> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Büyükleri > İmam-ı Ahmed Bin Hanbel > Akaid de görüşleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Akaid de görüşleri  (Okunma Sayısı 903 defa)
16 Eylül 2010, 20:01:16
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 16 Eylül 2010, 20:01:16 »



AKAİD´DE GORÜSLERI



1- İmam Ahmed Münakaşadan Uzak Selef Yolunu Tuttu:


Ahmed b. Hanbel, eskilerin Mİlel ve Nihal dedikleri, çeşitli milletle­rin dinlerini, muhtelif fırkaları araştırma ile meşgul olan kimselerden değildi. Strf aklî ilimlere dayanan çalışmalara da o kadar önem vermez­di. O kitap ve sünnete, Kur´an ve Hadise dayanan ilimlerle meşguldü. Hiç bir suretle münakaşa ve niza1 ile meşgul olmayı asla kendine yakıştıramazdı. Ona göre, cedel ve münakaşa hakikati gölgeler, siler. Gerçekler, söz çekişmeleri, beyan kavgaları içinde erir gider, O, ilmî hakikati öğrenmek, gerçeği anlamak, âsâr ilmini araştırmak için öğren­di. Üstün gelip başa yumruk atmak, askerlerin kılıç ve süngüyle çatıştık­ları gibi, sözle çatışmak için tahsil yapmadı. Kim bu din ilimlerini müna­kaşa için elde ederse, dinini düşmanlıklara hedef yapmış olursa, yara­layıcı oklara maruz bırakır. Sünnet İmamı Ahmed, (Allah ondan razı olsun) bu gibi şeylerden çok uzaktır.

İmam Ahmed, sünnet çalışmalarına başladığı, Hz. Peygamber aleyhisselâmdan naklolunan eserler yoluyla din ilimlerine ve fıkha vâkıf olduğu zamanlar, etra/ında inanca dair kelam münakaşaları yapılıyor, hilâfet işlerine ve geçmiş halifeler ile ashabdan hangisinin daha faziletli olduğuna dair mübahaseler, cedeller oluyordu. İmam Ahmed bu mü­nakaşalara katılmaktan çekiniyor, bu işe dalanları, daldıkları şeyde bırakıyordu. Herkes kendi yaradılışına göre iş görür. Bu münakaşacıları her biri aklısıra İslama bir iş görüyor. Bakarsın sonu güzei çıkar, iyi meyve verir. Bakarsın sonu kısır çıkar, bir hayır getirmez. Bazısının günahı faydasından daha çok, şerri, hayrından daha büyük olur!..

Fakat zaman ve şartlar İmam Ahmed´i daldığı bu din ilimleri dün­yasında kendi halinde, ihtilâf çalkantılarından uzak, pis arzuların çe­kişmesinden azada, fikir sürtüşmelerinden vareste, sakin âleminde bırakmadı. Muhtelif âmillerin akıntısı, onu da başkalarının daldığı yere sürükledi. Bu âmiller edebi ve manevî idi, sonra maddî oldu, meselâ Halife Me´mun, diğer fukaha ve Hadis âlimleriyle birlikte onu da kuvvet zoru ile, Kur´an Mahlûktur demeye, ister istemez bunu söyle­meye zorladı. Me´mun´un zannına göre, bu sözü söylemek din icabıdır, Me´mun´un bunu kabullenmesi gerekir. Sonra mü´minlerin emîri olanın hak bildiği bir şeyi ister istemez söylemeye zorlaması da onun vazifesi­dir,

- İmam; Ahmed, Me´mun´un bu sözünü söylemeyi reddetti. Ondan sonra gelen´ iki halife, Mu´tasım ve Vâsık devirlerinde de bunu söyle­meye yanaşmadı. Bu yüzden yukarıda anlattığımız gibi, o acıklı ve felâketler, belâlar başına geldi. Ondan sonra sünnet imamı oldu, bütün ehl-i sünnet cemaatleri için bir sığınak, bir merci´ sayıldı herkes ona başvurarak Selef-i Salih´in ahvalini, onların sağlam akidelerini, iman edilmesi farz olan şeyleri ondan öğreniyorlardı. Böylece Selef-i Salih´in görüşleri çerçevesinde kalarak, çağdaşlarının kendilerine aşılamak is­tedikleri sapık inançlardan, kötü şeylerden korunmuş ve kurtulmuş oluyorlardı. İmam Ahmed, Selef-i Salih´in temiz âkidesini, münakaşa­lara karışmadan beyan etmeye başladı. Onun vazifesi irşaddı. Doğru inancı beyan ediyor, ortaya çıkarılan sapık fikirlerin batıl olduğunu söy­lüyordu. Bunları bid´at sayıyor, onları reddedip kabul etmemeyi öğütlü-yordu.

İşte bu sebeplerle onun inanca dair görüşleri ortaya çıktı ve onlar naklolundu. Fıkhında selef yolunu tuttuğu gibi, bunlarda da selef yolunu tuttu, Ayet-i Kerime´de geçtiği üzere fitneye kapılarak veya te´vil sev­dasına düşerek Müteşâbih olanlara tâbi´ olmuyor. Kur´an-ı Kerim ve Hadis-i şerifte beyan olunduğu üzere, o gibi hallerde «onlara iman ettik-hepsi Rabbimiz indindedir» diyordu. (Al-i İmran Suresi)


2- Hadis Uleması Ve Ashab Hakkında Görüşleri:



İmam Ahmed de, sünnet ulemasının ekserisi gibi, Ashab-ı Ki-ram´a layık oldukları mevkii veriyor, onlardan hiçbirine dil uzatmıyor, kötülemiyordu. Çünkü onların her birinin Hz. Peygamberin huzurunda bulunma şerefi vardı, onun meclisinde oturmuşlar, onun güzel hidayet ve irşatlarından istifade etmişlerdi. Sonra bu sahabenin ilmini alıp on­lara uyan tabiinin yolunu tutardı. Siyasete dalmazdı. Hükümdarlara bağlanmazdı. Tabiin gibi ilme sarılmıştı. Nasıl ki, tabiin, Hulefai Râşi-din´den sonra gelen hükümdarların idaresinden hoşnut olsunlar, olma­sınlar ona bakmaksızın , ilimle meşgul oldular. Hasan Basri, Sa´id b. Müseyyeb ve diğer bazı âlimler, Emevî idaresinden memnun olmadık­ları halde, yine onlara itaat ettiler, sükûn içinde yaşadılar, cemaatten ayrılmadılar, ilimle meşgul oldular, insanları irşad ettiler.

İşte İmam Ahmed´in tuttuğu yol böyledir. Siyasete karışmamak, devlete karşı gelmeye teşvik şöyle dursun, böyle yanlış bir ayaklanmak­tan halkı sakındırmak. Fakat o zaman ortada birşey dolaşıyordu, hattâ bu, günün konusu olmuştu: Ashab arasında hangisinin daha faziletli olduğunu çekiştirmek. Her yerde, her toplantıda bu konuşuluyordu. Hattâ Halife Me´mun kendisi bile münazara meclislerinde bunu ortaya atıyor, Hz, Ali´nin (Allah ondan razrolsun) diğer ashabdan daha fazi­letli olduğunu beyan ediyor, buna karşı gelenlerle münakaşa yapıyor, tartışıyordu. Hz. Ali´ye bağlılığını fiilen de gösterdi. Nasıl ki, kendisinden sonra hilâfeti Hz. Ali evlâdından birine bırakmak üzere onu veliahd gösterdi. Ancak veliahd gösterdiği zatın,, kendisinden önce ölmesiyle bu iş kapandı. Belki de bu eğiliminden dönmüş olacak ki, hilâfeti kendi­sinden sonra kardeşi Mu´tasım a bıraktı.

İmam Ahmed, Hadis ilminde imam olunca, ashab hakkında Selef-i Salih´in yolunu tuttu ve ashabın hangisi daha faziletlidir? suali ortada dolaştığından, buna dolaylı cevap olsun diye, ashabın derecelerini ve mevkilerini beyan etti. Hilâfete geçme yollarını, onlara itaatin lüzumunu, halifelere karşı ayaklanmanın caiz olmadığını, isyanın ve fitnelerin za­rarlarını anlattı. Böylece onun inanca ait görüşlerini, siyasete ait görüş­lerini bunlarda görüyoruz. Öyleyse onları kısaca beyan edelim:



3- İhtilâf Konusu Olan Mes´eleler:



Bu çağda İslâm inancıyla ilgili bazı mes´eleler ortaya atılıyordu. Bunu yayan büyük İslâm fırkalarıydı, bunları İslâm cemaatleri arasında yayıyorlardı. Halk ise yalnız fıkıh ve Hadis âlimlerine itimad ederdi, onlardan başkalarına sormazlar ve inanmazlardı. Başkalarının o gibi şüpheleri çözeceklerine güvenleri yoktu. Ortadaki mes´eleler şunlardı: İmanın hakikati nedir? Kudret ve irade, insanların fiilleri, Allah´ın iradesi yanında kulun iradesi yani külli ve cüz´i iradeler, günahın iman yanında yeri ve tesiri,büyük günah işleyen kimse ehli kıbleden midir? Cennet´e mi, yoksa cehenneme mi girecek, Allah´ın sıfatları,., başlıcaları bunlar. Bir de mes´eleler mes´elesi yani asıl asrın baş mes´elesi olan ve İmam Ahmed´i acılara boğan Kur´an mahlûk mu mes´elesi, ondan sonra ahirette Allah´ı görmek mes´elesi ki, bunları beş mes´ele halinde özet­lemek mümkün. Şimdi onları sıra ile ele alalım ve İmam Ahmed´in bunlar hakkındaki görüşünü açıklamaya çalışalım:

A- İman


4- İmanın Hakikati Nedir?


Bu mes´eleyi öne aldık. Çünkü bu etrafında münakaşalar yapılan, bir mes´ele halini aldı. Muhtelif fırkalar onu ortaya attı. Cehmiyye´ye göre iman: marifettir, Allah´ı tanımaktır, amel bulunsa da olur. Amel imanda dahil değildir. İz´anın vücubunu tasrih etmezler. Mu´tezile´ye göre imandan bir cüzdür, öyleyse büyük günah işleyen kimse mü´min´ değildir, Allah´ın birliğini ve Hz. Muhammed´in hak peygamber oldu­ğunu tamsa bile mü´min sayılmaz, fakat, kâfir de değildir, iman ile küfür arasında bir menzile de, ara duraktadır. Haricilere göre amel imandan bir cüzdür, öyleyse günah işleyen kimse mü´min değildir, o kâfirdir.

Durum böyle olunca, fıkıh. Hadis âlimleri de bu mes´eleler hak­kında kendi usullerine göre elbette konuşacaklardır. Onların yolu belli, mücerred akla dayanmaksızın kitap ve sünnete itimad etmek, Onlar da aralarında pek büyük fark olmamakla beraber, ihtilâf ettiler. Ebû Hani-fe´ye göre iman: Kesin itikat ve iz´an, kalbleşehadeti di! ile söylemektir.

Yani kalble tasdik, dil ile ikrardır. Amel imandan cüz değildir. İman bir bütündür, mücerred bir hakikattir, varsa tam olarak bulunur, ziyade ve noksanlığı kabul etmez, ne artar, ne eksilir. Hz. Ebû Bekir´in imanı da diğer insanların imanı gibidir. Fakat o amel ile diğer insanlardan üstün­dür, faziletlidir. Diğer aşerei mübeşşere ile birlikte Hz. peygamber onu cennetle müjdelemiştir. Mü´minlerin dereceleri birbirinden farklıdır, bu da amel ile, Allah´ın emirlerine uyup, yasaklarından sakınmakla olur. İmam Mâlik ise şöyle demektedir: İman tasdik ve iz´andır. Fakat artar. Çünkü Kur´an-ı Kerim, iman eden kullardan bazısının imanının arttığını haber Veriyor. O baştan imanın azaldığını da söylüyordu. Fakat baktı ki, Kur´an imanın sadece arttığını haber veriyor, imanın azaldığını haber vermiyor. Onun için sadece artar, dedi. Ve başka birşey söyle­medi.


5- Onun İman Hakkında Görüşleri:


Ahmed b. Hanbel (Allah ondan razı olsun) bir çok yerlerde tasrih etmiştir ki: İman ikrar ve ameldir. Artar ve eksilir. İbnî Cevzi, Menâkıb´de İmam Ahmed´in şöyle dediğini nakleder: «İman kavil ve ameldir, artar ve azalır. Hayırların hepsi imandandır. Günahlar imanı azaltır. Ehli sünnet ve cemaattan olan mü´minin vasıfları şöyledir.: Allah´tan başka hiçbir Tanrı olmadığına, Onun ortağı bulunmadığına şehâdet etmek, Hz. Muhammed´in Onun kulu ve peygamberi olduğuna inanmak, bütün peygamberlerin getirdiklerini kabul etmek, diliyle söy­lediği bunların hepsini kalbiyle de tasdik etmek ve bu imanına asla şüphe karıştırmamak."[1]

Başka yerde şöyle der: «İman kavil ve ameldir, artar ve eksilir. Artması iyilik yap...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Akaid de görüşleri
« Posted on: 26 Nisan 2024, 01:10:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Akaid de görüşleri rüya tabiri,Akaid de görüşleri mekke canlı, Akaid de görüşleri kabe canlı yayın, Akaid de görüşleri Üç boyutlu kuran oku Akaid de görüşleri kuran ı kerim, Akaid de görüşleri peygamber kıssaları,Akaid de görüşleri ilitam ders soruları, Akaid de görüşleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes