır, esasına göre nass olmıyan yerde alır. Fakat maslahatın, itibar edilme­sine dair bir nass bulunursa o zaman almaz. Böyle bir delil bulunmayın­ca, maslahat aslı üzere mubah olduğunu gösterir. Onun fıkhından bahsederken bu husus etraflıca anlatılacaktır,


34- Derse Hazırlık: Hadis Okutmaya Başlaması, Fetva Vermesi:


İmam Ahmed, Hadis âlimlerinden Hadis ilmini öğrendi, onlar­dan duyduklarını yazıp topladı. Yazdıklarını büyük bir dikkat ve itina ile belledi, coşkun istekle ezberledi. İlk zamanlarda yalnız Bağdad ulema­sından almakla yetiniyordu, camileri dolaşıp ulemâyı dinliyordu, o zaman camiler âlimlerle dolup taşıyordu. İçlerinde hıfzı kuvvetli, bilgisi çok, takvası üstün olanlar vardı. Sonraları, diğer İslâm ülkelerini dolaştı. Basra´ya, Kûfe´ye. Hicaz´a gitti, tâ Yemen´e kadar uzandı. Nerede bir âlim duydu ise, oraya gidip onu gördü, ancak ölümün araya perde gerdikleri müstesna. İmam Malik´ten´ ders. alamadı, zira Ahmed Hadis talebine başiadsğı ilk yıllarda o hakkın rahmetine kavuşmuştu. Abdullah İbn-I Müfearek´ten de ders dinleyemedi. Çünkü onun Bağdad´a son defa geüşi, Ahmed´ip Hadis şerif talebi için diğer İslâm ülkelerine seyahaîa çıktîğı yıla rastlar, bu yüzden onunla görüşmek nasip olmadı.

Bu gibi büyük âlimlerle görüşememenin elemini hissederdi. Fakat ALLAH Teâlâ diğer bazılarıyla görüşmeği nasip edince bu elemi biraz hafifledi. Onun için şöyle derdi: «İmam Malik ile görüşmek nasip olmadı, fakat ALLAH Teâla ona bedel Süfyan b. Uyayne ile görüşmeyi nasip kıldı, Hammad fo« Se^d ile görüşemedim, onun yerine İsmail b. ASiyye ile görüştüm."[25]

Asrındaki ulemadan Hadis topladı. Zamanının fikir cereyanları öğrendi. Dinle ilgili bütün ilimleri bilirdi. Bazılarında derinleşti, ve ihtisas sahibi oldu. Artık ekdiklerini biçmek günü yaklaşmıştı. Yılla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 16 Eylül 2010, 20:52:49 Gönderen: Sidretül Münteha »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hayatı ve çağı 2
« Posted on: 20 Nisan 2024, 08:35:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hayatı ve çağı 2 rüya tabiri,Hayatı ve çağı 2 mekke canlı, Hayatı ve çağı 2 kabe canlı yayın, Hayatı ve çağı 2 Üç boyutlu kuran oku Hayatı ve çağı 2 kuran ı kerim, Hayatı ve çağı 2 peygamber kıssaları,Hayatı ve çağı 2 ilitam ders soruları, Hayatı ve çağı 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes