๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ => ilimdunyasi.com Haberleri => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 16 Mart 2010, 04:05:14



Konu Başlığı: Bağımsız Filistin, hemen şimdi!
Gönderen: Zehibe üzerinde 16 Mart 2010, 04:05:14
(http://www.risalehaber.com/images/news/64813.jpg)

The Independent Gazetesinden Johann Hari'nin Filistin-İsrail barış süreciyle ilgili yazısı...

İsrail hükümeti Aşırı-Vaad Edilmiş Toprakları diğer sakinleriyle paylaşma niteyinde olmadığında bundan daha açık nasıl gösterebilirdi?

Bu hafta Obama yönetimi İsraillerden daha fazla toprak gasp etmeyi durdurmalarını ve Filistinlilerle masaya oturmalarına yönelik cılız ve ürkek ricada bulundu. Başbakan Binyamin Netahyahu’nun cevabıysa büyük ve beton bir şamar oldu: İşgal altındaki Filistin topraklarına, Arapların zorla dışında tutulacağı 1600 konut daha inşa edileceğini ilan etti. Mengenesini bir milim bile gevşetmeyeceğini açıkça ifade ederken şunları söyledi: “[Filistin Yönetimi Başkanı] Ebu Mazen bir barış anlaşması imzalamaya hazır olduğunu söylese bile, yerleşim inşaatını tekrar daha önceki düzeylerine çıkaracağız.” Taviz yok. Asla.

Dezenformasyondan kaçmak zor

Bu tutum Filistinlilere nasıl görünüyor? Onların hikâyesi dezenformasyon olmaksızın öyle nadir anlatılıyor ki, dümdüz ifade edildiğinde hâlâ afallatıcı görünüyor. 1948’e dek Filistinliler kendi evlerinde, kendi topraklarında yaşıyordu - Avrupa’daki canavarca soykırımdan kaçan insanlar için kurulacak yeni bir devlete yer açmak için aniden bir savaşa sürüklenene dek. Topraklarının onlarda kalmasına izin verilen yüzde 20’sinde balık istifi ve sersemlemiş halde yaşadılar. Pek karşılık da veremediler: Ağladılar ve geri dönmeyi hayal ettiler. Derken 1967 savaşında, bu küçücük şeritler bile tanklar ve müfrezelerle fethedildi.

O zamandan beri kalan Filistin toprağı kemiriliyor ve Tanrı’nın bu toprağı kendilerine bahşettiğini iddia eden köktenci yerleşimcilere veriliyor. İsrail başbakanlarının var olmadıklarını söylemelerini (Golda Meir, “Filistinli diye bir şey yoktur” buyurmuştu) veya kendilerini hayvan diye nitelemelerini (Menahem Begin “iki ayaklı hayvanlar olduğunu”, İzak Şamir “çekirgeler gibi ezilmeleri gerektiğini” söylemişti) seyrettiler. Barışçı biçimde direnmeyi denediler, oturma ve sivil itaatsizlik eylemleri başlattılar. İzak Rabin’in cevabı işgalci İsrail ordusuna

‘kemiklerini kırma’ emri vermek oldu. On yıllar boyu bu muameleye maruz kaldıktan sonra şiddetle karşılık verdiler - bazıları korkunç ve kabul edilemez bir biçimde İsrailli sivilleri hedef aldı.

Ve gelinen noktada Filistinliler (Batılı hükümetlerin aktif desteğiyle) daimi bir askeri boyunduruk altında yaşıyor. İkiye bölündüler. Gazze her taraftan kuşatma altında, 1.5 milyonluk nüfusu, sıkışık, çöken bir beton labirente hapsedilmiş halde. Neredeyse üç yıldır temel ihtiyaç maddeleri kısılıyor; İsrailli bir yetkilinin kıkırdayarak, “Filistinlileri rejime sokuyoruz” diye tanımladığı bir süreç yaşanıyor. Gazze’ye sokulması engellenen maddeler arasında makarna ve çocukların ders kitapları da var. BM Gazzelilerin yüzde 70’inin günde 1 dolardan az gelirle yaşadığını, yüzde 60’ının temiz suya ulaşamadığını belirtiyor. Oraya ne zaman gitsem daha kötüsü olamaz diye düşünüyorum, fakat oluyor. Bir zamanlar arabaları vardı. Şimdi eşeklere biniyorlar.

Batı Şeria’da toprak hırsızlığı devam ediyor. Yerleşimcileri ve Filistinlilerden toprak çalma programlarını korumak için, kontrol noktaları, gelişigüzel aramalar ve sadece yerleşimcilere tahsis edilen yollardan oluşan devasa bir askeri altyapı var. Pulitzer ödüllü gazeteci Richard Ben Cramer’ın tanık olduğu şu hikâye, Batı Şeria’daki hayatı özetliyor: “Bir okul müdürü, gururlu ihtiyar bir adam, okula giderken her sabah aynı kontrol noktasından geçiyordu ve öğrencileri geçerken soyulup çırılçıplak bekletiliyordu. Bu sık sık yapılan bir şeydi. Bu işgalci askerleri çok eğlendiren bir uygulamaydı.”

Bir çözüm var. Herkes ne olduğunu biliyor: Toprağı bölmek. İki halk var.

Bırakın 1967 sınırları ve 1948 kurbanlarının kayıplarının tam olarak tazmin edilmesi temelinde iki devlette yaşasınlar. Zorla sürülmelerinden sonra ellerinde kalan azıcık toprağı sineye çekmek acı verici olsa da Filistin liderliği 1978’den beri bu çözümü destekliyor, Hamas bile üstü kapalı kabul ediyor. Ancak Filistinlilere bu çözüm de çok görülüyor. Ne zaman müzakere için masaya otursalar, daha da fazlası çalınıyor: Oslo ‘barış süreci’nde yerleşimci sayısı iki katına çıkmıştı. Sürecin doruk noktasıysa ilelebet İsrail’in kontrolünde olacak bir dizi parçalanmış Bantustan önerisiydi - hiçbir Filistinli lider bunu kabul edemezdi.

Ve şimdi sonu gelmez bir dişli çark söz konusu. Doğu Kudüs’ün bazı bölgeleri, kenti Batı Şeria’dan kesecek şekilde İncil’den miras kalmış eğlence parklarına ve yerleşim kuşaklarına dönüştürülüyor. 2008’de 4 bin 600 Filistinli ikâmet izinlerini kaybetti ve şehirden kovuldu; bu sayı bir yıl öncekinin tam 20 katı.

Uzun müddet, kendi tarihleri de akıl almaz acılarla dolu olan İsrail halkının davranışını kendi başına değiştireceğine inandım. Hapishane hücrelerinde yaşadıkları onca şeyden sonra ilelebet gardiyan olacakları bir hayatı reddedeceklerdi. Yavaş yavaş boğmanın, Filistinlileri sadece daha kararlı karşılık vermeye sevk edeceğini göreceklerdi. Hiçbir şey olmasa, Filistinlilerin yüksek doğum oranlarından dolayı kısa süre sonra çoğunluk olacağını ve bir Yahudi azınlığın Filistinli çoğunluk üzerindeki tahakkümünün geleceği olmadığını muhakkak anlayacaklardı.

İşgal sona ermeyecek ama...

Sesini kahramanca yükselten bazı İsrailliler olsa da, sayıları hayal kırıklığı yaratacak kadar az. Belki de en korkunç zulümlerden sağ çıkmak sizi merhametli değil, daha sert ve paranoyak yapıyor. Kurbanlarınızda bile katilinizin hayaletini görür hale geliyorsunuz belki de: Gazzeli bir çocukta Adolf Hitler’i görüyorsunuz.

Filistinlilerin durumlarını kendi başlarına değiştirmek için yapabileceği pek az şey var. Fiilen silahsızlar; dünyadaki en güçlü dördüncü orduya karşı sadece birkaç roket ve taş atan birkaç çocuk var. Fakat uluslararası baskı ellerini güçlendirebilir ve Filistinliler bunu hızlandıracak bir adımı düşünüyor. Tek taraflı bağımsızlık ilanını ve dünyanın kendilerini devlet olarak tanımasını istemeyi düşünüyorlar. Bu işgali sona erdirmeyecek ama durumu herkes için açıkça görülür hale getirecektir. Onlar bir halk; bir devleti, en az İsrailliler veya Britanyalılar kadar hak ediyorlar. Netanyahu İsrail’in haritadan silinmesi tehlikesinden dem vuruyor, fakat Filistinliler haritadan günbegün onun tankları ve toplarıyla siliniyor. Toprakları üzerindeki haklarını ‘kazanmak’ için niye saldırgan bir yabancı güce itaatlerini kanıtlamak zorunda olsunlar ki?

Yahudilerle aynı şeyi istiyorlar

Batı, Filistin’in silinmesini destekliyor. Filistin’in bağımsızlık ilanı onları seçmen nezdinde ya bu konumu savunmak ya da değiştirmek zorunda bırakacak. Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner bir bağımsızlık ilanını desteklemek zorunda hissedeceğini ima etti bile. Obama Filistin devletini BM Güvenlik Konseyi’nde veto edecek mi? Netanyahu panik içinde. Müzakereciler birbiriyle devlet temsilcileri sıfatıyla görüşecek - Filistinliler artık efendisine hitap eden arzuhalciler olmayacak. Bibi öfkeyle, Filistinlilerin bu yolu seçerlerse ‘sonuçlarına’ katlanacağını söylüyor, bu sonuçlara yerleşimlerin ilhakı da dahil. Filistin başmüzakerecisi Saib Erekat’ın yanıtı şu: “Böyle bir adımın amacı, umudu canlı tutmak. Bizi oyalamanızdan bıktık. İki devleti istediğinize inanmıyoruz.”

Filistinliler Yahudilerin özlemini duyduğu özgürlüğün aynısını istiyor. Bağımsızlık ilan etmeliler. Bunu gerçeğe dönüştürmeleri için hükümetlerimize baskı yapmaksa bize kalıyor. (12 Mart 2010)
Radikal


Konu Başlığı: Ynt: Bağımsız Filistin, hemen şimdi!
Gönderen: Hryş üzerinde 16 Mart 2010, 11:47:43
filistin için inş.güzel bağımsız günler olacak, dualarımız ve tabi duyarlılığımızla