> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > ilimdunyasi.com Haberleri > Din eğitiminin altın çağı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Din eğitiminin altın çağı  (Okunma Sayısı 844 defa)
17 Mayıs 2012, 13:43:56
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Mayıs 2012, 13:43:56 »



Din eğitiminin altın çağı

İslâm'da çocuğa din eğitimi vermek, hem bilinçli olmayı hem de büyük çaba göstermeyi gerektiriyor

Bu yolda en büyük sorumluluk da herkesten önce anne-babaya düşüyor. Çocuğun bu eğitim sürecinde 7-10 yaş arası ayrı bir ihtimam istiyor. Zira bu dönemde teşvik ve şefkatin çok yoğun olması gerekiyor.

Kûfe şehri âlimleri, Sabit'in oğlu Numan'ın (İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri) zekâsına ve ezber gücüne hayran kalır. Numan, bir duyduğunu bir daha unutmaz, çok küçük yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberler. O yaştaki çocuğun hafız olması herkesi hayrette bırakır. Merakını yenemeyenler Numan'ın annesine bunun nasıl olabildiğini sorar. Aldıkları cevap şu olur: "Numan, aslında daha önceden de hafız olabilirdi. Ancak babasının boğazından geçen şüpheli bir lokma elma, onun hafızasını geciktirdi." İmam-ı Azam Hazretleri'nin annesinin anlattığı olayda, Sabit, gençliğinde bir gün dere kenarında suya düşmüş bir elmayı alıp ısırır. Çok geçmeden elmanın haram olabileceği aklına gelir ve yediğine çok pişman olur. Tükürdüyse de elmanın suyunun boğazına kaçmasına engel olamaz.

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri'nin annesinin işaret ettiği bu hadiseden de anlıyoruz ki İslâm'da din eğitimi çocuk doğduktan sonra başlamıyor, eş seçimine hatta kişinin bekârlıktaki hal ve tavırlarına kadar uzanıyor. Zira dinimize göre eğitim ne sadece okul sürecinde öğretmene ne de evde belli bir yaştan sonrasına bırakılan bir durum. Eğitim hayat boyu ve her yerde devam ediyor.

Çocuğun emzirilmesi, altının temizlenmesi, kucağa alınması, sevilmesi, verilen eğitimin bir parçası kabul edilebilir. Dinimiz çocuğun duygularını, düşüncelerini, bedenî gelişimini, Rabb'ine olan yakınlığını, ileride olgun bir iman sahibi olup olmamasını etkileyecek her şeyin eğitimin konusu olduğunu belirtiyor. Bu sebeple ilk önce evde anne-babanın, çocuk için en önemli eğitici olduklarının farkında olmaları gerekiyor.

Bir çocuğun dinî-ahlâkî manada eğitilmeden kendi başına bırakılması ya da ondaki aklî, ruhî, kalbî yeteneklerin kendi başına müspet bir şekilde gelişmesinin beklenmesi, çocuğa yapılacak en ciddi zararlardan. Çünkü çocuk doğuştan hazır bir ahlâkî yapı ile dünyaya gelmiyor. Doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, dindarlığı ateizm ve isyan duygularından ayırt edecek bilgiye sahip değil. Dolayısıyla doğruluk, iyilik ve yüksek bir inanç sahibi olmanın yolu öncelikle ebeveyn, sonra yakın çevre ve daha sonra da okul ve öğretmenlerden geçiyor. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Musa Kazım Gülçür, 7 yaşına kadar çocukta gelişen ahlâkın bu saydığımız çevrenin ahlâkı olduğunu, buna yaygın iletişim ağları olan televizyon ve interneti de dâhil etmek gerektiğini ifade ediyor.

Çocuklarda 2-3 yaşlarında ortaya çıkan hayâ duygusu ile 3-6 yaşlarında oluşmaya başlayan suçluluğu anlayabilme ve bilebilme duyguları, vicdanın ilk çekirdekleri olarak kabul ediliyor. Bu duygular çocuğun gelişimi açısından oldukça önemli. Zira bunlar sayesinde çocuk kötüden iyiye, yanlıştan doğruya gitme hasletlerini ediniyor. Ancak küçüğün, duygusal vicdan basamağında olması, büyüklerine artık ihtiyaç hissetmediği anlamına gelmiyor. Çünkü onun muhakeme yeteneğinin de gelişmesi gerekiyor. Mesela cezaların bir suça karşılık olduğu, çocukta ancak 8-12 yaşları civarında idrak edilebiliyor.

Özellikle 4-5 yaşları, dinî bilgiler kazandırılması açısından kilit rol oynuyor. 6-7 yaşlarından itibaren ise 'sebep' kavramını anlamaya çalışan çocuklar, büyüklerinden tatmin edici cevap istiyor. Çocukların bu yaşlardaki dinî bilgiye olan ihtiyaçları, şayet ebeveynleri tarafından doğru ve güzel bir şekilde karşılanabilirse, benlik ve kişilik oluşumları da o oranda yükseliyor. Gülçür, çocukta Allâh inancı ve arayışının akıl, sezgi ve eğitim-öğretim yolu ile gerçekleştiğine değiniyor. 7-9 yaşlarından itibaren çocukta soyuta yönelmiş bir Allah inancı ve tasavvuru oluşmaya başlıyor. Bu dönemde çocuk kendine has bir ahlâkî yapı oluşturuyor. "Neden Allah'ı sevmeliyiz?" gibi sorgulamalar başlıyor. Burada ebeveynin rehberliği ciddi önem arz ediyor. Dünyada varolan şeyleri açıklama yaparken kullanmak mümkün. Mesela Allah'ın yeryüzünde en hızlı ve yoğun "rahmet eserlerinin görüldüğü" (Rum, 50) bahar mevsimi, çocuklara anlatılabilir. Çiçeklerdeki desenler, ağaçlardaki renk cümbüşü, meyvelerdeki binbir çeşit lezzet gösterilebilir. Bahardaki dirilişle Haşir gibi dinin temel bir rüknü öğretilebilir. Psikolog Belkıs Ertürk, yedi yaşından itibaren aileden bağımsızlaşan çocuğun çevredekileri daha net algıladığını,

kuralları sindirmeye başladığına dikkat çekiyor. Bu sebeple öğretilmek istenenlerin çocukla çatışmadan verilmesi gerekiyor. Mesajlar sert bir şekilde verildiğinde kalıplaşmış bir dinî inanç gelişebiliyor. Bu da ileride "Din buysa ben istemiyorum." tepkisine yol açabiliyor. Halbuki çocukların Yaratan'ını korkarak değil severek tanıması lazım. Dolayısıyla Ertürk'e göre çocukla kurulan ilişki onun Yaratıcı'yla olan ilişkisini belirliyor. Bizim ona koyduğumuz kurallar ve uyguladığımızı otorite yasaklayıcı biçimde gerçekleştiğinde, çocuk cezalandıran ve yasaklar koyan bir Allah'ı tanıyor. Oysa miniklere şefkatle yaklaşarak Rabb'imizin merhametinin enginliği hissettirilebilir. Kısaca bu dönemde ebeveynin Allah'ın otoritesini onaylayan bir otorite sağlaması gerekiyor. Özellikle babanın katı değil, tatlı-sert bir tavır sergilemesi önemli.

10-12 yaşları civarında çocuk artık Allâh'ın her yerde hazır ve nazır olduğu fikrine ulaşıyor. Bu yüzden özellikle 9-12 yaşlarının çocukta dinî gelişim adına kaçırılmaması ve ihmal edilmemesi gereken önemli bir dönem olduğunu görüyoruz. Çocuk bu süreçte sadece ebeveyninden değil, yetiştiği sosyal ortamdan da büyük ölçüde etkileniyor.

Kimi psikologlar çocuğun hayat boyu sürecek karakterinin ilk yedi yaşta şekillendiğini düşünüyor. Buna göre yedi yaşından itibaren çocuğun ahlâklaşma devresi başlıyor. Çünkü ahlâkın teşekkül ettiği evre 7-12 yaş arası. Yrd. Doç. Dr. Musa Kazım Gülçür, bu evrenin başında, çocuğun anne-babasının ahlâk anlayışına tabi olduğunu; sonunda ise bu ahlâkı içselleştirdiğini vurguluyor. Çocuk 7 yaşına geldiğinde artık her şeyi somut ve ilk anlamıyla anlıyor. İyinin ve kötünün ayrımını yapmaya başlıyor. Ama soyut ve melekutî boyutu henüz anlamlandıramıyor. İyi ve kötünün nedenleri hakkında yorum yapamıyor. Gülçür, çocuktaki bu kavramların anne-babasına göre şekillendiğine dikkat çekiyor. Bu sebeple ebeveynin bu yaştan itibaren her zamankinden daha fazla dikkatli olmaları gerekiyor.

İKAZ DEĞİL, TEŞVİK GEREKİYOR

Musa Kazım Gülçür, 7-12 yaş döneminde zorlamanın, eğitimde çok yanlış olduğu görüşünde. Zira anne-baba, çocuğunu ahlâkî ilke ve değerler açısından aşırı zorladığında, ahlâklanma süreci sekteye uğruyor. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) de "Çocuğunuza yedi yaşında namazı emredin." buyuruyor fakat on yaşından önce bu konuda çocuğa baskı yapılmasını doğru bulmuyor ve bir işin içine zorlama girdiğinde o işin çirkinleşeceğini bildiriyor. Burada ebeveynin gözden kaçırdığı başka bir handikap ortaya çıkabiliyor. Anne-baba "zorlamayalım" düşüncesi ve "zaten zamanı geldiğinde yapar" merhamet algısıyla bu kez hiç teşvik yoluna gitmeyebiliyor. Oysa Gülçür, ebeveynin çocuğun ahiretini düşünerek geleceğini kapsayan bir şefkate sahip olmaları gerektiğini vurguluyor. Nitekim bir defa söyleyip teşvik etmek ebeveynin sorumluluğunu bitirmiyor. Çocuğun dinî vecibelerini alışkanlık haline getirinceye kadar sabır ve sükûnetle kavli leyyin (yumuşak söz) ısrarcı olmak gerekiyor.

Bu süreçte babanın konumu ayrı bir önem taşıyor. Doğum sonrası yıllarda çocuklar üzerinde annenin tesiri daha fazla iken, 7 yaştan itibaren babanın tesiri daha fazla oluyor. Baba bu dönemde çocuk için âdeta ahlâkın merkezi konumunda. Çünkü çocuk babasını "her şeye gücü yeten, her şeyi bilen" olarak görüyor. Onun gücüne ve bilgisine olan itimadı pekişiyor.

Algılamasının arttığı, karakterinin şekillenmeye başladığı 7-12 yaş döneminde çocuk, anne-babasını gözlemliyor. Taklidin yoğun olduğu bu zaman diliminde ebeveynin evladına çok iyi bir örnek teşkil etmesi şart. Çünkü çocuğa iyi bir model olamayan aile bireylerinin dinî eğitim vermesi etkili olamadıkları için zorlaşıyor. Dolayısıyla Gülçür, din eğitim ve öğretiminde en ideal yöntemin, çocukla birlikte ibadet etmek, ona anlayabildiği bir dille ibadetin önemini kavratıp, ibadete teşvik etmek yani kısaca temsil olduğunun altını çiziyor. Tabii çocuğa eğitim-öğretim sırasında korkutucu örnekler vermek yerine, ergenlik çağına kadar sevdirici, teşvik edici olmak da elzem.

Çocuklarda yanlış eğitimden kaynaklanan güvensizlik ve aşağılanma korkusu, onlara verilmek istenen dinî değerler konusunda önemli bir engel teşkil ediyor. Ebeveynin cehaleti ya da ihmalkârlığı olumlu yeteneklerin gelişmesini engelliyor. Bu sıkıntılı durum ancak olumlu davranışların ödüllendirilmesi ile tamir edilebiliyor. Böyle bir problemle karşılaşmak istemeyen ebeveynler, çocuklarının 6-12 yaşlarında oldukça hassas davranmak zorunda. Çünkü bu yaşlar çocukta okuma-yazma, fiziksel başarı ve sosyal aktiviteleri yapabilme çağı. Bu dönemde hiçbir şekilde sorumluluk verilmemesi çocuklarda aşağılık ve güvensizlik duygularının ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Bu duygu ileride, şiddete başvurma, yalancılık ya da pısırıklık şekline de bürünebiliyor. Çocukta yerleşebilecek korku ve kaygı durumları da dinî eğitimin önündeki setlerden. Özellikle gençlerdeki güvensizlik ve başarısızlık korkusu inancın gelişmesinde olumsuz bir rol oynuyor. Kendisini güvensiz, korkak ve kayg...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Din eğitiminin altın çağı
« Posted on: 20 Nisan 2024, 09:22:32 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Din eğitiminin altın çağı rüya tabiri,Din eğitiminin altın çağı mekke canlı, Din eğitiminin altın çağı kabe canlı yayın, Din eğitiminin altın çağı Üç boyutlu kuran oku Din eğitiminin altın çağı kuran ı kerim, Din eğitiminin altın çağı peygamber kıssaları,Din eğitiminin altın çağı ilitam ders soruları, Din eğitiminin altın çağıönlisans arapça,
Logged
17 Mayıs 2012, 21:10:49
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« Yanıtla #1 : 17 Mayıs 2012, 21:10:49 »

İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri'nin annesinin işaret ettiği bu hadiseden de anlıyoruz ki İslâm'da din eğitimi çocuk doğduktan sonra başlamıyor, eş seçimine hatta kişinin bekârlıktaki hal ve tavırlarına kadar uzanıyor. Zira dinimize göre eğitim ne sadece okul sürecinde öğretmene ne de evde belli bir yaştan sonrasına bırakılan bir durum. Eğitim hayat boyu ve her yerde devam ediyor.

Çocuktaki din olgusu çok küçük yaşlarda oluşuyor. Ama ne yazık ki okullardaki din eğitimi 10 yaşında verilmeye başlanıyor. Çocuğun ahlakının küçük yaşlarda şekillenmeye başladığını düşünürsek bu yaş din eğitimi için çok geç bir yaş.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes