Konu Başlığı: Son Gönderen: Ekvan üzerinde 11 Eylül 2010, 06:40:11 Son Uzunca boylu, mükemmel, halûk bir insan; Vakar u heybeti üstünde, vechi ptir-lemean; Serinde bir de beyaz, mürtefice bir serpuş, Sarıkla üstü muhallâ; bu merdüm-i pürhûş Libası hayli müzeyyen, latif, sade, güzel;. Bir ibtisam-ı meîâhatla kendisi ecmeî. Yürürken öyle mehîbâne bîr metanetle, Kulübe vezbeder ilkâ eder muhabbetle. Nİgâh-ı dikkatli bir dûrbin-i hikmettir. Nida-yı re´feti her gûşe mahz-ı nimettir. Diyanet ehline bir müktedâ-yi efhamdır, Sufûf-ı müctehidîne îmam-ı A´zam´dır. Sekseninci senesi Hicret-i hayrul-beşerin Hüzne gark olduğu bir demdi bütün bahr u berin. Pay - cndaz-i şuhud oldu o Nu´man-ı güzin, Rah-i hakta yeniden parladı bîr meş´al-i din. Ceddinin ismi de Numan, pederiyse Sabit, Aslı sabit bu dirahtın, semerâtı nâbit. Küfe gehvâre-i zib oldu îmam-ı dine. Nice allâmelere açtı o kıta, sine. Şimdiki hal-i esefnâkine aldanma! Kübera var idi evvel, anı tenha sanma! Bunca Ashabı taşırdı orası zahrmda. Sonra Haccacm ezilmişti yed-i kahrında. Maaheza bu kadar Tâbi-i âli-meşreb, Orda talim-i hakâyık ile meşgul idi hep, Sadr-ı evvelki Ashabe Resul-i zişan Bahş u neşr eyler idi nûr-i yakîn ü iman. Kütüb ü meseieye, yok idi asla hacet. Çünkü kâfi idi Peygamber-i sahıb-i hüccet. îrtihal-i Nebevî vak´a-i âteşnâki Fart-ı tesir ile titretti semayı, haki. Yerlere indi o gün gulgule-i lâhûlî, Göklere çıktı bütün velvele-i nasûtî. Badehu Hazret-î Şeyheyn-a keramet tedbir Ettiler **** ile dünyayı serapa tenvir. Menba-ı ilm ü haya hazret-i îbni Affan Eyledi himmct-i Ashab ile cem-i Kur´an Dine dair ne kadar var İse ahkâm-ı mübîn Her birin merci-i malısusu ederdi1 tebyin. Arsa-i şer´u besalette Cenab-ı Hayder, Etti ifa-yı vazife hatem-i Peygamber. Bade bu´din düşerek tefrika ehl-i dine. Tuttular her biri bir meslek-i gayz u kine. Ihtilâfat-ı mezahib çıkıverdi derhal, Fırkalar hep birbirine mütebayin âmâl. Bunu evvelce haber verdi Nebiy´us-Sakaleyn, Çıktı bir mucize-i mefhar-ı ehl-i kevncyn. Ehl-i Hak toplanarak hayli tefekkür etti, Vak´ayı dikkat u himmetle tezekkür etti. îşbu hengâme yetişmişti îmam-ı A´zam, Fasl-ı dâvaya kıyam etti hümam-i akdem. iltica eyledi ALLAH´a, tevessül etti, Zal-ı pâk-i ehadiyyet bunu tâyin etmiş, llm ile, fazl ile, takva ile tezyin etmiş, Ümmete oldu mededkâr u zahîr-i şer´î Koymadı toplamadık ilm-i usul u fer´î. Kûfe´de bunca Sahabilere hizmet etti. Hizmetiyle mütenasib bize himmet Oıti. Kendine oldu muallim Enes îbn-i Mâlik, Meslek-i pâk-i Nebi´ye bunu kıldı sâlik. Nevevî, tbn-i Hacer böyle diyorlar bi-şek. Hasılı pâk, mükemmel ve sahih´ül meslek. İşbu kuvvetler ile bed´ ederek tahkika, Fırka-i tehlike aldı yed-i tazyıka. Buldu varsa ne kadar mesele-i şer´iyye, Kayd edip bunları ashyye, gerek fer´iyye., Etti Kur´ân ile Sünnetten o dem istimdad, Haalik-ı muktediri eyledi her dem imdâd. Bu cihetlerle tekaddüm, o îmama âid; Hele tebşîr-i Nebî, şanına âli şâhid. Tabiîne nice fetvaları vardır, mektûb, Ehlinin nâzıra-pîrası, müberhen, mergûb. Mezhebin a´delidir mezheb-i âlisi bugün, Mesleğin ekmelidir meslek-i âlisi bütün. Söndüren nâire-İ ehl-i dalâli ancak Hazretin şem´a-i irfan u kemali elhak. Tabiînin büyüğü, müctehidînin büyüğü, Fırka-i nâciyenin, hem de bu dinin büyüğü. Mehmet Arif Beyan´ül Hak, Sayı 6, 1324 - İstanbul |