Almanya'da 100 cami yapılacak

''Almanya ve Türkiye'de Teolojik Eğitim Öğretim ve Araştırma'' konusu ele alındı

Tarabya'daki Almanya Büyükelçiliği konutunda basına kapalı gerçekleştirilen konferansa, Türkiye ve Almanya'dan çok sayıda bilim insanı, Alman Protestan Kilisesi ile Almanya Psikoposlar Konferansı'ndan temsilciler ile iki ülkeden bakanlık temsilcileri katıldı.

Konferansın ilk günündeki oturumların ardından konuşan Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, bu tür etkinliklerin iki ülkenin birbirini anlamasına katkıda bulunduğunu söyledi.

Almanya'nın 50 yıl önceki Almanya olmadığını vurgulayan Cuntz, Almanya nüfusunun 4 milyonunu Müslümanlar'ın ve bunların da yüzde 63'ünü ise Türkler'in oluşturduğunu bildirdi.

Cuntz, Almanya'da şu anda 2 bin 600 cami bulunduğunu, 100 kadar cami yapımı projesinin de yürütüldüğünü belirterek, ''Bana göre İslam bir Almanya dinidir. Fakat toplum tarafından özümsenmesi için daha çok çalışılması gerekiyor'' dedi.

-PROF. DR. UÇAR-

Osnabrück Üniversitesi'nden Prof. Dr. Bülent Uçar, konferansta, Almanya ve Türkiye'de din adamlarının yetiştirilme biçimi, bu eğitimin üniversitelerde verilip verilmemesi, devlete bağımlı olup olmaması, eğitimin içeriği gibi konuların karşılıklı masaya yatırıldığını kaydetti.

Almanya'da yaşayan 4 milyon Müslüman'ın 2.7 milyonunun Türk kökenli olduğunu belirten Uçar, Alman toplumunun yapısını, Alman kültürünü, dilini ve dinini bilen Müslüman din adamları ve din öğretmenlerinin nasıl yetiştirileceği konusunun da konferansta ele alındığını aktardı. Uçar, ''Şu an imamlar Türkiye'den gönderiliyor. Almanya, uzun süredir Müslüman din öğretmenlerini kendisi yetiştirmek istiyor. İmam da yetiştirmek istiyorlar'' dedi.

Her ülkenin din alanında bir politikası olması gerektiğini vurgulayan Uçar, ''Din o kadar önemlidir ki, tamamen dinden bağımsız siyaset yapma ihtimali yoktur. Din sahasını boş bırakırsanız, bu boşluğu başkaları doldurur. Din alanında eğitim-öğretim müesseselerinin olması çok zaruridir'' diye konuştu.

Almanya'daki Türk toplumunun dini ihtiyaçlarının Türkiye tarafından gözardı edilemeyeceğini, aynı zamanda yaşadıkları topluma entegre olmalarının sağlanması gerektiğini belirten Uçar, bu konuda işbirliğinin iki ülke açısından önemine dikkati çekti.

Uçar, ''İmam eğitimini ve din dersi öğretmeni yetiştirmeyi Türkiye tamamıyla elinden çıkarırsa, burada bir oranda etki kaybına da uğrayacaktır. Almanya'nın da bu alanda kendine göre çıkarları vardır. Mühim olan, her iki grubun çıkarlarını bir noktada biraraya getirip, bunu en olumlu yönde kullanmaktır'' dedi.

Almanya'da 4 üniversitede İslam bilimlerinin okutulması için bölümler açıldığını, bu kurumların 2'sinin başında Alman Müslümanlar'ın, birinde kendisinin olduğunu ifade eden Uçar, bu bölümlerin yerli bir İslam anlayışını yerleştirmeyi amaçladıklarını söyledi.

-HEYBELİADA RUHBAN OKULU-

Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması tartışmalarına yönelik olarak da Uçar, şunları kaydetti:

''Türkiye'de Rum, Yahudi veya Ermeni Türkiye vatandaşları varsa, onlar da Müslüman kökenli vatandaşlarla aynı haklara sahip olmak zorundadır. Ancak Almanya'da 4 milyon Müslüman olmasına karşın hukuken bunların varlığı sorunludur. Dini cemaat olarak kabul edilmemişlerdir. Yani Almanya'da Katolik Kilisesi, Protestan Kilisesi, Yahudi, Süryani veya Ermeni cemaati, hatta son dönem Alevi cemaati dini cemaat olarak kabul edilmesine karşın Müslümanlar bir statüye kavuşturulmamıştır. Bu ciddi bir sorundur. Bunun da neticelendirilmesi gerekir.

Alman hükümetinin istediği şey, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması. Bu bizim oradaki Müslümanlar'ın durumuyla karşılaştırılacak bir durum değil. Türkiye, (Rum Ortodokslar'a yönelik üniversite bünyesi içinde bir bölüm kuralım) diyor, fakat kabul etmiyorlar. Alman hükümetinden de biz tam bunu talep ediyoruz ve kabul edilmiyoruz. Burada böyle bir tezat söz konusu. Buna rağmen Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasını, fakat bizim sorunlarımızın da ifade edilmesini isterim.''

-PROF. DR. ÖZSOY-

Goethe Üniversitesi İslam Araştırmaları Merkezi'nden Prof. Dr. Ömer Özsoy da Almanya'da okullardaki din dersi ve cami hizmetlerinde sorunlar yaşandığını söyledi.

Almanya dışından gelen din görevlilerinin, genç kuşakla hem din hem mantalite açısından uyum konusunda ciddi sorunlarla karşılaştıklarını anlatan Özsoy, şöyle devam etti:

''Şu anda din dersi bazı eyaletlerde ilk, orta ve lise düzeyinde pilot uygulamalar şeklinde yapılıyor. Kanaatimce en önemli mesele, İslam ilahiyatının Alman üniversitelerinde diğer ilahiyatlar gibi temsil edilmesi. Almanya'da şu anda 4 üniversite bünyesinde bu var.

Bu gibi diyalog çalışmaları sayesinde Alman tarafı şunu görmüş oldu; Türkiye'yi dışlamak suretiyle İslam ile ilgili herhangi bir operasyon yapılması veya Müslümanlar'a yardımcı olunması mümkün değil. Çünkü büyük kısmı Türkiye kökenli. Türkiye'nin dinle ilişki biçimi laiklik dolayısıyla Almanya'nın dinle kurduğu ilişki biçimine en yakın olan modeli içeriyor. Türk modelinin ne olduğunu Alman tarafı zaman içinde öğrendi.''

Türkiye'deki Heybeliada Ruhban Okulu tartışmalarının siyasal boyutta gittiğini, ancak şu anda özgürlükler açısından olumlu bir noktaya vardığının gözlemlendiğini ifade eden Özsoy, ''Özel vakıflar üniversite açmak için hangi yasaya tabiyse, bu ülkenin vatandaşları olan Hristiyanlar'ın da öyle bir hakka sahip olduğunu ben de bu konferansla öğrendim. Şu anda Patrikhane YÖK'e başvursa, YÖK kabul edecektir. Burada sorun, YÖK'e bağlı olunca müfredatın da YÖK tarafından belirlenmesi ama Türkiye'de aynı şey ilahiyat fakülteleri için de geçerli'' diye konuştu.
Zaman

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın