> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > ilimdunyasi.com Haberleri > Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir?  (Okunma Sayısı 534 defa)
08 Aralık 2011, 03:45:47
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 08 Aralık 2011, 03:45:47 »



Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir?



Hazreti Hüseyin Efendimiz kendi ahfadı ile Kerbela'da şehid edilmiştir. O günü vesile sayarak bir araya geliriz.


Oruç tutarız, iftar yaparız, aşure ikram eder, insanların gönüllerini alırız. Alevi-Sünni insanları bir araya getirerek bir masanın etrafında bir halka teşkil etmelerini sağlarız. Bütün bunların yanında o toplanmalarda, o zatın faziletlerini, civanmertliğini, enginliğini, derinliğini, bir yönü ile Ehl-i Beyt'in ikinci derecede babası olmasını, ondan sonra gelen imamlar silsilesini, onların Allah'a yakınlığını, Efendimiz'in teveccühünü anlatırız. Yoksa bir vefatı müteakiben oturup ağıt kesmenin, dövünmenin bir sevabı yoktur. Bunlar aynı zamanda kadere taş atmak demektir. Takdir-i ilahiden şikâyet etme demektir. O zatlar kaderlerine razı olarak ruhlarının ufkuna yürümüşlerdir. Esas olan, oturup orada onların faziletlerini müzakere etme, onlarla bütünleşme yolları aramadır. Güzel şeyler konuşma, onları kendi içimizde duyma, onlar gibi olmaya çalışma, onların o imrendirici hallerini canlandırarak insanlarda bir imrenme hissi uyarmak çok önemlidir.

Ehl-i beyti anma yerine kalkıp başkalarına sövmek, bu sövmeyi yaygınlaştırmak, bir kesimi, bir zümreyi karalamak sevap kazandırmaz insana. Hazreti Hamza'nın, Hazreti Hasan'ın, Hazreti Ali'nin veya Hazreti Hüseyin'in bizim duamıza, istiğfarımıza ihtiyaçları yoktur. Onlar şehitliğin de üstünde bir mertebe kazanmış, zü'l-cenaheyn olarak semanın enginliklerine açılmış yüce ruhlardır. Bizim onlar için arkadan yaptığımız şeylere, ağlayıp dövünmelere onlar baktıkları zaman ihtimal gülüyorlardır. Bizim ne duamıza ne Yasin'imize ne Fatiha'mıza ihtiyacı yoktur onların. Ama her şeye rağmen civanmertliğin ve vefanın gereği, "Allah'ım onların şefaat alanlarını genişlet; alakalarımızı devam ettirdiğimizi onlara duyur." diye dua etmek lazımdır. Bu vesileyle onlar da ümit ederiz ki öbür tarafta elimizden tutar "Bu vefalılar bizi dünyada hep yâd ediyorlardı" derler; geçilmesi çok zor olan köprülerden geçmemize vesile olurlar.

SÖVMENİN SEVABI YOKTUR

Evet, Seyyidina Hz. Ali için, Seyyidina Hz. Hasan için, Seyyidina Hz. Hüseyin için ille de bir şey denecekse ben bunu derim. Onlar için Mevlit okurum. Derim ki: "Allah'ın benim mevlidime onların ihtiyacı yoktu, onların benim hatmime de ihtiyacı yoktu. Fakat münasebetimi ifade etmek istiyorum ben. Onların bana teveccühüne çağrıda bulunuyorum. Bir duada bulunuyorum. Kapı kulunuz, halaikiniz, kıtmîriniz sizi hiç unutmadı. O ciğersûz hadiseleri hep yâd ettikçe 'Allah derecenizi yükseltsin. Allah sizi firdevs ile sevindirsin' diyor. Onun bu deyişleri sizin kemalât-ı insaniyenize hiçbir katkıda bulunmaz. Fakat o size kendisini tanıttırmak istiyor. Şefaat daireniz içine lütfen onu da alın, kabul edin" duygusuyla, onlar için yapacağımız iyiliklerde mülahazamız tamamen bu olmalıdır.

Onlara onu yapan hangi milletin içinden çıkmışsa kalkıp ona sövmenin saymanın hiçbir sevabı yoktur. Ne diye ağzımızı, dilimizi, gözümüzü başkalarına sövmekle kirletelim. Keşke senin için önünde olsaydım orada. Bir kısım kendini bilmeyen densiz Emevîlerin sana karşı yaptığı kötülüğün, bir kısım Kûfelilerin, Perslerin vefasızlığı karşısında, orada senin önünde olsaydım. Hz. Cafer gibi kolumu kanadımı budasalardı, Mus'ab gibi "bu kol" deyip bir darbe oraya indirselerdi. Bir de öbür koluma bir darbe indirselerdi bir de kelleme bir darbe indirselerdi. Ve seni orada sıyanet etmeye muvaffak olsaydım. Aklımdan geçen şeyler bunlardır.

İtikad açısından da yanlışlara düşmemek lazımdır. İsrailoğullarının bazıları, Hz. Üzeyir hakkında -hâşâ- "Allah, içine girdi, hulul etti, tecessüm etti" demesi gibi bir hataya düşmüşlerdir. Hıristiyanlar da aynı şekilde Hz. İsa'ya ulûhiyet isnadında bulunuyorlar. Geçenlerde bir televizyonda birinin konuşmasına şahit oldum. Sözüm ona Hz. Ali'ye sevgisini ifade etme adına "Ali evvel, Ali âhir, Ali zâhir, Ali bâtın." Bu sıfatlarla muttasıf sadece Allah'tır. Meseleyi bu kalıp içinde ele aldığınız zaman kendiniz dalalete düşmeniz yanında başkasında da tepki uyarırsınız. Meseleyi bu mülahazaya bağlarsanız, Hz. Ali'nin mübarek ruhunu da, ehlibeytin ruhunu da rencide edersiniz. Hz. Ali'nin kıymet-i harbiyesini ifade etmede kusur etmemek, konumuna saygıda bulunmak lazımdır. Fakat diğer taraftan da hâşâ ve kella onu ulûhiyet tahtına oturttuğunuz, hatta Efendimiz'den de büyük gösterdiğiniz takdirde çizgiden çıkmış olursunuz.

KİNE NEFRETE BAĞLI KİMLİK OLMAZ

Bu tür meselelerde kine nefrete bağlı bir kimlik inşası yanlışlığına girmemek lazımdır. Evet, birileri çok büyük bir yanlış yaptılar. Hesaplarını da ötede vereceklerdir. Tarihi tekerrürler devri daimi içinde bu hadiselerin çok benzerleri vardır. Onlara bakarak biz de aynı hataları yapmayalım. Onlar kendi günlerini, ahiretlerini, talihlerini kararttılar biz de kendi eyyamımızı karatmayalım. İnsanız, öfkemiz, hiddetimiz, şiddetimiz, nefretimiz olabilir, fakat iradenin hakkını vererek onları bastırmalı, su yüzüne çıkmasına meydan vermemeliyiz. Sövüp sayma hiçbir zaman sevap değildir ve insan için de fazilet ifade etmez. Ne Kur'an'da ne Sünnet-i sahihada bu türlü şeylerin ibadet olduğuna dair yarım kelimelik bir şey yoktur. Seyyidina Hz. Zekeriya'yı testere ile biçen insanlara sövmenin ibadet olduğuna dair hiçbir kitapta bir şey gösterilemez. Hz. Yahya'yı şehit edenlere, ruhunun ufkuna yürümesine köprü kuranlara sövüp saymak ibadet değildir. "Allah belanızı versin. Allah sizi de kaydırsın, cehenneme yuvarlanın." demenin ibadet olduğuna dair ne dinde ne de bir yönüyle aklı başında sosyologların, tarihçilerin beyanları içerisinde bir tek kelime bir şey bulmak mümkün değildir.


ZAMAN/Kürsü
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir?
« Posted on: 20 Nisan 2024, 12:54:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? rüya tabiri,Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? mekke canlı, Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? kabe canlı yayın, Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? Üç boyutlu kuran oku Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? kuran ı kerim, Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? peygamber kıssaları,Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir? ilitam ders soruları, Ehl-i Beyt sevgisi nasıl ifade edilmelidir?önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes