> Forum > ๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ > ilimdunyasi.com Haberleri > Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek?  (Okunma Sayısı 952 defa)
17 Temmuz 2014, 15:00:50
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 17 Temmuz 2014, 15:00:50 »



Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek?



Merhaba, hayatı bir 'okuma yolculuğu' olarak görenler, bu hafta sizinle biraz daha hayatın içinden bir meseleyi konuşmak istiyorum. Bilgiye nasıl bakıyoruz veya nasıl bakmalıyız? İlk sorumuz bu. Dünyayı ancak heva ve heveslere, sapkınlığa ve günahkâr lezzetlere hizmet ettiği yönleriyle terk etmeliyiz. Bilgi yönüyle değil. Zira kainat bilgisi, düşmanımız değil. Kur'an'ı daha iyi anlamamızı sağlar hatta, doğru bir bakış açısıyla değerlendirebilirsek.

Marifet, bir yönüyle budur. Kur'an, sûreleri boyunca bizi kâinat kitabını tefekküre çağırır. Baharı, ayı; güneşi, sineği; örümceği, karıncayı; hatta taşları bile incelememizi ister. Sonra der: "Hiç düşünmez misiniz?" Bediüzzaman Hazretlerinin, Kastamonu'da kendisini ziyarete gelerek; "Bize Hâlıkımızı tanıttır; muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyorlar..." diyen lise talebelerine verdiği cevapta olduğu gibi, sorun bilgide değil, nazardadır. Bediüzzaman der ki o gençlere:

"Sizin okuduğunuz fenlerden her fen, kendi lisân-ı mahsusuyla, mütemâdiyen Allah'tan bahsedip, Hâlıkı tanıttırıyorlar. Muallimleri değil, onları dinleyiniz."

O halde bizim de perspektifimiz bu olmalı. Sorunlu aracıların değil, Kur'an'ın bakış açısını kuşanmış bir öğrenci olmalıyız hayatta. Öyle bir niyet ve nazarla bakmalıyız âleme.

Bazen okuduğunuz bambaşka bir kitapla birlikte Kur’an’ın bir inceliği, bir zenginliği daha zihninize açılabiliyor. Sanki Kur’an, o bilgiyle birlikte kalbinize nüzul ediyor. Tıpkı, Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselamın vefatı hengamında Hz. Ömer'in yaşadığı gibi birşey yaşıyorsunuz. Bir şaşkınlık, bir unutkanlık yahut da yeni bir farkındalık. Ne zaman ki, Hz. Ebubekir misali, sizden daha evvel o hakikate uyanmış birisi aklınıza dokunuyor,  o zaman şöyle diyorsunuz:

“Sanki bu ayeti daha önce hiç işitmemiştim.”

Evet, bazı müfessirler, sahabilerin kimi ayetlerin nüzul sebeplerini farklı rivayet etmelerini de buna bağlarlar. Yani 'Kim, hangi ayeti, hangi olayla birlikte anlamışsa, onu nüzul sebebi saymıştır' derler. Bu bilgiyle beraber düşünürsek, nüzul asla bitmez. Meğer ki, insan, vahye olan açlığını yitirmiş olsun. Karnı tok olana yemek beğendirmek zor iştir.

Kelamın arza nüzulu bitmiştir. Doğru. Fakat manaların kalplere, coğrafyalara ve zamanlara nüzulu bitmemiştir. Ayetler, kesintisiz bir sekine, bir rahatlatıcı yağmur edasıyla inmeye devam ederler ta kıyamete kadar. Her asra, her topluma, her insana bakan ve onun için saklı kalan yönleri vardır vahyin. Bir yönüyle, Asr-ı Saadet'ten sonrasının, yani bizim gibilerin imtihanı da budur. Arza nazil olanı, kalbimize de nüzul ettirmek. İçselleştirmek. Kendi hayatlarımızdaki yansımalarını aramak, bulmak, sürekli yenilerini katmak.

Yine Bediüzzaman'ın Münazarat isimli eserinde söylediği;

“Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünûn-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder...” cümlesini de biraz böyle anlıyorum ben: Belki de yaptığımız fen okumaları, bir fünun-u medeniye nuru olarak, ulûm-u diniyenin ziyasını daha fazla parlatmamıza ve böylece hakikatin tecellisini daha net okumamıza yarıyor. Dava olmuyor fakat, dava içinde burhan oluyor.

Biraz da bu nedenle, Risale okumalarına devam etmekle birlikte, külliyat harici okumalar yapmayı da kıymetli buluyorum. Mesela Münazarat’ı, yine o dönemi anlatan, bir yakın tarih eseriyle beraber okumak daha isabetli görünüyor. Fünûn ve ulûm birleşiyor sanki bir düzlemde.

Bediüzzaman'ın, 19. Söz isimli eserinin başında, 'Rabbimizi bize tarif eden üç büyük küllî muarrif' olarak kainatı, vahyi ve nübüvveti beraber zikretmesini de böyle anlıyorum: Paralel kitaplar âlemindeyiz. Geçişler kaçınılmaz ve gerekli.

Bir örnek vereyim kendimden: Okuduğum psikoloji temalı bir kitap sayesinde, Kur’an’ın bir ayeti, farklı bir açılım yaptı zihnimde. Sanki Hz. Ömer misali, ayeti yeni baştan duydum.

Prof. Dr. Bengi Semerci’ye ait olan Duyguların Şifresi isimli bu eser, aslında dinî öğreti anlamında hiçbir şey içermiyordu. Ama başta da zikrettiğim gibi; müminin, arza nazil olanı kalbine de nüzul ettirmek anlamında bir açlığı olduğu için, nazarım da bundan etkilendi. Kitap da o açlığa temas etti.

Mesela hep sorardım kendime: “Neden Cenab-ı Hak, Hucurat sûresinde, gıybeti/dedikoduyu ölü kardeşinin etini yemeğe benzetiyor? Yani neden başka bir benzetme değil de o?” Önceleri bu soruma cevap olarak 'yamyamlığın tiksindiriciliğini' gerekçe sayardım. Yani Kur’an, gıybeti çok iğrenç bir işe benzeterek bizi ondan soğutmaya çalışıyordu. Fakat daha sonraları, derinlerde farklı hikmetler de bulunduğuna dair bir beklenti kafamı kurcaladı. Ve bu kitap sayesinde, belki, bir tanesini buldum.

Semerci, kitabının “Dedikodu mu, Söylenti mi?” isimli bölümünde, mezkur meseleye değinirken, gıybeti çok farklı bir yönüyle daha tahlil ediyordu. Dedikodu yapan kişinin, aslında onunla beslendiğini, kendisinde eksik gördüğü veya zayıf olduğunu düşündüğü noktaları gıybetle tedavi etmeye(!) çalıştığını anlatıyordu. Hatta bir yerde diyordu ki: “Onlar hakkında çıkan olumsuzlukları konuşarak, dedikodusunu yaparak, kendi yerimizi içimizde değerli kılabiliriz.”

Yani gıybeti, insanın başkalarını değersizleştiren şeyleri konuşarak kendi zaaflarını bastırma tekniği olarak ifade ediyor ve “Ne de olsa onlar da benim gibi veya benden daha kötüler...” diyerek teselli bulmanın bir yolu olarak tarif ediyordu. Böylelikle; yükseklere çıkma zahmetine katlanmaktansa, 'onlar' dediklerini aşağıya indiriyordu insan.

Semerci’nin bu tahlillerini okuduktan sonra, ayet-i kerimenin 'ölü kardeşinin etini yeme' teşbihi, daha bir anlamlı göründü bana. Belki Cenab-ı Hak da, bu teşbihle, meselenin psikolojik arkaplanına bakmamızı teşvik ediyordu. Belki biz de, gıybetini ettiğimiz şahısların, benzeri bizde var olan kusurlarını dilimize doluyor, onları bu şekilde konuşarak içimizdeki vicdan azabını bastırıyorduk.

Bu yönüyle bizim yaptığımız da içimizdeki kompleksleri, açlıkları başkalarının/kardeşlerimizin etini (zayıf yönlerini) yiyerek bastırmak gibi birşey oluyordu. Biz onlarla bir tür besleniyorduk. Ayetin benzetmesi bu yönüyle de çok anlamlıydı. Ve ilginçtir, gerçek yamyamlar da etlerini yedikleri insanların güçlerini aldıklarına inanıyorlardı.

Yine Semerci, gıybeti bir şiddet aracı olarak tarif ediyor ve; “Dedikodu ve söylenti gençlik döneminden başlayarak bazı insanların şiddet uygulama biçimidir. Düşmanlığını, kıskançlığını, korkusunu dedikoduya döker. Şiddet, sözleridir artık...” diyerek onu, metin içinde defalarca bir silaha benzetiyordu.

Bunu ayrıca manidar buldum. Zira Bediüzzaman da, meseleyi, Kur’an penceresinden ele alıp işlediği eserinde (yani Yirmi İkinci Mektub’un Hatime bölümünde) bir Arap şairinin şu mealdeki şiirini alıntılıyordu:

“Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet; zayıf ve zelil ve aşağıların silahıdır.”

Sanıyorum ziya ve nurun buluşması böyle birşey oluyor. İnsan okudukça, öğrendikçe, marifetin farklı açılarını, açılımlarını görüyor. Bu yönüyle ulûm-u diniye olan Risaleler de ziya misal cümlelerine daha fazla fünûn nuru katık etmemizi bekliyor bizden. Ki hakikat böyle birşeydir: İnsan ziyayı bilirse ve o ziya ile âleme bakarsa, yaptığı okumalarda da onun yansımalarını, yani nurlarını görür, okur, işitir. Bilgiyi mizanlarıyla sınar, sınamasından geçeni hakikate dönüştürür.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek?
« Posted on: 19 Nisan 2024, 05:45:16 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek? rüya tabiri,Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek? mekke canlı, Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek? kabe canlı yayın, Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek? Üç boyutlu kuran oku Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek? kuran ı kerim, Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek? peygamber kıssaları,Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek? ilitam ders soruları, Dedikodu, neden 'ölü kardeşinin etini' yemek?önlisans arapça,
Logged
17 Temmuz 2014, 17:39:18
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 17 Temmuz 2014, 17:39:18 »

Esselamu aleykum.Rabbim razı olsun inşallah paylaşan kardeşimiz den.Rabbim bizi dedikodudan,günaha girmekten,kardeş eti yemekten korusun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

17 Temmuz 2014, 19:14:04
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« Yanıtla #2 : 17 Temmuz 2014, 19:14:04 »

Ve aleykümüsseam..Mevlam razı olsun kardeşim..Dedikodunun bir kez daha islam dinince yasakladığını, yasaklamasındaki nedenleri öğrenmiş olduk..Mevlam idrakimizi artırsın..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

17 Temmuz 2014, 22:17:38
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« Yanıtla #3 : 17 Temmuz 2014, 22:17:38 »




       Gıybet bazı kişilerin hayat tarzı olmuş ve bence de kendi kusurlarını örtme, bastırma çabasının neticesi...Rabbim muhafaza etsin ve kurtulmayı nasib etsin bu hastalıktan inşaallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes