๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ => ilimdunyasi.com Haberleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 17 Ekim 2009, 02:13:56



Konu Başlığı: Masa başında din hizmeti yürümez
Gönderen: Zehibe üzerinde 17 Ekim 2009, 02:13:56
(http://www.risalehaber.com/images/news/57575.jpg)

Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu: Vaazlarda akademik dil yerine, insanların anlayabileceği bir üslup geliştirilmeli


Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, akademik dil ile yazılan hutbelerden istenilen sonucun alınamadığını belirterek, "İnsanların bulunduğu bölgenin şartlarına, eğitim durumuna göre anlayabilecekleri üslupta bir dil kullanmak çok önemli." dedi. Bardakoğlu, din dili konusunun hiçbir zaman siyasi bir proje ile ilişkilendirilmemesi gerektiğini vurguladı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, IV. Din Şurası sonrası alınan tavsiye niteliğindeki kararları açıkladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde din-toplum araştırmalarını yürütecek bir araştırma merkezinin kurulmasının tavsiye edildiğini belirten Bardakoğlu, "Çünkü, zemini, toplumdaki dini hareketliliği tanımak lazım. Masa başında din hizmeti yürütmek doğru değil." dedi.

Din dili konusunun hiçbir zaman ulusal ve uluslararası siyasi bir proje ile ilişkilendirilemeyeceğini vurgulayan Bardakoğlu, "Dini anlatırken kullandığımız üslubun herhangi bir siyasi projeyle mesela ılımlı İslam ile, şunla bunla ilişkilendirilmesi bizim insanımızın zihninde olan o medyatik hastalığı ve her şeyi böyle magazinleştirme yanlışlığımızın bir parçasıdır. Biz hiçbir siyasi projenin, ulusal veya uluslar arası bir stratejinin bir parçası değiliz." diye konuştu. Bardakoğlu aksi bir davranışın iyi niyetlerine büyük haksızlık olacağını vurguladı.

Dini anlatırken, toplumun anlayacağı bir dil kullanılması gerektiğini vurgulayan Bardakoğlu, "Akademisyenlerin kendi arasında kullandıkları dil, akademik dil, makale dili ile bugün hutbe ve vaazlardan yeterince sonuç alınmamaktadır. Bu konuda yapılan en ciddi eleştirilerden biri de kullanılan dilin akademik olduğu ve insanların 'hocamız hutbede ne dedi' konusunda zihninde bir bilgi bırakmadığı eleştirisidir." dedi. Bardakoğlu, "Bulunduğu bölgenin şartlarına, algılama kapasitesine, eğitimine göre insanların anlayacağı bir üslupta, yumuşaklıkta dil kullanmamızın, bir söylem geliştirmemizin büyük önemi var." ifadesini kullandı.

"KALIN AKADEMİK KİTAPLARDAN ÇOK, BASİT DİL İLE YAZILMIŞ KİTAPLAR DAHA ÇOK BEĞENİ TOPLUYOR"


Dini kaynakların insanların anlayabileceği bir şekilde yazılmasının önemine de dikkat çeken Bardakoğlu, "Bir iki yüz yıl önce toplum irfanını besleyen halk din kitapları, artık kayboldu. Halk dindarlığını besleyecek verimli kaynağımız yeterince yok. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu eksikliğin farkında." şeklinde konuştu.

Bardakoğlu, "Kalın akademik kitaplardan daha çok, dinimizi öğrenelim gibi basit dil ile yazılmış kitaplar çok daha beğeni toplamakta ve olumlu geri dönüşler olmakta. Akademik dil, bilimsel üslup fakültelerimiz ve Diyanet için ne kadar önemliyse, aynı zamanda onu terk etmeden ve bilimin kalitesinden, entelektüel bakış açısından bir ödün vermeksizin insanımızı aydınlatacak bir söylem tarzını geliştirmeliyiz. Şuramızın, başkanlığa bir tavsiyesi de bu olmuştur." dedi.

"HER SABAH BİZDEN YENİ BİR ŞEY BEKLEMEYİN"

Dini konuların ağır başlılık ve sağduyu ile ele alınmasının çoğu zaman insanlara ilginç gelmediğini söyleyen Bardakoğlu, şöyle devam etti: "Böyle olduğu için de bazen benim dakikalarca yaptığım röportajlar, arkadaşlarımın dakikalarca verdiği dini aydınlatma çabası, çok fazla medyatik bulunmadığı için genellikle değerlendirilmiyor. Daha çok insanların zihninde şok etkisi yaratan, çok yeni, farklı söylemler ortaya çıkıyor. Biz de sırf ekranda görünmek için sürekli yeni şeyler söyleyemeyiz."

Dinin her sabah yeniden konuşulacak bir konu olmadığını vurgulayan Bardakoğlu, basın mensuplarına hitaben "Bizden, ilahiyat fakültesinin öğretim üyelerinden, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan her sabah yeni bir şey beklemeyin." dedi.

Toplumdaki en önemli konulardan birinin de cinsel istismar olduğunu ifade eden Bardakoğlu, "Bu konuda çok iyi bir durumda olmadığımızı üzülerek görüyoruz." diye konuştu. Toplumdaki cinsel istismar, dini, ahlaki, manevi değerlerin aşınması konusunun tartışıldığı komisyonda bulunduğunu aktaran Bardakoğlu, "Hayli üzüldüm. Emin olun basın mensupları ve diğer şura üyeleri de o komisyonu izleselerdi, yarınlarından endişe ederlerdi. Endişe duymak için anne baba olmak şart değil." şeklinde konuştu.

Bardakoğlu, huzurevlerinden, cezaevlerine, yetiştirme yurtlarına kadar her kesimin din hizmetlerinden yararlanmasını arzu ettiklerini söyledi. Bardakoğlu, "Yetiştirme yurtlarına, cezavelerine, huzurevlerine gittiğim zaman o insanlar kalkıp da bizim yakamızdan tutup 'bugüne kadar neredeydiniz' diye soruyorlar. Emin olun, cezavine gittiğimizde, 'şimdiye kadar neredeydiniz, biz bunları şimdiye kadar duysaydık, belki de burada olmazdık' diyorlar." ifadelerini kullandı. Bardakoğlu, iş birliği konusunda tüm kurumlara kapılarının açık olduğunu kaydetti.

Film ve dizilerde daha dikkatli olunması gerektiğinin altını çizen Bardakoğlu, "Evlilik dışı ilişkileri normal gösteren, ahlaki yanlışları sıradan davranışlar olarak gösteren filmlerin, rol modeller kullanılmamalı. Çocukları, gençleri olumsuz yönde etkileyecek, onların zihinlerini bulundıracak, yanlış rol modeller göstermeyelim." çağrısında bulundu. Bardakoğlu, medyada din ve din adamının imajını zedeleyen her türlü çizgi, fotoğraf ve resimden kaçınılması gerektiğini vurguladı.

"TURİST REHBERLERİNE DE GÖREV DÜŞÜYOR"

Tarihi camilerdeki turist rehberlerine de değinen Bardakoğlu, "Turist rehberlerimize de burada görevler düşüyor. Onların yalın ve sadece kendi alanlarına sıkışıp kalan, camileri bir müze olarak algılayan ve oradaki resimleri ve şekilleri anlatan bir üslup yerine biraz daha onun arka planında yer alan manevi - kültürel zenginliği tanıtıcı bir rehberlik yapmalarını bekliyoruz." şeklinde konuştu.

MERKEZİ HUTBE VE EZANLAR KADEMELİ BİR ŞEKİLDE KALDIRILACAK


Şurada merkezi hutbe ve vaaz yerine, bunların bire bir yapılmasının daha etkili olacağı görüşünün de dile getirildiğini belirten Bardakoğlu, "Ancak biz de sınırlı sayıda kadromuzun olduğunu, ülkemizde yaklaşık 90 bin cami , 2 bin vaizin bulunduğunu, tüm cemaate bire bir vaaz etmemizin kadro açısından uygun olmadığını ifade ettik." sözlerini kaydetti.

İlahiyat fakültesi mezunu din görevlilerinin oranını artırmak istediklerini vurgulayan Bardakoğlu, "Halen yüzde 10-15'lerde olan olan bu oran, bizim için bir mahcubiyet konusudur." ifadesini kullandı. İlahiyat fakültelerinde kontenjanların artmasının kendileri için bir sevinç kaynağı olduğunu kaydeden Bardakoğlu, "İnanıyorum ki, kontenjan artışı ile birlikte, bu öğrencilerimizi yarınlara hazırlayabilir, din eğitimi konusunda yetkin ve yeterli kılabilirsek, insanı ile, toplumu ile, çevresi ile birebir ilişki kuran, hutbesini vaazını kağıttan okuyan değil, kendi özüyle yoğuran din görevlilerine sahip olacağız." diye konuştu.

Bardakoğlu, 'kademeli olarak ve imkanı ölçüsünde merkezi vaaz uygulaması yerine din görevlilerinin kendi elinin, alın terinin ürünü vaazlarla topluma ulaşmak arzusu içinde olduklarını' söyledi. Bardakoğlu, şunları dile getirdi: "Merkezi ezan uygulaması da aynı şekilde kademeli bir şekilde kaldırılacak, her bir din görevlimizin kendi edası ile sedası ile musıkisi ile ezanı okuması teşvik edilecek. Ancak imkanlar yetersiz olduğu zaman ve her camide o güzel ezanı bulamadığımız zaman yine merkezi sisteme geçiyoruz. Bu konuda vatandaşlarımızdan anlayış bekliyoruz."

Bardakoğlu, din görevlileri için Kur'an ve ezanı güzel okumu kursları düzenlediklerini hatırlattı.

"CAMİ MÜŞTEMİLATINDA DİN GÖREVLİSİNİN LOJMANININ BULUNMASI DOĞRU DEĞİL"


Bardakoğlu, şura'da bir karar alınmamak ile birlikte kendi kişisel görüşünü de paylaşmak istediğini belirterek şunları dile getirdi: "Cami müştemilatında din görevlisinin lojmanının olmasını doğru bulmuyorum. Camilerde sosyal-kültürel merkezler yapalım, din görevlimiz de hayatın içine girsin. Böylece din görevlisi de cami müştemilatında tecrit edilmiş bir hayat yaşamaz ve insanlar 'acaba hoca caminin elektriğini, suyunu mu kullanıyor' diyerek bir su-i zan beslemez."

Bardakoğlu, ilahiyat fakültelerindeki yüksek lisans çalışmalarında toplumsal konulara daha çok yer verilmesinin de şura'da tavsiye edilen kararlar arasında yer aldığını söyledi.