Konu Başlığı: Kutlu bir emandır bu Nübüvvet makamından Gönderen: Sefil üzerinde 22 Temmuz 2014, 04:45:57 Kutlu bir emandır bu Nübüvvet makamından (http://www.risalehaber.com/d/news/158590.jpg) Tasavvufta pek çok derviş tarafından Muhabbetullah'a varmanın yolu olarak, 'Hz. Peygamber'in (s.a.v) hırkasının altını mesken tutmak' inancı benimsenmiştir. Bu tamamiyle bâtini bir yol tutuştur esasında. O'nun (a.s.m) güzel ahlakı ve sünneti üzere yaşama gayreti anlamını taşır. Ancak, Hz. Peygamber'in (s.a.v) mübarek giysisini asırlar sonrasında bile görebilme lütfuna erişmiş bizler için bu zahiri seyir de, ruhani bir şölen, bir mana yolculuğudur. Sadece bir kaç saniyeliğine görebildiğimiz bu mübarek hırka, bizim ümmetliğimizin maddi miraslarından belki de en kıymetlilerindendir. Kapıdan girip ziyarete varana dek yol boyu durmaksızın okunan salât-û selamlara farkında olmadan dilinizi kaptırıp ilerlerken, beraberinde gönlünüzde eşsiz bir yolculuğa çıkar. O mübarek hırkaya her baktığınızdaysa, gözlerinizden yaşlarla birlikte yetimliğiniz akar... Derin bir özlemin ilmek ilmek dokunuşudur o. Bir zamanlar Sevgililer Sevgilisi'ni (s.a.v) sardığını düşünmek sevincimizdir. Ve hasretimizi yeniden hatırlatır, eşiği isteksizce geriye atan adımlarımız. O hırka çok şey söyler bize. Ebu Bekr Sıddık (r.a)'ın merakını, Ashab'ın hayretini, bir müjdenin selametini, bir beldenin şaşkınlığını çağlar dokusunda.. Ama en çok, Üveys'in (r.a) gurbetliğini, bekleyişindeki yürek yangınını fısıldar. Veysel Karâni Hırka-ı Şerif'in yolculuğunu konuşurken elbetteki Karan'lı Üveys'i konuşmadan olmaz. Bu mübarek zât, Hz.Peygamber'in (s.a.v) sağlığında dünyada olmasına rağmen, ziyaretine hiçbir zaman gidememiştir. Sebebi ise, yaşlı annesinin bakıma muhtaç olması ve O'nu emanet edecek hiç kimsenin bulunmamasıdır. O özlem ile için için tutuşurken, Resûl-i Ekrem Ashab'ına (r.a) Üveys'ten habersiz şu müjdeyi verir: "Ümmetimden bir kimse vardır ki, Kıyamet günü Rabia ve Mudar kabilelerinin koyunlarının kılları adedince insana şefaat edecektir.' (ki bu iki kabile sürülerinin çokluğu ile tanınırlar) Ashab-ı kiram sorar: - Ya Resullallah kimdir bu nasipli? - Allahın kullarından biri. - Peki adı nedir? - Üveys! - Ya memleketi? - Karen! - O sizi gördü mü? Efendimiz gülümser, 'Baş gözü ile hayır!' derler. Sahabeden 'Hayret!' diyenler olur, 'Size böylesine aşık olan biri nasıl oluyor da koşmuyor huzurunuza?' Efendimiz izah eder: - Onun gelmemesi de bana olan bağlılığındandır. İhtiyar bir annesi vardır. İman etmiştir. Ancak gözleri görmez, hareket edemez. Üveys gündüzleri deve çobanlığı yapar, kazandığını annesine harcar'. Hazret-i Ebubekir sorar: - Ya Resulallah biz onu görür müyüz? Efendimiz mübarek kafalarını 'ne yazık ki hayır' manasında sallar, 'Sen göremezsin' buyururlar, ama Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali'ye dönüp müjdeyi verirler: 'Onu, siz göreceksiniz!' Ardından da detaylı olarak özelliklerini tarif eder. Bu özelliklerden biri de, avucunun içinde yer alan gümüş parlaklığındaki beyazlıktır. Resûlullah vefatına yakın bir zamanda hırkasını çıkartarak vasiyet eder: "'Bunu Üveys-i Karni'ye verin!' O hırka tam da işaret edildiği üzere, Hz. Ömer (r.a) ve. Hz. Ali (r.a) tarafından Veysel Karâni'ye ulaştırılır. Bunu görünce hayret ve şaşkınlık içinde kalır. Hem böyle bir lütfa mazhar olmak, hem de bu emaneti Resûlullah'ın yakın dostlarından almak büyük bir sevince neden olsa da, buna layık olmadığını düşünür. Ancak gelen müjdeleri sırtlayan Hz. Ömer ve Hz. Ali'nin anlattıkları ile iknâ olur. Bu mübarek emanet, tam 58 kuşaktır Veysel Karâni Hz.'nin torunlarınca korunur. Osmanlı dönemi ve İstanbul'a geliş Veysel Karâni Hz.'leri annesinin vefatından sonra Karan'dan ayrılır. Irak ve Güneydoğu Anadolu'da bir süre bulunduktan sonra, Kuşadası'na göçetmişlerdir. Mübarek emanetleri nedeniyle aileye büyük saygı gösterilmiştir ve kendilerine "hırka-i şerif şeyhleri" adı verilmiştir. 1600'lü yılların başlarında Sultan I. Ahmed’in davetiye İstanbul'a yerleşirler. Dönemin emanetçisi olan Şükrullah el-Üveysî Fatih'te bir ev kiralar ve kutsal emaneti ziyarete açar. Ancak ziyaretlerin artması ile birlikte ev yeterli gelmez. I. Abdülhamid'te bunun üzerine, şu an Hırka-i Şerif Camii avlusunda kalan mekana bir oda inşa ettirmiştir ve Hırka-i Şerif, bu odada 1780’den itibaren sergilenmeye başlanmıştır. Ziyaretlerin artması ve yine mekan yetersizliği nedeniyle, 1811 yılında, Sultan Mahmudû Adli tarafından oda yeniden düzenlenmiştir. Daha sonra burası da yeterli gelmez ve 1847 yılındaSultan Abdülmecid, Hırka-i Şerif Camii’ni yaptırır. Günümüzde halen Hırka-i Şerif Camii'nde sergilenmektedir ve 1500 yıllık bu kutsal giysinin emanetçiliği, Karani soyundan gelen kişilere aittir. Ramazan ayında ziyarete açılan kutsal emanet, Kadir Gecesi'ne kadar ziyaretçi kabul etmektedir. Muazzam bir manevi atmosferi olan bu kutsal emaneti bir ziyareti esnasında yaşadığı duyguları şöyle anlatır H.Ziya Uşaklıgil: "Uzaktan yakından gelmiş vezir vüzera, avamdan insanların, minareden duyulan ezan, huzurda okunan Kur'an-ı Kerim tilâvetleri, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hırkasını uzaktan gören, bir imkânını bulup yüzünü hırkaya sürebilen gözü yaşlı, gönlü huzur ve huşu dolan insanların manevî heyecanını gördüm. Kendimde, fena duygulardan arındığımı, ruhanî bir zevkle dolduğumu hissettim." Hırka-ı saadet ve baklava alayı Hz. Peygamber'in an yaygın bilinen giysi emaneti Hırka-ı Şerif'tir. Ancak bunun yanında bir kutsal emanet de Topkapı Sarayı'nda yer alan ve yine Resûl-i Ekrem'e ait olan Hırka-ı Saadet'tir. Islamiyeti seçen kardeşine öfkelenen Ka'b bin Züheyr bir şairdir ve bu biat üzerine hicv edici şiirler yazmaya başlar. Ancak daha sonra büyük pişmanlık duyar ve Medine'de Hz. Peygamber'in huzuruna varır. O'na methiye türünde bir şiirini okur Efendimiz'i çok memnun eder. Bunun üzerine üzerindeki hırkasını çıkartır ve Ka'b bin Züheyr'e hediye eder. Ölümünden sonra Muaviye tarafından satın alınır. Sırasıyla Emevilere ve Abbâsilere geçen hırka bir süre Mısır'da korunur. Abbâsi halifeleri tarafından bazı törenlerde giyildiği de rivayet edilir. Yavuz Sultan Selim'in Mısır dönüşü sonrası, diğer pek çok kutsal emanetle birlikte Topkapı Sarayı'na getirilir. Yıllar boyunca bulunduğu oda içinde kırk hafız tarafından 24 saat boyunca K.Kerim tilaveti okunmuştur. Yine Sultan Yavuz Selim zamanında törenselleştirilmi olan ziyaretler vardır. Ve bu törenlerin sonunda baklava ikramı yapılmaktadır. Bu geleneği Ilber Oltaylı şöyle anlatmaktadır: “Topkapı’da ramazan hayatının güzel bir misali olan Baklava Alayı, Padişahın askerlerine bir ramazan ikramıydı”. Ramazan’ın on beşinci günü gayet muhteşem bir surette yapılan Hırka-i Saadet alayından sonra, Yeniçeri Ocağı neferlerine baklava dağıtılırdı. Tabi bu dağıtım işlemi, büyük bir teşrifatla yapılırdı. Bu uygulamanın, tam olarak ne zaman başladığı tam olarak bilinmese de, Yeniçeri Ocağı’nın ortadan kaldırılmasına kadar, bir gelenek olarak devam etmişti. Osmanlı Ramazanına has bir tören olan Baklavaya Alayı, şu teşrifat üzere icra edilirdi. Matbah-ı Amire’de, Yeniçeri, sipahi, topçu ve cebeci gibi kapıkulu askerinin her on neferine bir tepsi hesabıyla hazırlanan baklava sinileri, futalarına (örtülere) sarılmış olarak Matbah-ı Amire önüne dizilirdi. Bu sinilerin ilkini Silahdar ağa ve maiyeti, bir numaralı yeniçeri olan padişah adına teslim aldıktan sonra, diğer ortalardan gelen ikişer nefer birer siniyi herhangi bir kargaşaya mahal bırakmadan yüklenirdi. Her bölüğün usta, saka, mütevelli, odabaşı gibi amirleri önde, baklava sinileriyle yürüyenler arkada, açılan kapıdan dışarı çıkarlar, baklava alayı gulgule ve nümayiş ile Divanyolu’nda kendilerini seyretmek için karşılıklı sıralanmış halkın arasından alkış ile kışlalara yürürlerdi. Sini ve futalar ise, ertesi gün Matbah-ı Amire’ye iade edilirdi”. Her iki kutsal emanetin asırlar sürmesine rağmen devamlılığını sağlayan şey, muhakkak ki Peygamber sevgisi ve hürmeti. Özellikle Osmanlı döneminde törenselleştirilmeye gidilen bu ziyaretler, Osmanlı gibi köklü bir medeniyetin birinci ve en temel basamağının, sarsılmaz bir Allah inancı olduğunu gösteriyor. Bize bu emanetleri taşıyan ve gözlerimizi şereflendiren ecdadımıza ve Üveysî ailesinin her bir ferdine bin rahmet olsun. Allah şefaatlerine nail eylesin. Yeni Şafak Konu Başlığı: Ynt: Kutlu bir emandır bu Nübüvvet makamından Gönderen: Ceren üzerinde 23 Temmuz 2014, 23:39:31 Esselamu aleyküm.Nerden nereye seneler sonra Peygamber Efendimizin hırkasını görmek.Onu anımsamaya çalışmak.
Yada Veysel Karani'nin Peygamber efendimize olan bağlılığı,imanı . |